• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

Lozan Bitti

Namık AÇIKGÖZ

Lozan konusunu öne alalım…

Baştan anlaşalım: Lozan’ın zıddı Sevr değil, Misak-ı Millî’dir. Yani Lozan muhalifi birine “Sevr’i mi istiyorsun?” diye sormayı “abes” kelimesi bile izahtan uzak kalır. Lozan’a muhalif olmak, tıpkı Ali Şükrü bey gibi, Tıpkı Hüseyin Avni bey gibi Misak-ı Millî’ye tarafdar olmak demektir.

Lozan’da “İstedikleri her şeyi verdik.” diyen İsmet Paşa’nın yanlış politikası karşısında bir direnişi simgeleyen Trabzon mebusu Ali Şükrü bey, meclisteki sıkı tartışmalardan sonra 27 Mart 1923 akşamı katledilince, Birinci Meclis’in kapatılma yolları açılmış oldu. Çünkü o meclis Lozan’ı imzalamazdı.

Nitekim Birinci Meclis dağıtıldı. Haziran-Temmuz’a kadar teşekkül ettirilen İkinci Meclis’in ilk işi Lozan’ı imzalamak, ikinci işi Cumhuriyeti ilan etmek oldu.

24 Temmuz 1923 günü kabul edilip 23 Ağustos 1923 günü de TBMM’nin onayladığı Lozan Antlaşması, Misak-ı Millî’ye saplanmış bir hançer olmakla beraber, “boynu bükük millet, bizden adam olmaz, biz bir şey yapamayız, az gelişmişiz, Batı’ya muhtacız, ne varsa Batı’da var” zihniyetinin pompalanmaya başladığı bir devrin başlangıcına da işaret eder.

Evet… Son toprakları Lozan’la kaybettik ama en az toprak kadar önemli olan gururumuzu da Lozan’la yitirdik. Bunu Lozan’ın gizli maddeleri üfürükçülüğüne bağlamayalım lütfen. Gizli madde falan yok ama Lozan’a sindirilmiş bir toplumsal psikoloji var:  Siz mağlupsunuz!...

VEYL MAĞLUPLARA!...

Adamlar, “biz mağluplar” a, kendisi gibi olmayı dayattılar. Her şeyiyle onlar gibi olmalıydık. Biz mağlup kölelerdik,onlar efendi!...

Tamam…

Monarşi devri bitmişti ama cumhuriyetimizi de kendimize özgü şekilde kuramazdık; onların istedikleri şekilde kuracaktık. Nitekim öyle de oldu ve Lozan sisteminin son cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kadar, sistem, onların istediği genel havayı yansıtan bir anlayışla şekillendirildi. Bu şekillendirmenin temel unsuru vesayetçi anlayış ve içerdeki “emir kulları” idi. Meslek odalarından gazetecilere kadar her kurum, kuruluş ve ferd, Batı ideolojisayonuna tâbî tutulup mankurtlaşmış birer köle olarak kullanılıyordu. Bunların topluma pompaladıkları hava, yukarıda zikrettiğim olumsuz hava idi. Yani “Bizden adam olmaz!...” havası.

Yanlış anlaşılmasın haaa!... Lozan’da böyle bir madde falan yok. Yok da, Lozan’ın empoze ettiği sistem mankurtlaştırılmış insanlarla kontrol edilen bir toplum sistemi. Lozan’ı savunanlar, “O şartlarda, ondan başkası yapılamazdı.” diyerek, ölümü gösterip sıtmaya razı edilmiş insan örneği sergilemektedirler.

Pek çok başka kurumla beraber, cumhuriyet sistemi de nihayetinde millet egemenliğine dayanması gerekirken, önce çift dereceli seçimle kadük edildi; daha sonra vesayetçi anlayışların tahakkümüyle dejenere edildi.

Bir türlü demokrasi ile at başı beraber gidemeyen cumhuriyet ile 94 sene idare ettik. Elbette buna da şükür ama daha nitelikli ve demokrasi ile at başı beraber gidebilecek bir cumhuriyet varken, vesayetçi ve partizan cumhuriyet’e niye saplanıp kaldık?

Sebebi açık: Lozan travması!...

Lozan travmasına göre biz uygulanmakta olan sistemin dışında bir sistem olacağını anlayamamıştık. Yani, Platon’un tespitinde olduğu gibi, mağaranın dışından haberimiz yoktu ki!...

Mağdûr ve makhûr Anadolu çocukları okullarda ve üniversitelerde okuyup dünyayı tanımaya başladıktan sonradır ki mağaranın dışında da bir hayat olduğunu anladı Türkiye…

16 Nisan 2017 günü % 51.4 başarı ile gerçekleşen Anayasa referandumu ile geçilecek olan “cumhurbaşkanlığı hükümetli” sistem, başımızı batı karşısında dik tutmaya başladığımız dönemin müjdecisidir.

Yeni Türkiye, bu müjdeyi okumalı ve geleceği şimdiden planlamalıdır.

Bu yazı toplam 920 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim