Bizimki boş ve hoş bir hayal işte. Rahmetlik, ben 2 yaşımdayken vefat etmiş. Anlattığı hikâyelerin geçtiği zaman dilimi daha da eski. Bundan 100 yıl önce memleketin dört bir köşesinden yaşanması muhtemel olayları hikayeleştirmiş. Özellikle tasvirlerine bayıldım. Hadiselerin geçtiği mekânı bir ressam titizliği ile öyle güzel tarif ediyor ki; rengiyle, kokusuyla, neşe ve hüznüyle gözünüzün önünde canlanıyor adeta.
Bu kitapta 18 hikâye var: Yatık Emine, Şeftali Bahçeleri, Koca Öküz, Vehbi Efendinin Kuşkusu, Sarı Bal, Şaka, Küs Ömer, Boz Eşek, Yatır, Komşu Namusu, Yılda Bir, Sus Payı, Kuvvete Karşı, Cer Hocası, Garip Bir Hediye, Bir Saldırı, Ayşe’nin Yazgısı, Garaz. Her birinin sonuna tarih ve hikâyenin geçtiği mekânı not edilmiş. Bu yerler, Refik Halit’in hem meşrutiyet, hem de cumhuriyet döneminde sürgün hayatı yaşadığı şehirler.
“Bir Garip Yolcu” olarak kitapta mahlasımıza uygun bir hikâye ile karşılaştık: Başlığı “Garip Bir Hediye” Bu hikâyenin kendisi kadar arka planından da etkiledim, hüzünlendim. Bugün “garip” bir değişiklik yapacağım müsaadenizle. Hikâyeyi hikâye edeceğim.
Hediye gerçekten garip. Bir tıraş fırçası. Her ne kadar fildişi saplı, nakışlı, işlemeli de olsa tıraş fırçası nihayetinde. Hediye olarak bula bula bunu mu bulmuş? Kim, kime, neden, nerede hediye etmiş ki bu fırçayı? İşte tam bu noktada biraz duralım. Zira tabelada “Melal Durağı” yazıyor.
Devamı: https://www.maarifinsesi.com/garip-bir-hediyenin-hikayesi/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.