• İstanbul 15 °C
  • Ankara 21 °C

Medya Pazarında Defolu Türkçe - 68

C.Yakup ŞİMŞEK

Murat BELGE
(Güvenilir zemin yaratmak24.07.2011Taraf)


“Bu ülkede devlet ve o devletin verdiği eğitimi almış ve içselleştirmiş toplumsal kesimler içinde ‘demokrasi’ kavramının yer tuttuğu hiçbir konuda güven vermiyor.”

Tam bir karışık ism-i fail…


Birileri Murat BELGE’ye göre “hiçbir konuda güven vermiyor”muş; bu kadarını anladık fakat kim veya ne “hiçbir konuda güven vermiyor”muş, işte bunu anlayamadık… Çünkü şu hâliyle cümleden bunu çıkarmak imkânsız…
Eğer "kesimler" kelimesinden sonra bir virgül (,) konmuş olsaydı bir fail grubunu teşhis ederdik.
Öyle olmadığı için "güven vermiyor" fiilinin faili meçhul...

***

“Bu olmadığı, oldurulmadığı zaman, bu ülkenin bir Kürt yurttaşının geleceğine güvenle bakmasının mümkün olmadığı kanısındayım.”

Murat BELGE bu ifadesinde de bir “güven” sıkıntısı yaşıyor.
Bu cümleye göre Murat BELGE kimin (veya neyin) “geleceğine güvenle bakmasının mümkün olmadığı kanısında”ymış?
A) Bu ülkenin
B) Bu ülkenin bir Kürt yurttaşının

***

(Zorunlu bir cevap – 08.07.2011 – Taraf)

“Benim açımdan asıl sorun, onun da böyle konuşanlarla aynı paralelde davranmasıydı.”

Murat BELGE bu cümlede “aynı paralelde” sözünü “davranma” kelimesinin zarfı olarak kullanmış. Burada “aynı paralelde davranmak” derken kastettiği şey “aynı şekilde davranmak” olabilir.
Mademki böyledir, o hâlde “paralel” kelimesine “aynı” sıfatını getirmek lüzumsuzdur. Lüzumsuz olmaktan öte, dilimize de az çok zararlıdır: Çünkü ortaya “farklı paralel” gibi bir mefhum da çıkabilir, bu takdirde “paralel / muvazi” kelimelerini mana yönünden sakatlamış olursunuz...
Murat BELGE, muradını aşağıdaki şekillerde yazsaydı doğru Türkçeye paralel davranmış olurdu:

“Benim açımdan asıl sorun, onun da böyle konuşanlarla paralel davranmasıydı.”
“Benim açımdan asıl sorun, onun da böyle konuşanlarla aynı şekilde davranmasıydı.”

***

Mütevazi / Müvazi / Arasıl / Paralel / Koşa / Koşut
Bunlar aynı geometri mefhumunu anlatmak için Türkçede kullanılan kelimeler… Eğer TDK’nin ve devletin “kelime değiştirme” sevdası olmasaydı bu beş kelime yerine şu anda muhtemelen yalnızca birini öğrenip kullanacaktık.
Bu tabirlerden ilk ikisi Arapça asıllı olduğu için 1935’te TDK onların yerine “arasıl” kelimesini ikame etmeye teşebbüs etmiş. Atatürk 1936-1937 kışında Dolmabahçe’de yazdığı Geometri kitabında “paralel” kelimesini tercih etmiş. Bu arada TDK’nin de kendi bulduğu “arasıl” ile arası açılmış veya aralarına kara kedi girmiş. (TDK kendi çıkarıp sonra terk ettiği kelimelerin bir listesini çıkarmalı ve onlardan neden vazgeçtiğini açıklamalı.) 1945’ten itibaren sahneye “koşa” ile “koşut” çıkarılmış. Bir müddet sonra “koşa”nın yanlış bir rolde oynatıldığı anlaşılmış ve ona bu sefer “beyit” rolü uygun bulunmuş (Bir o sahne bir bu meydan koşa koşa yorulan zavallı “koşa” nihayet kendi sahasına oturtulmuş: çift, eş, ikiz).
Geriye kala kala bunlardan ikisi kalmış: paralel-koşut.
Ama siz bakmayın iki dediğime, aslında “koşut”un adı var, kendisi yok gibi. Sahanın tek hâkimi “paralel” oldu.
Ne de olsa torpili Atatürk'ten geliyor…
E, mademki Arapçasını atıp Fransızcasını alacaktınız, “arasıl”ı araya vermeye, “koşut” ile “koşa”yı meydana sürmeye, bu kadar zahmete girmeye ne lüzum vardı?
Gerçi asıl yorulan siz değildiniz, milletin kafasıydı…

Bu yazı toplam 1501 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim