• İstanbul 15 °C
  • Ankara 17 °C

Ankara İli İlkokul ve Huzurevi Örneğinde Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programının Yaşlılar Üzerindeki Yansımaları

Ankara İli İlkokul ve Huzurevi Örneğinde Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programının Yaşlılar Üzerindeki Yansımaları
Dr. Esra Aydınbaş yazdı.

Yaşlılık, kayıplarla birlikte kazanımları olan, insana yaşadığı ömrün meyvelerini sunan bir evredir. Bireyin içsel derin yolculuklarına ve kuşaklararası nitelikli ilişkilerine önem atfeden programda yaşlının zorlukları ve fırsatları birlikte tanıması, kabul etmesi ve dengeyi esas alması önem taşımaktadır. Bu açıdan program; manevi güçlenme ve kuşaklararası öğrenme olmak üzere iki temel kavram üzerine inşa edilmiştir. Kuşaklararası ilişkileri güçlendirmek ve yaşlının aile ve toplumdaki konumunu belirginleştirmek üzere kuşaklararası öğrenme uygulamaları ile tasarlanan program, aynı zamanda insanın özünde var olan güçlerin farkına varması, kullanabilmesi ve hayatının öznesi olması üzerine odaklanan güçlenme yaklaşımını esas alarak kişiye ihtiyacı olan anlam bütünlüğünü sunmaktadır. Zira insan yaş aldıkça anne, baba gibi bağlanma figürlerinden bir bir yoksun kaldığı bu evrede yaşlılığın dezavantajlarıyla yüzleşme ve baş etme kapasitesini artıracak olan manevi güçlenmeye daha fazla ihtiyaç duyar. Manevi güçlenme, anlam arayışında hayat, ölüm ve ötesi gibi varoluşsal konularda bütüncül ve tutarlı bir anlam sistemi kazandırır ve insanı güçlü kılar. Bununla birlikte çocuklarla ortak öğrenme ortamlarında bir araya gelen yaşlı, umut, iyimserlik ve psikolojik iyi oluş süreci açısından zengin uyaranla karşılaşır. Zira Erikson (2014: 103) "Yaşlılık insana sunulmuş ikinci bir çocukluk dönemidir" diyerek insan yaşamındaki döngüye ve çocuk ile yaşlı arasındaki benzerliğe işaret eder. Farklı evrelerdeki insanların etkileşimi, sağlıklı bir gelişim için her iki tarafa da faydalıdır.

Bireysellik, bağımsızlık ve tüketimin esas alındığı kültürlerin ürünü olan kuram ve kavramlara karşın Anadolu bilgeliğinin manevi derinliğiyle örtüşen ve kültürel kodlarımıza uygun yeni yaklaşımlarla geliştirilen Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programında, yaşlanan insanların yaşlılığı dengeli ve uyumlu bir yaklaşımla karşılaması amaçlanmıştır. Buna karşın mevcut yaşlılık kavramları arasında önemli bir yeri olan başarılı yaşlanma, yaşlının ölçülebilir faaliyetlerine odaklanması açısından kişiyi ruhu ve bedeni arasında uyumsuz bir tutuma sürükleyebilir (Liang & Luo, 2012: 327). Öte yandan yaşlılık araştırmalarının birçoğunun kavramsal çerçevesini oluşturan aktivite ve kopma kuramlarının da yaşlılar üzerinde benzer baskılar oluşturduğunu söylemek mümkündür. Yaşlılar, bir yandan etkinliklerinin yetişkinlik evresindeki gibi devam etmesi gerektiği diğer yandan yaşamdan kopmanın kendileri ve toplumları için daha fonsiyonel olduğu düşüncesi arasında gidip gelmektedir. Bu kuramların çizdiği sınırlar içinde kendilerine sunulan gerilim hattında, var olan potansiyellerini gerçekleştirmekte zorluk yaşamaktadırlar. Hal böyleyken insan yaşamının her evresi gibi yaşlılık evresi de kendine özgü bir değişim ve gelişim içermektedir. Bu sebeple araştırmada yeni yaklaşımlar ve kavramlara yönelinmiş ve  "ahenkli/uyumlu yaşlanma" ve "gerotransandans" kavramları esas alınmıştır. İnsanı beden ve ruh bütünlüğünde dengede tutacak öze odaklanan bu yeni yaklaşımlar çerçevesinde katılımcılara yalnızca kendi bedeni ve ruhuyla değil tarihsel süreçte yeni kuşak ve değişen/dönüşen dünyayla, toplumla ve Allah'la bir uyum önerilmiştir. İnsanın yaşam döngüsü birçok boyuttan ele alınmış ve insan ömrünün yaşlılıkla taçlanarak neticelenmesi için kuşaklararası bir sinerji ortamının gerekliliği vurgulanmıştır. Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programı, katılımcılarına hem teorik hem de pratik açıdan bu bilinci verme amacı taşımaktadır.

Dünyada Kuşaklararası Öğrenme Programları

Erikson, önceki evrelerde elde edilen değerlerin yaşlılık döneminde anlam ve bütünlük kazandığına işaret eder. Psikolojik sağlığı el veren yetişkin ve yaşlılar yaşam tecrübelerini aktarma eğilimi taşır. Bu aktarım onların geçmiş ve gelecekle ilgili umut düzeyini dengeler. Öte yandan çocukların da güvenli aktarıcılara ve yetişkin örneklere ihtiyacı vardır. Her kuşak gelişim görevlerini yerine getirebilmek için farklı kuşaklara ihtiyaç duyar (Gürses & Kılavuz, 2011: 165-166). Kuşakları birbirinden koparan demografik, ekonomik ve sosyal değişim süreci kuşakların karşılıklı olarak birbirlerinden mahrum kalmalarına neden olurken bu mahrumiyet, çocukları da yaşlıları da gelişim görevlerini sağlıklı bir zeminde gerçekleştirmekten alıkoymaktadır zira sağlıklı bir gelişim için kuşakların birbirine ihtiyacı vardır (Crites, 2008: 33-34). Toplumla bağlantılı gerçek bir öğrenme ancak kuşak çeşitliliği olan gerçek bir dünyada, çocukların dünyasına yaşlıları, yaşlıların dünyasına çocukları dahil ederek mümkün olabilir (Resnick, 1987: 13-15). Yaşamın son evresi ile ilk evresi arasında bir bağlantı vardır. Yaşlıların çocuklarla ilişkisinin niteliği kültürlerin varlığını sürdürmesi için gereklidir (Erikson, 2014:99).

Tarih boyu doğal süreçte aile içinde gerçekleşen kuşaklararası öğrenme, modern toplumlarda aile dışında amaçlı ve planlı olarak yürütülmektedir (Newman&Hatton-Yeo, 2008:31). Yapılandırılmış ve yapılandırılmamış olmak üzere iki farklı süreçte ilerleyen kuşaklararası öğrenme uygulamalarında sonuç alınabilmesi için amaçlı, planlı, programlı ve ölçülebilir nitelikte olan yapılandırılmış öğrenme süreçleri tercih edilmektedir (Polat, Arslan, Günçavdı, Çiçek, & Kazak, 2016: 68). Nitekim Kuşaklararası Programlar (IGP), farklı kuşakları kasıtlı olarak bir araya getiren, planlanmış uzun vadeli aktiviteler olarak tanımlanır. Bu programlar, çocuklar/gençler ve yaşlılar arasında gerçekleşen etkileşimlerle sosyal gelişimi ve öğrenmeyi sağlar (NCOA, 1981: 231). İnsan kaynağı, hizmet yeri, amaç gibi konularda farklılık gösteren kuşaklararası programlarda gönüllü katılım sağlanmakta ve hedef kitle, hizmet alan ve hizmet veren insan kaynağı bir amaca göre seçilmektedir (Yıldırım, 2015: 290-292). İki kuşak arasındaki etkileşimin karşılıklı bilgi, tutum ve/veya davranış aktarımı ile sonuçlanabilmesi söz konusu olan kuşaklararası öğrenme (Lawson, 2019: 5), kuşaklararası ilişkilerin geliştirilmesine yönelik bir amaç ekseninde şekillenir ve katılımcıların bu yönde yeni kazanımlar elde etmesini hedefler (Mannion, 2012: 391). Kuşakların karşılıklı ya da tek yönlü, birlikte ya da birbirinden öğrendiği etkileşimli bir süreç olan kuşaklararası öğrenme, kuşaklararası çatışmanın, anlayış ve işbirliğine dönüşmesini sağlar (Patricio ve Osorio, 2016: 85).    

Dil, tarih, kültür, maneviyat, inanç ve değerler, örf, adet ve gelenek aktarımı için uygun bir zemin hazırlayan bu programlara (Kerka, 2003: 1) Türkiye'de bir örnek; Kocaeli Üniversitesi, Gölcük Belediyesi ve Gölcük Kent Konseyi arasında imzalanan protokolle 2015-2016 eğitim öğretim yılında uygulanan Dedelerimiz ve Ninelerimizden Öğreniyoruz Projesidir. İki okul, on yedi öğretmen, on beş dede/nine ve 510 öğrencinin katılımıyla bir yıl süren başarılı bir kuşaklararası program uygulanmıştır. İlkokul üçüncü sınıf öğrencileri, projeye katılan gönüllü yaşlı katılımcılardan teknoloji, oyunlar, ulaşım, iletişim araçları gibi günlük yaşam etkinliklerinde eskiden günümüze yaşanan değişimi dinlemişlerdir. Araştırma sonunda yaşlı katılımcılar kendi potansiyellerini fark ettiklerini ve kendilerini mutlu, heyecanlı, duygulu ve daha iyi hissettiklerini dile getirmişlerdir. Öğrenciler ise onların bilgi ve deneyim zenginliklerinin farkına vardıklarını ve memnuniyetlerini dile getirmişlerdir (Polat, Arslan, Günçavdı, Çiçek, & Kazak, 2016: 109-115).  Nitekim birçok araştırma, kuşaklararası programların yaşlılara anlamlı olma duygusu yaşattığını, sosyal tecrit ve yalnızlık riskini azaltmakta olduğunu göstermektedir (Murayama, et al., 2014: 311-312). Yaşlılarla çocukların birbirine olumlu tutum geliştirmelerini sağlayan kuşaklararası programlar aynı zamanda her kuşak için etkili bir öğrenme sağlar. Bu durum okullarda kuşaklararası öğrenme uygulamalarının yaygınlaşması için önemli bir gerekçedir (Loewen, 1996: 6). Öte yandan yaşlıların zengin deneyimleri neticesinde birikimli zeka düzeyleri artmakta, normal şartlarda bilişsel açıdan öğrenmeye bir engelleri bulunmamaktadır. Öğrenme ortamında yeterli zaman verilirse kuşaklar arasındaki fark azalmış olur (Er, 2009: 136). Geleneksel araştırmalar, etkinin yaşlıdan genç kuşak yönüne odaklanmış olsa da son araştırmalar neticesinde genç kuşakların da yaşlıları etkileyebileceği sonucuna ulaşılmıştır (Flurry & Burns, 2005: 593; Baily, 2009: 111; LaSala, 2001: 28,). Ohio, Yukarı Arlington'daki Treemont İlköğretim Okulunda "Bilgisayar Kolaylığı" projesinde bölgede yaşayan yaşlılar okulda bilgisayar sınıfı öğrencilerinden ders almış, sürecin sonunda bilgisayar laboratuvarında asistan olarak göreve başlamışlardır (Loewen, 1996: 30). Ayrıca huzurevlerinde yalnızca yaşlılarla yapılan etkinliklere çocuklar da katıldığında yaşlıların daha çok bağlandıkları ve eğlendikleri görülmektedir (Low, Russell, McDonald ve Kauffman, 2015: 237). Huzurevlerinde yapılan kuşaklararası programlar, yaşlıların genel sağlık durumlarını olumlu yönde etkilemekte, hayata olan olumlu tutumlarını, iletişim becerilerini, zihinsel yetilerini, etkinliklere katılım düzeylerini, değerli hissetme ve değer verme duygularını, artırmaktadır (Doll & Bolender, 2010: 330; Newman, Kamp ve Ward, 1996: 61). Kansas’ta "Dost Ziyaretçiler" programında, yaşlıların bilişsel işlevlerinde ve moral düzeylerinde olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Araştırmada kuşaklararası etkileşimin, zihinsel kayıpları olan ve duygusal açıdan hassas yaşlılar üzerinde olumlu etkileri saptanmıştır (Reinke, Holmes ve Denney, 1981: 491). Okullarda uygulanan örneklerden biri olarak ise Teksas Arlington'da Corey İlköğretim Okulunda "Büyükbabamı Kabul Et" projesinde tüm yıl boyunca gönüllü olarak eğitim-öğretime katkı sunan gönüllü yaşlılar öğretmenlerle koordineli olarak çalışmış, çocukların günlük öğrenimlerine aktif olarak dâhil olmuşlardır. Planlamalar yapılırken gönüllülerin yetenekleri ve uzmanlık alanları göz önünde bulundurulmuştur (Loewen, 1996: 30). İtalya'nın Piacenza kentinde "Yaşlılar ve Çocuklar Bir Arada/ABI: Anziani e Bambini Insieme" isimli projede yaşlıların yalnızlık duygusunu önlemek ve kuşaklararası ilişkileri güçlendirmek amaçlanmaktadır. 2009'dan bu yana yaşlılar ve çocuklar her gün anaokulunda bir araya gelerek, birlikte yemek yaparak, oyun oynayarak değerleri paylaşmaktadır. Projede çocuklar yaşlılar için neşe kaynağı olurken yaşlılar çocuklarla bilgeliklerini paylaşmakta ve bundan duydukları memnuniyeti dile getirmektedir. (Progetto speciale Anziani e Bambini Insieme, 2019). Kanada New Brunswick'te "Kıdemli Vatandaş Çayı" projesinde ise tarih kursuna devam eden beşinci ve altıncı sınıf öğrencileri bölgedeki yaşlı insanlarla mülakat yaparak birincil kaynaktan elde ettikleri belgelerle, onlardan dinledikleri eski hikâyeleri kayıt altına almışlardır (Loewen, 1996: 26). Hollanda Deventer'de bir huzurevi, üniversite öğrencilerinin ayda en az otuz saat yaşlılarla ilgilenmeleri koşuluyla kira bedeli ödemeden orada konaklamalarını sağlamaktadır. Yaşlanmanın olumsuz etkilerini önlemeyi amaçlayan bu proje kapsamında, gençler yaşlılarla sohbet ederek, çeşitli konularda ders vererek, onlara doğum günü partileri düzenleyerek, bağımsız yaşamlarını destekleyerek katkı sunmaktadır. Yaşlılar böylece öğrenciler sayesinde dış dünya ile bağlantı kurabildiklerini ve bu samimi ilgiden memnun kaldıklarını ifade etmektedir (Dutch nursing home offers rent-free housing to students, 2015).

Kuşaklararası öğrenme programları, çocuklara ve gençlere benlik saygısı, kendine güven ve yaşlı kuşaklara karşı daha derin bir anlayış kazandırır. Yaşlıların ise hayat memnuniyetini artırırken genç kuşakları daha iyi anlamalarını sağlar. Karşılıklı kazanımlar ise; saygı görme, değerli olma, kabul edilme duygusu ile yeni bilgi ve beceriler ile kuşaklararası anlamlı bir ilişkidir (Newman ve Hatton-Yeo, 2008:33). Neugarten, kuşaklararası öğrenme programlarının eski kuşaklar için bir geçiş aracı olarak çalışabileceğini söyler. Yaşlılık döneminde değişen roller, evden taşınan çocuklar, eş kaybı, sayısı azalan akranlar, kişinin mevcut ve yeni ilişkilerinin önemini artırır. Okul temelli kuşaklararası programlar, bu duygusal zorluk içinde kişiye yeni bağlar kazandırırken sağlıklı bir gelişim imkânı verir. Geçmiş iş becerilerini paylaşarak kuşaklararası aktarıma katkı sunan yaşlılar yeni kuşaklarla etkileşimleri sayesinde yeni bakış açıları kazanabilir. Bir ömrün tecrübesi ile kazandıkları zihinsel, duygusal esneklik ve bilgelik ise gençler için büyük zenginliktir.

Yaşlılık Araştırmalarında Yeni Yaklaşımlar: Gerotransandans Teorisi ve Uyumlu Yaşlanma

Rowe ve Kahn (1997: 433-434) yaygın olarak kullanılan kavramsal modelde başarılı yaşlanmayı; fiziksel ve bilişsel işlevlerin yüksek düzeyde sürdürülmesi, hastalık ve bedensel engelin önlenmesi, sosyal katılım ve üretimin sürekliliği olmak üzere üç bileşenle açıklar. Beden ve zihin arasında bir ikilik meydana getiren bu resim eksik ve önyargılı bir resimdir ve kişinin yaşlılıkla yüzleşmesini zorlaştırır. Zira yaşlılık süreci bir hastalık olmasa bile bedende zamana bağlı olarak fonksiyonel kayıpların yaşandığı biyolojik bir süreçtir (Liang & Luo, 2012: 333). Ayrıca başarılı yaşlanma, batının kapitalist ve tüketimci bileşenleriyle birlikte onların değerleri üzerinden geliştirilen bir kavram olması sebebiyle her kültüre adapte olabilen bir kavram değildir. Bu sebeple sosyal gerontolojide başarılı yaşlanmadan uyumlu yaşlanmaya kayan bir söylem değişikliğine rastlamaktayız. Uyumlu yaşlanma, kopma ve aktivite kuramları arasındaki gerilimi hafifletir, sınırları esnetir, bireyin zorlukları ve fırsatları birlikte tanımasını, farklı deneyimler karşısında bireye daha esnek bir bakış açısı ve dengeyi önerir. Ruhsal ve bedensel açıdan bütüncül bir bakış açısı sunar (Liang & Luo, 2012: 327-328). Bireyin yaşı ilerledikçe sosyal rollerinden geri çekilmesi üzerine odaklanan kopma kuramında bu durumun gençlere yer açılması açısından toplum için daha işlevsel görülmesi etik bir kaygı nedeni oluşturmuştur (Maddox, 1964: 80-82; Durak, 2016: 280-283; Emiroğlu, 1995). Yaşamdan kopmanın doğal bir süreç olmadığını öne süren ve kopma kuramına bir tepki olarak oluşan aktivite kuramında ise (Activity Theory) Havighurst ve arkadaşları, yaşlı bireyin, sağlık sorunları ve ka­çınılmaz olan biyolojik değişmeleri dışında, psikolojik ve top­lumsal ihtiyaçları açısından orta yaşlılarla aynı özellikleri taşıdığına işaret eder. Yaşlı bireyler, yeni roller ve yeni ilgi alanları ile birlikte yapabilecekleri aktivitelere devam etmelidir (Teles, Ribeiro, 2019: 1-3). Buna karşın Lee ve Markides'e göre (1990) yaşlının sağlık durumuna bakıldığında sosyal aktivite, fiziksel ve psikolojik iyi oluş halinin tek ölçütü değildir (Akt. Durak, 2016: 283). Aktivite kuramı, yaşlının iyi oluşunu yalnızca aktivite gibi dar bir ölçüte bağlaması ve başarı odaklı bir yaşlılık tasviri yapması sebebiyle son zamanlarda eleştirilmektedir (Liang & Luo, 2012: 333-334). Yaşlıyı kopma ya da aktivite kategorilerinden biriyle algılamak yerine her iki görüşü de içeren daha bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmek, bu gerilimi hafifletmek, sınırları esnetmek, dengeyi gözetmek; daha uyumlu bir yaşlılık algısı oluşturacaktır (Tornstam, 2005: 187-195). Uyumlu yaşlanma bu bağlamda kapsayıcı bir şemsiye niteliğindedir. Birbiriyle çelişen birçok teori ve yaklaşımı ahenkli bir şekilde içinde barındırır. Başarının gerçek değerini yansıtmayan bir perspektiften açıklanan başarılı yaşlanmanın aksine her teorinin kendine ait bir yere sahip olmasını sağlar. Uyum değişimi kucaklayan dinamik bir kavram olarak kişiyi tekdüze bir algıdan kurtarararak dengeyi esas alır ve başarılı yaşlanmanın aksine yaşlanmaya karşı savaşı pasifleştirmeye yardımcı olur (Liang & Luo, 2012: 333-334).

Tornstam (2005: 187-195), gerontolojide yeni teorilere duyulan ihtiyacı dile getirmiş ve araştırmalarını bu yönde sürdürerek Gerotransandans: Gelişimsel Olumlu Yaşlanma teorisinin temelini atmıştır. Tornstam'a göre sosyal gerontolojideki mevcut teoriler ve mevcut ampirik veriler arasında uyumsuzluk vardır. Buna karşın yaşlının göz ardı edilen bazı gelişimsel özelliklerine odaklanmak diğer teorilerden farklı olarak kişinin kendine/özüne döndüğü vakitlere dikkat kesilir. Gerotransandans teorisi, pozitif yalnızlık ve aşkın boyutla ruhsal bütünlüğün yaşlılık evresinde yaşanabilecek anlamlı deneyimler olduğuna işaret eder. Kişi yaşlandıkça sosyal ve diğer faaliyetlerinde daha seçici hale gelir. Gereksiz sosyal ilişkiler azalırken, kuşaklararası nitelikli ilişkiler önem kazanır. Maddeye ilgi azalırken manaya bir yöneliş başlar. Zaman, mekân, yaşam ve ölümle ilgili varoluşsal sorular yeniden anlamlandırılır. Erikson'a göre (2014: 180-189) insanın yaşlandıkça baş etmesi gereken birçok durumla nasıl baş ettiğini açıklamaya çalışan geriatri uzmanlarının kullandığı bir kavram olarak gerotransandans, yaratılıştan var olan aşkınlık potansiyelini gerçekleştirmesi için kişiye olanak sağlar. Kişi materyalist ve rasyonel bir yaklaşımdan kozmik ve aşkın bir boyuta doğru gelişerek daha kapsamlı bir bakış açısı yakalar. Ruhsal birlik ve bütünlük hissi yaşanır. Uzun bir ömre bu gözle yeniden bakma ve değerlendirme fırsatı verir. Gerotransandansın üç ana boyutundan birincisi varoluşsal anlamlandırmalarla açıklayabileceğimiz kozmik boyut, ikincisi benlik boyutu ve üçüncüsü de sosyal ve kişisel ilişkiler boyutudur. Bu boyutlarda gelişimsel değişiklikler içeren gerotransandans zorunlu olarak tüm bu işaretleri gösterir.  Bununla birlikte gerotransandans düzeyi yaş ile pozitif korelasyon gösterse de her yaşlının bu gelişimsel özellikleri göstermesi söz konusu değildir (Tornstam, 2011: 168-169). Bu bağlamda kendini gerçekleştirme ve bilgelik açısından Abukan (2014) benzer bulgulara ulaşarak, yaşlılıkta bireyin deneyim ve birikimiyle kendini gerçekleştiren bilge bir bireyin niteliklerini sağlamak için en uygun evrede olsa da her insanın bu düzeye erişebilmesinin mümkün olmadığını söyler. Gerotransandans düzeyi de bilgelik ve kendini gerçekleştirme de yaşın zorunlu bir sonucu değildir.

Yaşlılıkta Manevi Güçlenme ile Umut, İyimserlik ve Psikolojik İyi oluş

Yaşlılıkta, insanın hayatında oluşan birçok değişiklikle baş etmesi gerekir. Maneviyat ise insanın bu değişikliklere savunmasız yakalanmasını önleyerek bu evrede sıkça yaşanan depresyona karşı kişiyi korur. Manevi güçlenme, kişinin içsel güçlerini keşfetmesi, başına gelenleri bütüncül bir bakış açısıyla anlamlandırması açısından yaşlılarda yaşanan kayıplara karşı psikolojik iyi oluş düzeyini artırmaktadır (Priastana, Agustini, & Kio, 2016: 188). Bununla birlikte birçok araştırmanın bulguları yaşlılık evresinde maneviyatın artma eğiliminde olduğunu gösterirken yine birçok araştırmanın sonucu maneviyatın bu evrede yaşam doyumu, psikolojik iyi oluş, fiziksel ve zihinsel sağlık ile pozitif yönde anlamlı ilişkisinin olduğunu göstermektedir. Yaşlanan bireyler için anlam ve amaç kaynağı olan maneviyat hastalık sürecinde tedaviye olumlu yanıt alınmasında önemli katkı sağlar. Manevi güçlenme, stresi ve ölüm kaygısını azaltmakta, psikolojik destek sağlamaktadır (Moberg, 2005: 11). Kişinin kendiyle, insanlarla ve Yaratıcısıyla bağlarının güçlenmesine imkân vererek ona ihtiyaç duyduğu güven duygusunu yaşatan manevi güçlenme (Asadzandi, 2018: 1), sosyal hizmetler, gerontoloji, sağlık bilimleri gibi birçok alanın disiplinlerarası çalışma sahasına girmekte ve konuya olan ilgi ve eğilim günden güne artmaktadır (Moberg, 2008: 95; Fry, 2010: 375). Manevi güçlenme programlarıyla ilgi, eğilim ve becerileri açısından kendine yönelen kişi özfarkındalık, hedef belirleme, problem çözme, stres yönetimi, sorunlarla başa çıkma ve motivasyon açısından güçlenirken bu programlar aynı zamanda psiko-sosyal açıdan kişiye rehberlik eder (Arnold, Butler, Anderson, Funnell, & Feste, 1995: 308).

Yaşlanmanın etkisiyle görülen rahatsızlıklara karşı direnç oluşturan ve başına gelenlerle baş etmeye çalışırken insana çözüm odaklı bir bakış açısı sunan iyimserlik, insana uzun ömürlü olma imkanı verebilir. Psikolojik sağlığı koruyucu etkenlerden biri olarak iyimser düşünce biçimine sahip insanlar kötümser insanlara göre sağlıklıdırlar ve sağlıklı yaşlanırlar (Seligman, 2007: 3-6). Kötümser açıklama biçimi bireyin vazgeçmesine sebep olurken iyimser açıklama biçimi insana davranışının sorumluluğunu alma ve kendini dönüştürme gücü verir (Güloğlu, 2015: 191, 201-202). Altmış iki yaş ve üstü bireylerle yapılan bir araştırmada iyimserliğin bağışıklık sistemine ve dolayısıyla fiziksel sağlığa olumlu yansımaları bilimsel olarak bulgulanmıştır (Kohut, Cooper, Nickolaus, Russell, & Cunnick, 2002: 557-562). Yaşlının iyimserlik düzeyini artıran önemli bir faktör ise maneviyattır. Yaşlılık evresinde sosyal kaynaklar ve maddi gelir azalırken ve olumsuz yaşam olaylarıyla karşılaşma olasılığı artarken umuda ve iyimserliğe eskisinden daha fazla ihtiyaç vardır. Gerontoloji literatüründe önemi giderek artan maneviyat, anlam gibi varoluşsal faktörlerin yaşlının sağlığındaki rolü günden güne daha çok kabul görmekte, dini ve manevi kaynaklara erişilebilirlik konusu yaşlı bireyler için daha çok gündeme gelmektedir. Sosyal kaynaklar, fiziksel sağlık ve olumsuz yaşam olayları konularında alınacak geleneksel önlemlere oranla dindarlık, maneviyat ve kişinin sahip olduğu anlam sisteminin yaşlının refah düzeyine daha önemli katkılarının olduğu bulgulanmıştır (Fry, 2010: 375). Öte yandan Krause'un (2002) bulguları ise maneviyata önem veren, manevi içerikli faaliyetlere ve dini ritüellere katılan yaşlıların iyimser tutumlarının sağlık açısından da olumlu bir algıya yol açtığını göstermektedir (Akt. Durak, 2016: 282-283).

Araştırmanın Amacı ve Önemi

Yaşlıların nüfustaki oranı dünya ve ülkemiz üzerinde her yıl giderek artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre sosyo-ekonomik yönden gelişmiş ülkelerde her yedi insandan biri 65 yaşın üzerindeyken 2030'da her dört kişiden birini 65 yaş üstü bireylerin oluşturması beklenmektedir. Demografik dönüşüm sürecinden geçen her toplumun bu konuya eğilmesi ve politika üretmesi gerekirken sosyal değişim sürecinden geçen her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de yaşlıların bağımsızlığın önünde bir engel olarak algılanması ve yaşlıların devletin sorumluluk alanına girmesi gerektiği düşüncesi yaygınlaşmaktadır. 2002 yılından 2020 yılına kadar huzurevlerinde kalan yaşlı sayısının 2,8 kat arttığını görülmektedir. Kurumsal hizmet almaya başlayarak evinden, sokağından, komşusundan ve ailesinden uzaklaşan yaşlılar buna karşın mutluluk kaynaklarından da uzaklaşmaktadır. Zira yaşam memnuniyeti araştırmasında yaşlı bireylerin en önemli mutluluk kaynağı %71,4 ile aileleri, %13,7 ile çocukları, %4,9 ile torunları ve %4,7 ile eşleridir (Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020).

Geleneksel kültürün kutsalı olan aileyi bir yana iten bağımsızlık ve bireycilik kültürü, etkisi altına aldığı her toplumu bencilleştirmekte ve yalnızlaştırmaktadır. Hal böyleyken kurumsal hizmet aile büyüklerini toplumdan, gençlerden ve çocuklardan uzaklaştırmaktadır. Yaşanan bu sosyal tecrit ise sadece yaşlıların değil toplumun her kuşağının ortak problemidir. Demografik dönüşüm ve sosyal değişim sürecinde böyle kritik bir dönemde Türkiye'de uygulanacak olan amaçlı, planlı ve uzun vadeli kuşaklararası öğrenme programları, toplumun yaşlılığa ilişkin tutumunu olumlu yönde etkileyebilir. Araştırmanın amacı bu programların bir örneği olarak Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programının, yaşlıların iyimserlik, umut ve psikolojik iyi olma düzeyleri ile ilişkisini incelemektir.

Araştırmanın Yöntemi

Araştırmada sayısal verilerin kullanıldığı nicel yöntem (Alkan, Şimşek, Armağan Erbil, 2019: 560) benimsenmiştir. Deney ve kontrol grupları oluşturulurken ölçüt örnekleme yöntemi kullanılarak seçkisiz olmayan/non randomized bir atama yapılmış, gruplar rastgele seçilemediği için yarı deneysel model benimsenmiştir. Grupların seçkisiz atamayı içermediği ve belli değişkenler üzerinden eşleştirildiği yarı deneysel çalışmalar için uygun olan eşleştirilmiş desen (Büyüköztürk, Kılıç Çakmak, Akgün, Karadeniz &Demirel, 2012: 193) kullanılmıştır.

Deney ve kontrol grupları oluşturulduktan sonra her iki gruba da ön-test uygulanmıştır. Ön-test tamamlandıktan sonra sadece deney grubuna Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programı uygulanmıştır. Programın ardından son-test uygulanan deney ve kontrol gruplarından elde edilen verilerle; yaşlıların iyimserlik, umut ve psikolojik iyi olma düzeylerinde söz konusu olabilecek değişimin bulgulanması amaçlanmıştır.

Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programı geliştirilirken, yaşlılar ve çocukların ihtiyaç analizi ve değerlendirilmesi yapıldıktan sonra her iki kuşağın manevi ihtiyaçları gözetilerek amaç ve kazanımlar belirlenmiştir. Erikson'ın psiko-sosyal gelişim kuramı esas alınarak her iki kuşağın karşılıklı ihtiyaçlarına yönelik temalar seçilmiş ve uygun içeriklerle, öğretim yöntem ve teknikleriyle oturumlar bilimsel yöntemlerle planlanmıştır. Toplam on iki oturumdan oluşan program iki aşamalı olarak planlanmıştır. Altı oturum kuşaklararası uygulamalara hazırlık niteliğinde olup sadece yaşlılardan oluşan deney grubuna uygulanmıştır. Son altı oturumda çocuklarla yaşlılar bir araya gelmiştir. Hazırlık programında yaşlı katılımcılara değerler eğitimi verilirken çocuklara nitelikli kültürel aktarım yapabilmeleri açısından motive edilmişlerdir. Kuşaklararası oturumlar ise yaşlıların katılımıyla ilkokulda bir sınıfta ve çocukların katılımıyla bir huzurevinde gerçekleştirilmiştir. Oturumlarda okul bahçesi, huzurevi bahçesi ve belediyenin sosyal tesisleri gibi imkânlar değerlendirilmiştir. Her oturum 45+45=90 dakika olup arada on dk ara verilerek devam edilmiştir.

Araştırma Soruları

Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programının yaşlılar üzerindeki etkilerini ortaya koymak amacıyla yapılan bu araştırmada aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır.

-Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programına katılan yaşlıların umut düzeyi farklılaşmış mıdır?

-Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programına katılan yaşlıların iyimserlik düzeyi farklılaşmış mıdır?

-Kuşaklararası Manevi Güçlenme Eğitimi Programına katılan yaşlıların psikolojik iyi olma düzeyi farklılaşmış mıdır?

Çalışma Grubu

Araştırmada derinlemesine araştırma yapılmasına ve amaca uygun zengin durumların seçilmesine olanak veren amaçsal örnekleme yöntemi (Büyüköztürk, Kılıç Çakmak, Akgün, Karadeniz &Demirel, 2013: 90) tercih edilmiştir. Amaçsal örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme yöntemi benimsenerek katılımcıların sağlık durumları, fiziksel, zihinsel ve psikolojik açıdan etkinliklere katılım ve çocuklarla bir araya gelmeye uygun olup olmama durumları ölçüt olarak alınmıştır. Uygulama yapılan kurumlarda görev yapan psikolog ve sosyal hizmet uzmanları ile yaşlıların durumları değerlendirilerek katılımcılara karar verilmiştir.

Araştırma, Etimesgut Belediyesi İl Bilge Hatun Erinç Huzurevi ve Özel İlgi Evi Huzurevi ve Keçiören Belediyesi Emekliler Platformundan 30'u deney 31'i kontrol grubu olmak üzere 61 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Yaş ortalaması 76 olan deney grubundaki katılımcıların yaşları 54 ile 95 arasında değişmektedir. Kontrol grubu katılımcılarının yaş ortalaması ise 74 olup katılımcıların yaşları 49 ile 92 arasında değişmektedir. Araştırmaya katılan 61 katılımcıdan 9'u 65 yaşın altında olsa da deney ve kontrol gruplarının yaş ortalaması 65'in üstündedir. Bu ortalama esas alınarak katılımcılar için yaşlı kavramı kullanılmıştır. Ayrıca yaşlılığın başlangıcı kişiden kişiye, toplumdan topluma göreceli tanımlamalar içermektedir.

Veri Toplama Teknikleri

Uygulamalara başlamadan önce aydınlatılmış onam formu doldurarak araştırma için gönüllü olan tüm katılımcılara ön testler uygulanmış ve veri toplama aracı olarak Beck Umutsuzluk Ölçeği BUÖ (Durak, 1994; Durak ve Palabıyıkoğlu, 1994), İyimserlik Ölçeği İÖ (Çalık, 2008) ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeği PİOÖ (Telef, 2011; Telef, 2013) kullanılmıştır.

Araştırmada Kullanılan Ölçme Araçları

Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ)

20 maddeden oluşan ölçek; Beck, Weissman, Lester ve Trexler (1974) tarafından geliştirilmiştir. Ölçek, ‘‘evet’’ veya ‘‘hayır’’ ifadeleriyle cevaplanabilmektedir.  Ölçekten alınabilecek puan ranjı 0-20 arasındadır. Fiziksel ve psikiyatrik hastalığı bulunan kişilerle kapsamlı bir çalışma sonucunda geçerlik ve güvenirliği sağlanan umutsuzluk ölçeğinde; “Gelecek ile İlgili Duygular ve Beklentiler” (α = .78), “Motivasyon Kaybı” (α = .72) ve “Umut” (α = .72) olmak üzere üç faktör belirlenmiştir ve bu üç faktör toplam varyansın %42,6’sını açıklamaktadır (Durak, 1994; Durak ve Palabıyıkoğlu, 1994).

İyimserlik Ölçeği (İÖ) Puanları Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması

Ölçek, Balcı ve Yılmaz (2002) tarafından üniversite öğrencilerine uygulanması için geliştirilmiş ve sonra Çalık (2008), ölçeği ilköğretim altı, yedi ve sekizinci sınıf öğrencilerine uyarlamıştır. Çalık'ın (2008) çocuklara uyarladığı ölçeğin bu araştırma kapsamında yetişkinlere ve yaşlılara da uygulanabilmesi amacıyla 253’ü erkek ve 370’i kadın olmak üzere yaş ortalaması 39,52 olan 623 kişiden veri toplanmış ve gerekli geçerlilik güvenirlik çalışmaları yapılmıştır.

4’lü likert olarak puanlanan (1 = Benim düşüncemi hiç yansıtmıyor; 2 = Benim düşüncemi biraz yansıtıyor; 3 = Kararsızım; 4 = Benim düşüncemi büyük ölçüde yansıtıyor) ve 18 maddeden oluşan İyimserlik Ölçeğinin tek boyutlu yapısını incelemek için doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Doğrulayıcı faktör analizi yapılırken uyum indeksi değerleri, faktör yük değerleri ve hata varyansları incelenerek model veri uyumu değerlendirilmiştir. Uyum indeksi değerleri, faktör yük değerleri (max-min) ve hata varyansı (max-min) değerleri incelendiğinde

Bu haber toplam 912 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim