• İstanbul 15 °C
  • Ankara 17 °C

Dr. Öğr. Üyesi Arzu Yıkılmaz: “Donanma” Sözü Üzerine

Dr. Öğr. Üyesi Arzu Yıkılmaz: “Donanma” Sözü Üzerine
Dilin yapısında temel olan iki unsur vardır. Bunlardan biri ses, diğeri anlamdır. Ses yapısındaki değişiklikler türetmeler üzerinden takip edilirken, anlam yapısındaki değişiklikler eğretilemeler üzerinden takip edilir.
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor
Barbaros belki donanmayla seferden geliyor
Yahyâ Kemal

 Eğretileme, nedensiz sözlük birimlerinin herhangi bir ilişkiyle nedenli olarak kullanılmasıdır. Sözlük birimlerinin nedensiz kullanımları onların gerçek anlamlarını verirken; nedenli kullanımlar olan eğretilemeler yan ve mecaz anlamlarını verir; ancak ve ancak sözün, söz diziminde kazandığı yeni anlamlardan çıkartılabilir. Bu durumu iki şekilde tespit etmek mümkündür. Birincisi, benzerlik ilişkisine dayanarak kurulan yan anlam (metonomic metaphor) veya komşuluk ilişkisine dayalı yan anlam (syndochic metaphor)dır. Bu eğretileme türü, varlıklar arasındaki benzerlik-benzemezlik, neden-sonuç, eşlik-zıtlık, parçalık-bütünlük, zaman-mekân, iş-araç, üretim-tüketim vb. ilişkilere dayandığından, tüm dünya dilleri için hemen hemen aynıdır ve bu yüzden de evrenseldir. İkincisi, kültürel ilişkiye dayanarak kurulan kültürel eğretileme (cognitive metaphor)dir. Bu tür eğretilemeler, birey yahut topluma ait bilgi birikimini, dünya görüşünü gösterdiğinden dolayı yereldirler. Bir başka deyişle eğretileme, aralarında benzerlik veya herhangi bir türden komşuluk ilişkisi taşımayıp; birey yahut toplumsal kurgularla oluşturulmuş çağrışımlara dayanırsa o dilin kendine ait bir özelliğini taşır duruma gelirler. Dolayısıyla bu türden kavramsal eğretilemeler kültürel kimliği yansıtır.

Kültür (culture), bir varlığın çevresiyle birlikte oluşturduğu birlikteliği sağlayan bütün unsurların toplamı; belirli bir insan grubu tarafından oluşturulan ve sürdürülen yerleşik kazanımlar, kurallar ve uygulamalar bütünüdür. Geniş coğrafyalarda ve uzun zaman konuşulmuş, konuşurları insanlık tarihinde etkili olmuş diller ise ‘kültür dilleri’ (cultural language) olarak bilinir. Türkçe, Çince, İngilizce vb. gibi diller kültür dilleri olarak sayılabilir (Karaağaç, 2013: 579). 

Geniş coğrafya ve uzun tarihin sağladığı katman katman bilgi birikimi, sözlerin anlam ve anlam alanında kendini açık eder. Gerçek anlamdan, mecaza; somuttan, soyut anlama geçişlerin her düzeyindeki kullanımlar bu durumu kanıtlar. Tüm anlam genişlemeleri hep mecaza giden yolda olur. Bu bağlamda bazı mecazlaşmaların altında da toplumun kültür macerasının yattığı görülür.

Anlam değişmelerini izlemenin etimoloji çalışmalarının asıl hedefi olduğu düşünülürse, kültürel özelliği taşıyan eğretilemelerin/mecazlaşmaların önemi büyüktür. Bu yazıda bu durumun bir örneği olan donanma ‘bir devletin deniz kuvvetleri’ sözü üzerinden açıklanacaktır. Bu sözün ‘kıyafet, giysi, giysi, elbise’ anlamlarıyla kök biçimi olan don sözü, donanma sözüne göre, insanın en temel ve en eski ihtiyaçlarından biri olması dolayısıyla, çok daha eskidir. Bu sebeple öncelikle Eski Türkçedeki biçimiyle ton, günümüzdeki kullanımıyla don sözü üzerinde durulacaktır.

İnceleme

Don Sözünün Kullanımı

Bir göstergenin “gösterilen” yönü eskiye göre daralır, bir başka deyişle, sözcük, eskiden anlattığı nesnenin bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelirse buna anlam daralması adı verilir (Aksan, 2000: 213). Örneğin, Eski Türkçe tōn, ton biçimiyle görülen ve ‘elbise; dış giysi’ anlamıyla kullanılan söz, söz başı t- > d- değişimiyle bugün Türkiye Türkçesinde don biçimindedir ve ‘Vücudun belden aşağısına giyilen uzun veya kısa iç giysisi, külot’ (TS, 2005, 559) anlamıyla kullanılır. Burada, bugün Türkiye Türkçesinde don sözünün, kapsamı bakımından eskiden anlattığı şeyin artık bir bölümüne işaret eder duruma gelmesiyle anlam daralmasına (semantic restriction, restriction of meaning, narrowing of meaning) uğradığı görülmektedir.

Bu durumda günümüze gelene kadar don sözünün tarihî süreç içindeki durumuna bakmak gerekir.

Bu söz en eski yazılı metinler olan Orhun Yazıtlarından beri bilinmektedir. Orhun Yazıtlarında ton sözü, -lug ve -sız isimden isim yapım ekleriyle ‘elbise, giyim, giysi, kıyafet’ anlamlarıyla geçer (Tekin, 1998: 46,70; ED, 1972: 520-526; Räsänen, 1969: 488; Doerfer, 1965: 645). Uygurca metinlerde ton, tōn, toon imlâlarıyla ve ‘elbise, giyecek, giyim, giysi, kıyafet, kürk’ anlamlarıyla kaydedilmiştir (Gabain, 2000: 301; Caferoğlu, 1968: 246). Bu döneme ait kullanımlarda ikileme ve deyimler içinde de görülür: ton kedim ‘elbise’, ton tonagu ‘elbise’, ton tonangu ‘elbise’, tonın kedimin ked- ‘elbisesini giymek’, tonın körkin adukla- ‘kıyafetini ve görünüşünü tuhaf bulmak’, tonın talvırt- ‘elbisesini dalgalandırmak, elbisesini uçuşturmak’ ton bıç- ‘elbise biçmek’, (Wilkens, 2021: 730,731). Türevleri, sözün bu dönemde kullanımının yaygınlığına işaret eder: tona- ‘elbise giymek; donatmak, üstüne çeki düzen vermek’, tonaġu ‘elbise, kıyafet, takılacak şey; giyecek, elbise, giyim’ (Wilkens, 2021: 731; Tekin, 1976: 480; Caferoğlu, 1968: 246; ED, 1972: 516-519), tonan- ‘giymek, giyinmek’ (ED, 1972: 523; Wilkens, 2021: 731), tonandur- ‘giydirmek’ (Wilkens, 2021: 731), tonanġu ‘sarınılacak şey; giyecek, elbise, giyinilen şey’ şeklinde bu dönem içindeki kullanımları tespit edilmiştir (ED, 1972: 523; Tekin, 1976: 480; Caferoğlu, 1968: 246; Wilkens, 2021: 731), tonat- ‘soymak, teçhiz etmek,, süslemek; giydirmek, donatmak’ (ED, 1972: 517; Wilkens, 2021: 731), tonluk/ tonlıġ ‘giysili, elbiseli; giyinmiş’ (ED, 1972: 520; Räsänen, 1969: 488).

Karahanlı Türkçesi dönemindeki eserlerde sözün ifade ettiği ‘elbise, kıyafet, giyim’ anlam alanının deyim aktarması ya da mecaz yoluyla genişlediği örnekler tespit edilir. Dîvānu Lugāti’t-Türk’te tōn ve ton imlâsıyla gösterilmiş ve yine ‘elbise, kıyafet; dış giyim’ anlamıyla kullanıldığı kaydedilmiştir (DLT, 2015: 381). Yine çeşitli yapım ekleri almış biçimleriyle kullanımları mevcuttur. Örneğin, tonat- ‘elbise giydirmek’ (DLT, 2015: 330), tōnluk ‘elbise için planlanan kumaş’ anlamıyla bulunur. Kutadgu Bilig’de ton biçiminin ‘elbise, kıyafet, giysi’ anlamını karşıladığı tespit edilir (KB, 1991: 47). Yapımlık ek alan söz, tonan- biçimiyle ve ‘donanmak, giyinmek’ anlamıyla görülür. Metinde ‘giyinmek’ anlamının doğaya aktarılarak, deyim aktarması yoluyla ‘ağaçların yapraklanması’ anlamını taşıdığı görülür (KB, 1991: 24). Atebetü’l-Hakayık’ta ton biçimi ‘elbise, giyim, giyilecek şey’ anlamıyla yer alır. Eserde ‘elbise’ anlamı soyut anlamı ifade ettiği ve dolayısıyla mecazlı olarak kullanıldığına örnek de vardır (AH, 1992: 53-167).

Kıpçak Türkçesinde ton biçimiyle ‘kıyafet, elbise’ anlamında görülür. Yapım ekleri alarak tonan- ‘süslenmek’, tonçı ‘kürkçü’ biçimlerinde de kullanımları vardır (Toparlı vd., 2007: 280).

Çağatay Türkçesinde ton biçiminde görülür. Abuşka Lügati’nde ‘giyecek’ demektir; “kaftan”ı ifade ettiği bilgisi verilmiştir (Atalay, 1970: 218).

Eski Anadolu Türkçesinde sözün hem ton hem de don biçimi ‘elbise, kılık kıyafet’ anlamıyla kullanılmaktadır. Tarama Sözlüğü’nde ‘ayakkabı’ için ayak tonu tanımı dikkat çeker. Bunun yanında sözlükte verilen örnekler incelendiğinde 13. yüzyıl itibarıyla sözde deyim aktarmalı ve mecaz anlamlı kullanımlar yoluyla anlamdaki genişleme görülmektedir. Bunlar, doğaya aktarımla ‘ağaçların, doğanın yeşillenmesi’ ya da mecazlı ‘hâl’ anlamını karşılayan örneklerdir (TarS c. 2, 1995: 1211-1213).  Sözün bir diğer anlamı dış görünüşü kastetmesiyle ‘renk’ anlamında kullanılır. Bu kullanımda ‘at tüyünün rengi’ ifade edilir ve tüm kullanımlar bu yönde olmuştur (TarS c. 2, 1995: 1213). Sözün yapım ekleriyle biçimce ve elbette ki anlamca genişlemesi Eski Anadolu Türkçesi dönemi için de geçerliliğini sürdürmüştür. Donanmak (tonanmak) ‘süslenmek, giyinip kuşanmak’, donatmak (tonatmak) ‘Süslemek, giydirip kuşatmak’, donaltmak (tonaltmak) ‘elbise giydirmek’, donluk (tonluk) ‘elbiselik’, donak ‘bezek, süs’, donanma (tonanma) ‘donanmış, teçhiz edilmiş’ (TarS c. 2, 1995: 1213-1216). Deyimlerde kullanımı izlenir: don biçmek (ton biçmek) ‘elbise kesmek’, dondan dona girmek (tondan tona girmek) ‘şekilden şekile girmek’, don değşürmek (ton değşürmek) ‘tebdil-i kıyafet etmek’, don eylemek (ton eylemek) ‘elbise yapmak’, don idinmek ‘itiyat edinmek’ (TarS c. 2, 1995: 1216).

Halk ağızlarından yapılan Derleme Sözlüğü’ndeki kullanımlar, sözün gerek türemiş biçimlerinde gerekse anlam alanındaki genişlemesi ile bu söz ailesinin zenginleştiğine işaret eder. Don (I) 1. Çamaşır 2. Kıyafet, biçim. 3. donak (I) 4. Pantolon. 5. Şalvar. 6. Beyaz bezden yapılmış pijama. 7. Tavukların ayağına işaret olarak bağlanan bez: Annem tavuklarımız belli olsun dire ayaklarına don dikmiş. 8. Saman taşımak için kağnıların yanlarına konulan yün örtü. 9. ‘Ağaçların yapraklanması’ donak [donaḫ] 1. Gelin elbisesi, kadın elbisesi. 2. Çeyiz. 3. Tören. donak evi ‘Gelin evi’. Donam 1. donak 2. Gemi ve sandalların donatılması, donan ‘yeni elbise giyinme’, donangı ‘yeni giyilen elbise’, donan donaklı [donangılı] ‘süslü’, donanmak ‘Düğün yapılacağı gün gelin çıkmadan bir saat önce damadı evin ya da köyün meydanına getirip dualar okuyarak yapılan el öpme töreni’. Deyimlerde: doncak/ doncaḫ kalmak ‘1. Donsuz, çıplak. 2. Üstünde yalnız iç donu olarak, don değişmek ‘ölmek’, donluk ‘çamaşırlık’, donluk 1. Dokuz arşın uzunluğunda ensiz çizgili dokuma. 2. İki baş örtüsüne yetecek kadar ipek çizgili ya da sade iplikten dokuma, donlukçu ‘Çamaşır yıkayan, çamaşırcı’, donnuḫ 1. Düğünde atın başına takılan bez parçası.’ 2. Yapımı yeni biten evin çatısına asılan bez parçası, donñuk iplik ‘Dokuma yapmaya yarayan kilo veya çile ile satılan beyaz bir çeşit iplik’, donu bozuk olmak ‘rengi çirkin olmak’, donu dönmek ‘şekli değişmek’, donun ağarsın ‘Çamaşır yıkayanlara kolay gelsin anlamında söylenen söz.’ (DS c. 4, 1993: 1557-1562).

Tarihî süreçler içindeki durum bu şekilde takip edilebilmektedir. Günümüze gelindiğinde hem biçim hem anlam olarak genişlemenin devam ettiği tespit edilir. Değişen çağ koşullarına uygun olarak elektronik ve teknoloji alanında sözün kendine yer bulduğu görülür. Türkçe Sözlük, sözün günümüzdeki türev biçimlerinin kullanımını şu şekilde kaydeder: donam 1. Bir evin kapı, pencere, tavan, döşeme, vb. bölümleri. 2. Gemi ve sandalların donanımları; donama süsleme; donamak süslemek; donanım 1. Bir gemi direğine, bir yelkene veya başka bir parçaya bağlı bulunan halat ve makara vb. manevra araçları. 2. Tesisat, döşem. 3. Bir bilgisayarda bulunan fiziksel birimler.Diğer türevler; donanma, donanmak, donatı, donatılı, donatılma, donatılmak, donatım donatımcı, donatısız, donatış, donatma şekilleriyle kullanılmaktadır (TS, 2005: 559-560).

Çağdaş Türk lehçelerinde sözü kullanımları şu şekildedir: Tkm. dōn ‘giysi’, Blk. ton ‘kürk’, KKlp. ton ‘kürk’, Kzk. ton ‘kürk’, Nog. ton ‘kürk’, Krg. ton ‘gocuk’, Alt., Tel. ton ‘kürk’, TatK. tun ‘kürk’, Çuv. tom, tum ‘elbise’ (Räsänen, 1969: 488; Doerfer, 1965: 645; Eren, 1999: 119).

Türkçe bu sözün ve türevlerinden bazılarının başka dillere verildiği tespit edilmiştir: don (I)> Çin., Far., Rus., Erm., Bul., Srp., Arn.; donat->Erm., Bul., Arn.; donanma > Ar., Erm., Mac., Rom., Bul., Srp., Arn., Mak., Yun.; donat->Erm., Bul., Arn.; iç donu >Rus., Fin., Erm., Bul. (Karaağaç, 2008).

Türkçenin tarihî gelişimi sürecinde don sözünün yapı (morphological) ve anlam (semantics) bağlantıları yukarıda gösterildi. Buna ek olarak, Eski Türkçede ‘Vücudun belden aşağısına giyilen uzun veya kısa iç giysisi, külot’ (TS, 2005: 559) anlamını karşılayan sözün ise, iç+ton < içton – işton – iştan Rusça ştanı şeklinde olduğu tespit edilmektedir (Räsänen, 1969: 488; ED, 1972: 21,258).  

Donanma Sözünün Kullanımı

Yazının konusu ve başlığı olan söz, yani donanma < don+a-n-ma ismi; don isim köküne, +a- isimden fiil yapım eki, -n- fiilden fiil yapım eki/dönüşlülük ve -ma fiilden isim yapım eki/isim-fiil ekinin getirilmesiyle oluşturulmuştur.

Donanma biçiminin ‘bir devletin deniz kuvvetleri’ anlamıyla kullanımı, kökü olan don sözüne göre çok daha yenidir. Başka bir deyişle, insanın temel ihtiyaçlarından “giyim; giyinme” bilgisi, “devletin deniz kuvvetleri” bilgisine göre çok daha eskidir. Birinde ‘devletleşmeye bağlı oluşumlar’ gerekirken, diğerinde ‘korunmak, örtünmek, ısınmak’ gibi en temel insana ait durumlar geçerli olmuştur.

tonanma /donanma şeklindeki söz ‘donanmış, teçhiz edilmiş (gemi)’ anlamıyla kullanılmış şekliyle 15. yüzyıla ait Ferec’den alınan bir örnekte görülür: Derya yüzünden bir tonanma ﻨﻤﻪ ﻄﻮﻨﺎ gemi çıktı. (TarS, 1995: 1214) ve Osmanlılarda ‘Muhtelif şenlik vesileleriyle resmî binaların, evlerin, dükkânların, meydanların bayraklarla süslenmesi ve gece kandillerle ışıklandırılması münasebetiyle kullanılan tâbirdir.’ (Pakalın, 1983: 474) açıklamasında görülür. Bu kaynaklardan alınan bilgiye göre, geminin teçhiz edilmiş ve araç-gereçlerle donatılmış olması durumunu anlatan sıfat olarak ve de Osmanlılarda çeşitli “şenlikleri, törenleri” anlatan genel ad olarak kullanımı görülmektedir.

Parigi’ye ait ve 1665 yılında yazılmış Türkçe-İtalyanca Sözlük’te donanma I ﺪﻮﻨﺍﻨﻤﻪ ‘donanma; askerî donanma sınıfı’, II. ‘bezek, süs’, III. ‘gösteriş, görkem, şenlik’ anlamlarında kaydedilmiştir; bunun yanında donanma alay ‘zafer, törenle girme’, donanma ile ‘gösterişle’, donanma itmek ‘yenmek, törenle girmek’, donanma kapudanı ‘amiral, kaptan’, donanmalu ‘donanmaya ait, gösterişli’, donanma yoklamak ‘donanma göstermek, geçit töreni yapmak’ kullanımları yer alır. (Kartallıoğlu, 2014: 330-331).

Bianchi, 1835 tarihli Türkçe-Fransızca Sözlük’ünde donānma ﺪﻮﻨﺍﻨﻤﻪ sözünü,’1. Genel hazırlıklar, 2. Kazanılan zafer ya da kutlu doğumlar için halka açık kutlamalar, 3. İyi’ açıklamalarıyla verilir ve donanma kapudānı, donanma-i hümāyun[1], şehir donanması, vilâdet-i şehzâde içün karada on bir gün ve deŋizde üç gün şenklik tertîb olunmaḳ üzere donanma fermânı sâdır olmışdur. şeklinde örneklendirir (Bianchi, 1835 c.I: 562-563).

Şemseddin Sâmi, Kâmus-ı Fransavî adlı sözlüğünde, donanma ﺪﻮﻨﺍﻨﻤﻪ ‘donanma’; Donanma-i Hümâyûn örneğini verir (Sâmi, 1885: 510).

Bugün Türkiye Türkçesinde donanma sözünün ilk anlamı da ‘donanmak’tır; donanmak ‘1. Giyinip kuşanmak, süslenmek. 2. Yayılıp kaplanmak. 3. Işıklı duruma gelmek, ışıklarla bezenmek. 4. Gerekli nesneler bir araya getirilip süslenmek, gösterişli duruma getirilmek.’ anlamlarına gelmektedir; donanma sözünün ikinci anlamı: ‘Belli bir amaçla kullanılan gemilerin bütünü’; üçüncü anlamı: ‘Bayramlarda sevinçli günlerde bayrak, ışık kullanıp fişek yakarak yapılan şenlik’; dördüncü anlamı: ‘Denizcilik: Bir devletin deniz kuvvetleri’ şeklinde tanımlamalar sıralanmaktadır (TS, 2005: 560).

Anlaşıldığı üzere donanma öncelikle “süslenme, hazırlık yapma, vb.” anlatmak için kullanılırken, sonra “şenlik, tören”, daha sonra “donanma, teçhiz edilmiş, hazırlanmış (gemi)” ve buradan yola çıkılarak daha sonra “devletin deniz kuvvetleri”ni karşılar duruma gelmiştir. Ancak donanma <tonanma sözünün askerî anlamda “deniz kuvvetleri”ni de karşılar durumda oluşu, askerî anlamda devletin “deniz kuvvetleri”nin kuruluşu ile olmuştur[2]. Dolayısıyla böyle bir şeyin varlığı da, don kökünün donanma türev biçiminden kültürel iğretileme, kültürel mecazlaşma yoluyla ad almıştır.

Sonuç

Sonuç olarak, donan- < don+a-n- ‘giyinmek; süslenmek’ anlamından gelen donanma < don+a-n-ma ‘Bir ülkenin deniz kuvvetleri’ anlamına gelişi, dil ve kültür çalışmalarının birlikte yürütülmesi gerektiğini ortaya koyan örneklerden biridir. Bu her iki kelimenin kökü olan don ‘elbise’, bir taraftan anlam daralması ile ‘elbise > külot’ olurken; diğer yandan sözün türevi olan don+a-n-ma, ‘giyinmek, süslenmek > şenlik, tören > donanma, deniz kuvvetleri’ biçimindeki anlam olayları ancak bu dilin konuşanlarının kültür dünyasıyla açıklanabilir.

Demek ki, donanma ile don arasında görüldüğü gibi, sözlerin türevlerinde kökün anlamı tam olarak bulunmayabilir; türevler, kök ile benzerlik ilişkisi göstermeyebilir. Bu, o dilin kültürel bileşenlerinin bir ürünü olarak karşımıza çıkabilir. Çünkü mesele halkın ortak kabulünde, halkın o söze hangi anlamı yüklediğidir ve bu da o toplumun kültürel macerasını gösterir; bu yüzden dil incelemelerinde, köken bilgisini araştırırken, dilin kültürüne de bakmanın gerekliliği ortaya çıkar.

İnsanın en temel ihtiyacı olan ‘giyim, giysi, kıyafet’ anlamlarıyla kullanılan don, ‘devletin deniz kuvvetleri’ anlamını karşılayan donanma sözüne göre çok daha eskidir.

Kısaltmalar

DLT: Dîvānu Lugāti’t-Türk

ED: An Eytmological Dictionary of Pre-thirteenth Century Turkish

KB: Kutadgu Bilig

Kaynakça

Aksan (2000). Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Arat (1979). Kutadgu Bilig III indeks (Haz. K. Eraslan- O. F. Sertkaya- N. Yüce). İstanbul: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları.

Arat (1991). Kutadgu Bilig I Metin. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Arat (1992). Atabetü’l-Hakayık. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Atalay (1970). Abuşka Lügati ve Çağatay Sözlüğü, Ankara: Ayyıldız Matbaası.

Caferoğlu (1968). Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Clauson (1972). An Eytmological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish. Oxford: Oxford University.

Derleme sözlüğü (1993). cilt IV, IX. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Doerfer Gerhard (1965). Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen. Band II, Wiesbaden.

Ercilasun ve Akkoyunlu (2014). Kâşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti’t-Türk, (giriş-metin-çeviri-notlar-dizin). Ankara: Türk Dil Kurumu.

Eren (1999). Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara: Bizim Büro Yayınevi.

Gabain, A. von (2000). Eski Türkçenin Grameri. Çeviren: Mehmet Akalın. Ankara: Türk Dil Kurumu

Karaağaç, G. (2008). Türkçe Verintiler Sözlüğü,. TDK Yayınları.

Karaağaç, G. (2011). Dil Bilimi Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Sosyal Yayınları.

Kartallıoğlu, Y. (2014). Parigi Türkçe-İtalyanca Sözlük. Ankara: TDK.

Pakalın, Z. Mehmet (1983). Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü- I, İstanbul: MEB

Räsänen, Martti (1969). Versuch Eines Etymologischen Wörterbuchs Der Turksprachen. Helsinki: Suomalais-Ugrilainen Seura.

Şemseddin Sâmi (1885). Kâmûs-ı Fransevî. İstanbul: Mihrân Matbaası.

Şemseddin Sâmi (1900). Kâmûs-ı Türkî. İstanbul: Dersaadet.

Tarama sözlüğü (1995). Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü, cilt 2. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Tekin, Ş. (1976). Uygurca Metinler II- Maytrısimit, Sevinnç Matbaası,

Tekin, T. (1998). Orhon Yazıtları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Toparlı, R. vd. (2007). Kıpçak Türkçesi Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Türkçe Sözlük (2005). Ankara: Türk Dil Kurumu.

Wilkens, J. (2021). Eski Uygurcanın El Sözlüğü. Göttingen.

TYB Akademi 36. Sayı / Eylül 2022

 
 

[2] Türkleri denizle ilk kaynaştıran ilk öncü Emir Çaka Bey olmuştur (1081). https://www.dzkk.tsk.tr/ArsivAskeriTarih/icerik/deniz-kuvvetleri-komutanligi-tarihcesi (30.05.2022)

Bu haber toplam 507 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim