Son olarak kendine ciddi bir düşünür havasını vermeyi başaran bir kalem de -kendi tabiri ile- kafa koparma tehdidi ile kurulan cumhuriyetin “şimdiye kadar Türkiye'yi yönetme konumunda olan güçlerin, karşılaşılan güçlüklere rağmen cumhuriyeti kuruluş ilkeleri çerçevesi içinde devam ettirmek, yaşatmak misyonuyla davrandıklarını bu iktidar bunları değiştirme amacını güttüğünü” yazdı.
Burada “kafa koparma” tehdidi ile kurulan cumhuriyet ve onun değerleri üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
Nedir “cumhuriyetin değerleri”? Altı ok mu? Cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik, laiklik, inkılapçılık…Bunlar çoğu medlulü kalmamış kavramlar. Yani tek parti cumhuriyetçiliği, halkçılığı, milliyetçiliği, devletçiliği, laikliği ve inkılapçılığı bugün için nasıl bir muhtevaya bürünmüştür? Mesela halkçılık bugünün insanında nasıl bir çağrışım uyandırıyor? İnkılapçılık o zaman neydi, şimdi ne manaya gelir?
Altı oku geçelim, temel meselelere gelelim. Demokrasi mi, cumhurun seçme ve seçilme hakkı mı? cumhuriyet değeridir?
Kafa kopararak kurulan cumhuriyetin demokrasi diye bir derdi olmamıştır. Seçme ve seçilme kâğıt üzerinde vardır, gerçekte yoktur. Cumhuriyetin ilk döneminde seçme ve seçilme hakkı tek kişiye tanınmıştır. Meclis’in mühim bir kısmı onun “etraf”ını teşkil edenler tarafından doldurmuştur. Bunların çoğu ölenedek milletvekilliği yapmıştır.
Cumhuriyet ve hürriyet!
Cumhuriyet’in hürriyet getirdiği iddia edilir.
Cumhuriyetin ilk döneminde düşünce hürriyeti var mıydı? Düşünceyi açıklama, yayma hürriyeti var mıydı? Basın hürriyeti var mıydı?
Bu soruya “evet!” diyecek babayiğitin alnını karışlarım.
Cumhuriyetin ilk döneminde basına tarihimizin en ağır sansürü uygulanmıştır.
Bu durumda şöyle düşünebiliriz: Cumhuriyet düşünce hürriyetsizliğini bir değer olarak uygulamıştır! Çok sayıda aydın bu arada Nazım, Sabahaddin Ali, Kemal Tahir dahil, uzun süreli mahkumiyetlere çarptırılmıştır.
Yani gerçek cumhuriyet değerine dönersek, yaşına başına bakılmaz bu düşünür görünümünü koruyan kişi de okka altına gidebilir!
“İnanç hürriyeti” bahsine girsek mi?
Cumhuriyet Müslümanların inanç hürriyetini tanımamıştır. Din eğitimini sıfırlamıştır. Namaz kılanın ezanına karışmıştır. “Efendim camiler açıktı, isteyen gider namaz kılardı, abdest alırdı” vs. lağa luga laflar din hürriyetinin karikatürü bile olamaz
Cumhuriyet milletin değerlerini yıkmış, yerine kendi sentetik değerlerini koymak istemiş, bunda da istediği sonucu alamamıştır.
Sözün özü: Bugün ilk cumhuriyet döneminin sahip çıkılacak bir değeri yoktur.
Koro halinde “laiklik var!” denildiğini duyar gibiyim.
Türkiye cumhuriyetin ilk döneminde asla laik değildi. Laiklik dine müdahale değildir, din öğretimini yasaklamak değildir. Bunların olduğu ülkede laiklik olduğunu iddia etmek ahlaksızlıktır.
Nedir peki? Laiklik belki de Diyanet Reisi Rifat Börekçiyi CHP Ankara il başkanı yapmaktır!
Cumhuriyet değerleri 1950’den sonra darbeler ve müdahalelerle tekrar yürürlüğe sokulmak istenmiş, fakat başarılamamıştır.
Bu düşünür eskisi, şu günlerde acaba neden cumhuriyeti kafa koparma metaforu üzerinden ifadeye ihtiyaç hissetmiştir?
Gazzede İsrail-ABD zulüm eksenine en şiddetli eleştirileri yönelten Cumhurbaşkanına bir hatırlatma mı yapılmak istenmektedir?
Çok sık yapılan Menderes hatırlatması yerine, pek telaffuz edilmeyen Kemal Paşa üzerinden yapılan hatırlatma şiddetin dozunu yükseltme hamlesi olabilir mi?
D. Mehmet Doğan: “Kafa koparma” üzerine kurulmuş “cumhuriyet değerleri”!
Yüzüncü yılın sonuna yaklaşıyoruz, mangalda kül kalmadı, fakat “cumhuriyet değerleri” meselesi arada bir nüksediyor.
Bu haber toplam 746 defa okunmuştur
- Yorumlar 2
Diğer Haberler
Ergün Diler: Kavala restiAMERİKA Birleşik Devletleri, TEK BİR ORTAK AKIL tarafından yönetilir. Farklı enstrümanlar kullanarak istenen sonuçlara ulaşmayı hedefleyen bir organizasyondur.
Ergün Yıldırım: Ankara kimin başkenti ya da Hititler neyimiz olur?Hitit Güneşi diye bildiğimiz sembolün, Hattilere ait olduğu söyleniyor. "Tanrıların tören alaylarında" kullanıldığı ve prens-kralların mezarlarında bulunduğu ifade ediliyor.
Ali Karahasanoğlu: DHKPC’yi-Deniz’i övenler, ‘aydınlar öldürüldü’ diyemez!Bir gazetenin, hem teröre destek verip, hem de terörden şikayetçi olması, mümkün mü?
- 20:35 - Şiraze dergisinin yeni sayısı çıktı
- 15:39 - Mesnevî Okumaları -200- Prof. Dr. Zülfikar Güngör
- 15:08 - TYB Başkanı Arıcan MTTB Ankara İl Başkanlığında konuşacak
- 14:50 - TYB Başkanı Arıcan “Bir Kitap Bir Yazar” programına konuk olacak
- 21:45 - Safahat Okumaları Prof. Dr. Selami Şimşek ile Devam Ediyor
- 14:41 - HALI DOKUYAN KADINLAR
- 14:25 - Akif Çarkçı: Modern köleliğin anatomisi
- 11:32 - Mustafa Özcan: Gönül frekansında buluşanlar
- 11:30 - Adnan Öksüz: İleriki yıllarda “Gazze Soykırımını Tel’in” denildiğinde hangi gençler akla gelecek?
- 11:28 - İbrahim Demirci: 1 Mayıs 1977 Pazar Gününden Bende Kalanlar
- 11:26 - Kırık Kalemler Dükkânı’na Dair Anlamlar
- 11:23 - Ergün Diler: Kavala resti
- 11:21 - Ergün Yıldırım: Ankara kimin başkenti ya da Hititler neyimiz olur?
- 10:51 - Ali Karahasanoğlu: DHKPC’yi-Deniz’i övenler, ‘aydınlar öldürüldü’ diyemez!
- 10:47 - Mustafa Kutlu: Korku zamanı
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.