• İstanbul 18 °C
  • Ankara 23 °C

Miraciye Okuma Geleneğini Unuttuk

Namık AÇIKGÖZ

Hz. Muhammed, peygamberliğinin 12. Yılında 27 Recep gecesi, göğe yükselmiştir. İslam terminolojisi bu mucizeyi “mirac”( yükselmek,)  veya “isrâ”  (gece yolculuğu) kelimeleri ile adlandırmıştır. Bu konu, Kur’an-ı Kerim’de İsra ve Necm surelerindeki bazı ayetlerde ifade edilmiştir; ayrıca pek çok hadiste miraç mucizesi ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır.

Konunun teolojik boyutunu tartışmak bizim boyumuzu aşar; onu erbabına bırakalım ve biz dinler tarihi açısından son derece önemli olan bu mucizenin edebiyat ve musiki açısından değerine ve önemine temas edelim.

Hz. Muhammed’in miraç mucizesi, Türkçe, Arapça, Farsça, Kürtçe metinlerde dile getirilmiştir. Bazı metinlerde miraç, başka bir metnin içinde bir bölüm olarak yer almaktadır. Siyer kitaplarında miraç mucizesi, mensur olarak yer alır. Edebiyat metinlerinden Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inde ve Fuzûlî’nin Leylî vü Mecnûn mesnevisinde, bir miraç bahsi vardır. 

Türk edebiyatında 28 miraçname metni vardır. Bunlar, Mevlid metni gibi metinlerdir ve miraç mucizesini bütün boyutlarıyla hikâye eden metinlerdir.  

Bazı şairlerin, divanlarının başında, Hz. Muhammed için yazdıkları na’tlerde, miraç mucizesi anlatılır; bu tür metinlere “miraciye” denir. Miraciye, ayrıca, bir musiki terimi olarak kullanılır ve miraç metinlerinin besteli bir şekilde okunması demektir.

Osmanlılarda Miraç kandili ilk defa Sultan 3. Murat zamanında 1577’de törenlerle kutlanmaya başlamıştır. O yıldan itibaren, sadece dinî vaazlar ve siyer kitaplarında dile getirilen miraç mucizesi, bağımsız metinlerle ve besteli olarak da icra edilmeye başlanmıştır. 

Miraç gecelerinde değişik şekillerde okunan miraciyeler, genellikle, yatsı ezanından sonra minareden okunur olmuştu. Evlerde ve dergahlarda,tekkelerde kutlanan miraç mucizesi törenlerinde de miraciye metinleri, tıpkı Mevlid metni gibi okunurdu. Son zamanlara kadar en meşhur ve en çok okunan miraciye metni, Nâyî Osman Dede (Ö.1729)’nin metni idi.

Evvel Allâh adını yâd eyleriz

Dil dil olmuş kalbi dilşâd eyleriz

beytiyle başlayan bu miraciye, tevşihler hariç 102 beyittir. Evlerdeki, dergahlardaki ve tekkelerdeki  törenlerde (Galata Mevlevihanesi’nde iki kişilik bir miraciye kürsüsü vardır. Eskiden miraciye bu kürsüden okunurmuş.) veya cami içi törenlerde metnin tamamı okunmaktaysa da, minareden bu metnin bazı beyitleri okunurmuş. Bu geleneğin devam etmesi için vakıflar bile kurulmuş. Şimdi kim bilir o vakıfların gelirleri nerelere harcanıyor?

Tekkelerin kapatılması ve “camilere çekilen ayar”dan dolayı yıllarca miraciye okunmamıştır. Ancak 1951 yılında bu gelenek İstanbul’da tekrar başlatılmışsa da, yaygınlık kazanmamış; daha sonra unutulmuştur. Son miraciyenin, son miraçhan Şakir Çetiner tarafından okunduğunu, Prof. Dr. Metin Akar kaydeder. Benim tespitime göre, minareden okunan son miraciye, 1974 yılı miraç gecesinde, Elazığ’da Hacı Abdullah Nazırlı tarafından okunmuştur. (Nazırlı hoca, bunu bana kendisiyle yaptığım bir röportajda söylemişti.)

Yıl oldu 2016…

Yüzlerce yıllık miraciye geleneği tamamen unutuldu. Acaba Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuya bir el atıp geleneği ihya edemez mi. Hem işi finanse edecek hazır vakıfları da var...   

Bu vesileyle, yarın idrak edeceğimiz Miraç kandiliniz mübarek olsun.

Bu yazı toplam 2093 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim