• İstanbul 12 °C
  • Ankara 12 °C

Hilmi Yavuz Yazdı: Divan Şiiri ve Klasik Türk Müziği Bağlamında Akıl Tutulmaları

Hilmi Yavuz Yazdı: Divan Şiiri ve Klasik Türk Müziği Bağlamında Akıl Tutulmaları
Sorularla başlayayım: Osmanlı Divan edebiyatının, Divan şiirinin Cumhuriyet döneminde 'görünmez kılındığını' söylemek, ya da Atatürk'ün Klasik Türk Sanat musıkisini yasakladığını ifade etmek, Cumhuriyet'e karşı olmak, Cumhuriyet düşmanlığı yapmak mıdır? İ
hilmiyavuz

Sorularla başlayayım: Osmanlı Divan edebiyatının, Divan şiirinin Cumhuriyet döneminde 'görünmez kılındığını' söylemek, ya da Atatürk'ün Klasik Türk Sanat musıkisini yasakladığını ifade etmek, Cumhuriyet'e karşı olmak, Cumhuriyet düşmanlığı yapmak mıdır?

 İlk bakışta son derece anlamsız, hatta ziyadesiyle gülünç bulabileceğiniz bu soruların, Türkiye'de aklı başında okuryazarlar tarafından müsbet bir biçimde cevaplandırıldığını söylesem, inanır mısınız? İnanmanız gerek: Çünkü Cumhuriyet döneminde Divan şiirinin 'gözardı edildiğini' ve/veya Atatürk'ün Klasik Türk Sanat musıkisini 'yasakladığını' söyleyenler, düpedüz Cumhuriyet düşmanlığı ile itham edilmişlerdir de ondan!

İlk örnek, Halk edebiyatı alanında değerli çalışmalar yapmış olan Prof. Dr. İlhan Başgöz'den. Bundan iki yıl kadar önce Başgöz'ün, 'Gösteri' Dergisi'nin Kış (Aralık, Ocak, Şubat) 2009 sayısında, 'Divan Edebiyatı Tartışmaları Üzerine' başlıklı bir yazısı yayımlandı. Sayın Başgöz, benim, bir söyleşi sırasında, özellikle Prof. Victoria Rowe Holbrook'un 'Divan Edebiyatı Cumhuriyet döneminde görünmez kılınmıştır' sözüne katılmış olmamdan yolaçıkarak şöyle diyordu: "Holbrook demek istiyor ki, Cumhuriyet dönemi siyasetiyle, ideolojisiyle, eğitim kurumları ve dünya görüşü ile Divan edebiyatını görünmez kılmıştır. Holbrook'un yargısı Cumhuriyet dönemi edebiyatına değil, Cumhuriyet Devletinin genel kültür politikasına yöneliktir: Hilmi Yavuz 'Holbrook'un yargısına kesinlikle katılıyorum,' diyor. Yani, Yavuz'un hedefi, yalnız Cumhuriyet dönemi edebiyatı değilmiş, Cumhuriyetmiş"...

Şimdi lütfen düşününüz: Prof. Holbrook'un 'Cumhuriyet döneminde Divan Edebiyatı görünmez kılınmıştır' yargısından, Holbrook'un (dolayısıyla, ona katıldığım için, benim!) hedefimizin, 'yalnız Cumhuriyet dönemi edebiyatı[nın] değil, Cumhuriyet' olduğu, hangi akılyürütmeyle çıkarılabilir;- 'Holbrook demek istiyor ki!' mantığından başka?

İkinci örnek: Müzikoloji alanında değerli çalışmalar yapmış olan Ahmet Say'dan. Sayın Say, 'Cumhuriyet' Gazetesi'nin 13 Şubat 2011 tarihli sayısında, 'Atatürk Alaturka Müziği Yasakladı mı?' diye soruyor ve Atatürk döneminde Riyaset-i Cumhur İnce Saz Hey'et Şefi, binbaşı hâfız Yaşar Okur'un anılarına dayanarak bu iddianın 'yalan' olduğunu öne sürüyor. Okur, Atatürk'ün İstanbul'a geldiğinde 'bermutad saat 8'de en yakın arkadaşları ve bazı mümtaz ailelerle birlikte' sofraya oturduğunu; yine böyle bir gece, Atatürk'ün, vali Muhittin Üstündağ'ın Avrupa'dan Atatürk için getirttiği 'cesîm, çift hoparlörlü, kütüphane şeklindeki radyoyu' açtırttığını, 'tesadüfen programda Atatürk'ün pek sevdiği nihavend faslı icra edil[irken], birdenbire şarkının miyânında bir karışıklık ol[duğunu], şarkıya başka sesler ve öksürükler karış[tığı]' için Atatürk'ün hiddetlendiğini bildiriyor. Okur'un anlattığına göre, Atatürk elini masaya vurmuş ve 'mikrofon başında bu ne rezalet, efendim!' diyerek radyoyu kapattırmıştır. Atatürk'ün hiddetini yatıştırmak için önce Salih Bozok, daha sonra da Şükrü Kaya Radyoevi'ne telefon ederek, kemanî Reşat Bey, arkadan kemençeci Niyazi [Seyhun] Bey Saray'a celbedilmiş; Gazi, bu defa 'Selahattin Pınar ve kemanî Nubar Beylere telefon ediniz, şimdi gelsinler!' emrini vermiştir. Okur, Ahmet Say'ın aktardığına göre devamla şunları yazıyor: 'Neyse, Atatürk'ün hiddeti geçti. Hüzzam faslı yapıldı ve sabah güneşi doğuncaya kadar fasıl devam etti.' Okur, 'O geceden sonra İnce Saz Heyeti Radyoda lağvedildi' diyor.

Asıl ilginç olan, Binbaşı hâfız Yaşar Okur'un anılarındaki bu açıklamalara dayanarak Ahmet Say'ın yaptığı değerlendirmedir. Say, şöyle diyor: 'Anlaşılacağı üzere olayın aslı, Radyoda alaturka müziğin değil, Radyo programı sırasında ortaya birtakım uygunsuz seslerin girmesi nedeniyle, Radyodaki İnce Saz Heyeti programının geçici olarak durdurulmasıdır.'

Diyelim ki öyledir,- diyelim ki, Ahmet Say haklıdır. Ama acaba Ahmet Say, 'bir radyo programının kaldırılmasını Türkiye'de geleneksel sanat müziğinin yasaklandığı biçiminde çarpıtan bu ruhsal hastalığın kökeninde Osmanlılık özleminin olduğu açıktır' derken haklı mıdır? Say, bununla da yetinmiyor: 'Cumhuriyet düşmanları[nın] Atatürk'ün alaturka musıkiye karşı olduğu sanısını uyandırarak, bu müziğe hayranlık duyan çevrelere Atatürk'e soğuk bakma yolunda bir adım atmayı dene[diklerini]' söylüyor!

Tıpkı İlhan Başgöz'ün Divan şiirinin görünmez kılındığını öne sürenleri 'Cumhuriyet düşmanı' ilan etmesi gibi, Ahmet Say da Atatürk'ün Klasik Türk musıkisini yasakladığını öne sürenleri 'Cumhuriyet düşmanı' ilan ediyor!

Ne diyeyim? Orhan Veli'nin 'Açlıktan bahsediyorsun/Demek ki sen komünistsin' diyen ciğercinin kedisini mi hatırlamalı burada, yoksa 'uçan kuştan hile sezen' Köroğlu'nu mu?

Kemalizmi, akıl tutulmasına uğratan paranoid ifrat ânlarıdır bunlar!

Bu haber toplam 948 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim