• İstanbul 20 °C
  • Ankara 21 °C

TDK’nin Gereği - 2

C.Yakup ŞİMŞEK
Hangisi Daha Öz Türkçe: Gerekseme / Gereksinim / Gereksinme?

Hadi hep öz Türkçe sevdasına kapıldık diyelim, aynı mefhum için uydurulmuş birden fazla öz Türkçe kelime varsa hangisini kullanacağız?
Hadi herkes “ihtiyaç”larından vazgeçti diyelim; peki onun yerine aşağıdakilerden hangisini tercih edenler daha öz Türkçe kullanmış olur?
A) Gerekseme 
B) Gereksinim
C) Gereksinme

Evet, üçü de “ihtiyac”ın yerini tutsun diye TDK tarafından imal edilmiş olan bu kelimelerin hepsi doğru mu? Doğruysa üçü de aynı derecede mi doğru? Sahi, dileyen dilediğini mi kullansın, yoksa bir tavsiyeniz veya teklifiniz var mı?
(Affedersiniz, sizin “tavsiye”niz veya “teklif”iniz olmazdı; ancak “öneri”leriniz olurdu, değil mi?)

Biraz da Ben Uydurayım
Ha, eğer “Yeter ki Türkçe olsun da isterse üç değil beş olsun...” deniyorsa alın benden de üç-beş kelime: gerekleme, gereklenme, gereklenim.
Öz Türkçe damarım tuttu, hadi biraz daha gayret... Son yıllarda nerdeyse herkesin dilinde pelesenk olan, fiil-isim demeden her kelimenin sonuna arsızca ve yersizce takılan “-sal / -sel” şimdi de biraz “gerek”lensin, daha da yüreklensin: gereksel, gerekselci, gerekselcilik, gereksellik, gerekselleşme, gerekselleşmek, gerekselleştirmek...
Evet, bunları da ben uydurdum; artık bununla kim gurur duyar, bilmem. Fakat TDK duymazsa yazık!.. 

TDK Lügatlerinde “Gerek”li ve “Gerek”siz Hatalar
1. 2004’ün İktisat Terimleri Sözlüğü “gereksinim” kelimesinin güzel bir tarifini yapmış:
“Karşılandığında haz, karşılanmadığında acı ve hüzün veren; karşılandıkça şiddetini kaybeden; zaman içinde kendini tekrarlayan; alışkanlık haline gelebilen; sınırsız ve öznel olan duygu.”
(Bu "haline” kelimesinde şapka kullanılacak diyen TDK burada kullanmamış. Oradan buradan kaldıra kaldıra kendisi de nereye koyup koymayacağını bilemez hâle geldi. Geçelim.) 
Şu “öznel” uydurmasının bir çuval inciri berbat ettiğini de kimseye söylemiyorum, tamam. Ama bu güzel tarifte geçmesi şart olan bir kelimenin eksikliği öylesine hissediliyor ki mutlaka söylemeliyim: ihtiyaç. Evet, bir Türkçe lügat düşünün ki “gereksinim” kelimesinin ne olup olmadığını millete anlatmak için uzun bir tarif yapacak fakat Türkçe konuşan herkesin bildiği, söylediği, anladığı “ihtiyaç” kelimesini o tarifte kullanmayacak... Ama onun İngilizce karşılıklarını (need, want) vermeyi de ihmal etmeyecek...
Demek ki TDK’ye göre halkımız “ihtiyaç”tan belki anlamaz ama “need, want” kelimelerini şipşak bilir...

“İhtiyaç” Yabancı mı?
TDK öyle kelimelerin sırtına “yabancı” damgası vurmuştu ki o kelimeler çobandan hakana herkesin dilindeydi: mektep, muallim, ilim, âlim, kitap, millet, devir, istiklal, hürriyet, heyecan, istikamet, tabiat…
Bunlar gibi binlerce kelimeden biri de yedi asırlık “ihtiyaç”tı.
Onlara nasıl anlatmalı ki “ihtiyaç” kelimesi “Yedi yüz yıl süren hikâyemiz” içinde ve Anadolu’nun her yerinde var... Ülkemizin her yöresinin insanları bu kelimeyi her ihtiyacını karşılamak için kullanıp kendi ağzına göre şekillendirmiş: ihdiyâc, ehdiyac, ehdiyaş, ettiyâc... Bunları TDK’nin Derleme Sözlüğü’nden tespit ediyoruz.
“İhtiyaç” kelimesi yalnızca Türkiye Türkçesinde değil bütün Türk lehçelerinde kullanılan bir kelime. Evet, TDK’nin de İnternetten verdiği Türk Lehçeleri Sözlüğü’ne göre Türkiye Türkçesindeki “ihtiyaç” kelimesinin karşılıkları diğer Türk lehçelerinde de aşağı yukarı aynı: Âzerî Türkçesinde  ehtiyac; Başkurt Türkçesinde mohtajlık, ihtiyaj, häjät; Kazak Türkçesindemuhtajdık, kajettilik; Kırgız Türkçesinde muktacdık; Özbek Türkçesinde ehtiyâc; Tatar Türkçesinde mohtaclık, ihtiyac, hacät; Türkmen Türkçesinde zerûrlık; Uygur Türkçesindeihtiyac, geräklik...

Açıklamaya belki hacet yok ama yine de söyleyelim: O lehçelerde “ihtiyaç” kelimesiyle aynı manada ve değişik telaffuzlarda (häjät  / kajettilik / hacät) kullanılan “hacet” kelimesi Türkiye Türkçesinde de mevcut olup “ihtiyaç”la aynı kökten geliyor.  Tabii ki “mohtajlık / mohtaclık / muhtajdık / muktacdık” sözleri de bizdeki “muhtaçlık” kelimesinin onlardaki varyantları ve o da “ihtiyaç”tan... 
Bunların dışındaki iki kelimeden biri Türkmen Türkçesindeki “zerûrlık” ile Uygur Türkçesindeki “ihtiyac”ın arkadaşı olan “geräklik” sözü... 
Son kelime hariç hepsi Arapça asıllı...
Bizimkiler "gerekseme, gereksinme, gereksinim" kelimelerini dayatırken onlarla birkaç bağımızı daha kopardıklarının farkındalar mıydı acaba?
İki ihtimal var:
Kötü ihtimal: Farkında değillerdi.
Daha kötüsü: Farkındalardı...
Bir ihtimal daha yok...

2. Güncel Türkçe Sözlük “gereksemek” fiilini şöyle açıklamış:
“Bir şeyi kendisi için gerek saymak, ihtiyaç duymak, muhtaç olmak.”
Bu açıklamada ifade kusuru var: “Bir şeyi” unsuruna üç fiil (gerek saymak, ihtiyaç duymak, muhtaç olmak) birden bağlanmış. İlk fiil için doğru ama diğerleri için yanlış olur. Bu sebeple ilk fiilden sonra “bir şeye” veya “o şeye” demek lazımdı:
“Bir şeyi kendisi için gerek saymak, bir şeye ihtiyaç duymak, muhtaç olmak.” 

3. TDK tarafından 1974’te ilk baskısı yapılan Eğitim Terimleri Sözlüğü’ndeki “gereksinme” maddesi, aynı kitabın 1981 neşrinde nasıl olmuşsa “gereksinim” hâline gelmiş...
İki ihtimal var: Ya şimdi TDK İnternet sitesindeki Büyük Türkçe Sözlük’e kelime yanlış nakledilmiş (kuvvetli fakat kötü bir ihtimal) yahut eski TDK kitabın “gözden geçirilmiş ve genişletilmiş” ikinci baskısında kelimeyi “gereksinme”den “gereksinim”e çevirmiş (zayıf fakat diğer kötü ihtimal)...
Şimdiki TDK’nin bu maddede birinci ihtimali güçlendiren bir başka tasarrufu olmuş: Eski TDK “gereksinim”i açıklarken kelimenin Almancasını (Bedürfnis), Fransızcasını (besoins), İngilizcesini (need) ve – kendi tabiriyle – “eski terim” olan karşılığını (ihtiyaç) vermiş. Burada “ihtiyaç” kelimesinin niçin Almanca, Fransızca ve İngilizceden sonra, 4. sırada verildiği akla takılıyor.
Şimdiki TDK böyle dikkat çeken bir şey yapmamış: Bu dört “yabancı” kelimeden yalnızca İngilizcesini (need) almış...
Fakat bir başka hareketiyle eski TDK’yi geçmiş: Eski TDK’liler kelimenin Almanca, Fransızca ve İngilizcesiyle beraber – dördüncü sırada bile olsa – hiç olmazsa Osmanlıcasını da kaydetmişler, yeni TDK’liler ise buna hiç “ihtiyaç” duymamış olacaklar ki yer vermemişler...

Düzgülü İçerik-Dışarık Şeyler
4. TDK’nin Ruhbilim Terimleri Sözlüğü (1974) “gereksinme” maddesini şu ifadeyle açıklamış:
“gereksinme İng. need Rahatlık ve uyum sağlayan ve düzgülü davranışları kolaylaştıran içerik ya da dışarık kimi şeylerden yoksun olma durumu. (Bazen doyurulmamış güdüler anlamında da kullanılır.)”
Öz Türkçe argosuyla yazılan bu ifadeyi anlamak zor. Şu “düzgülü” kelimesi TDK’nin “normal” kelimesine bulduğu karşılık. Tıp Terimleri Kılavuzu’na göreyse “ritmik” kelimesine karşılıkmış. Halk dilinde de “düzgülü” diye bir söz var ama TDK’ninkiyle alakası yok: Bazı yerlerde “beyzî taneli bir çeşit üzüm”ün adıymış, kimi yerlerde ise “süslü” demekmiş.
“Normal”i yabancı bulan TDK 1935’te “alelâde, normal, tabiî” kelimelerine karşılık olmak üzere – güya Türkçe fakat muhtemelen “normal”in taklidi olan – “n o m a l” diye bir kelime uydurmuş. 

İfadede geçen “içerik” kelimesi ne bilinen manasında (muhteva, mazruf / content) kullanılmış ne de isim gibi... Öyle anlaşılıyor ki “içte olan, içe ait, dâhilî” gibi bir manada ve sıfat olarak düşünülmüş. Peki, kelimeye TDK lügatlerinde buna uygun bir mana verilmiş mi? Güncel Türkçe Sözlük’te kelimenin sıfat türünde bir mantık tabiri olarak “Bir cümle veya yargıda açıkça söylenmemekle birlikte var olduğu anlaşılabilen, zımni” demek olduğu yazılı. Aradığımız bu değil, biraz daha arayalım. 
“İçerik” kelimesini bu şekilde kullanan mademki Ruhbilim Terimleri Sözlüğü’dür, öyleyse ona müracaat edelim. Bakalım bu “içerik” ne menem bir kelimeymiş?
Fakat o da ne? Orada “içerik” diye bir madde yok... Kaldık mı ortada, şimdi ne yapacağız? 
TDK’nin Ruhbilim Terimleri Sözlüğü’nde “gereksinme” kelimesine dair yaptığı açıklamada geçen “içerik” kelimesine yüklediği mana ve vazifeyi anlayabilmek için kendi lügatleri yetmiyor, inanabiliyor musunuz? (Ben inanırım, TDK’dir, yapar.)
Neyse ki “dışarık” sözünü ne manada kullandığını anlayabiliyoruz, çünkü Ruhbilim Terimleri Sözlüğü kelimeyi açıklamış:

“dışarık [İng. exogenous] [es. t. haricîCanlının bedeni ya da sinir dizgesi dışında geçen (bir durum ya da olay).”

Aslında TDK’nin açıklaması değil de şu “es. t. haricî” notu işimizi kolaylaştırdı. Üstelik yukarıda anlamadığımız “içerik” kelimesinin de “dâhilî” manasında kullanıldığına dair bir ipucu verdi.

Fakat eğer bu maddeye TDK İnternet sitesindeki Büyük Türkçe Sözlük’ten bakarsanız işiniz zor. Çünkü o “es. t. haricî” kaydı oraya alınmamış.

Geriye sizin için iki yol kalıyor: Ya o “dizge”li ifadeyi anlayacaksınız yahut “İng. exogenous” kaydından hareketle İngilizce bir “dictionary”ye müracaat edeceksiniz.
Kafanızı TDK lügatleri kadar karıştıracağını sanmam...
Bu yazı toplam 3543 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim