• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

Dr. İlknur Beyaz Özbey: Kafkasya’da Müslüman Olmak: Batum’daki Gürcü Müslümanların Karşılaştıkları Sorunlar

Dr. İlknur Beyaz Özbey: Kafkasya’da Müslüman Olmak: Batum’daki Gürcü Müslümanların Karşılaştıkları Sorunlar
Küreselleşmenin etkisiyle tüm dünyada etkilerinin görüldüğü değişme ve gelişmelerin birini kimlik tartışmaları oluşturmaktadır.

Kimlik tartışmaları ise özellikle etnik ve dini meseleler üzerinden gerçekleşmektedir. Farklı etnik ve dinsel grupların mevcut olduğu Kafkasya bölgesi, kimlik tartışmalarının odağında bulunmaktadır. Kafkasya, farklı kimliklerin karşılaştıkları, iç içe geçtikleri ve çatıştıkları bir coğrafi mekân konumundadır. Bu mekânda Müslüman kimliğe sahip olmak, çok farklı sorunlarla karşılaşmayı gerektirmektedir. Müslümanların yoğunlaştığı ülkelerden biri olan Gürcistan, Kafkasya’da Müslüman olmanın gerektirdiği sorunları anlamada merkezi bir yer tutmaktadır. Çalışmanın konusunu, Gürcistan’ın Batum kentinde yaşayan Gürcü Müslümanların karşılaştıkları sorunlar oluşturmaktadır. Batum’da bir dinsel azınlık konumunda yer alan Gürcü Müslümanların öteki olarak nasıl konumlandırıldığını anlamaya çalışmak, bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Gürcü Müslümanların dinden ekonomiye, çalışma hayatından kültüre, eğitimden siyasete kadar uzanan çizgide ne tür sorunlarla karşılaştıkları, bu çalışmanın temel sorunsalını oluşturmaktadır. Çalışmada, Gürcü Müslümanların karşılaştıkları sorunları anlamada gözlem tekniğine başvurulmuştur. Gürcü ulusal kimliği karşısında öteki olarak konumlanan Gürcü Müslümanlar, yaşadıkları ülkeye eklemlenme deneyimlerinde pek çok sorunla karşılaştıkları, aynı etnik kimliğe dâhil olmalarına rağmen farklı dinsel anlayışları Gürcü Müslümanların yaşadıkları ülkenin ötekisi olarak konumlanmalarına neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca Gürcü Müslümanların dini kimliklerinden dolayı din, ekonomi, çalışma hayatı, kültür, eğitim ve siyaset konularında da pek çok sorunla karşılaştıkları görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Kafkasya, Batum, Müslüman, Gürcü Müslüman, Acara.

Abstract

Identity discussions constitute one of the changes and developments that have effects all over the world with the effect of globalization. Identity discussions take place especially on ethnic and religious issues. The Caucasus region, where different ethnic and religious groups are present, is at the center of identity debates. The Caucasus is a geographical place where different identities meet, intertwine and clash. Having a Muslim identity in this place requires encountering very different problems. Georgia, which is one of the countries where Muslims are concentrated, has a central place in understanding the problems required by being a Muslim in the Caucasus. The subject of the study is the problems faced by Georgian Muslims living in Batumi, Georgia. The main purpose of this study is to try to understand how Georgian Muslims, who are in a religious minority position in Batumi, are positioned as the other. What kind of problems Georgian Muslims face in the line from religion to economy, from working life to culture, from education to politics constitutes the main problematic of this study. In the study, the observation technique was used to understand the problems faced by Georgian Muslims. It has been concluded that Georgian Muslims, who are positioned as the other in the face of the Georgian national identity, face many problems in their experience of articulation in the country they live in, and although they belong to the same ethnic identity, their different religious understandings cause Georgian Muslims to be positioned as the other of the country they live in. In addition, it has been observed that Georgian Muslims face many problems in religion, economy, business life, culture, education and politics due to their religious identity.

Keywords: Caucasus, Batumi, Muslim, Georgian Muslim, Adjara.

Giriş

Sosyal bilimlerin temel ilgi alanlarının başında gelen kimlik tartışmaları, günümüzde küreselleşmeye bağlı olarak daha çok görünür hale gelmiş ve yerel, ulusal, bölgesel ve küresel ölçekte çeşitli yönleriyle etkili olmaya başlamıştır. Kafkasya, kimlik tartışmalarının odağında yer alan bölgelerin başında gelmektedir. Çünkü Kafkasya’nın farklı dinsel, etnik ve kültürel kimlikli yapısı, kimlik merkezli meselelerin gündemi işgal etmesine neden olmaktadır. Kafkasya’nın farklı kimlikleri içermesi, farklılık, çeşitlilik ve çoğulculuk gibi temaları gündeme getirdiği gibi, birlikte yaşama konusunda da birbirinden farklı sorunları beraberinde getirmiştir.

“Kafkasya olarak adlandırılan bölge günümüzde olduğu gibi tarih boyunca da son derece önemli bir alan olmuştur. İlk kez 19. yy başlarında “Kafkasya” bir bölge adı olarak kullanılmaya başlamıştır. Karadeniz ve Hazar Denizi arasında yer alan, Avrupa ve Asya’nın sınırında bulunan bir bölgedir” (Kılıç, 2015: 687). “Kafkasya; Batıda Karadeniz kıyılarından doğuda Hazar Denizi’ne kadar olan ve bölgenin belkemiğini oluşturan, kuzeybatıdan güneydoğuya uzanan Kafkas Dağlarının kuzey ve güney olarak ikiye ayırdığı bölgedir. Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan devletlerinin bulunduğu Güney Kafkasya’nın yanı sıra, Kuzey Kafkasya’da ise Dağıstan, Çeçen-İnguş, Osetya, Kabartay-Balkar, Abhazya ve Adige bölgeleri bulunmaktadır” (Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, 2012:3).

“Kafkasya, Rus İmparatorluğu’nun en renkli ve en fazla farklılık gösteren bölgelerinden biriydi ve gerçekten de etnografya açısından dünyanın en garip ve en ilginç bölgelerinden biri olarak tanımlanmıştır. Aynı zamanda en çalkantılı yerlerden biri olmuştur; siyasi ve kültürel, tarihi, komşu birçok bölgeden birbiri ardı sıra bölgeye akan veya buradan geçen karmaşık topluluklar ve etkiler zincirini yansıtmaktadır. Avrupa ve Asya’yı birleştiren bu bölge, binlerce yıl boyunca birçok göç, işgal, ticaret ve kültürel etki yolunun kesiştiği bir bölge olmuştur” (Forsyth, 2019:21). Farklı işgal ve göç hareketleri, Kafkasya’nın farklı etnik ve dinsel kimlik içeriklerini barındıran bir bölge olmasına neden olmuştur. Farklı etnik ve dinsel kimlikleri barındıran Kafkas ülkelerinden birisi de Gürcistan’dır.

Gürcistan, tüm Kafkasya bölgesi gibi, tarihsel olarak Doğu ve Batı’nın, Hristiyanlığın ve İslam’ın karşılaştığı bir yerdir ve hala bu özelliğini sürdürmektedir. Gürcistan, medeniyetlerin eşsiz bir kavşağıdır. Gürcistan üzerine artan uluslararası ilginin anahtar faktörlerinden biri de tam da bu farklı jeopolitik konum oluşturmaktadır (Gelovani, 2012). Gürcistan aynı zamanda dini kimlik ile ilgili gelişmelerin yaşandığı bir yer olagelmiştir. Gürcü olmak, Ortodoks Hristiyanlığına abone olmakla eş anlamlıdır. Bu eğilim, Gürcistan nüfusunun büyük çoğunluğu için Ortodoks Hristiyan olmaya ve bu şekilde kalmalarına neden olmuştur. Bu durum herhangi bir sorun teşkil etmese de Gürcü Müslüman nüfusu için dini bir kimlik sorunu ile karşı karşıya bırakmıştır (Liles, 2012). Gürcistan farklı etnik ve dini kimliklerin sentezinin yaşandığı bir bölgedir. Göç ve işgal hareketlerinin merkezinde bulunması, etnik ve dini ve dolaysıyla kültürel bir çeşitlilik sunmaktadır. Kültürel çeşitliliğin yanı sıra etnik ve dini kimlikler ekseninde gerilimler, çatışmalar ve tartışmalar da söz konusu olmaktadır.

Gürcistan’da Gürcü Müslümanların yoğunlukta yaşadıkları yer, Batum’un merkez olduğu Acara Özerk Cumhuriyeti’dir. Hâkim din anlayışı olan Hristiyanlık karşısında azınlık konumunda bulunan Gürcü Müslümanlar, dini kimliklerinden dolayı pek çok sorunla karşılaşmışlardır. Bu anlamda çalışmanın temel konusunu Ulusal bilinçle özdeşleşmiş olan Hristiyanlık karşısında azınlık durumunda bulunan Gürcü Müslümanlar oluşturmaktadır. Çalışmanın temel amacını Gürcü Müslümanların dini kimliklerinde dolayı yaşadıkları ötekileştirilmenin, gündelik yaşam pratiklerine nasıl yansıdığını anlamaya çalışmak oluşturmaktadır. Özellikle çalışma hayatı, siyaset, eğitim, din, sosyo-kültürel açıdan nasıl konumlandıkları, çalışmanın temel sorunsalını oluşturmaktadır. Bu bağlamda bu çalışma, Gürcistan Batum’un merkez ve ilçelerinde daha önceden yapılmış sistematik gözlemlere dayanmaktadır.

Araştırmada veri toplama tekniklerinden gözlem tekniğine başvurulmuştur. “Araştırmacılar, alan araştırması haricinde, aynı zamanda gözlem yaparak da veri toplayabilirler” (Browne, 2014:82). Bu çalışmada katılımcı olunmayan ya da doğrudan gözlem türüne başvurulmuştur. “Katılımsız gözlem tekniğinde, araştırmacı kimliğini saklamaz, araştıracağı kümeye asıl kimliğini, araştırma konusunu ve amacını söyler. Araştırma biriminde zaman zaman yaşar, olayları gözlemler” (Aziz, 2010:80). Özellikle çalışmacı uzun yıllar Türkiye-Gürcistan sınırında yaşıyor olmasından dolayı, Gürcü Müslümanların gündelik yaşam pratiklerini gözlemleme fırsatı yakalamıştır.

 

Kafkasya’da Din, Etnisite ve Kimlik

“Dünyanın birçok kısmında insanlar deri rengi, saç dokusu, çeşitli yüz şekilleri, kafa biçimleri gibi ırk özellikleriyle farklılık gösterirler. Bu tür doğuştan gelen özellikleri biz soy olarak belirliyoruz. Buna karşılık dil, din, iktisadi düzenlemeler, hükümet, beslenme alışkanlıkları, elbise şekilleri ve aile kalıplarıyla dünya üzerindeki insanlar kültürel ayrılıkları sergilerler. Kültürel uygulamalardaki bu farklılıklardan ötürü bu insanlara etnik gruplar diyoruz. Antropologlar da hemen hemen aynı görüşte birleşmektedirler. Esasında azınlıkta kalan grubun özelliği, etnik grup olmasından ileri gelmektedir. Özellikle dil, din, kültürel kalıplar, aile, beslenme şekilleri, giyim-kuşam farklılaşmaları, etnik grubun önemli nitelikleri arasında sayılabilir. Bir anlamda etniklik, aynı dili konuşan ve aynı kültüre sahip olan insan grubudur” (Türkdoğan, 2005: 33). Aynı dili konuşan, fakat farklı kültürel özellikler gösteren etnik gruplar, aynı zamanda azınlıkta kalan grupları ifade etmektedir. Kültürel açıdan farklılıklar temelinde oluşan Etnisite, aynı zamanda kimlik ifade etme biçimi olarak da karşımıza çıkmaktadır.

“Kimlik, bireyin kendini hangi bireyle ya da bireylerle, grupla, kategori ile hangi özelliğinden (özelliklerinden) dolayı özdeş göreceği ya da görmeyeceği, bazen bireyin iradesine bazen özdeşleşmek istediği ya da özdeşleşmeyi istemediği birey (veya bireylerin) iradesine, bazen bireyin dışındaki yapısal koşullara, bazen de üçüncü kişilerin atıflarına, etiketlemelerine bağlı olarak değişir” (Türkdoğan, 1998:74-75). “Çoğu kimlik talebinde, bulunan kişi veya topluluklar, kendi farklılıklarını öne çıkarırken; ayrımcılık durumunda, aynı kişi veya topluluklar farklılıklarında kalmaya zorlanmaktadır. Birinci halde ben/biz, sizden farklıyım/farklıyız söylemi; ikinci halde ise sen/siz, bizden farklısın/farklısınız söylemi hâkim olmaktadır. Buradan hareketle, etnik kimlik, belirli bir topluluğun üyelerinin kendilerini, diğer topluluk üyelerinden ayırt eden, farklılaştıran bir aidiyet duygusudur. Bu duygu, topluluk üyelerinin kendilerini belirli bir ‘biz’in mensupları olarak, onlardan farklılıklarını vurgulayarak kendi içlerinde birleştirmektedir” (Bilgin, 2007:33, 65). Kimlik, öteki üzerinden kendini tanımlamaktadır. Kimlik bir ötekine ihtiyaç duymaktadır. Ötekiden farklı özelliklerin var olmasını gerekli kılmaktadır. Biz ve öteki üzerinden hareketle, benzeşme ve farklılaşmanın mevcut olduğu görülmektedir. Dolayısıyla dil, din, etnisite ve kültürel özellikler kimlik tanımlarının temelini oluşturmaktadır. Savaş, işgal ve göç hareketleri, kimliklerin çeşitlenmesine neden olmaktadır. Özellikle küreselleşmeyle birlikte insan hareketlerinin yoğunlaşması kimlik tanımlarının çeşitliliğin fazla olmasına neden olmaktadır. Göç hareketlerinin yaşandığı bölgelerde, kimlik çeşitlerinin fazla olduğu görülmektedir. Bu bölgelerden birisini ise Kafkasya bölgesi oluşturmaktadır.

Kafkasya bölgesi, çok sayıda etnik ve dinsel kimliklere ev sahipliği yapmış bir bölgedir. Karadeniz’den Hazar Denizi2ne kadar uzanan Kafkasya, tarih boyunca her zaman önemini koruyan bir bölge olmuştur. Asya ve Avrupa arasındaki göç yolları üzerindeki konumu, pek çok etnik yapının karışmasına neden olmuştur. Bu özelliği, birçok devletin hakimiyeti altında bulunmasından ileri gelmektedir (Kılıç, 2015). “Uzunluğu 1200 km’ye varan Kafkas Dağları, genel olarak, bölgeyi Kuzey ve Güney Kafkasya olmak üzere ikiye bölmektedir” (Kemaloğlu, 2012:3). Transkafkasya, yani insan hareketinin yoğun olduğu bir bölge olarak Güney Kafkasya, savaş, işgal ve göç hareketlerinin en yoğun yaşandığı bölgelerden birisidir. Bu yapı itibariyle Kafkasya, farklı etnik ve dini kimlikler temelinde bir mozaik oluşturmaktadır.

“Güney ve kuzey kesimleri arasında karşılıklı göçler etnik kimliklerin karışmasına neden olmaktadır. Kuzey Kafkasya’nın etnik ve dilsel haritası başlı başına özgün bir çalışma alanıdır ve özlü ve anlaşılır bir şekilde ana hatlarını çizmek zordur. Güney Kafkasya’yı anlamak nispeten kolaydır; Azeriler (9,5 milyon), Gürcüler (4 milyon) ve Ermenilerin (3,5 milyon) yanı sıra nüfusu az bir kaç etnik grup daha olmak üzere üç ana halktan oluşmaktadır. Dolayısıyla Güney Kafkasya’daki ülkeler arasındaki temel anlaşmazlık konuları ve çözüm yolları daha spesifik ve belirgin bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle gerek iç siyaset gerekse de bu ülkeler üzerinde dış ülkelerin uygulayacağı siyaset belli formlar içerebilir. Ancak Kuzey Kafkasya’daki etnik gerginlikler ve çözüm yollarının çok daha karmaşık bir nitelik taşıması, bu karmaşıklığın ortaya çıkmasına sebep olan Çarlık Rusya’sı, Sovyetler Birliği ve 1990 sonrası Rusya Federasyonu politikalarını analiz etmeyi gerektirmektedir” (Tekir, 2016:27-28). Bölgede daha çok etnik farklılaşma, gerginliklerin ve çatışmaların temel sebebi olmaktadır. Aynı zamanda sözü edilen çatışma ve gerginliklerin bir diğer nedeni de dinsel farklılıkların bulunmasıdır.

“Büyük Kafkasların güneyindeki cumhuriyetlerde başlıca üç din vardır. Azerbaycan’ın Şii İslam’ı, Gürcistan’ın Ortodoks Hıristiyanlığı ve Ermenistan’ın Gregoryan Apostolik Kilisesi. Bu cumhuriyetler içerisinde daha ufak çeşitli ulusal oluşumlar vardır. Gürcistan’da tanımlanmış üç etnik bölge vardır: Türkiye’yle olan Karadeniz sınırında nüfusun Gürcü ama büyük ölçüde Sünni Müslüman olan Acaristan; kuzeybatıda dili Gürcüceden epey farklı ve kültürel açıdan Çerkesya’ya yakın olan Abhazya; Tiflis’in kuzeyinde de merkezi Tshinvali (Şinval) olan ve bir İran dili konuşan Osetlerin yaşadığı ufak bir bölge vardır. Sonuncu bölge, Kafkaslarda yükseldikçe Rus Cumhuriyeti sınırları içindeki Kuzey Osetya Cumhuriyeti’yle birleşir. Ermeniler ve Azerilerin toprakları karmaşık bir toprak bir mozaik oluşturur: Artık Azerbaycan’ın bir parçası olan Nahçivan, Ermenistan’ın Syunik ilinden ayrılmıştır. Diğer yandan, bu koridorun doğusundaki Dağlık Karabağ bölgesiyse ağırlıklı olarak Ermeni’dir, ama idari açıdan Azerbaycan’a bağlıdır. Önceden çok büyük bir bölgeden geride kalmış ufak bir kalıntı olan Ermenistan Cumhuriyeti’nin içinde Ermenilerden başka bir topluluk bulunmamaktadır” (Forsyth, 2019:33-34). Etnik kimliklerin yanı sıra, farklı dini kimliğe sahip ülkelerin hakimiyeti altında kalmasından ve farklı etnik ve dini kimliğe sahip insanların hareketlerinin yoğun olmasından dolayı, etnik ve dini kimliklerde çeşitlilik söz konusu olmuştur.

Genelde Kafkasya bölgesi özelde Güney Kafkasya, insan akışının fazla olduğu bir bölgedir. Birçok etnik yapıyı içerisinde barındıran Kafkasya’da, insan akışının mevcut olması etnik yapıların karışmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra dinsel çeşitliliğin de eklenmesi, Kafkasya bölgesinin etnik ve dinsel bir mozaik oluşturmasına neden olmuştur. Etnik ve dinsel mozaik, bölge adına sosyo-kültürel açıdan zenginliğin merkezi olmuştur. Fakat sözü edilen zenginliğin yanı sıra etnik ve dinsel çeşitlilik, çatışma ve gerginliklerin sürüp gitmesine de neden olmuştur. Özellikle etnik ve dinsel gerginliklerin yaşandığı Gürcistan, bunlardan birisi sayılabilir.

 

Kafkasya’da Gürcü Müslümanların Karşılaştıkları Sorunlar

“Gürcistan coğrafi olarak 2 özerk, 9 federatif toplam 11 bölgeye ayrılıyor: Karadeniz’e kıyısı olan ve kuzeyden güneye doğru sıralanışı; Abhazya, Samegrelo, Guria ve Acara olan dört bölge; iç kısımlarda yine kuzeyden güneye yapılabilecek bir sıralama ile Svaneti, Raşa, İmereti, Santshe-Cavaheti ve daha iç kısımda kuzeyden güneye kadar orta bölümü kaplayan, içinde Tiflis’in de bulunduğu, Kartli bölgesi; en doğuda Doğu Gürcistan Dağlık Bölgesi ve bu bölgenin güneyinde, Kaheti bölgeleri bulunuyor” (Denizci, 2010: 22). Acara Özerk Cumhuriyeti, Gürcistan Cumhuriyetine bağlı, Türkiye sınırında, Karadeniz sahilinde yer alan özerk bir cumhuriyettir (Yalçınkaya, 2006:198).

Batum’unda içinde bulunduğu Acara, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya’ya hakimiyeti sırasında, nüfusun büyük bir kısmı İslamiyet’i seçmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında yenilgiye uğrayan Osmanlı İmparatorluğu, bölgenin hâkimiyetini kaybetmiş ve Acara Gürcistan’a bırakılmıştır. Bolşevik Devrimi sonrasında, dönemin TBMM Hükümeti ve SSCB arasında imzalanan 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması ile Türkiye Acaristan’ı, bölgeye özerklik tanınması ve kültürel ve dini haklarının korunması koşulu ile Gürcistan’a ve dolayısıyla SSCB’ye bırakmıştır. SSCB’nin dağılışının ardından Acaristan, Gürcistan’a bağlı bir özerk cumhuriyet olarak varlığını devam ettirmiştir (Ağacan, 2004).

Gürcüler dünyadaki en eski Hristiyan topluluklardan biridir. Gürcü Ortodoks Kilisesi günümüzde Ortodoks mezhebinin bağımsız bir kilisesidir (Çiloğlu, 1993: 24). Gürcistan yüzyıllardır Hıristiyanların çoğunlukta olduğu bir ülke olmuştur. Aslında Gürcistan, Hristiyanlığı resmi bir din olarak benimseyen ilk devletlerden biridir. Gürcistan, tarihinin büyük bir bölümünde güneydeki güçlü Müslüman krallıkların ve imparatorlukların etkisi altında olmasına ve aslında birçok kez Müslüman fatihler tarafından işgal edilmesine rağmen Hıristiyan olarak kaldı. Sonuç olarak, Hıristiyanlık, Gürcistan ulusal bilincinde özellikle önemli bir rol oynamaktadır.  Bununla birlikte, Gürcistan aynı zamanda Müslüman nüfusa da sahiptir (Sanikidze ve Walker, 2004).

Müslümanlar, Gürcü nüfusunun %9,9’unu (veya 463.062) oluşturmaktadır. Diğer kaynaklara göre Müslümanlar, Gürcistan nüfusunun %10-13’ünü oluşturmaktadır. Gürcistan’da iki büyük Müslüman grup var. Etnik Gürcü Müslümanlar Sünni Hanefi’dir ve Türkiye sınırındaki Gürcistan Özerk Acara Cumhuriyeti’nde yoğunlaşmıştır. Etnik Azeri Müslümanlar ağırlıklı olarak Şii İthna Aşariye’dir ve Azerbaycan ve Ermenistan sınırında yoğunlaşmıştır (Gelovani, 2012).

Gürcistan, Hristiyanlığı benimseyen bir topluluktur. Hristiyanlık, Gürcistan’da ulusal bilinçle özdeşleşmiştir. Bunun aksine ülkede Müslüman azınlıklar da bulunmaktadır. Gürcistan’da etnik olarak Gürcü olup da Müslüman olanlar, daha çok başkenti Batum olan Acara Özerk Cumhuriyetinde yaşamaktadırlar. Bir diğer Müslüman azınlık ise, etnik olarak yer alan Azeriler oluşturmaktadır. Etnik ve dinsel kimlik çeşitliliğine ev sahipliği yapan Gürcistan, etnik ve dinsel kimlik temelli sorunları da barındırmaktadır. Mevcut olan sorunlar özellikle Türkiye Karadeniz sınırında bulunan Acara Özerk Cumhuriyeti’nde yakinen gözlemlenebilir özelliği bulunmaktadır.

“Gürcistan’da, Ortodoks Hristiyanlığın, inşa edilmekte olan ulusun en önemli unsuru hâline gelmesi ve ulus inşasının tam anlamıyla sivil bir inşa olmasını engellemesi, Gürcü olan veya olmayan, tüm diğer dinlere mensup vatandaşları, özellikle de Müslümanları dışlayan bir ulus anlayışının yaygınlaşmasına neden olmuştur. Dolayısıyla, Ortodoks Hristiyanlığın ‘millileşmesi’ ve ‘etnikleşmesi’ söz konusu olmuş, bunun sonucunda çoğunluk dini ve etnisitesinden olmayanlar kendilerini dışlanmış hissetmişlerdir. Bu olgunun doğal sonucu olarak dışlandığını hisseden gruplar bir anlamda kendi içlerine kapanmış, sorunlar ve ayrımcılıklarla mücadeleyi de kendi gruplarıyla dayanışmalarını güçlendirerek sürdürmüşlerdir. Gürcistan Müslümanlarının kimliklerinde din unsuru kadar etnik unsurun da önemli olduğunu göstermiştir. Etnik kimliğin gücü de hiç şüphesiz yine farklı etnik gruplardan topluluklarla bir arada yaşamaktan ve Sovyet rejiminin etnisiteyi kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır. Aslında incelediğimiz toplulukları etnik-dinî gruplar olarak tanımlamamızın ve dinî milliyetçiliğe vurgu yapmamızın nedeni tam da budur” (Aydıngün, 2016a:409-410).

Çoğunluğu Hristiyan olan bir ülkede, Müslüman kimliğine sahip olan Gürcüler azınlığı oluşturmaktadır. Ulusal bilinçte yer alan Ortodoks Hristiyanlık karşısında Müslüman kimliğine sahip olanlar, ikinci öncelik konumunda bulunmaktadırlar. Kimlik, bir ötekini gerektirir ve kendini tanımlamak için bir ötekine ihtiyaç duymaktadır. Gürcistan’da etnik ve dinsel temelli tanımlanan kimlikler birbirlerinin ötekisi olarak konumlanmaktadır. Bu anlamda Hristiyan Gürcü kimliğine sahip olanlar ve Müslüman Gürcü kimliğine sahip olanlar, birbirlerinin ötekisi konumundadır. Aynı etnik kimliğe sahip olmalarına rağmen, farklı dinsel kimliğe sahip olmaları dinsel kimlik temelli bir farklılığa neden olmaktadır. Dolayısıyla yaşanan sorunlar ise, dinsel kimlik temelli sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Dinsel Kimlik Konusunda Yaşanan Sorunlar

Gürcü Müslümanlar, Acara Özerk Cumhuriyetinin daha çok kırsal kesimlerinde yoğunlukta yaşamaktadırlar. Şehir merkezine yakın yerlerde bu yoğunluk azalmaktadır. Sözü edilen durum Acara Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayan Gürcü Müslümanların gündelik yaşamlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Gürcü Hristiyanların çoğunlukta olması ve Gürcü Müslümanların azınlıkta bulunması gündelik yaşam için önemli bir dinamik oluşturmaktadır. Etnik birlikteliğe rağmen dinsel farklılık, Gürcülerin kültürel açıdan birbirinin benzeri, dinsel açıdan birbirlerinin farlısı olarak konumlanmalarına neden olmaktadır. Hem kültürel olarak birlikte hem de dinsel olarak birbirlerinin ötekisi olarak kimliklerini tanımlamaktadırlar. Gürcü Hristiyan ve Gürcü Müslümanların etnik olarak aynı konumda bulunmaları, kültürel olarak aynı kodlara sahip olmaları anlamına gelmektedir. Bu anlamda gündelik yaşam pratiklerinde ortak yönleri çoğunluktadır.  Özellikle Gürcistan’ın temel kodlarında Hristiyanlığın bulunması ve Hristiyanlığın ulusal bilinçle özdeşleşmesi önemli bir dinamiktir. Azınlıkta bulunan Gürcü Müslümanlar gündelik yaşam pratiklerini şekillendirirken ulusal kodlar üzerinden bir temellendirme yapmaktadır. Gürcü Müslümanların ailesinde en az birkaç tane Hristiyan akrabası bulunmaktadır. Bunlar daha çok ya evlilik yoluyla Hristiyan akraba edinilmekte ya da din değiştiren Gürcü Müslümanların varlığı bulunmaktadır. Bunun dışında sosyal çevrelerinde de Gürcü Hristiyanların bulunduğu bir gerçektir. Hem Gürcü Hristiyan sosyal çevrenin içerisinde bulunmak hem de Hristiyanlığın geçmiş kodlarında bulunması, Gürcü Müslümanların gündelik yaşam pratiklerini sözü edilen dinamikler ekseninde şekillendirmeleri söz konusudur. Bu çerçeveden bakıldığında Gürcü Hristiyan ve Gürcü Müslümanların kültürel olarak benzer yönleri çoğunluktadır. Gündelik yaşam pratikleri birlikte yaşamanın vermiş olduğu birliktelikle şekillenmektedir. Söz konusu birliktelik aynı zamanda, dini kimliklerine dayalı sorunların temelini oluşturmaktadır.

“Müslümanlara yönelik baskı, Gürcistan coğrafyasında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkmış bir olgu değildir. Bu coğrafyada Rusya’nın etkin olmasıyla başlayan baskı sürecinin, Sovyet rejimiyle birlikte iyice artığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak Sovyet döneminde söz konusu olan baskının tüm dinlere yönelik olduğu gerçeğini de unutmamalıyız. Bu anlamda, farklı dönemlerde Müslümanlara yönelik baskının niteliğinin değiştiğini vurgulamak ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden süreçte Ortodoks Hristiyanlara tanınan özgürlük alanının Müslümanlara ve başka azınlık dinlerine tanınmadığını belirtmek gerekmektedir” (Aydıngün, 2016a:409). Özellikle ibadethane meseleleri, Gürcü Müslümanların ilgilendikleri temel sorunlar arasında bulunmaktadır.

“Yüzlerce caminin inşası, çok sayıda medrese ve mahalli mektebin açılması, dini kitapların yayınlanması, Kur’an’a ve Arap diline artan ilgi, bu canlanmanın yansımalarıdır. İslami değerlere dönüş, Kuzey Kafkasya halklarının ulusal kültürlerinin canlanmasında önemli bir tarihi süreç olarak algılanmaktadır. Bölgede İslam’ın ve din eğitiminin yeniden canlanma süreci, İslam dünyasının ortak alanını oluşturma sürecinin önemli bir parçasıdır. Günümüzde, İslam eğitim sisteminin gelişimi ve modern eğitim alanına entegrasyonu, devlet yetkililerinin, din adamlarının ve İslam eğitim kurumlarının üzerinde durduğu en önemli meseledir” (Yusufoğlu, 2020:81).

“Müslüman toplulukların ibadethaneler hususunda önemli bir mücadele verdikleri, özellikle Acara’da dikkat çekici boyut kazanan cami inşa etme talebi nedeniyle yaşanan sorunlar bulunmaktadır. Batum’da yapılması talep edilen cami konusunda yaşanan olaylar, ibadethane inşaatı meselesinin hassasiyetini gösteren en önemli örnek olarak karşımıza çıkarken, İslam’ın kamusal alandaki görünürlüğünün yarattığı sorunlara da işaret etmektedir. Batum’da ikinci bir cami inşası konusu uzun süredir gündemi işgal eden bir konu olmuştur, ancak Müslüman Acaralıların bu talebi sürekli olarak devlet yetkilileri tarafından reddedilmiştir. Devletin ikinci cami yapımına ilişkin kanaatinin müftülüğü de etkilediği, müftülüğün cami ihtiyacından ziyade yeni bir müftülük binasına ve dinî eğitim verilecek bir binaya duyulan ihtiyacın daha fazla olduğu görüşünü belirtmiş olmasından anlaşılmaktadır. Müftülüğün dile getirdiği bu ihtiyacın gerçek bir ihtiyaç olduğu açık olmakla birlikle cami talebinin de gerçek bir ihtiyaca tekabül ettiği gözlemlenmiştir” (Aydıngün, 2016a:411-412). Gürcü Müslümanların, dini kimliklerine ile kamusal hayatta yer alıp ve görünürlüklerinin sembolü haline gelen ibadethane isteklerinin pek fazla karşılığının bulunduğu söylenemez. İsteklerinin karşılığının olmamasının nedeni, İsteklerinin ihtiyaç olup olmamasının ötesinde, Gürcü Müslümanların, hâkim din anlayışı olan Ortodoks Hristiyanlık karşısında azınlıkta kalmalarının bir sonucu olmasından ileri gelmektedir.

Gürcistan Ortodoks Kilisesi, devletin maddi desteği ile Acara’da giderek daha fazla varlığını sürdürüyor ve bölgedeki Hristiyan dönüşümleri daha yaygın hale gelmektedir. Buna karşılık ise, bölgenin Müslüman nüfusunun belirli kesimleri, esas olarak yerel İslami kurumlar için devlet finansmanının eksikliği ve bu kurumları yasal olarak kaydettirmenin zorluklarından ötürü, algılanan devlet ayrımcılığından duydukları memnuniyetsizliği ifade etmektedir (Liles, 2012). Gürcü Müslümanların yaşadıkları problemlerin temelinde, dini kimlikleri bulunmaktadır. Azınlık konumunda bulunan Gürcü Müslümanların, kamusal alanda görünür olmalarına dayalı istek ve talepleri bulunmaktadır. Söz konusu istek ve taleplerinin karşılığının bulunmaması ve çoğunluk konumunda bulunan Ortodoks Hristiyanlık karşısında ikincil öncelikte yer almalarına neden olmaktadır. Gözlemlerimiz kapsamında Acara Özerk Cumhuriyeti’nde bulunan Gürcü Müslümanların dini kimlikleriyle birlikte kamusal hayatta görünür olmalarına dayalı taleplerinin çok zor karşılık bulması, Gürcü Müslümanların karşılaştıkları önemli sorunlar arasında yer almaktadır.

Acara’nın İslami kimliği azalırken, Gürcü Ortodoks Kilisesi (GOC) 1990’lardan beri Acara’nın başkenti Batum ve batı ovalarında varlığını artırmıştır. Bugün İslam, cumhuriyetin doğu dağlık bölgelerinde (yukarı Acara), özellikle Khulo bölgesinde ve daha az ölçüde Şuakhevi ve Keda bölgelerinin daha kırsal alanlarında güçlü bir varlığını sürdürmektedir. Devletin mali desteği ile GOC, Yukarı Acara’da giderek büyüyen bir varlığını sürdürmekte ve bölgede Hristiyanlığa geçiş daha yaygın hale gelmektedir. Aynı zamanda bölgedeki Müslüman nüfusunun belirli kesimleri, esas olarak yerel İslami kurumlar için devlet finansmanı eksikliğinden ve bu tür kurumları yasal olarak kaydetmenin zorluklarından kaynaklanan, algılanan devlet ayrımcılığından memnuniyetsizliklerini ifade etmektedir (Liles, 2012).

Dini kimlik ekseninde gerçekleşen farklılaşmalar, sorunların temelini oluşturmaktadır. Her ne kadar ortak tarihsel geçmişe sahip olunsa da dini kimlik eksenindeki farklılaşmalar, önemli bir ayrımın temelini oluşturmaktadır. Ulusal bilinçle özdeşleşen Hristiyanlık hegemonyası altında bulunan Gürcü Müslümanlar, dini kurumların eksikliği, finansman desteğinin yetersiz olması ve çoğu alanda ayrımcılıkla karşılaşmaları olası durumlar arasında yer almaktadır. Özellikle Gürcü Hristiyanlar karşısında ikinci öncelik olarak konumlanmaktadırlar. Bu anlamda Gürcü Müslümanlar; ekonomiden, siyasete, eğitimden soyo-kültürel yaşama birçok alanda dini kimlik ekseninde yaşanan sorunlarla karşılaşmaktadırlar.

 

Ekonomik Sorunlar

“Ekonomik açıdan Kafkasya’daki bölgeler ve demografik açıdan etnik gruplar arasında eşitsizlik vardır. Yerli etnik kültürler geleneksel bir karaktere sahiptirler. Etnik sınırlarla idarî sınırlar birbirine uymamaktadır. Toplumda etnik grupların sosyal statüleri değişiklik arz etmektedir” (Ayan, 2010: 21). Aynı Zamanda etnik ve dini farklılaşmalar genel olarak ekonomi ve çalışma hayatını etkilediği görülmektedir.

Gürcistan temelinde Acara Özerk Cumhuriyeti ekonomisi büyük ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. Sovyet döneminde bölgede önemli sanayi üssü ve fabrikaları mevcuttu. Khulo ve Shuakhevi’nin idari merkezleri bir zamanlar sırasıyla tekstil ve meyve suyu fabrikalarına ev sahipliği yapıyordu ve her ikisi de bağımsızlıktan sonra kapatıldı. Ek olarak, Sovyet döneminde bölgenin sahip olduğu herhangi bir sanayi üssü büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Ayrıca Tbel Absuseridze Eyalet Üniversitesi dışında Acara’da yükseköğrenim için bir seçenek olmadığı için, yerel ücretler düşük kalmakta ve yoksulluk yaygın bir hale gelmektedir. Sonuç olarak, genç Acaralıların çoğu Gürcistan’ın başka yerlerinde eğitim ve çalışma fırsatlarını tercih ediyor. Ekonomik durum, genç Acaralıların Gürcistan’ın diğer bölgelerine taşınması için önemli bir itici faktör ve dolayısıyla dönüşümler için dolaylı bir katalizör oluşturmaktadır (Liles, 2012). Genel olarak Gürcistan’da Sovyet döneminden sonra işsizlik yoğunlaşmaya başlamıştır. Bu anlamda etnik ve dinsel faktör fark etmeden Gürcistan’dan başka ülkelere ekonomi temelli göçler yaşanmaktadır. Gürcistan’dan diğer ülkelere ve özellikle Karadeniz sınırında bulunan Türkiye’ye günübirlik iş göçü şeklinde ya da uzun süreli göçler söz konusu olabilmektedir. Genel işsizlik sorununun yanı sıra Gürcistan’da etnik ve dinsel temelli işsizlik sorunu da bulunmaktadır. Özellikle Gürcü Müslümanların sözü edilen eşitsizliklerle karşılaşma durumları olduğu gözlemlenmiştir.

“Gürcistan’daki Müslümanlarda yüksek eğitim oranının düşük olduğu görülmüştür. Bu durumun Gürcistan toplumuna entegrasyonu zorlaştırdığını, belirli görevlere gelinmesinin önünde önemli bir engel teşkil ettiğini belirtmek gerekmektedir. Müslüman azınlıklarda üniversite mezunlarının sayısının azlığının neden olduğu işsizlik, düşük gelirli bir yaşam, siyasetle ilgilen(e)meme, toplumda saygın görevlere gelememe gibi sorunların Müslümanların kapalı bir topluluk biçiminde, mekânsal olarak ayrışmış yaşamlarını devam ettirmelerine neden olmakta ve bu da entegrasyonun sınırlı bir şekilde gerçekleşmesi anlamına gelmektedir” (Aydıngün, 2016a:413). Gürcü Müslümanlar arasında eğitim oranının düşük olması, yaygın işsizlik ya da düşük ücret ile karşılaşma olasılıkları daha yüksektir. Ayrıca Gürcü Müslümanların dini kimliklerine dayalı olarak iş bulmakta zorlandıkları da bir gerçektir.

“Acara’da işsizlik oranının yüksek olduğu, Müslüman azınlıkların devlet kurumlarında iş bulmakta sıkıntı yaşadıkları için genellikle özel sektöre yönelmektedir. Ayrıca Acaralılar devlet kurumunda iş bulabilseler bile yüksek makamlara atanamamaktadırlar. Bu anlamda Müslüman kesim, orta ve alt sınıfa mensup olmaktadırlar” (Gürsoy ve Katliarou, 2016:204).  Dini kimliklerine dayalı olarak devlet kurumlarında iş bulamayan Gürcü Müslümanlar, genelde özel sektöre yönelmektedir. Devlet kurumunda yer alsalar bile önemli makamlara erişimde dini kimliklerin engel olduğu görülmektedir. Kamu kurumunda yer alabilmek için Gürcü Müslümanların dini kimliklerini gizlemek durumunda kalmak koşuluyla ancak devlet kurumunda yer alabilmektedir. Bu şekilde iş bulamayan Gürcü Müslümanlar Gürcistan’ın genel olumsuz ekonomik durumuna koşut olarak farklı ülkelere iş bulabilmek amaçlı göç etmeyi tercih etmektedirler.

Hristiyanlık, Gürcü milliyetçiliği ve sosyal hareketlilik arasındaki kesişme açısından özellikle belirgin bir hatta yer almaktadır. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana modern Gürcü ulusal kimliği anlayışı, neredeyse tamamen Hıristiyanlıkla ilişkilendirilmiştir. Bu anlamda Acaralılar ve özellikle genç Acaralılar eğitime ve ekonomik fırsatlara erişimi, genellikle Hristiyanlığın baskın din olduğu şehirlere ve bölgelere taşınmayı gerektirmektedir.  Acara’daki pek çok insan -özellikle de genç insanlar- büyük ölçüde Gürcü ulusunun daha meşru üyeleri olarak algılanmak için bu yapısal gelişmeler ışığında dini kimliklerini yeniden yapılandırma yolunu tercih etmektedirler (Liles, 2012). Gürcistan’da kalıp Gürcistan iş imkanlarından faydalanmak isteyen Gürcü Müslümanların din değiştirdikleri olası bir durumdur. Çoğunluğunu Hristiyan Gürcülerin oluşturduğu ve Hristiyanlığın hegemonyası altında bulunulan koşullarda Gürcü Müslümanlar, iş bulabilmek ya da devlet kurumlarında yer alabilmek için dini kimliklerini yeniden şekillendirmekte, din değiştirmektedirler.

Dini dönüşüm, Acara’da genç nüfus arasında yüksek olduğu görülmektedir. Özellikle Hristiyanlığa geçme oranları çok yüksektir. Fakat Acara’nın kırsal kesiminde bulunan Gürcü Müslümanlar kendi dini kimliklerini koruyabilmekte, dinlerini değiştirmemektedirler.  Bununla birlikte, yükseköğrenim ve istihdam fırsatları aramak için Batum’a veya Gürcistan’ın başka bir bölgesine taşınırlarsa, sosyal dışlanmadan kaçınmak için genellikle dini inançlarını yeniden yapılandırmaları yönünde baskı vardır (Liles, 2012). Acara’nın kırsal kesiminde Gürcü Müslümanlar yoğunlukta yaşamaktadır. Bu yapı itibariyle dini kimliklerini koruyabilmekte, din kimliklerini yeniden yapılandırmamaktadırlar. Şehir merkezinde Gürcü Hristiyanlar çoğunlukta yaşamaktadırlar. Bu nedenle Gürcü Hristiyanlar dini kimliklerini korumakta zorlanabilmektedirler. Bunun dışında iş bulabilmek ve devlet kurumunda yer almak isteyen Gürcü Müslümanlar ya dini kimliklerini gizlemekte ya da dini kimliklerini değiştirmektedirler. Ayrıca Gürcistan’ın genel ekonomik durumundan dolayı iş bulamayan Gürcü Müslümanlar farklı şehirlere ya da farklı ülkelere göç etmeyi tercih etmektedirler.

 

Eğitim Sorunu

“8 Nisan 2005’te çıkarılan Genel Eğitim Yasası’nın 13. Maddesinin 1. Fıkrasına göre okullarda zorunlu din eğitimi kaldırılmış ve eğitimcilerin ayrımcılığa yol açacak dini söylemlerde bulunması yasaklanmıştır. Temel eğitim kurumlarında dini sembollerin bulunması yasaklanmış ve din dersleri kaldırılmıştır. Öğrencinin dini eğitim almak istemesi halinde ders saatlerinin dışında bu eğitimi alabileceği ibaresi bulunmaktadır. Yapılan yasal düzenlemelere rağmen, eğitim kurumlarında kültürlerarası hoşgörünün oldukça düşük olduğu görülmüştür. Hatta birçok ders kitabında Ortodoks Hristiyanlık ve diğer azınlık dinlerinden bahsederken biz ve onlar ayrımına vurgu yapılmaktadır” (Gürsoy ve Katliarou, 2016:200-201). Eğitim sisteminde dini azınlıkların ötekileştirilip, derslerde çoğunluk olan Ortodoks Hristiyanlık temele alınmaktadır. Bu anlamda azınlık statüsünde bulunan Gürcü Müslümanlar eğitim sistemi içerisinde yer alırken, sözü edilen olumsuz durumla karşılaştıkları bir gerçektir. Ayrıca dini kimliklerine ait dini eğitim almaları da azınlıkların özellikle Gürcü Müslümanlar için bir diğer problem sahasında bulunmaktadır.

“Kuzey Kafkasya’da İslam eğitimi, geçmişten günümüze toplumun hayatında büyük bir rol oynamıştır. 18.-19. yüzyıllara gelindiğinde, bölgede evlerde Kur’an derslerinden, mektep ve medrese eğitiminden oluşan aşamalı bir din eğitimi sistemi oluşmuştur. Çarlık Rusya’sının Müslüman bölgelerde yürüttükleri Ruslaştırma ve İslam eğitimini engelleme siyaseti neticesinde, Müslüman nüfusun büyük bir kısmı, ancak asgari seviyede bir din eğitimi alabilmiştir. 19. yüzyılın sonlarında, Kuzey Kafkasya’daki İslam eğitim sisteminin bir durgunluk yaşadığı anlaşılmış, o zamanın aydınları, din eğitiminin yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu düşünmüştür. Eğitim sisteminin zamanın gereksinimlerini karşılayabilmesi için yüzyıllarca değişmeyen ders kitaplarının yenilenmesi, ders müfredatının başka derslerle zenginleştirilmesi ve eski öğretim yöntemlerinin değiştirilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Sovyet iktidarı yıllarında bozulan İslam eğitim sistemi, 20. yüzyılın sonlarında yeniden canlanma fırsatı yakalamıştır. Bölge halkı arasında İslam eğitimi odaklı, geniş bir din eğitimi çalışması yürütülmeye başlanmıştır. Geçen yüzyılda ortadan kaldırılmış olan bir eğitim sistemini günümüzde yeniden oluşturmaya çalışmak, din eğitiminin temel meselesini teşkil etmektedir” (Yusufoğlu, 2020:99).

“Müslüman Acaralılar, Borçalı Türkler, Kistler ve Ahıska Türklerinin ortak sorunlarından biri, din eğitimi, özellikle de yüksek din eğitimidir. Gürcistan’da yüksek din eğitimi almanın mümkün olmamasının, dinî eğitim almak isteyenlerin yurt dışına gitmelerine neden olduğu, yurt dışında eğitim alan din adamlarının da birçok durumda ülkelerine geri döndüklerinde kendi kültürlerini dışlama eğiliminde olabildikleri anlaşılmıştır. İlk ve ortaöğretimde İslam’a yönelik ön yargıların gerek öğretmenler gerekse de okul kitapları ve Müslüman olmayan öğrenciler aracılığı ile Müslüman öğrencilere yansımaktadır. Bu tür ayrımcılıklara ek olarak Müslüman öğrencilerin kendi dinlerini öğrenmelerini sağlayacak eğitim olanaklarının devlet tarafından sağlanmadığını ve bunun sadece ilk ve ortaöğretim için değil, yüksek eğitim için de geçerli olmaktadır” (Aydıngün, 2016a:411). Bu anlamda son on yılda önemli sayıda Acaristanlı Müslüman genç din eğitimlerini yurtdışında almaktadır. Türkiye’nin dini idaresi Diyanet bu konuda özellikle aktiftir (Sanikidze ve Walker, 2004). Azınlık konumunda bulunan Gürcü Müslümanlar, genel eğitim kapsamına dâhil olurken, hâkim dini anlayış olan Ortodoks Hristiyanlık hegemonyası altında sürdürmektedirler. Eğitim kapsamı içerisinde Hristiyanlığa ait sembolik olan veya olmayan değerleri içeren bir eğitim almaktadırlar. Bunun dışında dini eğitim almak isteyen Gürcü Müslümanların kapsamlı bir dini eğitim almaları pek söz konusu değildir. Kendi koşul ve imkânları çerçevesinde oluşturulan eğitim içerisinde dini eğitimlerini alabilmektedirler. Ayrıca kapsamlı bir dini eğitim almak isteyen Gürcü Müslümanlar, farklı ülkelere, özellikle Türkiye’ye geldikleri gözlemlenmiştir. Türkiye, Gürcü Müslümanların iş imkanlarının yanı sıra dini eğitim almak isteyenler için de alternatif bir tercih olagelmektedir.

 

Siyasete Katılım ve Siyasette Temsil Sorunu

“Dinî aktörlerin, özellikle de çoğunluk dininin aktörlerinin siyaseti, siyaset kurumlarını etkilediği ve dinî toplulukları manipüle edebildikleri birçok ülkede görülmektedir. Öte yandan, devletin çoğunluk dinine destek vermesi de Gürcistan’da olduğu gibi, sıkça karşılaşılan bir durumdur. Günümüzde Gürcistan Müslümanlarının deneyimledikleri sorunların temelinde esasen sekülerliği bir ilke olarak benimsemiş Gürcistan devletinin çeşitli toplumsal dinamikler nedeniyle bu ilkeyi hayata geçirme konusundaki eksikleri ve dolayısıyla ulusu inşa ederken bu ilkeyi merkeze koyamaması yatmaktadır. Neticede, Müslümanlar büyük ölçüde dışlanmakta, Gürcü ulusunun bir parçası olarak tanımlanmamaktadırlar” (Aydıngün, 2016b:10).

“Gürcistan’ın bağımsızlık sonrası Batı’yla bütünleşme politikasının önemli haklarından biri de azınlık hakları konusunda atmış olduğu adımlardır. Gürcistan’ın ulus inşa sürecinde izlemiş olduğu etno merkezci tutum demokratikleşme süreci ile bir arada yürütülmüştür. Gürcü ulusal kimliğinin dil, etnisite ve din unsurları üzerine bina edilmesi ve Gürcü Ortodoks Kilisesinin Gürcü tarihi, toplumu ve siyasi hayatında etkin bir unsur olması, Gürcistan’da Gürcü milli kimliği Gürcistan vatandaşlığı olmak üzere iki katmanlı bir yapı yaratmıştır. Her Gürcü, Gürcistan vatandaşı olurken, her Gürcistan vatandaşı Gürcü ulusunun bir bireyi olamamakta, Gürcistan’da yaşayan azınlık grupları da toplumsal hiyerarşinin en alt basamaklarında yer almaktadırlar. Gürcistan’daki etnik demokrasi gereği, hâkim unsur olan titüler grup (Gürcü Hristiyan Ortodokslar), devletin asli unsuru konumunda bulunmaktadır” (Gürsoy ve Tulun, 2016:83). Her ne kadar demokratik bir hareket eksenin hareket edilmeye çalışılsa da Gürcü Müslümanların, Gürcü ulusunun bireyi olarak algılanmasının söz konusu olabilmesi zordur. Bu durum gündelik yaşam pratiklerinde, ekonomik yaşamda olduğu gibi siyasi platformda da görülmektedir.

“Bir azınlık grubun siyasi temsilinin en üst seviyede gerçekleşebileceği öz yönetim şansı, Acara’nın özerklik statüsünün zayıflaması ile iyice zayıflamıştır.  Acara’nın özerklik statüsü Müslüman halkı de facto olarak ele almış, bölgenin idari yapısının yasal düzenlemesinde Müslümanların ismi hiçbir zaman açık bir şekilde geçmemiştir. Acara’nın özerklik statüsünün zayıflatılması ve bölgenin artık coğrafi bir karakter taşıması, temelini Ortodoks Hristiyanlıktan alan Gürcü ulus kimliğinin bölgede daha belirgin bir hale gelmesini sağlamıştır. Müslüman Acaralıların betimsel siyasi temsilini olumsuz etkileyen yerel yönetimdeki gelişmelere ek olarak yerel ya da ulusal meclise seçilmiş Müslüman milletvekillerinin sayıca az oldukları da yadsınamaz bir gerçektir. Bazı milletvekillerinin Müslüman kimliğini açıklamaktan çekinmeleri nedeniyle bu temsilcilerin sembolik temsilciliğinin, yani Müslüman azınlığın ne kadar iyi temsil edildiğine yönelik öznel algı zayıf olduğuna yöneliktir” (Gürsoy ve Katliarou, 2016:210-211). Müslüman kimliğine sahip olan Gürcülerin, dini kimliklerinden dolayı belirli makamlarda yer almaları zor bir durumdur. Belirli makamlarda yer alan Müslüman Gürcülerin ise, dini kimliklerini gizledikleri açıktır. Ekonomik kaygıların yanı sıra siyasette de temsil sorunun temelinde dini kimlikler bulunmaktadır. Bu yüzden de siyasette temsil sorunu da önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda Gürcü Müslümanların maruz kaldıkları ayrımcılık vakalarının devlete iletebilmesi açısından önemli bir yere sahip olmasına rağmen, Müslüman temsilciler dahi sözü edilen ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Dolayısıyla Gürcü Müslümanların temsil edilmeleri, azınlık haklarının korunması sekteye uğramaktadır.

“Acara Parlamentosunda çok az sayıda Müslüman milletvekili olması, maruz kaldıkları ayrımcılıklara işaret eder niteliktedir. Bu bağlamda Müslümanların siyasete katılımda karşılaştıkları zorlukları, istihdam sorunlarını, eğitim alanında yaşanan sorunların bir kısmını ülkede yaşanan genel sorunların bir parçası olarak değerlendirmek mümkünse de bu sorunların önemli bir kısmının başka bir dine mensup olmalarından, yani Müslüman olmalarından kaynaklandığı açıktır” (Aydıngün, 2016a:413-414). Acara’nın Gürcistan ile olan kültürel ve etnik ilişkisinin, dönüşüm sürecini kolaylaştırdığı ve birçok durumda, bölgedeki Müslümanların çoğu arasında bile ulusal kimliğin dini kimliğe göre önceliğine yol açtığı görülmektedir (Liles, 2012). Siyasette temsil edilme problemi, Gürcü Müslümanlar arasında önemli bir problem olagelmektedir. Devlet kurumunda iş sahibi olamayan ya da iş bulabilseler bile belirli makamlarda yer alamayan Gürcü Müslümanlar, siyasette temsil edilme ya da siyasi platformda yer alabilmeleri söz konusu olamamaktadır. Milletvekili olabilmek için ya Müslüman kimliğine sahip olunmayacak (resmi olarak böyle bir anlayışın olmamasına rağmen pratikte karşılaşılan bir durumdur) ya da Müslüman kimliğinin açıklanması tercih edilmeyecektir. Bu anlamda Gürcü Müslümanların temsil edilebilmeleri sembolik bir görünüm almaktadırlar.  Dolayısıyla kendi problemlerini iletebilmelerinde ve dolayısıyla problemlerin çözümünde Gürcü Müslümanlar büyük problem yaşamaktadırlar.  Bu anlamda azınlık statüsünde bulunan Gürcü Müslümanlar, dini kimliklerinden dolayı yaşadıkları problemleri bertaraf etmenin yolunu, din değiştirmekte ya da dini kimlikleri eksenin kamusal hayatta görünür olmamayı tercih etmekte bulmaktadırlar.

 

Sonuç

Küreselleşmenin etkisiyle tüm dünyada etkilerinin görüldüğü değişme ve gelişmelerin birini kimlik tartışmaları oluşturmaktadır. Kimlik tartışmaları özellikle etnik ve dini meseleler üzerinden gerçekleştiği görülmektedir. Siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmelerin merkezinde hem yerelleşme hem de ulus ötesi dinamiklerin mevcut olması kimlik tartışmalarına yeni bir boyut kazandırdığı söylenebilir. Özellikle farklı sosyo-kültürel grupların yeniden yorumlanmasına açık kapı bırakmıştır. Farklı etnik ve dinsel grupların mevcut olduğu, kimlik tartışmaların odağında bulunan bir bölgedir. Kafkasya farklı göç hareketlerinin merkezinde bulunması nedeniyle, pek çok etnik halk topluluğunu bir arada bulundururken, aynı zamanda pek çok kültüre de ev sahipliği yapmaktadır. Sözü edilen farklılıklar aynı zamanda, tartışma ve gerginliklerin de en başat nedenini oluşturmaktadır. Bu anlamda etnik ve dinsel olarak farklı kimlikleri barındıran ve aynı zamanda gerginliklerin yaşandığı Kafkas ülkelerinden birini Gürcistan ve kimliklik meselelerinden birini ise, Gürcü Müslümanlar oluşturmaktadır.

Gürcistan, uzun süre SSCB hâkimiyeti altında kalmıştır. Sözü edilen hâkimiyet sürecinde sosyalist bir ulus-devlet yapısı içerisinde kendi kimliklerini oluşturmuşlardır. Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve Soğuk Savaş’ın son bulmasıyla birlikte kimliklerini yeniden tanımlamış ve kurgulamışlardır. Ortodoks Hristiyanlığın ulusal bilinçle özdeşleşmesi, Müslüman kimliğine sahip olanların öteki konumunda yer alması anlamına gelmektedir. Sözü edilen durum nihayetinde, dini kimliklere dayalı gerginliklerin yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle Gürcü Müslümanların yoğunlukta yaşadığı Acara Özerk Cumhuriyeti, hâkim din anlayışı olan Hristiyanlık karşısında Müslümanlar azınlıkta kalmış ve pek çok sorun yaşanmıştır.

Gürcistan Acara Özerk Cumhuriyeti, Gürcü Müslümanların yoğunlukta yaşadıkları mekânlardan birisidir. Özellikle şehir merkezinden ziyade kırsal kesimlerde daha çok Müslüman kimliğine sahip Gürcü yaşamaktadır. Şehir merkezine yaklaştıkça Müslüman kimliğine sahip olan Gürcülerde yoğunlaşma azalmaktadır. Gürcü Hristiyanların çoğunlukta olması ve Gürcü Müslümanların azınlıkta bulunması, gündelik yaşam için önemli bir dinamik oluşturmaktadır. Etnik birlikteliğe rağmen dinsel farklılık, Gürcülerin kültürel açıdan birbirinin benzeri, dinsel açıdan birbirlerinin farklısı olarak konumlanmalarına neden olmaktadır. Hem kültürel olarak birlikte hem de dinsel olarak birbirlerinin ötekisi olarak kimliklerini tanımlamaktadırlar.

Gürcü Müslümanların birlikte yaşamanın vermiş olduğu deneyimle, ailelerinde ya da sosyal çevrelerinde Hristiyan tanıdık, eş, dost ve akrabaları bulunmaktadır. Özellikle Hristiyan akrabası bulunan Gürcü Müslümanlar ya evlilik yoluyla ya da din değiştirme nedeniyle Hristiyan akraba edinmektedirler. Dolayısıyla hem Gürcü Hristiyan sosyal çevrenin içerisinde bulunmak hem de Hristiyanlığın hâkim din anlayışını oluşturması, Gürcü Müslümanların gündelik yaşam pratiklerini sözü edilen dinamikler ekseninde şekillendirmelerine neden olmaktadır. Gündelik yaşam pratikleri, birlikte yaşamanın vermiş olduğu birliktelikle şekillenmektedir. Bu durum aynı zamanda sorunların da kaynağını oluşturmaktadır. Azınlıkta bulunan Gürcü Müslümanlar, hâkim din anlayışı karşısında konumlanmalarından kaynaklı sorunlar yaşamaktadırlar.

Gürcü Müslümanların yaşadıkları sorunların başında ekonomi ve çalışma hayatı gelmektedir. Gürcistan’da Sovyet döneminden sonra işsizlik yoğunlaşmaya başlamıştır. Bu anlamda etnik ve dinsel faktör fark etmeden Gürcistan’dan başka ülkelere ekonomi temelli göçler yaşanmaktadır. Gürcistan diğer ülkelere ve özellikle Karadeniz sınırında bulunan Türkiye’ye günübirlik iş göçü şeklinde ya da uzun süreli göçler söz konusu olabilmektedir. Genel işsizlik sorununun yanı sıra Gürcistan’da etnik ve dinsel temelli işsizlik sorunu da bulunmaktadır. Özellikle Gürcü Müslümanların sözü edilen durumla karşılaşma durumları olduğu gözlemlenmiştir. Müslüman kimliğine sahip olan Gürcülerin, dini kimliklerinden dolayı devlet kurumunda yer almaları pek mümkün değildir. Devlet kurumunda yer alsalar bile belirli makamlara atanmaları çok daha zordur. Bu anlamda devlet kurumlarında yer almak için ya dini kimliklerin gizlendiği ya din değiştirdikleri ya da özel kurumlarda yer aldıkları gözlemlenmiştir.

Ekonomik kaygıların yanı sıra siyasette de temsil sorunun temelinde dini kimlikler bulunmaktadır. Bu yüzden de siyasette temsil sorunu da önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda Gürcü Müslümanların maruz kaldıkları ayrımcılık vakalarının devlete iletebilmesi açısından önemli bir yere sahip olmasına rağmen, Müslüman temsilciler dahi sözü edilen ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Dolayısıyla Gürcü Müslümanların temsil edilmeleri, azınlık haklarının korunması sekteye uğramaktadır. Devlet kurumunda iş sahibi olamayan ya da iş bulabilseler bile belirli makamlarda yer alamayan Gürcü Müslümanlar, siyasette temsil edilme ya da siyasi platformda yer alabilmeleri söz konusu olamamaktadır. Milletvekili olabilmek için ya Müslüman kimliğine sahip olunmayacak ya da Müslüman kimliği ile kamusal hayatta gizlenecektir. Bu anlamda Gürcü Müslümanların temsil edilebilmeleri sembolik bir görünüm almaktadırlar.

Her ne kadar ortak tarihsel geçmişe sahip olunsa da dini kimlik eksenindeki farklılaşmalar, önemli bir ayrımın temelini oluşturmaktadır. Ulusal bilinçle özdeşleşen Hristiyanlık hegemonyası altında bulunan Gürcü Müslümanlar, dini kurumların eksikliği, finansman desteğinin yetersiz olması ve çoğu alanda ayrımcılıkla karşılaşmaları olası durumlar arasında yer almaktadır. Özellikle Gürcü Hristiyanlar karşısında ikinci öncelik olarak konumlanmaktadırlar. Bu anlamda Gürcü Müslümanlar; ekonomiden, siyasete, eğitimden soyo-kültürel yaşama birçok alanda dini kimlik ekseninde yaşanan sorunlarla karşılaşmaktadırlar.

Eğitim sisteminde dini azınlıkların ötekileştirilip, derslerde çoğunluk olan Ortodoks Hristiyanlık temele alınmaktadır. Bu anlamda azınlık statüsünde bulunan Gürcü Müslümanlar eğitim sistemi içerisinde yer alırken, sözü edilen olumsuz durumla karşılaştıkları bir gerçektir. Ayrıca dini kimliklerine ait dini eğitim almaları da azınlıkların özellikle Gürcü Müslümanlar için bir diğer problem sahasında bulunmaktadır.

Sonuç olarak Gürcistan’da Gürcü Müslümanlar dinsel olarak azınlıkta kalan bir gruptur. Gürcü ulusal kimliği karşısında öteki olarak konumlanan Gürcü Müslümanlar, yaşadıkları ülkeye eklemlenme deneyimlerinde pek çok sorunla karşılaşmaktadırlar. Aynı etnik kimliğe dâhil olmalarına rağmen, farklı dinsel anlayışları Gürcü Müslümanların, yaşadıkları ülkenin ötekisi olarak konumlanmalarına neden olmaktadır. Kendilerini Gürcü Hristiyanlardan ayrı olarak görülmekte, gündelik yaşam pratikleri bu eksende şekillenmektedir.

 

Kaynakça

Ağacan, K. (2004). Acaristan Sorunu ve Saakaşvili’nin Mevzi Kazanımı. ASAM Yayınları: Stratejik Analiz Dergisi, 4(48), 60-66.

 Ayan, E. (2010). Kafkasya: Bir Etno-Kültürel Tarh Çözümlemesi, ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1(2). 19-50.

Aydıngün, A. (2016a). Etnik Bir Demokraside Müslüman Azınlık Olmak: Yeni Başlangıçlar Mümkün Mü?. Gürcistan’daki Müslüman Topluluklar Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset (405-424).  Avrasya İncelemeleri Merkezi, Ankara.

Aydıngün, A. (2016b). Gürcistan’da Din, Kimlik Ve Müslüman Azınlıklar. Gürcistan’daki Müslüman Topluluklar Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset (1-21).  Avrasya İncelemeleri Merkezi, Ankara.

Aziz, A. (2010). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri ve Teknikleri. Nobel Yayınları. Ankara.

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü. (2012). Osmanlı Belgelerinde Kafkasya Göçleri I, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı. 121. İstanbul.

Bilgin, N. (2007). Kimlik İnşası, Asina Kitaplar Yayınları. Ankara.

Browne, K. (2014). Sosyolojiye Giriş. Çev. İbrahim Kaya. Say Yayınları. İstanbul.

Çiloğlu, F. (1993). Dilden Dine, Edebiyattan Sanata Gürcülerin Tarihi. Ant Yayınları. İstanbul.

Forsyth, J. (2019). Kafkasya. Çev. Timuçin Binder, Ayrıntı Yayınları. İstanbul.

Gelovani, N. (2012). Women in Georgia: Trace of Islam, International Journal of Social Science and Humanity, 2(4). 316-319.

Gürsoy, E. H., & Katliarou, Y. (2016). Post-Sovyet Acara’da Müslüman Acaralılar: Sosyo-Ekonomik Durum ve Siyasi Katılım. Gürcistan’daki Müslüman Topluluklar Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset (193-219). Avrasya İncelemeleri Merkezi, Ankara. 

Gürsoy, E. H., & Tulun, M. O. (2016). Post-Sovyet Gürcistan’da Azınlık Hakları: Ulusal ve Uluslararası Mevzuat, Devlet Politikası ve Resmi Görüş. Gürcistan’daki Müslüman Topluluklar Azınlık Hakları, Kimlik, Siyaset (83-123). Avrasya İncelemeleri Merkezi, Ankara. 

Kemaloğlu, M. (2012). Kafkasya-Tarihi Geçmişi-Etnik-Dini Yapısı Ve Terekeme (Karapapah) Türkleri, Akademik Bakış Dergisi, 32, 1-17.

Kılıç, S. (2015). Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının Yayımladığı Bir Rapor, TAD,  34(58), 687-714.

Liles, T. (2012). Islam and Religious Transformation in Adjara. Ecmi Working Paper.

Sanikidze, G., & Walker, E. W. (2004). Islam and Islamic Practices in Georgia. Berkeley University of California. Berkeley.

Tekir, O. (2016). Kuzey Kafkasya'da Mevcut ve Potansiyel Etnik Çatışma Alanları, Sosyal Bilimler Dergisi, 2(3), 23-46.

 Türkdoğan, O. (1998). Etnik Sosyoloji. Timaş Yayınları. İstanbul.

Türkdoğan, O. (2005). Türk Ulusal Devlet Kimliği. IQ Kültür-Sanat Yayıncılık. İstanbul.

Yalçınkaya, A. (2006). Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler Etnik Düğümden Küresel Düğüme. Lalezar Kitabevi. Ankara.

Yusufoğlu, A. E., (2020). Geçmişten Günümüze Kuzey Kafkasya’da Din Eğitimi, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 10, 79-103.

 

 

Extended Abstract

Identity discussions constitute one of the changes and developments that have effects all over the world with the effect of globalization. It is seen that identity discussions take place especially over ethnic and religious issues. It can be said that the existence of both localization and transnational dynamics at the center of political, economic and cultural developments adds a new dimension to identity debates. In particular, it left the door open to the reinterpretation of different socio-cultural groups. It is a region where different ethnic and religious groups exist and identity is at the center of the debate. As the Caucasus is at the center of different migration movements, it hosts many ethnic peoples and many cultures at the same time. The aforementioned differences also constitute the main cause of controversy and tensions. In this sense, Georgia is one of the Caucasian countries with different ethnic and religious identities and at the same time experiencing tensions, and one of the identity issues is Georgian Muslims. Georgia remained under the rule of the USSR for a long time. They formed their own identities within a socialist nation-state structure during the aforementioned domination process. With the collapse of the Soviet Union and the end of the Cold War, they redefined and constructed their identities. The identification of Orthodox Christianity with national consciousness means that those who have a Muslim identity are in the other position. This situation ultimately led to tensions based on religious identities. Especially in Adjara Autonomous Republic, where Georgian Muslims live, Muslims remained in the minority and many problems were experienced in the face of Christianity, which is the dominant religious understanding.

The Autonomous Republic of Georgia Adjara is one of the places where Georgian Muslims live. Georgians who have a Muslim identity especially live in rural areas rather than in the city center. The concentration of Georgians, who have a Muslim identity, decreases as they get closer to the city center. The majority of Georgian Christians and the minority of Georgian Muslims constitute an important dynamic for daily life. Despite ethnic unity, religious diversity causes Georgians to be positioned as culturally similar and religiously different. They define their identities as one another, both culturally and religiously. With the experience of living together, Georgian Muslims have Christian acquaintances, spouses, friends and relatives in their families or social circles. Georgian Muslims, especially those with Christian relatives, acquire Christian relatives either through marriage or because of conversion. Therefore, being in the Georgian Christian social environment and Christianity's formation of the dominant religious understanding cause Georgian Muslims to shape their daily life practices in the axis of the mentioned dynamics. Everyday life practices are shaped by the coexistence of living together. This situation is also the source of the problems. Georgian Muslims, who are in the minority, experience problems due to their positioning against the dominant religious understanding.

Economics and business life are the main problems faced by Georgian Muslims. Unemployment started to intensify in Georgia after the Soviet period. In this sense, economy-based migrations are experienced from Georgia to other countries without realizing ethnic and religious factors. Georgia borders the Black Sea to other countries and especially in the form of daily business migrated to Turkey or long-term migration can be said. In addition to the general unemployment problem, there is also an ethnic and religious based unemployment problem in Georgia. It has been observed that especially Georgian Muslims have encountered the mentioned situation. Georgians, who have a Muslim identity, are unlikely to be in the state institution due to their religious identity. It is much more difficult for them to be appointed to certain positions, even if they are located in the state institution. In this sense, it has been observed that in order to take part in state institutions, they either hide their religious identities, convert to religion or take part in private institutions. In addition to economic concerns, religious identities lie at the root of the problem of representation in politics. Therefore, the problem of representation in politics also emerges as an important problem. In this sense, even Muslim representatives are subject to the mentioned discrimination, although they have an important place in conveying the discrimination cases that Georgian Muslims are subjected to to the state. Therefore, representation of Georgian Muslims and protection of minority rights are interrupted. Georgian Muslims, who cannot have a job in the state institution or cannot take a place in certain positions even if they can find a job, cannot be represented in politics or take part in the political platform. In order to become a deputy, one will either not have a Muslim identity or be hidden in public life with a Muslim identity. In this sense, the representation of Georgian Muslims takes a symbolic appearance.

Although it has a common historical background, the differences in the axis of religious identity constitute the basis of an important distinction. Georgian Muslims, who are under the hegemony of Christianity identified with national consciousness, are among the possible situations where they lack religious institutions, lack of financial support and face discrimination in many areas. They are positioned as the second priority especially against Georgian Christians. In this sense, Georgian Muslims; They are faced with problems in the axis of religious identity in many areas from economy to politics, from education to socio-cultural life. In the education system, religious minorities are marginalized and Orthodox Christianity, which is the majority in the lessons, is taken as a basis. In this sense, while Georgian Muslims, who are in minority status, are included in the education system, it is a fact that they face the mentioned negative situation. In addition, receiving religious education belonging to their religious identity is another problem area for minorities, especially for Georgian Muslims.

As a result, Georgian Muslims are a religious minority group in Georgia. Positioned as the other against the Georgian national identity, Georgian Muslims face many problems in their experience of articulation to the country they live in. Although they belong to the same ethnic identity, their different religious understanding causes Georgian Muslims to be positioned as the other of the country they live in. They are seen as separate from Georgian Christians, and their daily life practices are shaped in this axis.

      TYB Akademi 32: Kafkasya / Mayıs 2021

Bu haber toplam 1241 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim