• İstanbul 23 °C
  • Ankara 28 °C

İhsan Kabil: Şehrin Sinema Ruhu

İhsan Kabil: Şehrin Sinema Ruhu
TYB Akademi 28 / Sinema ve Edebiyat / Ocak 2020

Şehir ve sinema bir arada düşünüldüğünde, birbirini tamamlayan iki mekan ve zaman unsuru olarak, asri zamanların adeta helezonik bir gerçeği gibi insan imgeleminin karşısına çıkar. Sinema salonları, yirminci asrın başlarından itibaren şehirlerin ve kasabaların birer ayrılmaz kültürel mekanları haline gelmiş, maddi anlamda en ucuz kitlesel sanat tüketimi şeklinde geniş kalabalıkları kendilerine çekmişlerdir. Işıklar karardığında, beyazperdeye yansıyan büyülü görüntülerin canlandırdığı özgün veya uyarlama kurmaca hikayeler, seyirci için adeta efsunlu bir kaçış alemi olarak, yaşanan hayatın değişik bir versiyonu, bir tür simülasyonu şeklinde tezahür eder.

 

Televizyon veya internet ortamı gibi sinemanın benzeri başka rakiplerinin olmadığı bir ortamda, insanların sinemayla ilişkisi de adeta bir ritüel gibiydi ve sinemaya gidiş kendi içinde neredeyse sembolik bir kıymet taşıyordu. Salonların afiş bölmeleri, fenerleri, gişeleri, lobileri, duruma göre balkonları, belki locaları seyirciyi seyretmeye gittiği film kadar etkileyen birimler olarak karşımıza çıktılar. Kapalı salonların yanında yazlık sinemaların da neşet etmesiyle şehrin sinemayla olan ünsiyeti biraz daha artarak, dört mevsime yayılan bir sinema seyir faaliyeti, insanların gündelik hayatının bir parçası haline geldi. Kapalı salonların seyirci kapasitesi günden güne artıyorken, yazlık sinemalar da boş arsalarda arz-ı endam ediyor, mahalle aralarındaki sinema mekanlarıyla, belki hiçbir zaman öyle yerler görmeleri nasip olamayacak kimseler dünyayı seyre dalıyorlardı.

 

Her semtte birkaç kapalı ve yazlık sinema bulunması vaka-i adiyedendi; seyircinin meşrebine göre yerli ve yabancı filmler çoluk çocuk herkesi kendine çekiyordu. Çocukluğumun geçtiği İstanbul, Ortaköy’de, bir kapalı salon iki de yazlık sinema vardı. Bunlardan Barbaros sinemasının kapalı kısmı balkonuyla devasa bir mekana sahip, açık kısmı da bin koltuğa yakın bir kapasiteydi. Çamlıset sineması ise, ön kısmı düzlük olarak gelişen, arka kısmı bir teras şeklinde yükselen ve toplamda ikibin kişiye yaklaşan oturma yerine sahip bir bahçe sinemasıydı. Yine, ilkokulu yatılı olarak okuduğum Yakacık’taki biri yerli, diğeri yabancı filmler oynatan iki sinema ve fuayelerindeki afişler, kişiyi değişik hayal alemlerine, dünyanın farklı yörelerine sürükleyen ikonografik materyallerdi. Hakeza Beşiktaş’taki Suatpark, Mıstık, Yumurcak, Yıldız, Kerem ve Aslı kapalı salonlarıyla, Suatpark, Yumurcak ve Beşiktaş Bahçesi yazlık sinemaları halkın itibar ettiği mekanlardı. Sinema, bu yanıyla bir kitle sanatı olarak, adeta modern kültürü belirleyen parametrelerden biri şeklinde öne çıktı ve ticari kültürel mekanların önde gelenlerinden oldu.

 

Mekanların bu fiziki saltanatı, özellikle televizyonun evlere girmesiyle büyük sarsıntıya uğradı ve sonrasında birer birer kapanmaya, yerlerini apartmanlara ve otoparklara bırakmaya başladı. Eşzamanlı olarak sinemaları işgal eden müstehcen filmler de ailelerin sinema salonlarından çekilmesinde büyük rol oynadı; artık sinema olgusu başka bir safhaya geçmişti.

Münferit semt sinema salonlarının kapanmasıyla salonlar gitgide küçülmeye, alışveriş merkezlerinin entegre bir parçası olmaya başladı.

 

Böylece her şeye rağmen kültürel bir işlev gören sinema, tüketim dünyasının bir parçası haline geldi; belli bir felsefi önermesi olan filmler dahi tüketimciliğin elinde adeta rehin oldular. Bağımsız sinema salonları büyük yekunun içinde gerçekten çok azaldı ve ayakta durmaları da oldukça zorlaştı. Öte yandan film seyir ortamının televizyonun yanı sıra internet gibi diğer sanal mecralara kaymasıyla, filmlere ulaşım görece daha kolaylaştı ve sinema salonları bu süreçte daha marjinal kalmaya başladı. Ancak bir sinemada büyük geniş perdede ışıkların söndüğü bir ortamda film seyretmenin tadı, meydana gelen büyülü atmosfer, gelişmiş ses sistemleri ve diyelim, üç boyutlu sinema, imax gibi alternatifler hiçbir zaman diğerleriyle ölçülemeyecektir.

 

Bu haber toplam 1491 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim