Özkişi'nin Sokakta adlı romanıyla Millî Eğitim Bakanlığı'nın seçtiği "100 Temel Eser" arasında tavsiye edilişi üzerine, tavsiyeyi garipseyerek mesele edinen medyacı Ahmet Hakan Coşkun, 29 Ağustos 2004'te "Kim Bu Bahaeddin Özkişi?" şeklinde bir soru ile konuyu Sabah'taki köşesine taşıdı. Bunun üzerine, Özkişi'yi tanıyan ve değerinden haberdar olanlar, hem Coşkun'un bu husustaki cehaletini hem de kamuoyunun bilgisizliğini giderdiler. İlk olarak Emre Aköz, Özkişi'nin çocukluk arkadaşı olan kayınpederi Hadi Çintay'ın Özkişi hakkındaki görüşleriyle yazarın eserlerini Sabah'ta köşesinde gündeme getirdi. Ardından Ahmet Kekeç 30 Ağustos 2004 tarihli Yeni Şafak'ta Özkişi'nin bakanlık tavsiyesine dahil oluşundan memnuniyetini dile getirirken onun "unutulmuş, gözden kaçmış, hakkı teslim edilmemiş" bir yazar olduğunu kaydetti. Mehmet Niyazi, Zaman'da Tanpınar'ın Özkişi'yi Sait Faik'ten üstün bulduğunu belirterek, onu Gogol ayarında bir yazar olarak değerlendirdi. Köşesinde, "Sokakta, geç keşfedilmiş bir değerdir; onu fark edip gündemimize getirenlere teşekkürler" dedi. Daha sonra Cem Sökmen ve Arslan Tekin'in de meseleyi köşelerine taşıdıkları görüldü. Bazı gazetelerde de konuyla ilgili imzasız yazılar çıktı. Türk Edebiyatı dergisi de Kasım sayısında konuya geniş şekilde ele aldı. Mehmet Nuri Yardım'ın "Bir Tartışmayla Gündeme Gelen Yazar: Bahaeddin Özkişi" başlıklı yazısını yayımladı. Öte yandan edebistan (www.edebistan.com) ve dergibi (www.dergibi.com) isimli ciddî edebiyat siteleri de tartışmada yer aldılar.
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul şubesi, Bahaeddin Özkişi'yi 29. ölüm yıldönümü olan 10 Kasım 2004'te geniş katılımlı bir toplantı ile programına aldı. Toplantı Birlik'in Divanyolu üzerindeki Kızlarağası Medresesi, İstanbul Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Mehmet Nuri Yardım'ın yönettiği toplantıda Özkişi'nin romancılığı'nı Mehmed Niyazi, hikâyeciliğini Ömer Lekesiz anlattı. Özkişi'nin dostları ve yakınlarından Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel, Doç. Dr. Emin Işık, Prof. Dr. Bayram Yüksel, Tufan Karabay, Kâmil Adıgüzel, Baran Karabay, Süleyman Zeki Bağlan ve yazarın eşi Fatma Özden Özkişi de toplantıda yer alarak hâtıra ve düşüncelerini dile getirdiler. Aslında Bahaeddin Özkişi, ilk defa 1993 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından gündeme getirilerek anılmıştı. 10 Kasım 1993 akşamı Saat 19.00'da Birlik genel merkezinde Ersin Özarslan, "Bahaeddin Özkişi'nin Hayatı, Sanatı ve Eserleri" konulu bir konferans vermişti.
Bahaeddin Özkişi, en son olarak Ankara'da Türk Ocakları tarafından gündeme taşındı. Türk Ocakları Ankara şubesi salonunda, Türkiye Yazarlar Birliği genel sekreteri ve Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Dr. Ersin Özarslan "Bahaeddin Özkişi ve Hikâye Sanatı" konulu bir konferans verdi ve konferansın sonunda yazarın "Göç Zamanı" adlı hikâyesini tahlil etti.
Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatının çok seviyeli, erken ölümü ile göz önünden çekildiği için tanınma ve şöhretten uzak kalan yazarı Bahaeddin Özkişi, 1928'de İstanbul Fatih'te dünyaya gelmiş, Sultanahmet Sanat Enstitüsü ve Alman Kaynak Enstitüsü'nü bitirmiş, İTÜ Makine Fakültesi kaynak laboratuarı şefi iken 10 Kasım 1975 tarihinde İstanbul'da vefat etmişti. Yazarın ilk eseri, kendi neşriyatı olan "Bir Çınar Vardı" adlı hikâye kitabıdır. Dergilerde mizahî hikâyeler de yazmış olan Özkişi'nin "Göç Zamanı" adlı hikâyesi 1967 yılında Varlık dergisinde çıkmıştı. Köse Kadı adlı eseri ile Peyami Safa roman armağanını kazanmıştı. Köse Kadı bu günlerde ciddî bir mesele haline gelmiş olan "korsan baskı"ya maruz kalan bir eser olmakla ayrı bir hüviyet taşımaktadır. Köse Kadı Ankara'da Hasret adlı bir yayınevi tarafından, izinsiz habersiz bir şekilde neşredilmiş, gelen tepkiler üzerine cüz'î bir telif ödemekle bu hukuksuzluktan sıyrılmıştır. Köse Kadı'nın devamı olan Uçdaki Adam ve vefat ettiği sırada baskıda olan Göç Zamanı adlı hikâye kitabı Ötüken yayınevi tarafından neşredilmektedir. Reklamı yapılmadığı hâlde Türk okuyucusunun sıcak ilgisine mazhar olan Özkişi'nin eserleri, bittikçe basılmaktayken, yazarın son olaylarla gündeme gelerek geniş kitleler tarafından tanınmasının yolu açılmıştır. Bunda yazar hakkındaki bilgisizliği yüzünden açtığı polemik dolayısıyla medyacı Ahmet Hakan Çoşkun'un da bir payı var. Coşkun, hiç farkında olmadan, başarılı ve okunan bir yazarın daracık edebiyat dünyası dışında da tanınmasına yardımcı olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.