• İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

Koronavirüsle Mücadelede Sosyal Medyanın Dayanışma Amaçlı Kullanılması: Molla Gürâni Mahallesi Whatsapp Grubu Örneği

Koronavirüsle Mücadelede Sosyal Medyanın Dayanışma Amaçlı Kullanılması: Molla Gürâni Mahallesi Whatsapp Grubu Örneği
Enes Battal KESKİN, TYB Akademi 30, Eylül 2020

Mahalle, yüzyıllardır insanların en temel yerleşim birimi olmuştur. Belli bir kültürün ürünü olarak ortaya çıkmış olan mahalle, insanların birbirine duydukları ihtiyacın mekandaki karşılığıdır. Mahallenin bir yönü, yönetimle ilgili olsa da ona asıl şeklini veren insan ilişkileridir. Huzurlu bir hayat sürmenin temel şartları olan, yardımlaşma, dayanışma, fedakarlık, diğergamlık, işbirliği ve sorumluluk mahallede karşılık bulmaktadır. Mahalle, sınıf ve statü kavramlarına yabancıdır. Zengin, fakir, amir, memur mahalle ortamında bütün sıfatlarından arınmış olarak mahalle sakinidir. Sınırlı bir alanda, sorumlu insanlardan oluşan mahalle, geçmişten günümüze kadar belirli değişimler geçirerek varlığını devam ettirmektedir.

Hastalık ve ölümlerin yapısı insanlık tarihindeki dört büyük gelişmeden etkilenmiştir bunlardan ilki tarım toplumlarının oluşmasıyla birlikte insanların hayvanlardan kaynaklanan hastalıklara açık hale gelmesidir. İkinci gelişme kentlerin kurulmasıdır, insanların bir arada yaşaması büyük salgınların yayılmasını kolaylaştırmıştır. Üçüncü olarak dünyanın farklı bölgelerinde birbirinden ayrı yaşayan toplumlar arasındaki iletişimin artmasıdır ki salgınların hızını artmasında etkili olmuştur. Son olarak da 19. yüzyılın sonunda sanayileşmiş dünyada kamu sağlığı konusunda kaydedilen gelişmeler hastalıkların etkisini azaltmıştır. Ancak 21. Yüzyılın sonunda hastalıkların yapısının değişmesi nedeniyle tedaviler yeni bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmıştır.[1]

 

Kitlesel ölümlerin sebebi olarak insanlığın tarih boyunca karşı karşıya kaldığı doğal felaketlerden birisi de salgın hastalıklardır. Bilindiği gibi, hastalık yapıcı herhangi bir mikroorganizmanın insan vücuduna girip, burada yerleşmesi ve çoğalmasına bulaşma/enfeksiyon, bunun sonucu çıkan hastalığa da bulaşıcı hastalık adı verilmektedir. Bulaşıcı hastalıkların coğrafya, iklim, sosyo-ekonomik koşullar, toplumların kültür düzeyi ve temizlik alışkanlıkları ile yakından ilişkileri bulunmaktadır. Bulaşıcı hastalıklar bazen salgın halini alarak, toplum sağlığını tehlikeye düşürmüşlerdir. Bir hastalığın belli bir zaman aralığında çok fazla sayıda görülmesi durumuna salgın/epidemi denilmektedir.[2]  Başka bir ifadeyle bir hastalığın yaygınlaşması veya birçok kimselere birden bulaşması salgın olarak adlandırılmaktadır Özetle kısa sürede yaygınlaşan ve pek çok bireyi etkisi altına alan bulaşıcı hastalığa salgın denilmektedir.[3]

Aslında biyolojik bir olaya dayansa da salgın bir hastalığın yayılışı ve korkusu tam bir sosyolojik olay manzarası göstermektedir.[4]  İnsanların yaşam biçimleri ve oluşturdukları çevre; sağlıkları, ortalama ömürleri ve ölüm nedenleri üzerinde etkili olmaktadır. 14. Yüzyılın ortalarında Avrupa nüfusunun hemen hemen üçte birini öldüren kara ölüm/veba gibi son derece ölümcül salgınlar yaşanmıştır.[5] Veba, her yaşta, her cinste ve ırkta olabilir. Uygun çevre koşullarında insanlara geçer. Veba bilhassa toplumların yoğun olarak yaşadığı, temizlik koşulları uygun olmayan ülkelerde salgın durumda bulunur. Ulaşım araçlarıyla başka ülkelere de geçebilir. Veba, milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş, büyük göçlerle ulusları sağa-sola dağıtmıştır. Bu salgınlardan ülkemiz de zarar görmüş, veba önemli kayıplara neden olmuştur. Veba günümüzde dünyadan tamamen kaybolmuş da değildir.[6] Veba’nın dünyada doğurduğu sonuçlardan hareketle salgınların toplum hayatı üzerindeki etkilerini kısaca özetleyecek olursak;

1.         Salgınlar milyonlarca insanı ölüme sürükleyerek kitlesel ölümlere yol açmış, genel dünya nüfusu üzerinde bir tahribat meydana getirmiştir. Bu sebeple salgınları, demografik sonucu bakımından dünya nüfus tarihinin, XX. yüzyıldaki dünya savaşları dahil, en büyük felaketlerinden biri olarak kabul etmek gerekmektedir.

2.         Salgınlar ortaya çıktıkları veya geçtikleri ülkelerin, ekonomik düzenini sekteye uğratmış, iktisadi hayatını büyük ölçüde etkilemiştir. Sebep olduğu insan kayıpları ve göçler dolayısıyla iş ve çalışma hayatı felce uğramıştır. Bu durumun sonucunda, belli mallarda, temel gıda ve ihtiyaç maddelerinde kıtlık oluşmuş ve fiyatlar aşırı derecede yükselmiştir.

3.         Salgınlar geçici veya kalıcı göçlere de sebep olmuştur. Herhangi bir yerde çıkan salgınlardan korunmak amacıyla, toplu olarak yer değiştirmek hareketleri söz konusu olmuş, halk ister istemez başka, yerlere göç etmek zorunda kalmış, bu yüzden şehirlerin yerleri bile değişebilmiştir. Bu gibi hareketler, dolayısıyla zaman zaman toplumsal kargaşa ve düzensizlikler ortaya çıkmıştır.[7]

Yerleşik toplumların gelişmesinin ardından çok sayıda insanın bir arada yaşadığı ilk kentlerin ortaya çıkması, hayvanlardan kaynaklanan hastalıkların kalabalık insan topluluklarına da ulaşmasına neden olmuştur. Büyük kentler gelişmeye başlamadan önce bulaşıcı bu hastalıklar ancak kısa süreli ve yerel ölçekte yaşanmaktaydı. 18. yüzyılın sonlarından itibaren Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da hızlı nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme dalgası ortaya çıkmıştır.  Bu değişimin oluşturduğu yeni çevre ise yeni hastalıklar dalgası oluşturmuştur.  Bunların en önemlilerinden birisi de veremdir. Verem 19. yüzyılda Avrupa ve Kuzey Amerika kentlerindeki ölümlerin en büyük nedeniydi. Pek çok insan için etkili bir tedavi uygulanamıyor da ama zenginler dağlar da kurulan senatoryumlarda birkaç yıl geçirip dinlenerek ve süt ürünleri ile beslenerek iyileşebiliyordu.[8]

Salgınların toplum hayatı üzerindeki etkilerinin en canlı şekilde görüldüğü/anlatıldığı örneklerden biri Bağdat Kolera Salgını’na dairdir. 1889 yılında meydana gelen bu salgının tanıklarından biri kent hayatına dair gözlemlerini şöyle dile getirmektedir; kentte korkunç bir hüzün var, sokaklar ıssız, insanlar öğle vakti tek başına dışarı çıkmaya korkuyor. Görülen tek manzara ücretli hamalların mezarlığa taşıdığı bitmek bilmez cenaze konvoyu, ne bir çığlık ne bir ağlama duyuluyor. Çünkü ölüm artık gözyaşı pınarlarını kurutmuş durumda, duygular yitirildi. Burası bir ölüler kenti, kent sakinlerinin üçte ikisi kaçtı. Ama 15 gün boyunca ölü sayısı günde 200-300’den aşağı düşmedi.[9]

COVID-19 salgını, mahalleyi bir kez daha gündeme taşımıştır. Salgının yayılma hızı, küçük yerleşim birimlerinin önemini ortaya çıkarmıştır. İnsanlar ne kadar kalabalık bir ortamda yaşıyorsa virüsün bulaşma oranı o kadar yüksek olmaktadır. Modern kent yaşamı, salgının yayılması için en müsait ortamı oluşturmaktadır. Büyük kentler, virüsün yaşaması ve yayılması için uygun olduğu kadar, insanın virüse yakalanması ve ölmesi için de o derece uygun şartlara sahiptir. Salgını önlemek adına uygulanan sokağa çıkma yasakları, kent hayatının dezavantajlarını bir kez daha göstermiştir. Bu süreçte mahalle, hala koruyabildiği özellikleri ile umut olmuştur. Aylarca sokağa çıkma yasağı getirilen yaşlılar için mahalle, hayatını huzurla sürdürebilmenin adı olmuştur. Konuya Türkiye açısından bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sosyo-ekonomik yaşam üzerinde büyük etki bırakan bulaşıcı hastalıkların başında verem gelmektedir. Özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarında ekonomik kaynakların savaşa harcanmak zorunda kalmasından dolayı verem gibi bulaşıcı hastalıkların ön plana çıktığı görülmektedir. Bu açıdan hemen her il, ilçe ve nahiyede en az bir verem savaş dispanseri bulunmaktadır.[10]

Dünyanın Salgınla Son İmtihanı: COVID-19

Birkaç ay öncesine kadar insanların çoğu Koronavirüs’ü duymamıştı. Ancak bugün milyonlarla ifade edilen hasta sayısı ve yüz binleri bulan can kayıplarından sonra dünyanın gündemine yerleşmiştir.[11] Koronavirüsler, hayvanlarda veya insanlarda hastalığa neden olabilecek büyük bir virüs ailesidir.  Yeni Koronavirüs Hastalığı, ilk olarak Çin’in Vuhan Eyaleti’nde Aralık ayının sonlarında solunum yolu belirtileri (ateş, öksürük, nefes darlığı) gelişen bir grup hastada yapılan araştırmalar sonucunda 13 Ocak 2020’de tanımlanan bir virüstür. Salgın başlangıçta bu bölgedeki deniz ürünleri ve hayvan pazarında bulunanlarda tespit edilmiştir. Daha sonra insandan insana bulaşarak diğer dünya ülkelerine yayılmıştır.[12] Hastalığın İngilizce ismi olan corona (CO), virus (VI) ve disease (D) kelimelerinin kısaltılması(COVID) ile hastalığın keşif yılı olan 2019'u (-19) ifade etmek üzere oluşturulan “COVID-19” hastalığın kısaltması olarak kullanılmaktadır.

2020 yılı mart ayında Türkiye’de ilk kez görülen COVID-19, farklı kıtalardaki yaygınlığı nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından salgın olarak nitelendirilmiştir. 21. Yüzyılda COVID-19, bilim ve teknolojik ilerlemelerin ön plana çıktığı küreselleşmeye rağmen bir salgın hastalık şeklini almıştır. Modern insan ortaçağda insanlığı çaresizlik içinde bırakan veba salgınını bir masal gibi görürken ilk kez tıpkı ortaçağda insanların yaşadıkları gibi çaresizlik içinde kalabileceğine şahit olmuştur.  COVID-19, tarih boyunca ortaya çıkan hiçbir salgın hastalıkla kıyaslanamayacak kadar yaygın bir bulaşma riski taşımaktadır. Üstelikte insanlar tarih boyunca hiçbir zaman bu denli metropollerde doğal yaşamdan yoksun dar alanlarda yaşamak zorunda kalmamıştı.[13] COVID-19’un bulaşma ve yayılmaz hızı, tüm ülkeleri hayatı yavaşlatmaya dönük bazı tedbirler almaya zorlamıştır.

Türkiye’de salgının başından beri Sağlık Bakanı’nın başkanlığında, hekimlerden oluşan bir “bilim kurulu” oluşturulmuştur. Bu süreçte kurul salgının ülkedeki gidişatını takip ederek tavsiye kararları almış ve hükümete iletmiştir. Tavsiye kararları çerçevesinde yönetim, ülke genelinde uygulamaları hayata geçirmiştir. Bu bağlamda Türkiye, önce uluslararası sonra ulusal ulaşıma kısıtlamalar getirerek salgının yayılımını engellemeye çalışmıştır. Anaokulundan üniversiteye kadar 20 milyonu aşan öğrencinin eğitim sürecinde oluşu, salgının yayılması adına büyük tehlike oluşturmaktaydı. Yüz yüze eğitimden kaynaklanabilecek sorunlar, online eğitime geçilerek bertaraf edilmeye çalışılmıştır. Bu sürece çok kısa bir zamanda geçilmiş olması -gelecekteki yan etkileri saklı kalmak kaydıyla-büyük bir başarı olarak değerlendirilmiştir. Ekonomik hayat açısından, asgari düzeyde personel çalıştırılması, imkan dahilinde ise çalışanlara evlerinden çalışma imkanı tanınması, hamile, engelli ve kronik hastalara izin verilmesi, salgını önlemeye dönük önemli adımlar olmuştur. Sağlık ve eğitim olmak üzere teknolojik donanımların hayatın akışını kolaylaştırdığı, bu vesileyle izolasyon koşullarının salgını önlemede etkili olduğu gözlemlenmiştir.[14]

Avrupa'nın birçok ülkesinde COVID-19 kaynaklı can kayıplarının artmaya devam ettiği huzurevleri, COVID-19 ölümlerinin merkezi haline gelmiştir. COVID-19 salgınından en fazla etkilenen Avrupa ülkelerden biri olan Fransa'da huzurevlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı 7 bin 896'ya (toplam ölümlerin yüzde 38'i) ulaşmıştır.  21 bin 723 huzurevi bulunan İngiltere'de huzurevlerindeki COVID-19 ölümlerinin sayısının 1 Nisan 2020 itibarıyla yaklaşık 7 bin 500 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Avrupa'da en fazla COVID-19 vakasının görüldüğü İspanya'da, salgının başlangıcından bu yana huzurevlerinde 13 bin 954 kişi (toplam ölümlerin yüzde 67'si) hayatını kaybetmiştir. Bazı huzurevleri terk edilmiş halde bırakılmış, Madrid'deki bazı huzurevlerinde yaşlılar yataklarında ölü olarak bulunmuştur. Belçika'da COVID-19 nedeniyle yaşamını yitiren 6 bin 262 kişinin yüzde 52'sini, huzurevlerinde kalanlar oluşturmaktadır. İtalya Yüksek Sağlık Enstitüsünün 17 Nisan 2020’de açıkladığı verilere göre, 1 Şubat'tan beri huzurevlerinde 6 bin ile 7 bin arasında yaşlı hayatını kaybetmiştir. Huzurevlerinde yakınlarını kaybedenler, sevdiklerinin ölüme terk edildiğini, test yapılmadığını, ambulans gönderilmediğini, doktorların ziyarete gitmediğini, hastanelerdeki kapasitelerin aşılması nedeniyle huzurevlerindeki hastaların tedavi edilmediğini, huzurevlerinde çok büyük bir dram yaşandığını dile getirmiştir.[15] Türkiye’de ise daha ilk günlerden COVID-19’un en fazla kronik hastalığı bulunanlar ile 65 yaş üstü insanları etkilediği belirlenerek, sokağa çıkma yasağı getirilmiştir. Aylarca süren bu yasak boyunca yaşlıların istek ve ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, kamu görevlilerinden oluşan “vefa sosyal destek grupları” oluşturulmuştur. Gönüllülerin de destek olduğu bu çalışmalar sonucunda, oluşabilecek mağduriyetler önlenmiş, toplumsal dayanışma ruhu bir kez daha aktif hale gelmiştir.

Salgınlar, hayatın olağan akışını kesintiye uğratmaktadır. Salgın hastalığın bulaşma riskini azaltmak adına insan hareketliliği azaltılmaktadır. Bu bağlamda hayatı yavaşlatmak adına alınan tedbirlerden birisi de sokağa çıkma yasaklarıdır. Kent hayatının yapaylığı ve büyüklüğü, salgın nedeniyle alınan bazı önlemleri insanlar için trajediye dönüştürebilmektedir. Güvenli, sıcak, ihtiyaçların yürünebilir mesafede karşılandığı  bir yaşam ortamı böyle dönemlerde önem kazanmaktadır. Geçmişten bugüne taşımayı başarabildiği özellikleri ile mahalle, salgın günlerinde önemi bir kez daha ortaya çıkmış bir yerleşim birimidir. Günümüzde mahalle, komşuluk  birimi kavramı ile de ilişkilendirilerek; dar bir alanda yer alan,  daha çok yüz yüze ve kişisel ilişkilerin egemen olduğu, üyelerin yürüme uzaklığı içindeki ilkokul, çocuk oyun alanı, bakkal gibi ortak kent kolaylıklarından güçlük  çekmeden yararlanabildiği küçük yerleşim birimi olarak da tanımlanabilir.[16] COVID-19 günlerinde; yardımlaşma, dayanışma ve işbirliğinin en güzel örnekleri geleneksel mahalle dokusunun bulunduğu yerlerde ortaya çıkmıştır. Doğası gereği iyiliğe ve güzelliğe dair birçok davranışı üreten ve takdir eden mahalle hayatı, bu özelliklerini salgın günlerinde sosyal medya aracılığıyla sürdürmüştür.

Mahalle Olgusu ve Türk Toplumunda Mahalle Kültürü

Her insan kendini devam ettirmek ve en üstün mükemmelliğini elde etmek için birçok şeye muhtaç olan bir yaratılışa sahiptir. Onun bu şeylerin hepsini tek başına sağlaması mümkün değildir. İnsan, kendisinin ihtiyaçlarını karşılayacak birçok insana muhtaçtır. Bundan dolayı insan sahip olduğu tabii yaratılışının kendisine verilmesinin gayesi olan mükemmelliğine ancak birbiriyle yardımlaşan birçok insanın bir araya gelmesiyle ulaşabilir. İnsanların büyük sayıda varlığa gelmesinin ve bazısı mükemmel, bazısı eksik, kusurlu olan insani toplumlar kurarak dünyanın oturulabilir kısmında bir araya gelmelerinin sebebi budur. En üstün iyilik ve en büyük mükemmelliğe ilkin ve ancak şehirde ulaşılabilir, mahalle ise şehrin bir parçası olarak onunla ilişki içindedir.[17] Mahallenin gelişkin örneğini şehir ortamında bulduğu ifade edilebilir.[18]

Mahallenin en mükemmel örneklerinin Osmanlı döneminde ortaya konulduğu söylemek hatalı bir tespit olmasa gerek. Osmanlı’da mahallenin toplumsal yapısı, evin içindeki dayanışmanın mahalleye de sirayet etmesiyle belirlenmiştir.[19] Osmanlı şehrinde mahalle, birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirlerinin davranışlarından sorumlu, sosyal dayanışma içinde olan kişilerden oluşmuş bir topluluğun yaşadığı yerdir. Bir diğer tanımıyla, aynı mescitte ibadet eden cemaatin aileleriyle birlikte yerleştikleri şehir kesimidir.[20] Mahalle, bir üretim alanı değil, ailenin inanç-ahlak-kültür alanıdır.[21] Osmanlı’da mahallenin bir idari birim olmaktan çok bir sosyal birim, bir dayanışma muhiti olduğunu belirtmek gerekir.  Osmanlı mahallesi, aile ile organik bir bağ içindedir. Doğum, evlenme ve ölüm mahalleliyi ortaklaşa ilgilendiren ve dayanışmaya sevk eden olaylardır. Ferdin doğumunda, evliliğinde ve ölümünde şahidi mahalle halkıdır, hayatın bu üç safhası o sayede meşrulaşmaktadır.[22] Osmanlı döneminde “kadının evde oturması” büyük bir kültür havzası olan mahalle içinde sosyalleşmesi demekti. Bu sosyallik ya mahallenin hayır işleri için olurdu, ya ev içi üretimi gerçekleştirmeye dönük yardımlaşmaya dönüşürdü. Mahallede üç nesil birbirine kopmaz bağlarla bağlanmıştı ve kadın itibar sahibiydi. En fakir kadının dahi mutlaka bir yardımcısı bulunmaktaydı.[23] Osmanlı toplumunda kadının toplumun esas unsuru olarak algılanması gibi bir zihniyet vardı. Bu toplumda çocuk, ana okulunda değil mahallelerde akraba ve komşu arasında toplumsallaşırdı.[24]

Mahallede toplumsal merkez, cami veya mescittir. Özellikle akşam ve yatsı namazları mahallenin bütün erkeklerinin katılımıyla kılınmaktadır. Mahalleli, cami veya mescidin devamlısı olduğu için, mahalle ahalisi genellikle cemaat olarak anılmaktadır. Camiye sürekli gelme mahalleli için, komşularının gözünde kendisinin tanınır ve güvenilir olup olmadığının ölçüsü olmaktadır.[25] Bu cemaat dinin öngördüğü sınırlar içerisinde hareket etmeyi mübah, onun dışına çıkmanın da günah olduğunu düşünen herkes, birbirinin yardımına ihtiyaç duyuyor ve bir kolektif çaba ortaya çıkıyordu.[26]  

Kadınların, erkekleri evlerine almaları ya da erkeklerin, kadınların evine girip çıkması gibi gayri meşru ilişkiler, toplumun değerlerine aykırı davranışlar olduğu için sorumluların cezalandırılması bizzat mahalle halkı tarafından talep edilmekteydi. Mahalle halkı kendi değer yargılarına aykırı olan bu gibi eylemlerin yaygınlaşabileceği, mahallede huzur ve güveni bozabileceği endişesiyle mahkemeye başvurarak mevcut normlara göre bir yaptırımın uygulanmasını talep etmekteydiler.  Suçlanan şahıslar eleştirilmekle kalmayıp aynı zamanda toplum nezdinde küçük düşürülmektedir. Uygulanan yaptırım mahalle halkı tarafından her zaman yeterli görülmeyebiliyordu. Kimi zaman bu şahısların mahalleden ihraç edilmesi talep edilmekteydi. Asıl önemli olan mahallede halkın huzur ve güven içinde yaşamasını temin etmekti.[27] Mahalleli birbirini yakından tanıdığı için herhangi bir olayda, bir kişinin durumu hakkında komşularının ve mahalle imamının tanıklığının büyük önemi bulunmaktaydı. Bu yüzden çoğu kez, mahkemede kanıtlar ve görgü tanıklarının sözleri değerlendirilirken, bir de sanığın mahallesinde nasıl tanındığı araştırılmaktaydı.[28]

Osmanlı mahallesi, Avrupa kent hayatının üreten kesiminin ikamet ettiği gibi “sınıf temelli” olmamıştır. Mahallede ekonomik manada homojen bir nüfus yapısı yoktu. Zengin tüccarlar mahallede otururlar ve mahallenin fakirlerine hamilik ederlerdi.[29] Mahallede herkes var, zengin insan da var, çok fakir bir insan da. Çünkü o toplumda yerleşmeyi, iskanı maddi statü ve makam tanımlamıyor, bunlarla alakası olmayan başka bir şey tanımlıyor.[30] Örneğin mahalle halkı sahip oldukları evlerin şekli ve evleri üzerinde yapacakları değişiklikler nedeniyle de birbirine karşı sorumluluk taşıyor. Eğer yapacakları değişiklik komşusuna zarar verecekse derhal bu değişiklikten vazgeçiliyor ya da zarar vermeyecek şekilde yeniden düzenleniyor.[31]

Osmanlı şehirlerinde mahalle, sadece fiziki bir ünite değil, aynı zamanda idari ve sosyal bir birimi ifade etmektedir. Toplumsal kontrol aracı olan mahalle halkı, mahallede yaşayanların norm ve değerlere uymasına yardımcı olmakta ve bazen de zorlayıcı bir etkide bulunmaktadır.[32] Toplumsal kontrol; grup ve toplumun bireyin davranışlarını sınırlaması ve bu sınırlama yoluyla toplumsal değerleri benimsemesinin sağlanması yani bireyin toplumsal kurumlar ve diğer toplumsal birimler tarafından ortak değer ve eylemlere uygun davranışlarda bulunmaya zorlanmasıdır. Kısacası, toplumsal sapma olarak ifade edilen davranışlara karşı toplumsal tepki olarak tanımlanabilir.[33] Toplumsal kontrol, toplumda geçerli davranış kalıplarına uymayı ve kişilerin toplumsal normlardan sapmalarını sınırlayarak sosyal düzeni sağlamaktadır. Sosyal kontrol mekanizmalarının işleyişi otoriteye dayanmaktadır. Cezalar ve ödüllerin yanı sıra, itibar kazanma isteği ya da itibar kaybetme korkusu, dedikodu, ekonomik ve toplumsal baskılar kişilerin hareketlerini yönetmekte ve kontrol etmektedir.[34]

Osmanlı kanununa göre mahalle yerleşikleri birbirlerine müteselsilen kefildir. Yani yapanı belirlenememiş bir olayın aydınlatılması için toptan sorumlu tutulmuşlardır. Bu önlemlerin alınmasında iki amaç güdülmüş olduğu anlaşılıyor. Birinci amaç; vergi yükümlülerinin tam anlamıyla saptanması ve vergilerin eksiksiz toplanmasının sağlanması. İkinci amaç; merkezi otoritenin ve genel güvenliğin istenilen biçimde gerçekleştirilmesinin sağlanması. Bu önlemler mahalleyi, şehirde temel yönetim birimi durumuna getirmiş ve burada oturanların birbirlerini tanıyan, birbirlerine karşı sorumlu kişiler olmasını sağlamıştır.[35] Bu, her mahallede fertlerin birbirlerine kefil olduğu yani birbirlerinin salah ve istikamet üzere olmalarını sağlamayı taahhüt ettikleri, içlerinde yaramaz kişi bulunmadığını kabul ederek, aksi durumun ortaya çıkması halinde bunun getireceği sorumluluğu yüklenmeyi kabul ettikleri anlamına gelmektedir.[36]

Mahalleyi ve mahalleliyi taciz edecek, sıkıntıya sokacak her eylem mahallelinin ortak tepkisine sebep olurdu. Osmanlı kentlerinde alkol içmekle ya da mahalle sakinleri hakkında dedikodu yapmakla suçlanan kişilerin mahalleden söz konusu duyarlıklar ve dayanışma ruhu ile atıldığı bilinen olaylardandır. Mahallenin bu yakın denetiminin mahalleyi bekarlar ve yabancılar için cazip olmaktan çıkarmaktaydı.[37] Mahalle evli barklı insanların birliğidir. Osmanlı şehirlerinde konut bölgesinde bekar nüfusun bulundurulmamasına gayret edilirdi. Müslüman veya gayrimüslim bekar işçi, ihtiyaç için barındırılan ve cürme müsait unsur olarak gözlenen kimselerdir.[38] Mahalle halkı mahallede görevli olan kişiler üzerinde de etkilidir. Bu kimselerin görevlerini yapmaması ya da isimlerinin gayri meşru ilişkilere karışması durumunda mahalle halkı müdahalede bulunarak görevlerinden alınmasını sağlamıştır.[39]

İmam mahallenin temsilcisi durumundadır.[40] İmamlar, mülki ve beledi bir amir olan “kadı”nın mahalle düzeyinde temsilcisi olmaları nedeniyle önemli bazı idari yetki ve görevlere sahip kılınmışlardır.[41] İmamlar, mahallelerinde ikamet edenler hakkında tam bilgi sahibi olmalıydılar. Mahallede oturanların kimlik tespiti, gelen yabancıların veya yeni taşınanların tespiti ve kayıt altına alınması işleri, yeni gelenlerin kefalete bağlanması, mahalle sakinlerinin ikamet yeri ve sürelerinin belirlenmesi imamlar tarafından yerine getirilirdi.[42] Mahallenin yöneticisi imamdır. İmam, camideki vazifesinin yanında, mahallenin asayişini sağlamakla ve ihtiyaçlarını karşılamakla görevliydi. Padişah tarafından gönderilen emir ve fermanlar, imam tarafından halka duyurulur ve takibi yapılırdı. İmam, devlete karşı mahalleliyi, mahallede de padişahı temsil ederdi. Mahalle imamı beratla atanır ve “vazife” denilen ücretini genellikle bir vakıftan alırdı.[43] İmamlar din, ahlâk, ve zabıta konularında yetkilerinin yanında, mahalle sakinlerine isabet eden vergiyi salma ve toplama; mahallenin her tür pislik ve çöpten temizlenmesinde sorumlu olma, mahallenin gece bekçilerini görevlendirme, gece fenerlerini yaktırma, yatsıdan sonra hiç kimsenin sokağa çıkmamasını tembihleme, Ramazan Bayramlarında davul seslendirme, evler için içme suyu taşıtma gibi işleri de üstlenmekteydi.[44]

Osmanlı mahallesinde, üzerinde durulması gereken, en dikkate değer kurumlardan biri “avarız akçası vakıfları”dır. Bu kurum, aslında mahalle yerleşiklerinin, ortaklaşa karşılaması gereken giderlerinin toplanması için kurulmuş bir fon niteliğindedir. Ancak biriken paradan ihtiyaç sahiplerine borç verilmesi nedeniyle, bir ölçüde sosyal yardımlaşmayı da sağlamaktadır. Ayrıca sınırlı bir kredi kurumu görünümündedir. Ortak harcamalar için gereken para, mahallede bulunan bina sayısına göre bölünerek toplanmaktaydı. Hayır olsun diye ya da gerektiği zaman kendisinden ve çocuklarından avarız akçası istenmemek koşuluyla bu konu için kimi kişilerin nakit veya taşınır-taşınmaz mallarını vakfetmeleri üzerine fon, vakfa dönüşmüş ve bir mütevelli yönetiminde mahallenin sandığı haline gelmiştir. Mahallelinin ortaklaşa karşıladığı giderler şunlardı: Mahallenin cami, mescit, sıbyan mektebi, çeşme v.b. yapılarının onarımı ile buralara mum, kandil gibi ihtiyaçların sağlanması, imam, müezzin, muallim gibi görevlilerin ücretleri ile vergilerin ödenmesi.[45] Ayrıca bu para, borçlarına ödeyemediği için mahkum olanları kurtarmak, yaşlılara yardım da bulunmak, mahalledeki fakirlerin dul ve yetimlerin ihtiyaçlarını karşılamak, kimsesiz kızların evlendirilmesini sağlamak, sahipsiz cenazelerin masraflarının karşılamak ve iş hayatına atılanların sermaye ihtiyacını karşılamak için de sarf edilmekteydi.[46]

 

Osmanlı şehirlerinde mahalleli, mahallenin yönetiminden, emniyetinden, sokakların bakımından ve temizliğinden, çöpün toplanmasından ve kaldırılmasından çocukların gözetilmesinden yeni yapıların çevre ilişkileri ile ilgili nihai kararların verilmesinden sorumludur. Bu mahallede, fukaranın, kimsesiz çocukların, yaşlıların korunması mahallelinin yarışarak gerçekleştirdiği görevler olarak zevkle ve adeta dini bir coşkuyla yerine getirilirdi.[47] Mahalle esas alınmak suretiyle oluşturulan otokontrol sistemi sayesinde mahalle halkı kendi kaderi üzerinde söz söyleyebilen, gerektiğinde olayların seyrine müdahale edebilen bir topluluk özelliği taşımaktaydı. Birbirlerinin haklarına riayet ettikleri gibi suçluların tespiti ve cezalandırılması, alınacak vergilerin tespiti, görevli olan kişilerin kontrolleri, gerektiğinde bu kişilerin görevlerinden alınması, ihtiyaç duyulan hizmetlerin yerine getirilmesi gibi pek çok konuda etkin rol oynamaktaydılar.[48] Modern zamanların kefalet, sosyal sigorta, dayanışma, sendikal yapı ile ilgili düzenlemelerini farklı ama kesinlikle daha işlevsel kılan yaşam alanı mahallede tesis edilmiş durumdaydı.[49]

II. Mahmut dönemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim yapısı ve anlayışında köklü değişikliklerin yapılmaya başlandığı bir dönemdir. Bu dönemde siyasi otorite halkla olan ilişkilerini geliştirmek, iç ve dış çevrelerin desteğini kazanmak için bir takım reformlar yapmıştır. Yönetimle halk arasındaki ilişkilerde önemli bir yere sahip olan muhtarlık teşkilatı bu dönemde ortaya çıkmıştır.[50] Başka bir açıdan şehrin güvenlik hizmetlerini de yürüten Yeniçeri Ocağı’nın 1826 yılında kapatılması, özellikle İstanbul’da bir takım asayiş sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Diğer yandan taşradan İstanbul’a göçlerle gelen nüfusun oluşturduğu güvenlik açıkları, yeni bir düzenlemeyi gerektirecek boyutlara ulaşmıştır. Bu çerçevede 1829 yılında ilk muhtarlık İstanbul’da kurulmuştur.

Osmanlı yönetim sisteminde kadı-imam hiyerarşisinin yıkılması Tanzimat’tan önce II. Mahmut dönemi reformlarıyla başlamıştır. “Kadı”nın idari fonksiyonları azaltılıp elinden güvenlik ve beledi hizmet yetki ve görevleri alınınca, mahalle imamları da yönetici olmaktan çıkmıştır. II. Mahmut’un reformlarıyla “kadı” sadece şer’i bir hakim derecesine inmişken, mahallelerdeki değişiklik aynı yoğunlukta olmamış ve imamlar mahallelerde tek söz sahibi olmasalar bile belirli bir görev ve yetki sahibi olarak kalmışlardır. 19.yüzyıl reformlarıyla mahalle ve köylerde muhtarlık kurulmaya başlayınca imama göre muhtar daha yetkili bir yönetici durumuna gelmiştir.[51]

Günümüzde mahallede düzen ve huzurun sağlanmasında, mahalleli tarafından seçilmiş olan muhtar sorumludur. Muhtar aracılığıyla mahalle sakinleri, mahalleleri ile ilgili sorun ve taleplerini ilgili merkezi yönetim ve yerel yönetim yetkililerine ulaştırabilmektedir. Mahalle muhtarlığı yönetimi muhtar ve azalardan oluşmaktadır. Muhtar; kamu adına mahalle sakinlerinin sorunlarını dinleyen ve sorunların çözümü noktasında merkezi idare ve yerel idareleri harekete geçirten bir ara mekanizmadır. Muhtarın işlerinde kendisine yardımcı olan ve yine mahalle halkı tarafından seçilen 4 asıl 4 yedek aza görev yapmaktadır. Muhtar ve azalar mahalle sakinleri tarafından beş yıllığına seçilmektedirler. Mahalle yönetimleri Osmanlı Devleti döneminde kentsel alan yönetiminin çekirdeğini oluşturmaktaydı. Günümüzde belediye yönetimlerinin gördüğü işlevlerin büyük bir çoğunluğu o dönemde mahalle esasında gerçekleştirilmekteydi. 1908 yılından itibaren ise mahallenin bu işlevleri peyderpey ortadan kaldırılmıştır.[52] Görevleri ve işlevsel alanları bakımından mahalle yönetimleri dün olduğu gibi bugün de yerel ve merkezi yönetim alanlarının kesişme noktasında yer almaktadır. Mahalle yönetiminin yerine getirdiği görevlerin bir çoğu devletin diğer kurumları ya da belediyeler tarafından da rahatlıkla yerine getirilebilir. Bu yüzden, mahalle yönetiminin gerekli olmadığı ve kaldırılmasının tasarruf sağlayacağı iddia edilebilir. Ancak, geçmişte biri Osmanlı döneminde olmak üzere iki defa kaldırılan mahalle yönetiminin, daha sonra tekrar ihdas edilmesine ihtiyaç duyulduğu göz önüne alınırsa; bu kurumun devam etmesi gerektiği sonucuna varılabilir.[53]

Bireyciliğin ve bencilliğin öne çıktığı, insanların komşu değil ev alıp yan komşusunu bile tanımadığı modern zamanlarda mahalle bir sığınak işlevi görmektedir. Türkiye’nin Batılılaşma sürecinde, şehre müdahale edilmesiyle mekana dair niteliklerini kaybeden mahalle, yönetimin merkezileşmesi ile iç işleyişine dair özelliklerini büyük oranda kaybetmiştir. Caminin, imamın, avarız vakıflarının, kefalet sisteminin ortadan kalkmış olduğu günümüz mahallesi, fiziksel sınırlara indirgenmiş idari bir birim olmayı kabullenememiştir. Çıkmaz sokakları çıkar hale getirilen, mahrem alanı işgal edilen mahalle bu yüzyıla ancak bazı özelliklerini taşıyabilmiştir. Mahallenin çekiciliği insanların kendilerini burada güven içinde hissetmelerine vesile olmasıdır. Mahallede gerek sosyal gerekse iktisadi açıdan ferdi tehdit eden meseleler kolayca savuşturulabilmekte, kişi bu konuda yalnız bırakılmamaktadır.[54]

Başlangıcından bu yana şehrin ana unsurlarından biri olarak varlık kazanan mahalle, tıpkı şehir gibi zaman içinde farklı biçimlere ve içeriklere sahip olmuştur. Ancak bütün bu değişimler mahallenin önemini ortadan kaldıramamıştır. Dünden bugüne mahalle, ağırlıklı konumunu ve önemini korumaktadır.[55] Lütfi Bergen’e göre ise; modern toplum  “mahalle” kavramını içeren bir toplumsallığı imkansız kılmaktadır. Modern yüzyılda şehirlerin geçirdiği değişim sebebiyle kelimenin gerçek anlamıyla “mahalle” kalmamıştır. Modern toplum, mahalle kavramını bilmemektedir.[56]

Mahalle fiziki sınırları, cadde ve sokaklarla çizilen, bir merkeze sahip yerleşim türüdür. Ancak mahalle aynı zamanda toplumsal bir birimdir. Mahalle, ortak kültüre sahip bir cemaat yaşamını da ifade etmektedir. Mahalle cemaatlerinin özelliği, farklı toplumsal tabaka, zenginlik düzeylerine ve mesleklere sahip kimseleri aynı çatı altında toplamış olmasıdır. Bireyleri kendi hallerine bırakmayan mahalle, cemaatin üyesi olarak gördüğü bireylere bilinç aşısı yapmaktadır. Örneğin Osmanlı döneminde mahallelerde herkes birbirini tanımaktadır. Çünkü mahalle büyük bir aile demektir. Bir kaynaşma modeli, insanı insandan sorumlu olmasının cisimleşmiş hali olan mahalle, gücünü de bu yönünden almaktadır.[57]

Fonksiyonları farklılaşmamış eski şehirlerde mahalle, bütün toplum fonksiyonlarını kendinde toplayan bir toplum birimidir. Kasaba veya şehirler, her biri birer yerleşme birimi karakteri gösteren mahallelerden oluşmaktadır. Bir mahalle ötekilerden cami, pazar, medrese vb. yapılar ile ayrılmaktadır. Mahalle’nin muhtarı, ihtiyar heyeti, imamı, bekçisi bulunmaktadır. Bunlar mahallenin devlet, belediye ile ilişkilerini sağlamakta, dinî görevlerini yerine getirmektedirler. Çağdaş toplumların şehirlerinde fonksiyonlar farklılaştıkça mahallelerin yerini apartmanlar almıştır.[58] Aktaş’a göre ise apartman hayatı, yoğunlaştırılmış bir mahallede değil, insanları sıkboğaz eden bir labirentte yaşamak demektir.[59]

Mahalleler, önemli işlevleri olan şehir kesimlerindendir. Toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde ve biçimlenmesinde kişilerin bir arada yaşadıkları bu alanın etkisi büyüktür.[60] Mahalle, hem bir mekân biçimi hem de belli bir hayat tarzıdır. Mahalle kurmak, mekân üretmek olduğu kadar çok yönlü insan ilişkilerine ortam hazırlamaktır. Mahalle, hayatın, belli bir kültür, değer, inanç ve gelenek çerçevesinde örüldüğü, bu yönüyle kendine özgü yapısı, kimliği, hayat tarzı ile mücehhez bir ortamdır. Bir metafor olarak mahalle, dayanışma, komşuluk, yardımlaşma, cemaat, denetim, kontrol, güvenlik, ortaklık, benzerlik, yakınlık, aidiyet gibi kavramları hatırlatır. Mahalle kurmak, mekânın insan eliyle biçimlenmesine işaret etmektedir.[61] Mahalle deyince aklıma selam, kaynaşma, güvenlik ve barış geliyor, orada insanları bilmekle kalmayıp tanıyor ve tanışıyorsunuz. Göz aşinalığı var, selamın esenliği de esirgenmiyor. İşinden çıkıp giderken yaşlılar ve çocuklar konusunda gözünüzün arkada kalması gerekmiyor.[62] (Aktaş, 2015: 36-37).

Materyal ve Yöntem

Bu çalışmanın amacı, koronavirüsle mücadelede sosyal medyanın dayanışma amaçlı kullanılmasının mahalle ölçeğindeki etkilerini anlamak ve yorumlamaktır. Bu bağlamda betimsel bir araştırma yapılmış olup, nitel yöntem kullanılmıştır. Nitel yöntem; gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi veri toplama yön temlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik bir sürecin izlendiği araştırmalardır.

Nitel yönteme göre gerçeklik tümüyle bilinemez. Çünkü doğa veya toplum kanunları ile sınırlandırılamayacak bireylerin anlam dünyaları ile yarattıkları sübjektif, göreli bir doğaya sahip bir gerçeklik bulunmaktadır.[63] Bu çerçevede veri toplamak için  katılımcı gözlem ve doküman incelemesi teknikleri kullanılmıştır.  Doküman incelemesi, araştırma konusuyla ilgili basılı ve elektronik kayıt ya da belgelerin, veri kaynağı olarak ele alınıp incelenmesidir. Bu çalışma için Molla Gürâni Mahallesi WhatsApp Grubu yazışmaları, grubun kurulduğu 11 Nisan 2020 tarihinden itibaren, 20 Ağustos 2020’ye kadar yaklaşık dört ay süreyle takip edilerek incelenmiştir. Nitel yöntemin en önemli veri toplama araçlarından biri olan katılımcı gözlem ise, araştırmacının araştırdığı grubun faaliyetlerine katılarak veri toplaması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda araştırmacı, bir mahalleli olarak katılımcı gözlem yapma imkanına sahip olmuştur. Araştırmacının aynı mahallede yaşıyor ve WhatsApp Grubu’nda yer alıyor olması, gruptaki yazışmalara canlı tanıklık ile beraber tüm süreci yakından takip etme ve değerlendirme imkanı sağlamıştır. 

Araştırma Bursa Osmangazi ilçesi Molla Gürâni mahallesi ile sınırlıdır. Araştırmanın bir mahalle ile sınırlı tutulması sonuçların genellenebilirliğini sınırlamaktadır. Nitekim nitel yöntemin dayandığı  metodolojik sayıltılara göre, toplumun hepsini kuşatıcı genel kanunlar ortaya koyan bir açıklama yapılamaz. Aynı sosyal dünyayı inceleyen iki araştırmacının aynı sonuçlara varması gerekmez, zaten bu imkansızdır.[64]

 

Bulgular

Hisar içerisinde bulunan Molla Gürâni Mahallesi, Bursa’nın Osmangazi ilçesine bağlı eski mahallelerinden biridir. Mahalleye adını veren kişinin Molla Gürâni lakaplı, Güranlı İsmail oğlu Şemseddin Ahmed olduğu söylenmektedir. Molla Gürâni Bursa’da müderrislik yapmış bir Osmanlı alimidir. Bursa Kadılığı da yapan Molla Gürâni 1488 tarihinde vefat etmiş ve İstanbul'da Aksaray semtinde kendi yaptırdığı caminin haziresine defnedilmiştir. Cumhuriyetten sonra Güranlı adını alan mahalle 1950’li yıllardan sonra tekrar Molla Gürâni adını almıştır. Mahallede çoğunlukla eski Bursalılar yaşamaktadır.[65]

 

Yaklaşık 1.000 hanenin bulunduğu mahallede, mahallenin muhtarı çeyrek yüzyıldan beri aynı kişidir. Muhtar, Tanzimat’ın mahalle yönetimine getirdiği bir figürdür. Yeni düzenlemeler sonucunda mahalle yönetiminde imamın kimi yetkilerini devralarak yönetime dahil olan muhtar, o günden bugüne mahalle hayatının önde gelen şahsiyetlerinden biridir. Başlangıçta imamın onayı yahut kefil olmasıyla belirlenen muhtar, daha sonraları seçimle iş başına gelmeye başlamıştır. Sahip olduğu yetki ve mühürle mahalle işlerinin sorumlusu haline gelen muhtar, mahallenin bilgisine vakıf, her işe koşan, herkesle ilgilenen bir karakterdir.[66]

 

Molla Gürâni mahalle muhtarı Metin Acar, 1993 yılından itibaren girmiş olduğu bütün seçimleri kazanmıştır. 2020 yılı itibariyle 6. döneminin içinde bulunuyor olması, hizmetlerinin mahalleli tarafından takdir edildiğinin bir göstergesidir. Aynı zamanda mahallenin bakkalı olan Metin muhtarın dükkanı, hergün onlarca mahalle sakininin uğradığı bir merkezdir. İhtiyaç sahiplerine yardım buradan örgütlenmekte, sevinçler ve kederler mahalleye buradan yayılmaktadır. Burası mahallenin bilgi deposudur. Havadisler orada toplanır, oradan dağılır. Dükkanında envai çeşit malı barındıran mahalle bakkalı, bu çeşitliğe paralel bilgiye de sahiptir. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek hemen tüm mahalleli bakkalın o küçücük dükkanından içeri mutlaka girer. Dükkâna giren ise tanınır, bilinir. Sadece alışveriş edilen değil, sohbet edilen yerdir orası. Tezgah önünde yahut arkasında kimi zaman uzun uzadıya, kimi zaman ayaküstü sohbetlerle mahallenin hayatı, memleketin durumu gözden geçirilir.[67]

 

COVID-19 salgını nedeniyle, hükümetin almış olduğu, sokağa çıkma kısıtlama ve yasakları mahallenin olağan hayatını sekteye uğratmıştır. Hizmetlerin aksamadan sürdürülebilmesinin yanında mahallede yaşlı nüfusun fazlalığı muhtarı, yeni hizmet mekanizmaları bulmaya sevketmiştir. Milyonlarca öğrenciyi ilgilendiren eğitim-öğretim sürecinin dahi, internet üzerinden yürütülmek zorunda kalındığı bu dönem, mahalle hizmetlerinin de sanal ortama taşınmasını gerekli kılmıştır. Bu bağlamda “Molla Gürâni Mahallesi WhatsApp Grubu’” oluşturulmuş ve işlevsel hale getirilmiştir. Mahallenin bir nevi sanal aleme taşındığı bu süreç, özellikle evlerinde yalnız yaşayan mahallenin yaşlı sakinleri için hayati bir işlev görmüştür.

 

WhatsApp Grubu’, 11 Nisan 2020 tarihinde Molla Gürâni Mahalle Muhtarı tarafından mahalledeki sorunları, eksikleri ve haberleşmeyi sağlamak için oluşturulmuştur. Grubu’n profil fotoğrafında Molla Gürâni olduğu düşünülen bir fotoğrafı bulunmaktadır. Grupta yer alan mahalle sakinlerinden biri;“Mahallemiz ismini Molla Gürâni hz.lerinden almıştır, bu nedenle onun fotoğrafını yerleştirdik.” cümlesiyle durumu izah etmektedir. Molla Gürâni Mahallesi WhatsApp Grubu’, mahalle sakinleri tarafından çok beğenilmiş, bu düşüncesinden dolayı muhtar tebrik ve takdir edilmiştir:

  • Metin abi Allah senden razı olsun, Rabbim bu zorlu süreçte yâr ve yardımcın olsun.”
  • “Bravo muhtarım, daima yanındayım.”
  • “Güzel bir uygulama olmuş Metin abi, teşekkür ederiz.”
  • “Bu güzel fikriniz için ailem adına teşekkür ediyorum. Hizmetlerinizde Allah yar ve yardımcınız olsun.”
  • “Alkışlanacak uygulama muhtarım, hakkını helal et.”
  • “Helal olsun.”
  • “Teşekkürler Metin Bey.”
  • “Hayırlı uğurlu olsun. Allah yar ve de yardımcınız olsun inşallah. Hayırlı görevler.”

 

Molla Gürâni Mahallesi WhatsApp Grubu’’na dahil olan mahalleli, sonraki aşamada mahalle ile ilgili sorunları dile getirmeye başlamışlardır. Ebru isimli mahalleli hijyen sağlanması adına çöp kutularının ve mahallenin tümüyle dezenfekte edilmesini talep etmektedir. Mesajı alan muhtar, zaman geçirmeden mahalleyi dezenfekte ettirmiş ve sonucu WhatsApp Grubu üzerinden paylaşmıştır. Mahalle sakinlerinden birinin talebi Gruba şöyle yansımıştır: “Metin abi, mahallede internet altyapısı çok eski, bundan dolayı internet hızı oldukça düşük. Öğrenciler bu dönemde eğitimlerini internet üzerinden aldıklarından bazı sorunlarla karşılaşmaktalar. Hatta önümüzdeki eğitim döneminde de internette eğitim büyük önem kazanacak gibi. Bundan dolayı internet hızının artması için bir girişimde bulunabilir miyiz?”

 

Molla Gürâni Mahallesi WhatsApp Grubu aracılığıyla sokak lambasının ve mahalle parkının ışıklarının yanmaması, semt pazarının sokağa çıkma yasağı günlerinde kurulup-kurulmayacağı, sokaklarda farelerin görülmesi, mahalledeki boş arsaya çöp atılması, suların kesilmesi, sokaklara çöp ve izmarit atılması, yeni çöp kutusu talepleri, çocuk parkının çimlerinin kesilmesi ve düzenlenmesi, sokak asfaltındaki bozuklukların giderilmesi, sokağa bırakılan eski ev eşyalarının-mobilyalarının mahalleden dışarıya çıkartılması, internet altyapısından kaynaklı sıkıntıların giderilmesi gibi onlarca sorun, mahalleli tarafından dile getirilmiş ve mahalle muhtarı tarafından çözülmüştür. Sorunların iletilmesi ve çözüm sürecindeki hız, mahalleliyi mutlu etmektedir. Bunlara örnek olarak bir mahalle sakininin WhatsApp Grubu’na yazdıkları gösterilebilir: “Muhtarımız Metin bey kardeşim, çok teşekkür ediyorum, saat 11.17 de aradım sizi, annemin bahçesinde eski kanepe var aldırabilir misiniz diye. Allah razı olsun 12.45 de belediyeden arkadaşlar gelip aldılar. Bu kadar kısa sürede işimizi hallettiğiniz için gerçekten çok teşekkür ediyorum. Değerli mahalle komşularım, eskileri dışarıya taşıyıp boşuna kendinizi yormayın. Metin bey sağolsun sizin adınıza yaptırıyor, hem de görüntü kirliliği olmuyor. Ayrıca temizlik imandan gelir, her yerde temizlik lazım sadece evlerin içini temizlemekle temiz olunmuyor, yaşadığımız nefes aldığımız her yer önemli. Hayırlı Cumalar.” Muhtar mahallelinin tüm taleplerini karşıladıktan ve sorunlarını çözdükten sonra, ilgili konunun fotoğrafını çekip WhatsApp Grubu’nda paylaşmaktadır.

 

Mahalle kültüründen habersiz, mahalleye yeni taşınmış kimseler tarafından, mahallenin sevgi, saygı ve anlayış üzerine dayalı huzurlu yaşamı sıkıntıya girebilmektedir. Bu bağlamda mahallede yaşayan birkaç gencin geceleri bilgisayarda oyun oynaması, bağırarak konuşmaları, içtikleri sigaraları biriktirip camdan aşağıya dökmeleri mahalle sakinlerini çok rahatsız etmekte ve mahalle muhtarından sorunun çözümü için destek istemektedir. Mahalle yapısının bozulması olarak görülebilecek bu tarz olaylar, mahalle sakinlerinin tümüyle tepki gösterdiği sıra dışı ve nadir olaylardır.  Mahallede yabancı birinin dolaşması hemen dikkat çekmekte, toplumsal kontrol devreye girmekte ve mahalleli uyarılmaktadır. “Mahalleye dadanan hırsızdan haberiniz vardı.Ayrıntılı eşkalini vereyim 30 yaşlarında uzun boylu, zayıf, çoğunlukla siyah eşofman alt üst giyiyor, siyah şapka takıyor, sakal bıyık yok. Dikkatli olun boş evlere giriyor.”

 

Molla Gürâni mahallesinde, 65-85 yaş aralığında, kimisi tek başına kimisi eşi ile birlikte 123 kişi yaşamaktadır. Bilindiği üzere koronavirüs tedbirleri kapsamında 65 yaş üstü için sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. Bu nedenle yaşlıların ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük mahalle dayanışması bu grupta kendine yer bulmaktadır. Mahalle muhtarı “Zor zamanlarımızda birliğimizi, beraberliğimizi koruyabilmek için hepimizin birbirimize ihtiyacı var.” mesajıyla süreci başlatmaktadır. Ahmet isimli mahalleli, “65 yaş üstü sokağa çıkma yasağı bulunan amcalarım teyzelerim hiç çekinmeden istekleri için arayabilirler”  diye yazarken Muhammet adlı bir başka mahalle sakini “ihtiyaç dahilinde her türlü yardıma hazırım” mesajını paylaşmaktadır. Muhtarım varol, Cami imamı olarak emrindeyim.” “Muhtar kolay gelsin, bizlerin de yapabileceği birşey varsa emrindeyiz.” “Muhtarım herhangi bir durumda hazırız.” mesajlarıyla mahalledeki yaşlıların yalnız bırakılmayacağını yüksek sesle dile getirmektedirler. Mahalleli duyarlılığı ve gayreti için muhtara teşekkür etmeyi ve destek sözü vermeyi de ihmal etmemektedir: “Mahallemizin duyarlı Muhtarı Metin abimiz, yine yardımseverliği ve yöneticiliğini konuşturacak bir hareketle bu organizasyona öncülük ediyor. Bu uygulamanın ve organizasyonun mahallemize hayırlı olmasını diliyorum, ihtiyaç sahipleri ve yardıma ihtiyacı olanlar için 7/24 Metin abimiz aracılığıyla/önderliğiyle destek vermeye hazırız.”  Mahalle muhtarı ile yapılan bir sohbette, sokağa çıkma yasağının sürdüğü süre zarfında, mahallede bulunan tüm yaşlıların, pazar ihtiyaçlarından, market alışverişlerine kadar tüm taleplerinin yerine getirildiği ve hiç kimsenin ihmal edilmediği belirtilmiştir.

 

Salgın günlerinde maske takma zorunluluğu ve hükümetin ücretsiz maske dağıtımı da mahallenin gündemindedir. Şu anda eczanelerde ve de marketlerde maske yok. E-devletten başvuru yapıldı ama bir haftayı buluyor. Maske nasıl temin edebiliriz? Sorusuna muhtar; Telefonunuza sms gelecek, daha sonra en yakın eczaneden alacaksınız. İlk aşamada her kişi 5 adet maske alabilecek. Uygulamaya 10 Nisan'da Ankara ve İstanbul'da başlandı. Vatandaşlarımıza SMS kodları gelmeye başladı. Çok hızlı bir şekilde diğer illerde de uygulama yaygınlaştırılacak. Eczanelere maskeler, depolar ve ecza kooperatifleri aracılığıyla günde 10 kutu, yani 500 adet olarak ulaştırılacak. Eczanelere verilecek maske sayısı, üretim adedine göre Sağlık Bakanlığı’nca belirlenecek ve vatandaşa atılacak SMS ile eczanelere gönderilen maske sayısı orantılı olacak." yanıtını vermektedir.

 

Tüm esnaf ve işletmelerin kapalı olduğu, fırıncıların ekmekleri arabalarıyla sokak sokak dolaşarak sattığı zamanlarda WhatsApp Grubu büyük bir işlev görmüştür. Ekmek ihtiyaçlarını ileten mahalleliye, muhtar ekmek arabasını yönlendirerek ya da bizzat götürerek hizmet etmiştir. Merkezi hükümetin almış olduğu ya da illere özgü olarak alınan kararlar ve gündelik hayata dönük kısıtlamalar WhatsApp Grubu aracılığıyla paylaşılmaktadır. Bunlara bir örnek olarak Bursa İl Umumi Hıfzıssıhha Kurul Kararları’nın duyurulması verilebilir.  Sokağa çıkma yasağı olan günlerde muhtar mahalle halkına mesaj göndererek, açıklamada bulunmaktadır. “Mahalle sakinlerimize duyurulur: 31 ilde uygulanacak sokağa çıkma yasağının olduğu 23-24 Nisan tarihlerinde marketimiz 09.00-14.00 saatleri arasında açıktır. Bu saatler arasında evlere servisimiz olacaktır. 25-26 Nisan tarihlerinde marketimiz kapalıdır.”

 

Cuma günleri, Ramazan ayı ve Bayramı, Kadir Gecesi, Anneler günü, 19 Mayıs, Babalar günü gibi dini, milli ya da özel günlerde mahalle sakinleri birbirlerini tebrik etmekte, kutlamakta ve hayır dualarında bulunmaktadırlar; “Yan yana olamadığımız, büyüklerimizin elini öpemediğimiz sevgiyle kucaklaşamadığımız , sevdiklerimize tatlı ikramlarda bulunamadığımız bir bayramı yaşasak da; ülkece,  milletçe , tüm sevdiklerimizle gönül gönüle olmanın mutluluğuyla herkese iyi bayramlar.”  Camilerde ibadet yapılmasına izin çıkması sevinçle karşılanıp, hangi camilerde namaz kılınacağı da WhatsApp Grubu’nda  paylaşılıyor. “Yarın cuma namazı camilerde kılınacak. Camiye gelirken abdest evde alınacak, maskeli ve seccadeli gelinecek. Maksem ve Tahtakale Bölgesi 29 Mayıs Cuma Günü Cuma Namazı Kılınacak Yerler: Abdal Murat Türbe Cami, Üç Kuzular Cami, Alipaşa, Şehadet Cami, Doğanbey Semiha Acar İmam Hatip Ortaokulu Bahçesi ve Pınarbaşı Parkı.”

 

Mahalle demek, sevginin, saygının, anlayışın, yardımlaşmanın, dayanışmanın ve işbirliğinin sıcaklığını koruduğu yerleşim yeri demektir. Bu özellikleri hala bünyesinde barındıran mahallelerden biri de Molla Gürâni mahallesidir. Muhtarının özverili çalışmaları ve sakinlerinin gayretleri ile, gündelik hayatı mahalle sıcaklığında geçiren sakinler, salgınla birlikte telaşlanmışlardır. Özellikle yaşlı nüfusun fazla olması, tedirginliği artırmıştır. Bu süreçte mahalle muhtarı bir WhatsApp Grubu oluşturarak mahalle hayatının kesintiye uğramasına izin vermemiştir. Tüm canlılığıyla mahalle, sanal ortamda hayatiyetini sürdürmüş, özellikle yaşlı mahalle sakinleri mahallenin vefasına şahit olmuşlardır.

 

Sonuç ve Öneriler

Mahalle, yüzyılların imtihanından geçerek bugünlere ulaşmıştır. Mekanda huzurla yaşamanın adı olmanın yanısıra mahalle, aynı zamanda idari bir birimdir. Zaman içerisinde işlevlerinin büyük bir kısmını başka kurumlara devretmiş olsa da önemini hala korumaktadır. İnsanın yardımlaşma, dayanışma ve işbirliği ihtiyacı, mahallenin bugün de varlığını sürdürmesinin en önemli sebebidir.

Diğer yandan tarihin hiçbir döneminde eksik olmayan salgınlar, günümüzde de insanlığı tehdit etmeye devam etmektedir. COVID-19 salgını, yaygınlığı ve etkileri nedeniyle küresel bir salgın olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır. Etkileri halen devam eden koronavirüs salgını için tüm ülkeler en önemli tedbir olarak hayatı yavaşlatma ve insani hareketliği azaltma tedbirlerine başvurmaktadırlar. Bazen aylarca dışarı çıkma yasaklarını da kapsayan bu uygulamalar, işbirliği ve dayanışmayı hayatın merkezine taşımıştır. Özellikle dezavantajlı insanlar için işbirliği ve yardımlaşma hayati bir işlev görmüştür.

Kentlerin büyüyerek azmanlaşması karşısında gittikçe küçülen ve yalnızlaşan insanın imdadına mahalle yetişmiştir. Sokağa çıkma yasakları nedeniyle yüzyüze iletişimin yerini alan teknolojik aygıtlara dayalı sanal iletişim, yardımlaşma ve dayanışma için de işlevsel bir araç olmuştur. Konumuz bağlamında Molla Gürâni Mahalle muhtarının girişimiyle hayata geçirilen Molla Gürâni Mahallesi Whatsapp Grubu, özellikle mahalledeki yaşlılara can suyu olmuştur. Mahalleli tarafından, mahalleye dair herşeyin paylaşıldığı bu grup, mahallenin işlevselliğini devam ettirmenin, sosyal medya aracılığıyla da mümkün olduğunu göstermiştir. Salgın günlerinde mahalle, sanal aleme taşınarak canlılığını korumuş ve işlevini sürdürmüştür.

Çalışma bulguları sonucunda elde edilen bilgiler, koronavirüsle mücadelede sosyal medyanın dayanışma amaçlı kullanılmasının yararlarını göstermiştir. Bu yararların elde edilmesinde, mahallenin doğasında var olan geleneksel özelliklerin etkili olduğu gözlemlenmiştir. Bu bilgilerden hareketle aşağıdaki öneriler getirilmiştir:

Sosyal medya, mekana bağlı olmaksızın insanlararası ilişkileri sürdürmenin bir aracı olmasına karşın, bir salgın durumunda işlevselliği mekana ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda mahalle, sosyal medyanın, toplumsal işlevini yerine getirebilmesinin mekandaki karşılığı olmaktadır. Salgın günlerinde sosyal medyanın gerekli dayanışma işlevini yerine getirebilmesi, mahalle ölçekli mekanı gerekli kılmaktadır.

Kentlerin büyümesi ve hızlanması karşısında mahalle, gittikçe işlevini kaybetmekte yalnızca bir idari birim haline gelmektedir. Koronaviriüs salgınının yayılmasını engellemek için alınan tedbirler mahalleyi, sosyo-ekonomik ve toplumsal bir birim olarak yeniden gündeme taşımış olup, işlevsel hale getirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Zor zamanlarda önemi ve işlevi ortaya çıkan mahalle, bireyselleşmenin göstergesi olarak değerlendirilen sosyal medyayı toplumsal bir amaç için örgütleyebilmiştir. Sosyal medya bu dönemde, mahalle dinamiklerini ayakta tutabilmiştir. Mahalle bu bağlamda bireyselleşmeye karşın sorumluluğu merkeze alan toplumsalın yaşatılması adına sahiplenilmelidir.

Bu çalışmanın ortaya çıkardığı en önemli sonuç; onlarca kez ölümü ilan edilen mahallenin, koronavirüsle mücadelede sosyal medyayı işlevsel kullanarak hayatiyetini sürdürdüğüdür. Sonuç olarak mahalle, insan doğasında var olan erdemler yaşadığı müddetçe hayatiyetini sürdürecek gibi görünmektedir.

 

Kaynakça

Aktaş, Cihan, Modernizmin Evsizliği ve Ailenin Gerekliliği, Beyan Yayınları, İstanbul, 1992.

Aktaş, Cihan, Şehir Tutulması, İz Yayıncılık, İstanbul, 2015.

Alada, Adalet Bayramoğlu, Osmanlı Şehrinde Mahalle, Sümer Kitabevi, İstanbul, 2008.

Alpago, H-Derya Oduncu Alpago, “Koronavirüs Salgınının Sosyoekonomik Sonuçları”, IBAD Sosyal Bilimler   

               Dergisi, Sayı 8, 2020, s.99-114.

Alver, Köksal, “Mahalle: Mekân ve Hayatın Esrarlı Birlikteliği”, İdealkent Dergisi, sayı 2, 2010, s.116-139.

Alver, Köksal, Siteril Hayatlar, Hece Yayınları, Ankara, 2007.

Arık, F.Ş., “Selçuklular Zamanında Anadolu'da Veba Salgınları”, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 15, Sayı 26,

1991, s.27-57.

Ayvazoğlu, Beşir, Dünyayı Güzelleştirmek, Timaş Yayınları, 2.b., İstanbul, 2016.

Bergen, Lütfi, “Medeniyetin Cüzü: Mahalle”, İdealkent Dergisi, sayı 2, 2010, s.140-168.

Bergen, Lütfi, Kenti Durduran Şehir, MGV Yayınları, 2.b., Ankara, 2016.

Beydilli, Kemal, “İmam-Osmanlı Devleti’nde İmamlık”. Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı

               Yayınları, cilt XXII. İstanbul, 2000, s.181-186.

Cansever, Turgut, İslam’da Şehir ve Mimari, Timaş Yayınları, 5.b., İstanbul, 2009.

Cansever, Turgut, Kubbeyi Yere Koymamak, İz Yayıncılık, 4.b., İstanbul, 2010.

Çağbayır, Yaşar, Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007.

Çakır, İbrahim Etem, “XVI. Yüzyılda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Aracı Olarak Mahalle Halkının Rolü”, Bilig

               Dergisi, sayı 63, 2012, s.31-54.

Doğan, İsmail, Sosyoloji-Kavramlar ve Sorunlar, Sistem Yayınları, İstanbul, 2000.

Doku, Enis, “Koronavirüs Salgını Sonrası Dünya”, Lacivert Dergi, Sayı 68, 2020, s.76-80.

Dönmezer, Sulhi, Sosyoloji, Beta Yayınları, İstanbul, 1999.

Dumont,Paul, “Yahudiler, Araplar ve Kolera: 19.Yüzyılda Bağdat’ta Cemaatler Arası İlişkiler”, (Ed.: Paul

               Dumont & François Georgeon), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2.b., İstanbul, 1999.

Düzbakar, Ömer, “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi  Sosyal

               Bilimler Dergisi, sayı 5, 2003, s.97-108.

Ergenç, Özer, “Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, Osmanlı Araştırmaları IV, Enderun

               Kitabevi, İstanbul, 1984.

Eryılmaz, Bilal, “Türkiye’de Köy ve Mahalle Muhtarlıklarının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi”, Türk İdare Dergisi,

               Sayı 378, 1988, s.465-478.

Farabi, İdeal Devlet, (Çev.: Ahmet Arslan), Divan Kitap, 7.b., İstanbul, 2015.

Güneş, Yaşar, “Mahalle Yönetimi”, Türk İdare Dergisi, Sayı 465, 2009, s.113-131.

https://www.aa.com.tr/tr/koronavirus/huzurevleri-avrupadaki-kovid-19-olumlerinin-merkez-ussu-oldu/1815550,

               13.07.2020).

İçli, Gönül, Sosyolojiye Giriş, Anı Yayınları, Ankara, 2005.

Kemaleddin Taş, Sosyolojik Metodoloji, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2018.

Kutlu, Mustafa, Şehir Mektupları, Dergah Yayınları, 8.b., İstanbul, 2013.

Ortaylı, İlber, Osmanlı Toplumunda Aile, Pan Yayıncılık, 5.b., İstanbul, 2002.

Ortaylı, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), TTK Yayınları, Ankara, 2000.

Osmangazi Belediyesi, Hisar Bölgesi Molla Gürâni Mahallesi, Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2006.

Ökten, Sadettin, Örselenmiş Osmanlı’dan Medeniyet Umuduna, Hayy Kitap, 3.., İstanbul, 2015.

Özcan, Tahsin, “Osmanlı Mahallesi: Sosyal Kontrol ve Kefalet Sistemi”, Marife, sayı I, 2001, s.129-151.

Palabıyık, H. & Şermin Atak, “İzmir Büyükşehir Bütününde Mahalle Yönetimleri Profili”, Sosyal Bilimler

               Enstitüsü Dergisi, Cilt:2, Sayı:3, 2000, s.150-168.

Ponting, Clive, Dünyanın Yeşil Tarihi, Sabancı Üniversitesi Yayınları, İstanbul,2008. 

Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 9.b., 1998. 

Ülken, Hilmi Ziya, Sosyoloji Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1969.

Yaşaroğlu, M. Kamil, “Molla Gürâni”, TDV İslam Ansiklopedisi, cilt 30, 2005, s.248-250.

Yılmaz, Vedat&Mehmet MECEK, “Türkiye'de Mahalle Yönetimlerinin Tarihsel Gelişimi ve Hukuki Statüsü”,             İdealkent Dergisi, Cilt 10, Sayı 27, 2019, s.769-799.

 

[1] Clive Ponting, Dünyanın Yeşil Tarihi, Sabancı Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2008, s. 242-243.

[3] Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 9.b., 1998, s.1896.

  Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007, s.4039.

[4] Hilmi Ziya Ülken, Sosyoloji Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1969, s.247.

[5] Clive Ponting, Dünyanın Yeşil Tarihi, s.242.

[6] Feda Şamil Arık, “Selçuklular Zamanında Anadolu'da Veba Salgınları”, s. 27,28,30.

[7] Age., s. 32-33.

[8] Clive Ponting, Dünyanın Yeşil Tarihi, s.247, 266, 267..

[9] Paul Dumont, “Yahudiler, Araplar ve Kolera: 19.Yüzyılda Bağdat’ta Cemaatler Arası İlişkiler”, Modernleşme Sürecinde Osmanlı Kentleri, (Ed.: Paul Dumont & François Georgeon), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2.b., İstanbul, 1999, s.141.

 

[10] Hasan Alpago-Derya Oduncu Alpago, “Koronavirüs Salgınının Sosyoekonomik Sonuçları”, IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, S.8, 2020, s.104.

[11] Enis Doku, “Koronavirüs Salgını Sonrası Dünya”, Lacivert Dergi, S. 68, 2020,  s.76.

[13] Hasan Alpago-Derya Oduncu Alpago, “Koronavirüs Salgınının Sosyoekonomik Sonuçları”, s.99,101, 102.

[14] Hasan Alpago-Derya Oduncu Alpago, “Koronavirüs Salgınının Sosyoekonomik Sonuçları”, s.112.

[16] Hamit Palabıyık- Şermin Atak, “İzmir Büyükşehir Bütününde Mahalle Yönetimleri Profili”, Sosyal Bilimler   Enstitüsü Dergisi, C.2, S.3, 2000, s.151.

[17] Farabi, İdeal Devlet, (Çev.: Ahmet Arslan), Divan Kitap, 7.b., İstanbul, 2015, s.97-98.

[18] Köksal Alver, “Mahalle: Mekân ve Hayatın Esrarlı Birlikteliği”, İdealkent Dergisi, S. 2, 2010, s.118.

[19] Lütfi Bergen, “Medeniyetin Cüzü: Mahalle”, İdealkent Dergisi, S. 2, 2010, s.162.

[20] Özer Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, Osmanlı Araştırmaları IV, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1984, s.69.

[21] Lütfi Bergen, “Medeniyetin Cüzü: Mahalle”, s.149.

[22] İlber Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile,  Pan Yayıncılık, 5.b., İstanbul, 2002, s.22,24.

[23] Lütfi Bergen, “Medeniyetin Cüzü: Mahalle”, s.152.

[24] İlber Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, s.80,98.

[25] Özer Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, s.73.

[26] Turgut Cansever, Kubbeyi Yere Koymamak, İz Yayıncılık, 4.b., İstanbul, 2010, s.27.

    Beşir Ayvazoğlu, Dünyayı Güzelleştirmek, Timaş Yayınları, 2.b., İstanbul, 2016, s.94.

[27] İbrahim Etem Çakır,  “XVI. Yüzyılda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Aracı Olarak Mahalle Halkının Rolü”,  Bilig Dergisi, S. 63, 2012, s.34-35.

[28] Özer Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, s.74.

[29] Lütfi Bergen, “Medeniyetin Cüzü: Mahalle”, s.148,157.

[30] Sadettin Ökten, Örselenmiş Osmanlı’dan Medeniyet Umuduna, Hayy Kitap, 3.b., İstanbul, 2015, s.167.

[31] Ömer Düzbakar, “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi  Sosyal Bilimler Dergisi, S.5, 2003, s.107.

[32] İbrahim Etem Çakır,  “XVI. Yüzyılda Ayntab’da Toplumsal Kontrol Aracı Olarak Mahalle Halkının Rolü”, s.48.

[33] Gönül İçli, Sosyolojiye Giriş, Anı Yayınları, Ankara, 2005, s.131.

[34] Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, Beta Yayınları, İstanbul, 1999, s.262-263.

    Gönül İçli, Sosyolojiye Giriş, s.131-132.

[35] Özer Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, s.73.

[36] Tahsin Özcan, “Osmanlı Mahallesi: Sosyal Kontrol ve Kefalet Sistemi”, Marife Dergisi, S. I, 2001,  s.132.

[37] İsmail Doğan, Sosyoloji-Kavramlar ve Sorunlar, Sistem Yayınları, İstanbul, 2000, s.19.

[38] İlber Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, s.28,69.

[39] Ömer Düzbakar, “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, s.105-106.

[40] Özer Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, s.73.

[41] Bilal Eryılmaz, “Türkiye’de Köy ve Mahalle Muhtarlıklarının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi”, Türk İdare Dergisi, S.378, 1988, s.466.

 

[42] Kemal Beydilli, “İmam-Osmanlı Devleti’nde İmamlık”. Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı Yayınları, C.22,  İstanbul, 2000, s.181.

[43] Lütfi Bergen, “Medeniyetin Cüzü: Mahalle”, s.158.

[44] Adalet Bayramoğlu Alada, Osmanlı Şehrinde Mahalle, Sümer Kitabevi, İstanbul, 2008, 169-171.

[45] Özer Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, s.75-76.

[46] Osmangazi Belediyesi, Hisar Bölgesi Mollagürâni Mahallesi, Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2006, s.33.

[47] Turgut Cansever, İslam’da Şehir ve Mimari, Timaş Yayınları, 5.b., İstanbul, 2009, s.121.

[48] Ömer Düzbakar, “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, s.107.

 

[49] Lütfi Bergen, “Medeniyetin Cüzü: Mahalle”, s.140.

[50] Bilal Eryılmaz, “Türkiye’de Köy ve Mahalle Muhtarlıklarının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi”, s.466-467.

[51] İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), TTK Yayınları, Ankara, 2000,

    s.107-108.

[52] Vedat Yılmaz-Mehmet Mecek, “Türkiye'de Mahalle Yönetimlerinin Tarihsel Gelişimi ve Hukuki Statüsü”,   İdealkent Dergisi, C.10, S. 27, 2019, s.771.

 

[53] Yaşar Güneş, “Mahalle Yönetimi”, Türk İdare Dergisi, S. 465, 2009, ss.129.

[54] Mustafa Kutlu, Şehir Mektupları, Dergah Yayınları, 8.b., İstanbul, 201, s.219.

[55] Köksal Alver, “Mahalle: Mekân ve Hayatın Esrarlı Birlikteliği”, s. 137.

[56] Lütfi Bergen, “Medeniyetin Cüzü: Mahalle”, s.164,166.

   Lütfi Bergen, Kenti Durduran Şehir, MGV Yayınları, 2.b., Ankara, 2016, s.179.

[57] Köksal Alver, Siteril Hayatlar, Hece Yayınları, Ankara, 2007, s.58-60.

[58] Hilmi Ziya Ülken, Sosyoloji Sözlüğü, s.191.

[59] Cihan Aktaş, Modernizmin Evsizliği ve Ailenin Gerekliliği, Beyan Yayınları, İstanbul, 1992, s.240

[60] Özer Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki Mahallenin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, s.69.

[61] Köksal Alver, “Mahalle: Mekân ve Hayatın Esrarlı Birlikteliği”, s. 116-118.

[62] Cihan Aktaş, Şehir Tutulması, İz Yayıncılık, İstanbul, 2015, s.36-37.

[63] Kemaleddin Taş, Sosyolojik Metodoloji, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2018, s. 171, 172,

[64] Age., s.172.

[65] Osmangazi Belediyesi, Hisar Bölgesi Mollagürâni Mahallesi,  s.7-8.

   M. Kamil   Yaşaroğlu, “Molla Gürâni”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 30, 2005, s. 248-250.

[66] Köksal Alver, “Mahalle: Mekân ve Hayatın Esrarlı Birlikteliği”, s. 125.

[67] Age., s. 126.

 

Bu haber toplam 769 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim