• İstanbul 14 °C
  • Ankara 12 °C

Medya Pazarında Defolu Türkçe - 40

C.Yakup ŞİMŞEK
(Mehmet ALTAN – Hasan PULUR Yılmaz ÖZDİL)

Mehmet ALTAN
(STAR 16 Mayıs 2011)

“Vicdani ret ne?

İnanç, din ve vicdanla ilgili nedenlerden ötürü askerlik yapmayı tamamıyla reddetmek.”

Türkçede çok yeni bir mefhum olan “vicdani redd” in ne olduğunu lügatlerden öğrenmem mümkün değildi. Çünkü onlarda henüz “vicdani ret / vicdani red” sözü yoktu...
ALTAN’ın “Vicdani retçiyim…” sözüyle başlayan yazısını görünce hemen okumaya giriştim; ne de olsa mevzunun cahiliydim. Birkaç satır aşağıda “Vicdani ret ne? sualini görür görmez “Aha, buldum!” dedim ve hemen altındaki tarifi okudum.
Fakat ne yazık ki bu da çatal bir tarifti, yani birbirinden farklı olarak şu iki manaya gelebilirdi:
A) Askerlik yapmayı inanç, din ve vicdana taalluk eden birtakım sebeplerle tamamen reddetmek
B) Dinî, itikadi ve vicdani bir borç sayılan askerliği tamamıyla reddetmek.
ALTAN’ın tarifi aslında B şıkkına uygun (ve hatalı bir ifadedir).
Bereket versin ki yazının diğer kısımlarından işin doğrusunu anladım: Meğerse bu “vicdani ret / vicdani red” sözü A şıkkında ifade ettiğimiz bir isteğin (veya tercihin) adıymış…

***

Hasan PULUR
(Milliyet 16 Mayıs 2011)

“Basiretçi Ali Bey vicdanlıymış...
Şimdiki ‘mukalliyetleri’  hem parayı alıyor, hem de küfrediyorlar...”

Lügatlerde bulunmayan bir başka kelime: mukalliyet…
“Vicdani redd”
in bulunmaması tabiiydi, çünkü mefhumun kendisi yeniydi…
Lakin bu “mukalliyet” Arapça asıllı, asırlık kelimelere benziyor. Ama yok işte…
TDK’de bulunmaması normal, gelgelelim Ferit DEVELLİOĞLU’nun lügatinde dahi böyle bir söz namevcut…
Can ATAKLI’nın “hükmiyet” gibi bir kelimeyi var zannedip kullanması bir nebze anlaşılır da Hasan PULUR gibi yarım asırlık ve lügatşinas bir muharrir “mukalliyet” diye bir kelime sarf ederse bunu izah etmek zor…
Türkçedeki hâkimiyet, ehliyet, kabiliyet, salahiyet ve muvaffakiyetini az çok bildiğimiz Hasan PULUR Hoca’mızın şu “mukalliyet” ini anlayamadık…
Gaalib’in dediği gibi “El’an bir ihtimâl kaldı:”
Hasan Usta’mız zannediyorum ki “mukallit” demek istemiş ama bunu biraz yavan bulmuş. Sonra da – Can ATAKLI’nın “hükmiyet” için yaptığı gibibu kelimeye birer tutam “hâkimiyet, ehliyet, kabiliyet, salahiyet ve muvaffakiyet” koyup çeşni katmak dilemiş…
E, artık size düşen, medya pazarında dolaşırken ustalarımızın bu yeni icatlarının da çeşnisine bakmak…
“Yoo, teşekkür ederim, ben almiyim!”
mi dedin?
O hâlde yeme de yanında yat…


***

Yılmaz ÖZDİL
(Hürriyet 15 Mayıs 2011)


“Çoluk çocuk herkesi takır takır öldüren Amerikan askerleri, komutanlarının bu asil davranışı nedeniyle hisli duygulara gark oldu.”


Şu “hisli duygu” nasıl bir duygu acep? Herhâlde “duygulu his” gibi bir şey olsa gerek… İyi ama o ne demek?
Bu böyle olmayacak, şöyle yapalım: Bunları tersine çevirip anlamaya çalışalım. Yani “hissiz duygu, duygusuz his?..”
Evet, aslında bir şeyler anlaşılıyor gibi… Yok, olmadı; böyle anlaşılmaz. Daha doğrusu bu, anlamaktan sayılmaz.
Ben işin içinden çıkamayacağım, kafam karışıyor.
En “duygulu his” lerimle…
(Affedersiniz, yanlış oldu.)
En “hisli duygu” larımla…

 

17.05.2011

Bu yazı toplam 1422 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim