Bakan bey, depremle ilgili olarak, her kelimesine katıldığım şöyle bir cümle kurdu: “Depremi yenemeyiz. Onunla sadece uyumlanabiliriz, uzlaşabiliriz, onunla yaşamanın yöntemlerini bulabiliriz.”
Bugün birinci senesini yaşadığımız Maraş ve Elbistan Depremleri, depremlerin ölçülmeye başladığı tarihten bu yana hem yıkıcılık şiddeti, hem etki alanı, hem de “oluş yakınlığı” bakımından belki de ilk beşe girecek şiddette depremlerdi. Zaten çok yıkıcı olan Pazarcık Depreminden sadece 5-6 saat sonra gelen Elbistan Depremi, Türkiye açısından 6 Şubat gününü “acının günü” haline getirdi.
Bu, burada bir dursun.
2020’de Maraş’a, seneler sonra ilk kez gittiğim günün akşamı, Kültür Daire Başkanı Duran Doğan, Maraş’ın depremlerde sürekli yıkıldığını, şehir merkezinin bu depremlerle alakalı olarak yüzyıllar içerisinde sürekli taşındığını anlatmış, olası bir büyük depreme hazırlık yapmanın şehrin ilk işi olması gerektiğini söylemişti.
4 yıla yaklaşan Maraş maceramda şahitliğim o yöndedir ki hem Büyükşehir Belediyesi’nin ve belediye başkanı Hayrettin Güngör’ün, hem “şehrin abisi” diyebileceğimiz Mahir Ünal’ın ve diğer vekillerin, hem de şehirdeki tüm ilgili kurumların ana gündem maddesi kentsel dönüşümdü. Bilhassa şehir merkezinin ve merkeze bitişik eski mahallelerin sağlıklı dönüşümü için projeler hazırlanmış, bazıları hayata geçirilmeye başlanmış, bazıları da planlanmıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.