• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

D. Mehmet Doğan: İlim Tarihini “Bilim”le Okumak!

D. Mehmet Doğan: İlim Tarihini “Bilim”le Okumak!
İlim insanlığın müşterek miraslarındandır. Bu ortak miras, tarih boyunca farklı coğrafyalarda dolaşmıştır. Başlangıç olarak Mısır bilinir. Onu Mezopotamya, Yunan takip etmiştir. Sonra İslâm ve Avrupa safhaları gelir.

Görülen şudur: İlmî gelişmenin yüksek seviyede olduğu bir coğrafyada bir süre sonra duraklama oluyor, fakat başka bir kültür bölgesinde bir yükselme hissediliyor. Yani ilim sürgit ne Mısır’da, ne Yunan’da kalıyor. İlmî faaliyet Yunan bölgesinde duraklayınca, İslâm dünyasında yükselişe geçiyor. Bu yükselişin Abbasilerle birlikte başladığı görülebiliyor. Üç asırlık parlak bir devir var. Daha sonra da ilmî çalışmalar devam etmekle beraber, bu yeterli olmuyor. Müslüman dünyanın birikimi Avrupa tarafından tevarüs ediliyor ve böylece ilim bu sefer orada yükseliyor.

Burada sözkonusu edilen aklî ilimlerdir, evail (başlangıç) ilimleridir. Dinî ilimler, naklî ilimler ayrı bir bahistir; İslâm dünyasında bu sahada da bir duraklama olduğu söylenebilir.

Avrupa’da ilmî faaliyet yükselirken, İslâm dünyasında artık o eski parlaklığını kaybetmiştir. İlmi faaliyetlerde duraklama ve gerilemenin birçok sebepleri olabilir. Savaşlar, tabii afetler, iç kargaşalıklar gibi.

Dinin ilmin gelişmesine mâni olduğu fikri hiçbir şekilde sağlam bir zemine oturmuyor. Müslümanlıkta ilmin gelişmesine engel teşkil edecek muhteva bulmak imkânsız. Buna rağmen Müslümanlığın ilmin gelişmesine engel teşkil ettiği iddiası bilhassa son asırlarda çok fazla dile getirilmiştir. İslâm’da ilim ve din çatışmaz. Fakat Hıristiyanlıkta bu çatışma açıkça vardır. Birçok ilim adamının kilisenin gazabına uğradığı, engisizyon mahkemelerinde yargılandığı, ağır cezalar çarptırıldığı bilinmektedir. Avrupa’da ilim buna rağmen gelişmiştir.

Osmanlı, Müslüman dünyanın ilmî birikimin varisi olarak tıp gibi belirli sahalarda başarılı örnekler ortaya koymuştur. Müslüman medeniyet mirasını ise en yüksek seviyede temsil etmiştir. Edebiyat, mimarî, plastik sanatlar (hat, minyatür, tezhip), mûsıki Osmanlı devrinde şahikasına çıkmıştır.

Osmanlının 16. Yüzyıldan itibaren Batı’da gelişen tabiî ilimleri takip etmeye gayret gösterdiğine dair hayli malzeme vardır. O zamanki şartlarda bunun çok da kolay olmadığı tahmin edilebilir. Fakat zamanla iki dünya arasındaki ilmi gelişmişlik farkı artmıştır. 

Türkiye’de ilim tarihi çalışmaları daha gerilere götürülebilse de gerçek anlamda Aydın Sayılı ile başlatılır. Onun DTCF’de “İlim tarihi” kürsüsünü 1955’te kurduğunu biliyoruz.

Yukarıda ilmin gelişmesine mâni olan şeylerden bahsettik. Yakın tarihimize bakılırsa, bu engellerle ilgili bol miktarda örnek bulabiliriz. Bütün bunlara rağmen, 19. Yüzyılda Osmanlı sahasında Batı’da gelişen ilimleri iktibasla ilgili bir hayli çalışma yapıldığı görülebilir. Tıp başta olmak üzere bütün aklî-pozitif ilimler ülkemizde öğrenilir-öğretilir olmuştur. Türkçe bu yüzyılda aklî-pozitif ilimler sahasında Arapçanın ve Farsçanın önüne geçmiştir. Bu konularla ilgili Türkçe literatür zenginleşmiş, bir müddet sonra İslâm dünyasında müşterek olarak kullanılan bir ortak terminoloji oluşmuştur. Kendi yatağını bulmak üzere olan bu çaba engellenmiştir. Türkiye’de bu ilimlerin gelişmesini duraklatan en mühim unsur dile yapılan müdahaledir. 1932’de başlatılan dil devrimi hem aklî ilimlerde hem sosyal ilimlerde ciddi bir kırılmaya yol açmıştır. Yüzyılın başındaki ilim dilinin gelişmişliği ve zenginliği, dil inkılabından sonra yerini sığlığa ve fakirliğe terk etmiştir.

Tıp dilinde latince terminolojiye geçişten sonra fen ilimlerinde Türkçe aramak hayal olmuştur. Şu birkaç tez başlığından bunu çıkarmak zor değildir:

İndometazin ile oluşturulan gastrik ülser modelinde oleuropeinin dna hasarı ve oksidatif stres üzerindeki etkisi

Okratoksin a toksikasyonunda folik asit ve ellajik asidin etkilerinin arıştırılması.

Zoledronik asidin d-17 köpek osteosarkoma hücre hattında sitokoksik ve opopotik etkileri.

Koyunlarda dehidrasyonun bazı serum akut faz protein konsantrasyonlarına etkisi.

Sosyal ilmilerde seyir farklı olmuş, dil arılaştırması akademinin dilinin bazı uydurma kelimelerle batıdan iktibas edilen kelimelerin garip bir karması haline gelmiştir.

Yazımızın başında İlim tarihi kürsüsünün kurucusu Aydın Sayılı’dan bahsetmiştik. Bugün bu kürsüler “Bilim tarihi”ne çevrilmiştir. Neden? Türkçecilik aşkıyla! Kaba tertip bir milliyetçilik sevkiyle bu yola girildiği söylenebilir. Fakat ilim dilinde kopuş meydana getiren bu yolda gidilmesi kendiliğinden milliyetçilik hassasiyetini zedelemiştir.

“Bilim” ilim kelimesine benzetilerek 1930’larda uydurulmuş, fakat başlangıçta marifet, irfan karşılığı olarak düşünülmüştür. Kelime bilhassa ek itibarıyla sıkıntılıdır, meşhur dilcilerimizden Faruk Kadri Timurtaş’a göre de dilimizin kaidelerine aykırı olarak türetilmiştir. Anderas Tietze’nin Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügati’nde “bilim” kelimesine yer vermemesi düşündürücüdür.

Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirini okurken bir husus dikkatimi çekmişti. Orada, âlem kelimesinin kökü açısından aslî bir mânasının olduğunu, bunun da bilgi edinmeye yarayan âlet ve vasıta demeye geldiğini belirtmektedir. Kâinat’ın düzeni Allah’ın kudretine, kemaline delalet eden bir delil, bir işaret meydana getirerek ilmimizi doğrulamamıza sebep olduğundan dolayı yaratılanlar âlem diye isimlendirilmişlerdir. Âlem-ilim ilişkisinin fevkalade mühim olduğunu düşünüyorum. İnsan ilimle âlemi kavramaya, anlamaya çalışmaktadır.

Bilim kelimesi bize böyle bağlantıyı hatırlatmaz.

Bugünün manzarasına bakarak Batı’da yükselen ilmin ağır ağır gücünü kaybetmeye başladığını görüyoruz. Batı hâlâ ilmin merkezi fakat artık tek merkezi değil. Dünyanın birçok bölgesinde, bilhassa uzak doğuda ilim ve teknik alanında ciddi gelişmeler gözleniyor. Son iki asra kadar Batı ilminin dışında kalan Uzakdoğu medeniyetine dahil ülkeler de dünya mirasından paylarını almak için yarışıyorlar.

TYB Akademi 36. Sayı / Eylül 2022

Bu haber toplam 503 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim