Irak işgali, Suriye savaşı, Yemen iç savaşı gibi lokal savaş alanlarının dışına taşacak yeni bir fırtına yaklaşıyordu, bunu görüyordum, ama bu boyutta bir felaketi anlatmak oldukça zordu.
Çünkü sessizlik zamanlarında neler döndüğünü anlamak da anlatmak da zordur. Artık ülke düzeyinden bölgeselsavaş düzeyine geçiliyordu ve iyi takip edenler için, bunun güçlü işaretleri ortaya çıkmıştı.
BİZE MEZHEP SAVAŞI OLARAK PAZARLADILAR..
1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana aslında hep aynı proje işliyordu. Her krizde, her işgalde, her çatışmada biz bu büyük hesabın o anki aşamasına tanık oluyorduk.
Yaptığımız hata; bütün bunları birbirinden bağımsız olaylar gibi algılamamızdı. Bu yüzden de bölgemize yönelik yüzyıla yayılan hesapların çok ağır faturalarını ödüyoruz.
Bu savaşlar bize bazen Taliban ve el Kaide gibi terör örgütleri olarak,bazen Kaddafi ve Saddam gibi otoriter lider sorunu olarak, bazen kimyasal silah, bazen başka başlıklarla pazarlandı. En vahimi de bazen mezhep savaşı olarak, Şii-Sünni kavgası olarak pazarlandı.
ONLAR SÖYLEDİ BİZ İNANDIK,OYSA KENDİMİZİ VURUYORDUK
Açık söyleyeyim bunların hepsinde büyük oranda başarılı da oldular. “İslam kendi içinde savaşacak”, “İslam iç savaşı” söylemleri bu amaçla üretildi ve uygulamaya sokuldu.
Sadece mezhepler değil, modern, geleneksel, sufi, batıcı ya da batı karşıtı diğer birçok kategoriler oluşturuldu ve buna göre siyasi, ekonomik projeler uygulandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.