• İstanbul 25 °C
  • Ankara 28 °C

İstanbul’un Kaybolan Değerlerinden İncili Köşk (Sinan Paşa Köşkü)

İstanbul’un Kaybolan Değerlerinden İncili Köşk (Sinan Paşa Köşkü)
Mert Ağaoğlu, Dr., Sakarya Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü, Türk-İslam Sanatı Anabilim Dalı.

TYB Akademi 24, Mizah/İroni, Eylül 2018

Topkapı Sarayı, İstanbul’da tarihî yarımadanın ucunda, bir taraftan Boğaziçi’ne, bir taraftan Haliç’e ve Marmara denizine, dolayısıyla her yönden şehre hâkim bir konumda kurulmuştur.[1] Bizans döneminde İstanbul’un yedi tepesinden ilki olan Hagios Demetrios tepesi olarak adlandırılan Sarayburnu üzerinde bulunmaktadır.[2] Topkapı Sarayı, konumu, büyüklüğü ve işlevi açısından Osmanlı kudretinin en seçkin simgelerinden biriydi.[3] Adını, Sultan I. Mahmud zamanında Sarayburnu‘ndaki Toplu Kapı’ya yapılan Topkapusu Sahil Sarayı’nın 1862 yılında yanması sonucu almıştır. Topkapı Sarayı, XIX. yüzyıla kadar Saray-ı Cedid (Yeni Saray) olarak adlandırılmıştır.[4] Topkapı Sarayı inşa edildikten sonra, Fatih Sultan Mehmed’in, İstanbul’da bir diğer tepede (günümüzde Beyazıt’ta İstanbul Üniversitesi ana kampüsünün bulunduğu alan) yaptırdığı ilk saray, Saray-ı Atik (Eski Saray) adını almıştır.[5] Eski Saray, Sultan Abdülaziz tarafından yıktırılmıştır.[6]

Bu çalışmada; İstanbul siluetini ve Sarayburnu’nu gösteren gravürlere konu olan Topkapı Sarayı’nın estetik açıdan öne çıkan yapılarından olan İncili Köşk (Sinan Paşa Köşkü), tarihçesi, işlevi, mimarî özellikleri, geçirdiği onarımlar ve yıkım süreciyle birlikte ele alınmıştır. Çalışmada, arşiv vesikaları, konuyla ilgili yayınlar, gravürler ve seyahatnamelerden yararlanılmıştır.

Köşk sözcüğü etimolojik olarak incelendiğinde kelimenin Farsça olduğu görülmektedir. Kasır sözcüğü Arapça, konak ise Türkçe bir kelimedir. Terminolojik olarak bakıldığında hanedan üyeleri tarafından inşa ettirilen yapılar kasır, devlet ricali (seyfiye, ilmiye ve kalemiye sınıfı mensupları) tarafından yaptırılanların ise konak olarak adlandırıldığı görülmektedir. Bu ayrıma karşılık Osmanlı vesikalarında köşk sözcüğü hem kasırlar için hem de konaklar için kullanılmıştır. Ayrıca kasır ve konakların küçüğü de köşk şeklinde ifade edilmiştir. Bu yapıların deniz kenarında bulunanları Yunanca kökenli bir sözcük olan yalı yahut sahilhane şeklinde isimlendirilmiştir. Sahilhanenin büyüğüne ise sahilsaray adı verilmiştir.

Osmanlı hükümdarları bazen sarayın dördüncü avlusu dışında, deniz kenarındaki köşklerine inerler ve burada vakit geçirirlerdi.[7] Bu sahil kısmında Yalı Köşkü, İncili Köşk, Sepetçiler Köşkü ve Topkapusu Sahil Sarayı (Resim 1) gibi yapılar bulunmaktaydı.[8] Adı geçen yapılar, biniş kasrı hüviyetindeydi.[9] Bu yapılardan günümüze sadece Sepetçiler Köşkü gelebilmiştir. Diğer yapılar XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortadan kalkmıştır.[10]                                                                                                                          resim1-001.jpg

              Resim 1: J. B. Hilair, 1862 yılında yanarak günümüze ulaşmayan Topkapusu Sahil Sarayı, 1822

Sahil köşkleri dizisinin en önemli yapılarından biri olan İncili Köşk, banîsinin ismiyle Sinan Paşa Köşkü adıyla da anılmakta; Çayır Kasrı, Kasr-ı Çayır, Çayır Köşkü gibi isimlerle de zikredilmektedir.[11] 1580-1596 yılları arasında beş kez sadaret makamına gelen Sadrazam Koca Sinan Paşa’nın yaptırdığı bu Köşkten başka, muazzam servetiyle imparatorluğun pek çok yerinde vakıf eserler inşa ettirdiği de bilinmektedir.[12] Osmanlı ülkesinde servet ve hayratı çok olan paşalardan biri olan Sinan Paşa,[13] Yemen Fatihi ve Tunus Fatihi gibi unvanlara da sahipti.[14] Mimarbaşı Davud Ağa’ya yaptırılan İncili Köşk, Sultan III. Murad’a hediye edilmiştir.[15] Sinan Paşa’nın bu köşkü, kendi parası ile Mimarbaşı Davud Ağa’ya yaptırdığı kayıtlarda yer almaktadır.[16] Köşk, Davud Ağa’nın ilk eserlerindendir.[17] Reşad Ekrem Koçu,” Sultan Üçüncü Murad’a en büyük rüşveti sadrazam Koca Sinan Paşa vermişti” diyerek bunun bir rüşvet olduğunu yorumlamaktadır.[18]

Değirmen Kapısı ve Ahır Kapı arasında, Sarayın Marmara surları üzerinde yer alan Köşk,  günümüze sadece kesme taştan yapılmış kemerli ve konsollu kaidesi ile ulaşabilmiştir.[19] Kubbesinin iç kısmında asılı olan salkım şeklindeki inci nedeniyle İncili Köşk olarak anılmaktadır.[20] Bu dönemde bir inci modası yaşandığı ve bu sebepten Bağdat, Basra, Bahreyn valilerinden inciler istendiği bilinmektedir.[21] Yapı, Batılı seyyahlar tarafından da İncili Köşk olarak adlandırılmıştır.[22] Yapının içindeki aynanın bile incilerle süslü olduğu, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunan bir vesika sayesinde öğrenilmektedir.[23] Köşkün inşasına 1589-90 yılında başlanmış ve 1591 yılında tamamlanmış, ilk temel taşını Sinan Paşa koymuştur.[24] Sinan Paşa, bu köşkü ikinci sadareti sırasında yaptırmıştır.[25] Köşkün civarında saray çöplerini toplamakla görevli olan hizmetlilerin bulunduğu Mezbelekeşan Ocağı bulunmaktaydı.[26]

İncili Köşkü, en çok Sultan III. Murad sevmiş ve vaktinin çoğunu burada geçirmiştir. İncili Köşkte olduğu bir gün, sazende ve hanendelerinden “Bimarım ey ecel bu gece bekle canım al” şarkısını istemiştir. Padişahın köşkte olduğunu anlayan iki kadırga, topları kuru sıkı ateşleyerek selam atışı yapmış, köşkün camları sarsıntı neticesinde kırılmıştır. Sultan III. Murad bunu ”Bizim bu köşke son gelişimize işaret olsa gerek” diye yorumlamıştır.[27] Gariptir ki Sultan III Murad, ertesi gece vefat etmiştir.[28]

 İncili Köşk, bir cihan imparatorluğunun kudret ve azametinin göstergesi olan bir seyir köşküydü.[29] Yapıyı taşıyan taş kemerlerin ara­sında yer alan küçük ve zarif çeşme, 1590 yılına tarihlenmektedir. Bu çeşme de Mimarbaşı Davud Ağa tarafından yapılmıştır.[30] Köşkün arkasında cirit, lobut ve tomak oyunları icra edilmekteydi.[31] Köşkün açılışında güzelliği ve ihtişamı karşısında gözleri kamaşan Sultan III. Murad,”Nolaydı şu kasr-ı zîbâ saray-ı amiremin içinde yapılmış olaydı.” diyerek iç çekmiştir.[32] İstanbullu Rum-Ortodokslar her sene 6 Ağustos günü, Tebdil-i Suret Yortusu ve burada bulunan Hagios Soteros ayazması nedeniyle çeşmenin suyuyla yıkanır ve çakıllar üzerinde ayin yaparlardı.[33] Kumluca adıyla da anılan ayazmanın suyunu hastalarına içirirler ve onları boyunlarına kadar kumların içine gömerlerdi.[34] Padişahlar da bu töreni, İncili Köşk’ün pencerelerinden izlerlerdi.[35] Adı geçen yortu için yapılan törenler, 1821 yılındaki Yunan ayaklanmasına kadar sürmüştür. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in, Sultan III. Mehmed’e yolladığı armağanların en ilginci, Thomas Dallam tarafından yapılan ve sarayda kurulması için gönderilen bir org idi.[36] Dallam, bu orgu, İncili Köşk’e yerleştirmiştir. Org, Sultan I. Ahmed zamanında, köşkte namaz odasının bulunması ve figürlü bir orgun namaz kılınan yerde caiz olmayacağı düşüncesiyle yok edilmiştir.[37]

 Sultan III. Selim’in köşke sık sık gittiği bilinmektedir. Lakin zamanla köşkün bakımı ihmal edilmeye başlanmıştır.[38] XVIII. yüzyılın sonlarında İstanbul'da Fransa Krallığı’nın bir elçisi mevcut iken ihtilâl hükümetinin gönderdiği bir temsilci, bu köşk­te padişahın huzuruna çıkacağının bildi­rilmesi üzerine, İncili Köşk’te kabul edilme­yi şanına lâyık görmeyerek Fransa’ya geri dön­müştür.[39]

MİMARÎSİ VE YIKILIŞ SÜRECİ

İncili Köşk, haç planlı olup orta hacmi ahşap bir kubbe ile taçlanarak dış biçimlenmenin plastisitesini vurgulamaktadır.[40] Burç önünde ileriye taşan bir yapıdır (Resim 3). Orta sofası kubbemsi tavan ile örtülü, üç eyvanlı, orta eyvanı denize uzanan bir divanhanedir.[41] XVII. yüzyıl çizimlerinde sivri piramidal bir çatıyla örtülü olarak gösterilmektedir. Fakat bu üst örtü yerine sonradan kubbemsi bir tekne tonoz yapılmıştır.[42]

resim2-002.jpg

Resim 2: Francesco Scarella’nın Marmara Denizi’nden Topkapı Sarayı çiziminden ayrıntı, 1686

resim3-001.jpg

Resim 3: J. N. Huyot, İncili Köşk’ün suluboya resmi, 1817-20

Köşkün merkezinde, sivri bir külahla örtülü (Resim 4) takribî 11 m. genişliğinde bir divanhane ve iki yan kanat bulunmaktaydı (Resim 5). Yapı, taş kemerli, anıtsal bir kaide üzerinde yükselmekteydi. Francesco Scarella’nın çiziminde, deniz cephesinin ortasında görülen küçük cumbanın yerine (Resim 2) XIX. yüzyıl gravürlerinde görülen, daha büyük bir çıkma yapılmıştır.

resim4-001.jpg

Resim 4: İncili Köşk’ün Rekonstrüksiyonu

resim5-001.jpg

Resim 5: İncili Köşk’ün Planı

Köşkün kubbesi altın yaldızla süslü, duvarları İznik çinileriyle[43] kaplı olup kubbesinde parlak taşlar da bulunmaktaydı. Kubbeden, inci dizili püsküller ve murassa askı topları sarkmaktaydı.[44] Bu askı topları, Osmanlı Devleti’nin bir cihan imparatorluğu olduğunun simgesidir. Revaklar, kapılar ve pencereler beyaz mermerden yapılmıştı. Yapının içi, İran ve Uşak halıları ve seraser minderlerle döşenmişti. Duvar nişlerinde, gümüş ve Çin porseleni eşyalar yer almaktaydı. Muhtemelen kubbenin altında bir çeşme de mevcuttu.[45]

 Yapı, XVIII. yüzyılda, Sultan I. Mahmud döneminde, kapsamlı bir onarım geçirmiştir. Son kez Sultan II. Mahmud devrinde tamir edilen köşk,[46] yine aynı padişah zamanında Beşiktaş ve Çırağan Saraylarının öne çıkmasıyla gözden düşmüş ve bakımsız bir halde kaderine terk edilmiştir. Yapıya ait elimizdeki son görsel kaynak, Fransız Lamaitre’nin 1851 yılında yaptığı gravürdür (Resim 6). Sultan Abdülaziz döneminde 8 Kasım 1870 tarihinde, İstanbul-Edirne demiryolu hattının güzergahı bir irade ile onaylanacak ve böylelikle Sirkeci-Yedikule hattı Topkapı Sarayı’nın bahçesinden geçecekti.[47]

Sultan Abdülaziz, medeniyet simgesi olarak gördüğü demiryolunun saray bahçesinden geçmesini istemiştir.[48] Sultan, “Demiryolu yapılsın, şimendifer geçsin de isterse sırtımdan geçsin” diyerek yıkımlara onay vermiştir. Hat inşa edildiğinde sadece Sepetçiler Köşkü ayakta kalmış, diğer ahşap ve kâgir köşkler yıkılmıştır.[49] Bir Batılılaşma simgesi olarak görülen Rumeli demiryolunun, Saray bahçesinden geçirilmesi sonucu, 1871 yılında İncili Köşk yok edilmiştir. İstanbul, I. Dünya Savaşı sonrasında İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edildiğinde 1921 yılında köşkün kaidesine Fransızlar’ın hafriyat toprağı bıraktığı, Osmanlı arşiv vesikalarından öğrenilmektedir.[50] Günümüzde, yapının sadece kaidesi bulunmaktadır (Resim 7).

resim6-001.jpg

Resim 6: Lamaitre, İncili Köşk’ün yıkılmadan 20 sene önceki hali, 1851

resim7-001.jpg

Resim 7: İncili Köşk’ün Günümüze Ulaşan Kaidesi

 

SONUÇ

Sur-ı Sultanî dışındaki köşklerden zamanımıza gelen tek yapı olan Mimarbaşı Kasım Ağa tarafından inşa edilen Sepetçiler Kasrı, fevkanî olarak sur duvarının iki tarafına eklenen kaidelerle genişletilen kısım üzerine yapılmıştır. Üç adet çıkmaya sahip olan yapı, kubbeli bir kare mekanla bu mekana bitişik giriş kısmı ve tek çıkmalı dikdörtgen bir bölümden meydana gelmektedir. Mimarbaşı Davud Ağa tarafından yapılan İncili Köşk de Sepetçiler Kasrı gibi sur duvarı üzerinde kesme taştan fevkanî olarak inşa edilmiştir. İncili Köşk’te dikdörtgen planlı kubbeyle örtülü ana mekan, ortada kare bir kitle şeklinde yükselmekteydi.

Yalı Köşkü ve diğer Topkapı Sarayı sahil köşkleri ile aynı hazin sonu taşıyan XVI. Yüzyıl Osmanlı sivil mimarîsinin mühim bir eseri olan İncili Köşk (Sinan Paşa Köşkü) bugün sadece gravürlerde hayat bulmaktadır. Üç dünya imparatorluğuna,  Roma, Bizans ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış; iki kıta üzerine kurulmuş bir şehir olan İstanbul’un doğal, tarihsel ve kültürel yapısı, XIX. yüzyıldan itibaren giderek bozulmaya başlamıştır. Özellikle, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra otomobilin yaygınlaşmasıyla birlikte yeni yollar açmak, caddeleri genişletmek, bulvar yapmak gibi sebeplerden dolayı bu inşa faaliyetlerinin güzergahı üzerinde olmasa bile İstanbul’daki pek çok tarihî yapı yok edilmiştir. Değişimin ve yeni olan her şeyin iyi olduğu anlayışını bir kenara iterek, Osmanlı medeniyetinin somut göstergeleri olan tarihî yapılarımızı korumamız gerektiğinin farkına varmalıyız. Bu bilinçle hareket ederek mevcut olan yapılar korunmalı ve gelecek nesillere aktarılmalıdır.

KAYNAKÇA

And,  Metin, 16.  Yüzyılda İstanbul, İstanbul, 2011.

Arseven, Celal Esad, Türk Sanatı, İstanbul, 1970.

Atasoy, Nurhan, Osmanlı Bahçeleri ve Hasbahçeler, İstanbul, 2005.

Bayrak, Orhan, Topkapı Sarayı, İstanbul, 1996.

Cezar, Mustafa, Osmanlı Başkenti İstanbul, İstanbul, 2002.

Eldem, Sedad Hakkı, Köşkler ve Kasırlar I, Ankara, 1969.

Eldem, Sedad Hakkı- Feridun Akozan, Topkapı Sarayı, İstanbul, 1982.

Engin, Vahdettin, Rumeli Demiryollarının Yapılması, İstanbul, 1993.

Eremya Çelebi Kömürcüyan, İstanbul Tarihi XVII. Asırda İstanbul, İstanbul, 1988.

Ertuğ,  Zeynep Tarım, “Topkapı Sarayı”, D.İ.A. C. 41, İstanbul, 2012, s. 256.

Esemenli, Deniz, ”Mekanlar Zamanlar”, Topkapı Sarayı, İstanbul, 2000, s. 28.

Eyice, Semavi, Tarih Boyunca İstanbul, İstanbul, 2006.

Eyice, Semavi, ”İncili Köşk”, D.İ.A. C.22, İstanbul, 2000, s. 233.

Eyice, Semavi, ”Sinan Paşa Köşkü”,D.B.İ.A. C.7, İstanbul, 1994, s. 1.

Freely, John,  A History of Ottoman Architecture, Southampton, 2011.

Gülen, Salih, Bilinmeyen Yönleriyle Topkapı Sarayı, İstanbul, 2012.

Hafız Hızır İlyas Ağa, Letaif-i Vekayi-i Enderuniyye, İstanbul, 2016.

Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, C.4, İstanbul, 2010.

İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul, İstanbul, 1956.

Koçu, Reşad Ekrem, Topkapu Sarayı, İstanbul, 1960.

Koçu, Reşad Ekrem, Osmanlı Padişahları, İstanbul, 1981.

Kuban, Doğan, Kaybolan Kent Hayalleri Osmanlı Sarayları, İstanbul, 2010.

Kuban, Doğan, Osmanlı Mimarisi, İstanbul, 2007.

Kuban, Doğan, İstanbul Bir Kent Tarihi, İstanbul, 2004.

Kuban, Doğan, Türk Hayatlı Evi, İstanbul, 1995.

Kuban, Doğan, İstanbul Yazıları, İstanbul, 1998.

Mantran, Robert, İstanbul Tarihi, İstanbul, 2002.

Mayes, Stanley, Sultan’ın Orgu, İstanbul, 2000.

Mehmed Ziya Bey, İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul, 2016.

Necipoğlu, Gülru, 15. ve 16. Yüzyılda Topkapı Sarayı, İstanbul, 2007.

Ortaylı, İlber, Osmanlı Sarayında Hayat, İstanbul, 2008.

Pakalın, Mehmet Zeki, ”Sinan Paşa Köşkü”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.3, İstanbul, 1983, s. 228.

Sakaoğlu, Necdet, Saray-ı Hümayun, İstanbul, 2002.

Sözen, Metin, Bir İmparatorluğun Doğuşu Topkapı, İstanbul, 1998.

Sözen, Metin, Devletin Evi Saray, İstanbul, 1990.

Sevim, Mustafa, Gravürlerle Türkiye İstanbul 2, Ankara, 2002.

Sevin, Necla Arslan, Gravürlerde Yaşayan Osmanlı, Ankara, 2006.

Şehsuvaroğlu, Haluk, Asırlar boyunca İstanbul, İstanbul, 1955.

Şimşirgil, Ahmet, Taşa Yazılan Tarih Topkapı Sarayı, İstanbul, 2005.

Thevenot, Jean,  Thevenot Seyahatnamesi, İstanbul, 2009.

Turan, Şerafeddin, ”Sinan Paşa”, İslam Ansiklopedisi, C.10, İstanbul, 1966, s. 674.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı,  Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Ankara, 1988.

Ülgen, Aygün, “Osmanlı Saray Kasır ve Köşkleri”, Osmanlı, C.10, Ankara, 1999, s. 409.

Wiener, Wolfgang Müller, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, İstanbul, 1998.

Yerasimos, Stefanos, İstanbul İmparatorluklar Başkenti, İstanbul, 2010.

Yılmaz, Mehmet, ”Sinan Paşa (Koca)”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, C.2, İstanbul, 1999, s. 544.

 

ARŞİV VESİKALARI

B.O.A. , TS.MA.d/9916, H-21-08-1234.

B.O.A. , BEO/4687-351479, H-03-11-1339.

B.O.A. , TSMA.d/ 2971, H-29-12-1181.

B.O.A. , MD/52- 550.

 

GÖRSELLER

Necipoğlu, Gülru, 15. ve 16. Yüzyılda Topkapı Sarayı, İstanbul, 2007.

 


[1] Zeynep Tarım Ertuğ, “Topkapı Sarayı”, D.İ.A. C. 41, İstanbul, 2012, s. 256.

[2] Mehmed Ziya Bey, İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul, 2016, s. 505.

[3] Robert Mantran, İstanbul Tarihi, İstanbul, 2002, s. 213.

[4] Salih Gülen, Bilinmeyen Yönleriyle Topkapı Sarayı, İstanbul, 2012, s. 11.

[5] Celal Esad Arseven, Türk Sanatı, İstanbul, 1970, s. 120.

[6] Nurhan Atasoy, Osmanlı Bahçeleri ve Hasbahçeler, İstanbul, 2005, s. 95.

[7] Haluk Şehsuvaroğlu, Asırlar boyunca İstanbul, İstanbul, 1955, s. 231.

[8] Aygün Ülgen, “Osmanlı Saray Kasır ve Köşkleri”, Osmanlı, C.10, Ankara, 1999, s. 409.

[9] Metin Sözen, Devletin Evi Saray, İstanbul, 1990, s. 68.

[10] Semavi Eyice, Tarih Boyunca İstanbul, İstanbul, 2006, s. 85.

[11] Semavi Eyice,”İncili Köşk”, D.İ.A. C.22, İstanbul, 2000, s. 233.

[12] John Freely, A History of Ottoman Architecture, Southampton, 2011, s. 149.

[13] Mehmed Süreyya,”Sinan Paşa (Koca)”, Sicill-i Osmanî, C.5, İstanbul, 1996, s. 1512.

[14] Mehmet Yılmaz,”Sinan Paşa (Koca)”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, C.2, İstanbul, 1999, s. 544.

[15] Mehmet Zeki Pakalın,”Sinan Paşa Köşkü”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.3, İstanbul, 1983, s. 228.

[16] Mustafa Cezar, Osmanlı Başkenti İstanbul, İstanbul, 2002, s. 204.

[17] Sedad Hakkı Eldem, Köşkler ve Kasırlar I, Ankara, 1969, s. 152.

[18] Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı Padişahları, İstanbul, 1981, s. 164.

[19] Ahmet Şimşirgil, Taşa Yazılan Tarih Topkapı Sarayı, İstanbul, 2005, s. 26.

[20] İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul, İstanbul, 1956, s. 127.

[21] B.O.A. , MD/52- 550.

[22] Necla Arslan Sevin, Gravürlerde Yaşayan Osmanlı, Ankara, 2006, s. 170.

[23] B.O.A. , TSMA.d/ 2971-H-29-12-1181.

[24] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Ankara, 1988, s. 26.

[25] Semavi Eyice,”Sinan Paşa Köşkü”,D.B.İ.A. C.7, İstanbul, 1994, s. 1.

[26] Sedad Hakkı Eldem, Feridun Akozan, Topkapı Sarayı, İstanbul, 1981, s. 14.

[27] Reşad Ekrem Koçu, Topkapu Sarayı, İstanbul, 1960, s. 229.

[28] Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, C.4, İstanbul, 2010, s. 1110.

[29] Deniz Esemenli,”Mekanlar Zamanlar”, Topkapı Sarayı, İstanbul, 2000, s. 28.

[30] Wolfgang Müller Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, İstanbul, 2001, s. 500.

[31] Hafız Hızır İlyas Ağa, Letaif-i Vekayi-i Enderuniyye, İstanbul, 2016, s. 50.

[32] Koçu, Topkapu Sarayı, s. 228.

[33] Eremya Çelebi Kömürcüyan, İstanbul Tarihi XVII. Asırda İstanbul, İstanbul, 1988, s. 5.

[34] Jean Thevenot, Thevenot Seyahatnamesi, İstanbul, 2009, s. 53.

[35] Necdet Sakaoğlu, Saray-ı Hümayun, İstanbul, 2002, s. 55.

[36] Metin And, 16.  Yüzyılda İstanbul, İstanbul, 2011, s. 101.

[37] Stanley Mayes, Sultan’ın Orgu, İstanbul, 2000, s. 239.

[38] Doğan Kuban, Kaybolan Kent Hayalleri Osmanlı Sarayları, İstanbul, 2010, s. 70.

[39] Sakaoğlu, a.g.e. s. 48.

[40] Doğan Kuban, Türk Hayatlı Evi, İstanbul, 1995, s. 87.

[41] Doğan Kuban, Osmanlı Mimarisi, İstanbul, 2007, s. 430.

[42] Gülru Necipoğlu, 15. ve 16. Yüzyılda Topkapı Sarayı, İstanbul, 2007, s. 286.

[43] Metin Sözen, Bir İmparatorluğun Doğuşu Topkapı, İstanbul, 1998, s. 172.

[44] Necipoğlu, a.g.e. s. 284.

[45] Necipoğlu, a.g.e. s. 287.

[46] B.O.A. , TS.MA.d/9916,H-21-08-1234.

[47] Vahdettin Engin, Rumeli Demiryollarının Yapılması, İstanbul, 1993, s. 69.

[48] Doğan Kuban, İstanbul Yazıları, İstanbul, 1998, s. 37.

[49] İlber Ortaylı, Osmanlı Sarayında Hayat, İstanbul, 2008, s. 196.

[50] B.O.A. , BEO/4687-351479,H-03-11-1339.

Bu haber toplam 21850 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim