"TDK'nın Bilmem Nesi" diye ele aldığım ve daldığım her mevzûda bunların öyle perîşanlıklarına şâhid oluyorum ki yaza yaza bitiremiyorum...
Yâni bu TDK'ya mı ağlasam yoksa Türkçeye karalar mı bağlasam, bilemiyorum.
TDK, diğer sahneleri gibi "îman" sahasını da ırgat pazarına döndürmüş, âşikâr...
Kendisi dilde siyahkâr, dinde günahkâr...
***
TDK 1930’larda Türkçeyi "îmân"sız bırakmaya teşebbüs etti.
1935'te çıkardığı "Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu" ile 1942'de bastırdığı "Felsefe ve Gramer Terimleri" adlı rehber (!) kitaplarına bakarsak şunu görüyoruz: TDK "îmân-emniyet-îtimad" kelimelerini terk edip üçünün yerine yalnızca "inan" dememizi; “akîde-îtikad"ımızı bırakıp tek "inanç"a sarılmamızı istemiş...
1930'lardan bugüne değişen pek bir şey yok, anlaşılan...
Çünkü bugünkü TDK'nın "Güncel Türkçe Sözlük"ü de "îman" kelimesini "İnanç; güçlü inanç, inan" şeklinde es geçip asıl îzâhâtını "inanç" ve "inan" maddelerine saklamış.
Bu da demek oluyor ki TDK için bugün bile "îman" değil "inanç-inan" kelimeleri önde geliyor...
***
Ne fark eder, "îman" olmuş, "inanç-inan" olmuş, ikisi de aynı şey değil mi, diyebilirsiniz.
Hayır, katiyen...
Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/c-yakup-simsek/tdknin-%C3%8Emani-25962.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.