Ülkeler menfaatleri ve gelecekleri adına alışılmadık hamleler yapıyor. Bunların ilgi ve etki sahamızda olanları da bize fazlasıyla ilgilendiriyor.
Yakın zamanda bu gelişmelerden belki de en önemlisi Çin’in arabuluculuğunda İran ve Suudi Arabistan’ın Pekin’de bir araya gelmesiydi.
İslam tarihine damgasını vuran mezhebi fitnenin iki önemli tarafı olan, 1979 İran devriminden sonra birbirine tamamen düşmanlaşan bu iki önemli ülke, zaman zaman ilişki kursalar da:
- 2016 yılında Suudi Arabistan’ın aralarında Şii din adamı Nimr el-Nimr’in de yer aldığı 47 kişiyi terör suçlamasıyla idam etmesi,
- İran’ın Şii yayılmacı tutumu, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen hatta Bahreyn’de geliştirdiği mezhep temelli inisiyatifler ve bu tutumun Suudi Arabistan’ı taciz ve tehdit etmesi,
- Mezhep temelli teopolitik rekabetteki tarafların çatışma ve iç savaşlarda karşı karşıya gelmesi,
- Taraflar üzerindeki o eller, bağlantılar ve angajmanlar,
O günden bu güne İran ve Suudi Arabistan ilişki kurmamıştı.
***
Çin için ise İslam dünyasının bir araya bir türlü gelmeyen/gelemeyen Sünni-Şii iki yakasını, Atlantik’in etki, baskı ve yönlendirmesine maruz kalmış kavramsal/teopolitik bu iki kadim hasmını el sıkıştırmak öyle kolay bir şey olmasa gerek. Bu açıdan bakıldığında İran ile Suudi Arabistan’ı barıştırmak Çin diplomasisi için gerçek bir başarıyı temsil ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.