• İstanbul 14 °C
  • Ankara 10 °C

Medya Pazarında Defolu Türkçe - 56

C.Yakup ŞİMŞEK

(Ahmet ALTAN Yavuz BAHADIROĞLU)


Ahmet ALTAN

(İkinci yazı 23 Haziran 2011 – Taraf)


“Daha sonra konuştuğum hukukçular, Adlî Sicil Kanunu’nun o maddesinin uygulanmasının bizim hukuk sistemimize uygun olduğunu ama bir insan ‘halkın iradesiyle’ milletvekili seçildikten sonra hiçbir adlî merciin bu hakkı geri alamayacağını, ancak Meclis’in bir üyesinin milletvekilliğini kaldırabileceğini ileri sürdüler.”

Mebus olmayan bir vatandaş için eğer kanuni bir engel yoksa mebus seçilmek bir “hak”tır. Ama “bir insan ‘halkın iradesiyle’ milletvekili seçildikten sonra” o insan için mebusluk artık “hak” olmanın ötesine geçmiş ve bir “unvan” veya “sıfat” olmuştur.
Dolayısıyla “hiçbir adlî merciin... geri alamayacağı” şeyi (milletvekilliği) ifade etmek üzere “hak” değil “unvan” veya “sıfat” kelimeleri uygun düşerdi.



ALTAN, cümlesinde “adlî merciin bu hakkı” kimden veya nereden “ geri alamayacağını” da belirtmemiş...
Cümlenin asıl arızalı yeri ise son kısmı:
ancak Meclis’in bir üyesinin milletvekilliğini kaldırabileceğini ileri sürdüler.”
Ahmet ALTAN
’ın konuştuğu bazı hukukçulara göre “Meclis’in bir üyesinin milletvekilliğini kaldırabilecek” olan merci aşağıdakilerden hangisidir?
A) Meclis
B) Adlî merci
Cümleye göre ikisi de doğru olabilir…

***

Yavuz BAHADIROĞLU
(Yeminlerimiz, andlarımız 23 Haziran 2011 Yeni Akit)


“Devir Sultan Dördüncü Murad devri. O zamanın zamanında içki içmek şiddetle yasak...”


Yavuz
Hoca’mın ilk cümlesine bir diyeceğim yok:
Devir Sultan Dördüncü Murad devri.
Bu cümledeki “devir”ler “zamanın zamanında” cinsinden bir tekrar değil. Fazlalık teşkil etmiyor.
Günümüzün kof, vıcık vıcık bir Türkçeyle konuşan ağızlarında en az dört kelimenin (devre, devir, çağ, zaman) yerini alan “dönem” pelesengine iltifat etmeyen BAHADIROĞLU’nu kutlarım.
Diline musallat olan diğer uyduruk kelimelerden de kurtulmasını dilerim...

Gelgelelim şu “zamanın zamanında” sözünü anlayamadım: Hangi zamandan bahsediyor?
Sevgili BAHADIROĞLU acaba “güzellerin güzeli, şahlar şahı, pehlivanlar pehlivanı, beyler beyi” gibi bir laf mı etmek istedi?
Kim bilir, belki de “Onlar da bir şey mi?” diyordur. “Hepsi harc-ı âlem sözler… Ben öyle laflar bulmalıyım ki gün yüzü görmemiş olsun...”

Eğer böyle düşünüyorsa ben de kendisine biraz yardımcı olayım; onun “zamanın zamanında” sözüne benzeyen tekrarlı sözler bulayım, cümlesini türlü türlü kurayım:
“O devrin devrinde içki içmek şiddetle yasak...”
“O çağın çağında içki içmek şiddetle yasak...”
Yok, olmadı; biraz daha değiştirmeli:
“O yılların yıllarında içki içmek şiddetle yasak...”
“O günün gününde içki içmek şiddetle yasak...”
Evet, nasıl buldunuz?..
Beğenmediyseniz başka çeşitlerimiz de mevcut:
“Devletin devleti, milletin milleti, vatanın vatanı...”
***
“Bir süre araştırma ve soruşturmadan sonra, yalancı şahitliğin yeminin şeklinden kaynaklandığını tespit etmiş.”

Şu kısmı tekrar okuyun:

“Bir süre araştırma ve soruşturmadan sonra...”
Bu ne demek?
Yavuz Hoca’mız burada yine bir “zaman” sıkıntısı yaşamış.
Bu sıkıntının nereden geldiğine dair tahminlerim şöyle:
A) Bir süre sonra... diyecekti, kendisine bu söz basit geldi.
B) “Biraz araştırma ve soruşturmadan sonra...yazacaktı ama bunu yavan buldu.
C) “Bir sürü araştırma ve soruşturmadan sonra...demeyi planlamıştı ama
“sürü”süne kurt girdi...
Geçmiş olsun!
Olur böyle vakalar, Yakup Şimşek yakalar…

25.06.2011

Bu yazı toplam 1605 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim