Hikâyede amacın gittikçe olayı anlatmaktan ziyade, olayın, kahramanların, mekânın ve zamanın belirli bir düşünüş tarzına göre konumlandırılması, hikâye yazıcısının zaman, olay ve olgular dâhilinde gittikçe gelişim sergilediğini göstermektedir.
Şifahi kültürden yazın kültürüne geçen edebiyatımızda hikâyenin önemli bir yeri vardır. Anlatmayı ve aktarmayı hikâye ederek anlatma geleneği, bir kültürün, bir usulün yaygınlık kazanmasını sağlamıştır. Kültürün, uzun yıllar boyunca sergilenen davranışların, bir tür dünyevileşme serüveni olduğunun altını çizmemiz lazım. Bu serüvende insanın insanlığa dair anlamlar biriktirmesi, bu anlamları da işleyerek bu güne eriştirmesi medeniyet nüvesi olarak kültürün yaygınlık kazanmasını sağlamıştır. Hikâye de kültürümüzün rengini alarak bu günlere erişmiş, yeşerdiği toprağın karakterine bürünmüş, aktardığı bu coğrafyanın insan durumlarıyla bütünleşmiştir. Yazanın/aktarıcının ortaya koyduğu eseri, yaşadığı coğrafyadan/mekândan seçmesi hem kullandığı dilin anlam genişlemesini neden olmuş hem de hikâyeleştirici unsurların çoğalmasını sağlamıştır. Yazarın/aktarıcının, kendine eksen olarak seçtiği olay ve olgunun bu coğrafyadan seçmesi, bu coğrafyaya resmi olmasa da bir tarih, bilinç ve estetik unsurlarının gelişimine katkılar sağlamıştır.
Devamı: https://www.kitaphaber.com.tr/mustafa-kutlu-hikayeciliginde-savunu-ve-elestiri-k6282.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.