Daha önce yayınlanmış çok sayıda roman ve hikayeleri olan Adıbeş “Seferberlik” eserinde Millî Mücadele döneminde yaşanan olayları anlatıyor.
Yazar Adıbeş, kitabın giriş kısmında ise şu ifadelere yer veriyor:
“30 yılın emeği Seferberlik Romanı. Anama söz vermiştim anlattıklarınızı yazacağım, diye.
O günleri yaşayan insanlar bize böyle anlattılar!..
Bu konu açılınca sustular bazısı acılarının depreşmesinden bazısı da utancından. İçleri sızlıyor, akıllarına gelince hüzün çöküyor, ağlıyorlar. Ağıt yaktılar, “Bir yanım Erzincan vermem Bayburt’u…” diyerek yollara düştüler.
Bu Milletin 1916-1918 yılları arasında ölümle imtihanı…
Doğu Anadolu’da Ermenilerin sivil halka yaptıkları katliamlar sonucu yaşananlar. Van’da Camii Kebir Mahallesi, Bayburt’ta Taş Mağazalar, Ardahan’da Yanık Cami, kana bulanan Erzurum ve daha niceleri…
“Tutuştu ağıllar, dört bir yan yandı;
Yavrularım beşiğinden uyandı;
Herkes ağlıyordu her taraf kandı…”
Dünyada yaşanan en büyük soy kırımı; Ermenilerin Rus, İngiliz destekli Osmanlı topraklarında yaptıkları katliam.
Korku, yoksulluk, açlık, sefalet, savaş ve ölüm…
Yollara düşmüş binlerce yaşlı, kadın, çocuk, “Göç göç oldu göçler yola dizildi…” Ölümden kurtarmak için yurtlarını terk ettiler. Sırtlarında giyecek yok, ayakları çıplak, nereye gittiklerini bilmeden yollara düştüler…
Vahşi hayvanlar bunların yaptıklarından utandı. Asker kaçakları ağa, bey oldu topraklara kondular. Savaştan dönen gazilerin karınları ölene kadar doymadı. Ağaların yanında maraba oldular. Ne arayanları oldu ne de soranları.
Bu romanda sevip alamayanlar, askere gidip gelmeyenler, esir düşenler, kayıp evlatlarının yolunu yıllarca bekleyen analar var.
Seferberlik yılları anadan, babadan, sevgiliden, çoluk çocuktan ayrılığın yaşandığı yıllar. Gidip kaybolanlar, halen yolu beklenenler var…
Seferberlik; sevda, hasretlik, özlem, ümit, çile, acı dolu bir devrin romanı…”
“Seferberlik, üzerinde yeterince yazılıp çizilmemiş koca bir devrin hikâyesidir. Gerçek hayatta yaşamış, bu vatanın her karış toprağını teriyle, sabrıyla ve gerekirse kanıyla sulamış lakin unutulmuş şehit ve gazi dedelerimizin hayatıdır. Bir devre hikâye gibi anlatılan, her biri bin yıl gibi geçen yılların öyküsüdür.
Bu roman, İstiklal Harbi sırasında askerden kaçıp ardından da ülkeyi sömürenlerin, emeklerin üstüne çökenlerin, hiçbir gayret göstermeksizin sahiplik iddia edenlerin ve hüküm sürenlerin yüzüne tükürmek, gerçekleri gün ışığına çıkarmak; gerçek kahramanları yâd etmek, onurlandırmak için yazıldı.
O dönem, bu vatanın kahraman evlatları canını ortaya koyarken asker kaçaklarının bazıları tavuk kümeslerinde saklandı, bazısı da çete kurup silahsız halkı katletti, yağmaladı. Deli Mehmet gibi vatan âşıkları ise Ruslara karşı beş yıl savaştı, cepheden cepheye koştu, ölüme meydan okudu. Onlar cephelerde hayatta kalmaya çalışırken arkada kalan çocuklar, yaşlılar ve kadınlar da kendi namusları için, canları için kahramanca mücadele verdiler.
Ermeni çeteleri, Doğu Anadolu’da binlerce Türk’ü yaktı, vurdu, işkencelerle katletti. Rus Harbi bittiğinde sağ kalıp teskere alan askerler, dağları Ermeni çetelerden temizlediler. Milis olarak İstiklal Harbi’ne katıldılar. Çok azı evlerine dönebildi ve dönenler de zaten gittiği gibi değildi.”
Eserin tanıtım metninde ise şu ifadeler yer alıyor:
“Seferberlik, üzerinde yeterince yazılıp çizilmemiş koca bir devrin hikâyesidir. Gerçek hayatta yaşamış, bu vatanın her karış toprağını teriyle, sabrıyla ve gerekirse kanıyla sulamış lakin unutulmuş şehit ve gazi dedelerimizin hayatıdır. Bir devre hikâye gibi anlatılan, her biri bin yıl gibi geçen yılların öyküsüdür.
Bu roman, İstiklal Harbi sırasında askerden kaçıp ardından da ülkeyi sömürenlerin, emeklerin üstüne çökenlerin, hiçbir gayret göstermeksizin sahiplik iddia edenlerin ve hüküm sürenlerin yüzüne tükürmek, gerçekleri gün ışığına çıkarmak; gerçek kahramanları yâd etmek, onurlandırmak için yazıldı.
O dönem, bu vatanın kahraman evlatları canını ortaya koyarken asker kaçaklarının bazıları tavuk kümeslerinde saklandı, bazısı da çete kurup silahsız halkı katletti, yağmaladı. Deli Mehmet gibi vatan âşıkları ise Ruslara karşı beş yıl savaştı, cepheden cepheye koştu, ölüme meydan okudu. Onlar cephelerde hayatta kalmaya çalışırken arkada kalan çocuklar, yaşlılar ve kadınlar da kendi namusları için, canları için kahramanca mücadele verdiler.
Ermeni çeteleri, Doğu Anadolu’da binlerce Türk’ü yaktı, vurdu, işkencelerle katletti. Rus Harbi bittiğinde sağ kalıp teskere alan askerler, dağları Ermeni çetelerden temizlediler. Milis olarak İstiklal Harbi’ne katıldılar. Çok azı evlerine dönebildi ve dönenler de zaten gittiği gibi değildi..”
Seferberlik 1-2 / Mahir Adıbeş / Tılsım Yayınevi
Mahmut Erdemir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.