• İstanbul 17 °C
  • Ankara 13 °C

TDK’nin Mücadelesi

C.Yakup ŞİMŞEK


Yetmiş altı yıldır dilimizle uğraşan ve seksen yaşına merdiven dayamış olan TDK kendi işinde acemi gibi...
Lügatlerinde “mücadele” için nasıl bir tarif yapmış, bakın da görün:


“Birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için iki taraf arasında yapılan zorlu çalışma, savaş.”

(bk. Güncel Türkçe Sözlük – Büyük Türkçe Sözlük)


Bu Nasıl Bir Mücadele?

TDK’nin ifade ve açıklama tarzına göre “mücadele” kelimesi “iki taraf arasında yapılan zorlu çalışma” için kullanılan bir isimmiş…
Peki, bir “mücadele” nasıl oluyor da “zorlu çatışma” derecesinden “zorlu çalışma” seviyesine iniyor?
Yani iki taraf “birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için” karşı karşıya geliyor ama aralarında “çatışma” değil de “ç a l ı ş m a” oluyor…
Allah Allah!.. Böyle şey olabilir mi?
Buna “mücadele” denebilir mi?
Onu alelade olmaktan kurtaran tek faktör  TDK’nin ifadesiyle  “iki taraf arasında” icra ediliyor olması…
Evet, TDK’nin İnternet sitesinde şu ana kadar 55.225.950 kez müracaat edilen lügatleri böyle yazıyor…
Siz hiç “iki taraf arasında yapılan zorlu çalışma” gördünüz mü, duydunuz mu?
Lafı uzatmayalım.
“Millî Mücadele” başta olmak üzere hayatımızda çok derin, köklü ve manidar izleri olan “mücadele” kelimesini TDK açıklayamamış.
“Çatışma” fiilini “çalışma” hâline getirmişler.
Bu büyük hata dikkatsizlik eseri mi, bilmem...
Belki “çatışma” çıkmasın diye karşılıklı “çalışma” yapmayı tercih etmişlerdir…


Mücadeleyle Uğraş
1935’te TDK tarafından çıkartılan Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu'nda “mücadele” kelimesinin yerine “uğraş” sözü konmuş. Bu“uğraş” kelimesi o yıllarda yalnızca “mücadele, cidal” için değil, aynı zamanda “meşgale, meşguliyet” kelimelerine de karşılık olarak düşünülmüş…
Kaamûs-ı Türkî de “uğraş” kelimesinin “kavga, savaş” manasında olduğunu kaydetmiş ama örnek cümle vermemiş. 1928’in İmlâ Lûgati’nde de “uğraş” maddesi var.

Ömer Asım Aksoy’un Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’ndeki 9963 söz (atasözü ve tabir) içinde bir tek “uğraş” olmadığı gibi “uğraşmak” fiili de yer almıyor. TDK’nin şimdi İnternet sitesinden verdiği Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nde ise içinde “uğraşmak” fiili geçen iki söz var ama“uğraş” veya “uğraşı” geçen hiçbir söz göremiyoruz… (Gerçi “uğraşı” kelimesinin tabirlerde, hele atasözlerinde bulunması mümkün değil. Çünkü kendisi 1969’lu…) 

Anlaşılıyor ki sonraki yıllarda Türkçe meydanındaki kavga ve savaşta “uğraş” ismindeki yiğit (alp) gerilemeye başladı.
Aynı zamanda Kur’an ikliminden süzülüp gelen bir gazi kahraman meydana daldı ve “uğraş” bahadırın yanında yer aldı. Bu alperenin adı“mücadele” idi…
Bu mücahit savaşarak büyüyüp kuvvetlenmeye başlamıştı…
TDK’miz ise Arapçadan gelen bu “mücadele” cengâverine meydanı dar etmek için “uğraş” adındaki yiğidi aşırı besleyerek semirtmeye çalışıyordu.
Nitekim 1978’in Özleştirme Kılavuzu’nda “uğraş” kelimesinin önüne tam dört semiz kelimenin yem olarak atıldığını görüyoruz: meslek, meşgale, meşguliyet, iştigal.
Fakat 1969’da TDK laboratuvarında imal edilen “uğraşı” türedisi daha obur çıktı ve zavallı “uğraş” ın sofrasındaki “meslek, meşguliyet”parçalarına ortak edildi.
Kim bilir, gizli bir vasiyetnamede bu iki yağlı hissenin tek vârisi olarak gösterilmiş de olabilirdi…
Zavallı “uğraş” önce bir güzel semirtildi, sonra “uğraşı” ya yem edilip kemirtildi!..

Anlaşılmaz olan şuydu: Türkçe “uğraş” varken TDK niçin başımıza bir de “uğraşı” çıkardı?
Ayrıca, birincisine zaten sonradan (1930’larda) eklediği manayı (meşgale, meşguliyet) daha sonra (1960’larda) hangi sebeple “uğraşı” sözüne de yükledi?


“Uğraş” mı Diyelim “Uğraşı” mı?
Vatandaş şimdi “meşgale, meşguliyet” yerine “uğraş” mı desin, yoksa “uğraşı” mı?
Hangisini derse desin mi?
Yeter ki Osmanlıcalarını (mücadele, cidal; meslek, meşgale, meşguliyet, iştigal) kullanmasın da ister “uğraş” desin ister “uğraşı” mı?
Bu “uğraşı” faraşı ortalığı sildi, süpürdü…
Lisân-ı Oğuzân’ın bir yandan iklîm-i İslâmiyân’dan gelen “cenk, harb, cidâl, gazâ, cihâd, mübâreze; mücâdele, cedel, cehd, mücâhede, gayret, himmet, hizmet, zahmet, sa’y; meslek, meşgale, tevaggul, meşguliyet, iştigal, mesâî” gibi evlatlarına kılıç üşürdü; beri taraftan da “uğraş, savaş, vuruşma, kavga, çalışma, çabalama, emek, iş, iş güç” adlarındaki öz oğullarına gölge düşürdü…

Bize ne yapmak düşer?
Mücadeleye devam…

02.06.2011
Bu yazı toplam 2105 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim