• İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

Pınar Kurşun Cengiz: Hitit İmparatorluğu’nun Vassallık Politikası Üzerine Genel Bir Değerlendirme

Pınar Kurşun Cengiz: Hitit İmparatorluğu’nun Vassallık Politikası Üzerine Genel Bir Değerlendirme
Hitit İmparatorluğu, M.Ö. 17. yüzyılın ilk yıllarında Orta Anadolu'da doğup gelişen ve başkenti Hattuša olmak üzere bölgedeki ilk siyasi birliği kuran devlettir.

Bölgedeki bu ilk geniş çaplı siyasi birliğin mimarı olarak Hititler, tarihsel ve kültürel açıdan M.Ö. 2. binyıl Anadolu’suna damgasını vurmuştur. Hitit İmparatorluğu, kuruluşundan yıkılışına kadar geçen yaklaşık 500 yıllık süreçte Anadolu’nun büyük bir kısmı ile Kuzey Suriye ve Mezopotamya’nın batısını da içine alan bir bölgeye hâkim olmayı başarmıştır. Bu hâkimiyet mücadelesi esnasında diğer devletlerle bir taraftan dostluk ilişkileri kurulmuş, diğer taraftan gerekli görülen yerler hâkimiyet altına alınarak buralarda vassal krallıklar ilan edilmiştir. Hitit İmparatorluğu bu politikası neticesinde zaman içerisinde coğrafyanın en büyük güçlerinden olan Mısır, Babil ve Asur kralları ile eşit düzeyde anılmayı başarmıştır.

Hitit diplomasi anlayışına göre diğer devletleri 3 kategoride ele almak mümkündür. Bunlardan ilki olan düşman devletler, bölgedeki Hitit varlığını tehdit eden, elde ettikleri her fırsatı Hititler aleyhine kullanan ve kendileri ile herhangi bir antlaşma vesilesiyle dostluk ilişkisi kurulamamış devletlerdir. Hititlerin düşman devletlere karşı izlediği politikayı, "mümkün olduğu kadar düşman ülkelerin sayısını azaltarak uluslararası dengelerin kendi lehine gelişmesini sağlamak" şeklinde tanımlamak yanlış olmayacaktır.

Hitit siyasi varlığı için tehdit oluşturan düşman devletlerin karşısında ise Hititlerin kendileri ile eşit gördükleri ve bu bağlamda ittifak kurdukları devletler bulunmaktadır. "Güç" anlamında Hititlerle eşit, hatta belki daha da "güçlü" olan bu müttefiklerle ilişkiler, son derece önemlidir çünkü dengelerin bozulması Hititlerin siyasi ve ekonomik açıdan gerilemesine ve zarar görmesine neden olabilmektedir. Kısacası güçlü olan bu devletlerin bir şekilde Hitit İmparatorluğu açısından zararsız hale getirilmesi gerekmektedir. İki ülke arasında sürekli elçilerin gönderilmesi, hediyeleşmek ve evlilikler aracılığıyla akrabalık bağları kurmak eşit ülkelerle münasebetlerin sürekliliği açısından önem arz etmektedir.

Amarna Çağı'nda Hititlerin kendileri ile eşit kabul ettikleri 3 devlet bulunmaktadır. Bunlar; Mısır, Babil ve Mitanni'dir (Ünal, 2005: 97). Bu devletlerle yapılan antlaşmalarda ise eşitlik ve kardeşlik prensibi esas alınmaktadır. III. Hattušili ile II. Ramses arasında imzalanan Mısır-Hitit Barış Antlaşması bu prensipler esas alınarak imzalanmış antlaşmaya örnek teşkil etmektedir. Bu antlaşmada iki ülke arasında kardeşliğin kurulmasının esas alındığı, savunma dâhil her konuda mutabakata varıldığı anlaşılmaktadır (Dinçol, 1988: 41). Mısır-Hitit Barış Antlaşması gibi diğer devletlerle yapılan kardeşlik antlaşmaları, değiştirilme veya yenilenme ihtiyacı duyulmadığı sürece devamlılık göstermektedir.

Hitit diplomasisinin son ayağını ise vassal devletler oluşturmaktadır. Vassallık, bir devletin tek taraflı olarak dış ilişkilerde üstün devlete mutlak bağımlılığı demektir (Ünal, 2005: 97). Vassal krallık kendi iç işlerinde serbesttir ve bu nedenle yönetim, bölgenin kendi yerel beyine bırakılmıştır (Bryce, 2005: 49). Bunlar güç bakımından bağlı olduğu devletten zayıf, ebat olarak ise daha küçük devletlerdir. Vassal bir kralın etki alanı, ancak Hitit kralının kendisine verdiği sınırlar içerisindedir. Bu sınırların dışında yapacağı her hareketten Hitit kralının haberi ve izni olmalıdır. Kurulan vassallık ilişkisinde her zaman Hitit kralının menfaatleri ön planda tutulmuş ve bu menfaatler karşı tarafa dikte ettirilmiştir. Vassal krallar, dış ilişkilerde Hitit kralına bağlı oldukları için kendilerine gelen yabancı elçilerle görüşmeleri yasaklanmıştır. Gelen elçi başkent Hattuša'ya gönderilmek zorundadır (Bryce, 2005: 50).

Vassal devletlerle imzalanan antlaşmalarda karşı taraftan beklentiler açıkça belirtilmektedir. Bunlar temel olarak; savaş zamanlarında askerî yardımda bulunmak, haraç-vergi vermek, siyasi kaçakların iadesi, krala karşı yapılması muhtemel isyan veya ittifakın haber verilmesi ve Hitit kralının bütün buyruklarının yerine getirilmesidir (Fensham, 1963: 135).   Bir vassal kral, Hitit kralının dostuyla dost, düşmanıyla düşman olmak zorundadır. Bunların yanı sıra vassal kralın zaman zaman merkeze gelerek krala hediyeler sunarak saygılarını ve mutlak bağlılığını bildirmesi de beklenmektedir. Bütün bunlar karşısında vassal krala toprak garantisi ve özerklik verilmektedir. Aynı zamanda antlaşmanın imzalandığı vassal kralın ölmesi durumunda soyundan gelen kişinin krallığı da teminat altına alınmaktadır.

Vassallık sistemi, yeni krallık döneminin askerî girişimlerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Son gelişim aşamasını ise 14. yüzyılda I. Šuppiluliuma ve II. Muršili 'nin askerî başarıları ile tamamlamıştır (Bryce, 2005: 49; Beckman, 2016: 1). Vassallık gibi bir sistemin kurulmasındaki amaç, merkezi Hattuša'da bulunan bir krallığın sınırlarının genişlemesi sonucunda oluşan iletişim kopukluğunun neden olabileceği problemlerin önüne geçmektir (Beckman, 1992: 45). Kuruluşundan itibaren Kuzey Suriye'ye yayılma politikası güden Hitit kralları, bölgenin zenginliklerinden faydalanmak için büyük çabalar göstermişler, merkezde siyasi birliği sağladıktan sonra gerek savaşlarla gerekse diplomatik girişimlerle diğer devletleri kendilerine bağlamışlardır. İletişim ve ulaşımın yavaşlığı, mevsimlerin durumu gibi şartlar göz önünde bulundurularak ele geçirilen bölgeler, merkezden idare edilmekten ziyade hâlihazırda bölgeyi yöneten kişinin yönetimi altında bırakılmıştır.  Hitit İmparatorluğu'nun başlıca vassal devletleri ise Anadolu içerisinde batıdan doğuya doğru şu şekilde sıralanmaktadır: Arzawa Memleketleri, Kizzuwatna ve Hurri-Mitanni Krallığı, Kuzey Suriye'de bulunanlar ise Kargamıš, Ugarit ve Amurru'dur (Collins, 2007: 104).

Hititçe çivi yazılı metinler incelendiği zaman Arzawa Memleketlerinin[1] Anadolu'nun batısında ve güneybatısında bulunan bir grup devletten oluştuğu anlaşılmaktadır (Bryce, 2005: 47). Yeni krallık döneminde Hitit İmparatorluğu'nun vassalı haline gelen Arzawa Memleketleri, coğrafi ve siyasi açıdan farklı dönemlerde farklı anlamlar taşımaktadır. Daha önceleri daha ziyade coğrafi bir alana refer eden Arzawa Memleketleri terimi, II. Muršili ve II. Muwatalli'den sonra vassal olan ve Mira-Kuwaliya, Šeha Nehri Ülkesi ve Hapalla gibi ona komşu ülkeleri de içine alan siyasi bir bölgeyi ifade etmek için kullanılmıştır (Ünal, 2003: 4). Karauğuz’un konfederasyon olarak nitelediği Arzawa Memleketleri'ne Arzava, Hapalla, Mira-Kuvalya, Šeha Nehri Ülkesi, Appaviya, Viluša, Zippasla ve Harriyati Dağlık Memleketleri dâhildir.  Bunlardan Arzawa şehri, konfederasyonun odak noktasıdır (Karauğuz, 2005: 103). Arzawa Memleketlerinin günümüzdeki sınırları ise batıda Ege Denizi, doğuda Kütahya, Afyon, Sandıklı ve Dinar hattından geçmektedir. Arzawa Memleketlerinin kuzey sınırını çizmek mümkün olmasa da güney sınırının Bodrum'a kadar ulaştığını söylemek mümkündür (Ünal, 2003: 4).

I. Hattušili zamanından itibaren Arzawa Memleketleri ile münasebetler başlamıştır. Daha o zamanlardan itibaren Kuzey Suriye politikasını başlatan I. Hattušili, bu yöne yaptığı ilk seferden sonra batıya yönelerek Arzawa Memleketleri üzerine yürümüştür. İlk seferin daha ziyade büyükbaş hayvan ve koyun gibi ganimete yönelik bir yağma seferi olduğu anlaşılmaktadır.[2] I. Hattušili saltanatının sonuna kadar Arzawa Memleketleri'ne birçok sefer daha düzenlemiş, en azından bölgenin bir kısmını hâkimiyeti altına almayı başarmıştır (Bryce, 2005: 74). 15 ve 14. yüzyılın genel çerçevesi içerisinde değerlendirildiğinde Arzawa Memleketleri, hiçbir zaman tek bir siyasi çatı altında birleşememiş olsa da Hititler gibi ortak bir düşmana karşı askerî olarak bir araya gelmişlerdir. Hitit Devleti başka düşmanlar tarafından saldırıya uğradığı zamanlarda ise fırsatı değerlendirip sınırlarını doğuya Hattuša'ya doğru genişletmek için çabalamışlardır. Arzawa Memleketlerinin bir dönem Mısır firavunu ile dostluk ilişkileri kurarak mektuplaşacak kadar güçlendiği anlaşılmaktadır (Gurney, 2001: 37).

I. Tudhaliya zamanında Hitit Ülkesi Orta ve Güney Doğu bölgelerinden düşman saldırısına uğradığından kral, yapılan ittifakların ülkenin geleceği için tehdit oluşturacak boyutlara ulaşmasından önce önlem alma ihtiyacı duymuştur. Bu sebeple 22 ülkeden oluşan Arzawa Memleketleri üzerine sefere çıkmıştır. I. Tudhaliya’nın yıllıklarında durum şu şekilde kayda geçirilmiştir:

KUB XXIII 11/12 öy. 13’–21’ (CTH 142.2)

Hattuša'ya dönerken bu ülkeler bana (düşman oldular) [...]uqqa, Kispuwa, Unaliya, [...........], Dura, Halluwa, Huwalluşiya, Kar(a)kişa, Dunda, Adadura, Parişta, [............], [...]waa, Warşiya, Kuruppiya, Lusa (?), Alatra, Pahurina Dağı, Paşuhalta, [...........], Wiluşiya, Taruişa.” (Carruba, 1977: 158; Bryce, 2005124-125).

I. Tudhaliya gece kuşatmaları ve tanrıların yardımıyla başarı elde etmiş ve daha sonra diğer Hitit kralları tarafından uygulanacak bir geleneği başlatarak yanında piyade, süvari ve 600 atlı savaş arabasını Hattuša'ya getirmiştir:

KUB XXIII 11 öy. 22-36-ay.1-8

Ben, Tudhaliya, kuvvetlerimi gece topladım ve düşman ordusunun etrafını sardım. Tanrılar ordularını bana teslim ettiler, Arinna'nın Güneş Tanrıçası, Göğün Fırtına Tanrısı, Hatti, Zababa, İştar, Sin'in Koruyucu Dehası, Lelwani. Düşman ordusunu yendim ve ülkelerine girdim. Ve orduyla savaşa katılan bütün ülkelere tanrılar benden önce gittiler ve bahsettiğim, savaş ilan eden ülkeleri, tanrılar bana teslim etti. Tüm bu ülkeleri taşıdım. Fethedilen halk, öküzler, koyunları, toprakları, Hattuša'ya götürdüm. Şimdi Assuwa Ülkesini yok ettiğimde eve, Hattuša'ya döndüm. Ve ganimet olarak 10.000 piyade ve 600 arabalı savaşçı, arabalar ve sürücülerin beylerini getirdim ve onları Hattuša'ya yerleştirdim. Piyama-Kurunta’yı, onun oğlu Kukkuli ve akrabası Malaziti’yi ve onları da Hattuša'ya getirdim. Ayrıca Piyama-Kurunta’nın oğullarını, torunlarını ve savaş arabalarını da Hattuša'ya getirdim” (Carruba, 1977: 159-160; Bryce, 2005: 125).

I. Tudhaliya, savaşın akabinde Piyama-Kurunta, muhtemelen oğlu olan Kukkulli ve diğer bir akraba olan Malaziti’yi başkente getirmiş ve bunlardan Kukkulli'ye bağlılık yemini ettirerek kendisine bağlayarak vassal olarak atamıştır:

Şimdi ben Hattuša'ya geldiğimde, Piyama-Kurunta ve Malaziti’yi KI.LAM yapısında KI.LAM’ın Fırtına tanrısına verdim. Fakat onun (Piyama-Kurunta) oğlu Kukkuli’yi, köle olarak aldım ve onu serbest bıraktım. Sonradan Kukkuli isyan etti. Aşşuwa Ülkesi’nin 10.000 yaya askerleri ve 600 arabalı savaşçılarından oluşan beylerini de isyana teşvik etti. Onlar ayaklandılar. Tanrılar bana onları teslim ettiler. Onların olayı ortaya çıktı. Tanrılar onları parçaladılar ve Kukkuli’yi öldürdüler”       (Carruba, 1977:160-161; Bryce, 2005: 126).

I. Tudhaliya saltanatının devam eden yıllarında ve oğlu I. Arnuvanda döneminde Arzawa Memleketleri kendileri ile yapılan vassallık antlaşmalarına uymamış ve çeşitli ittifaklarla sınırlarını genişletmeye devam etmişlerdir. III. Tudhaliya zamanına gelindiğinde neredeyse Anadolu'nun yeni hâkimi konumuna gelen Arzawa Memleketleri, III. Tudhaliya ve oğlu I. Šuppiluliuma'nın komutanlığındaki ordunun sayısız saldırısına maruz kalmıştır. Bu dönemde başlayan seferler, II. Muršili döneminde de devam ederek Arzawa Memleketleri'nin ele geçirilerek her biri ile vassallık antlaşması imzalanması ile devam etmiştir (Ünal, 2003: 26). I. Hattušili zamanında başlayan Hitit-Arzawa ilişkilerinin II. Šuppiluliuma döneminde Hitit kayıtlarının son buluşuna değin çeşitli şekillerde devam ettiği anlaşılmaktadır.[3]

Hititlerin diğer bir vassalı olan Kizzuwatna,[4] Adana ve çevresi için M.Ö. II. binyıldan beri kullanılagelmiş isimlerin en eskisidir. Ünal, M.Ö. II. binyılda kullanılan bu Kizzuwatna terimi ile günümüz Çukurovası'ndan daha geniş bir alanın belirtildiğini ifade ederken; Kizzuwatna'nın tam olarak nereleri kapsadığını belirtmenin güçlüğünden bahsetmektedir. (Ünal, 2006: 17) Ayrıca Ünal, Kizzuwatna'nın çekirdek sahasının yanı sıra çevresinde tampon bölgeleri ve genişleme alanları bulunmakla beraber kuzey sınırının Gülek Boğazı'nın kuzeyine kadar uzandığını ifade etmektedir. Bryce, Kizzuwatna'nın sınırlarının başında bulunan kralın yeteneklerine bağlı olarak sürekli değiştiğini ifade etmektedir (Bryce, 2005: 105). Bugün Çukurova'nın coğrafi konumundan hareketle Kizzuwatna'nın o dönemde ne kadar önemli olduğunu az çok anlamak mümkündür. Anadolu'yu Akdeniz sahillerine, Kuzey Suriye'ye, Kıbrıs ile Mısır'a ve Mezopotamya’ya bağlayan Kizzuwatna, aynı zamanda Anadolu ile Mezopotamya arasında aşikâr bir biçimde tampon bölge görevi görmektedir (Beckman, 1992: 44). Goetze, Kizzuwatna'nın batısında Lamos kuzeyinde Šaliia’nın bulunduğunu ifade etmekte, doğu sınırının ise belirsiz olmakla beraber aşağı yukarı Maraş-Göksun'a kadar uzandığını ifade etmektedir (Goetze, 1940: 78).

Her ne kadar Eski Hitit Çağı'nda Kizzuwatna'nın I. Hattušili 'nin ilk Kuzey Suriye seferi esnasında Hitit hâkimiyeti altına girdiği görüşü yaygınsa da (Beal, 1986: 425) Ünal, özellikle I. Hattušili ve I. Muršili döneminde Kuzey Suriye'ye inen ve bölgedeki birçok kenti ele geçiren Hititlerin istisnai durumlar dışında Kizzuwatna'ya inmediklerini-inemediklerini düşünmektedir (Ünal, 2006: 20). Kral Ammuna zamanında (M.Ö. 1550-1530) ise bölgede bulunan kentler Hititlere karşı düşmanca tavırlar takınarak isyan etmişlerdir.[5] Bu isyanın başında bulunan kral Pariyawatri'nin kendisinden sonra kral olan oğlu İšputahšu'ya ait Tarsus'ta bulunan mühürde yazan "İšputahšu Büyük Kral" yazısı, Kizzuwatna'nın bağımsız olduğunu kanıtlar niteliktedir (Beal, 1986: 427). Ayrıca bu kral, Hitit kralı Telepinu ile eşitlik esasına dayalı bir de antlaşma imzalamıştır (Ünal, 2006: 25). Bu dönemde bağımsızlığını kazanan Kizzuwatna, I. Šuppiluliuma dönemine kadar bu konumunu korumuştur.

I. Šuppiluliuma hâkimiyetine kadar Kizzuwatna ile Hititler arasında eşitlik esasına göre birçok antlaşma yapılmışsa da bu dönemde yapılan II. Sunaššura Antlaşması,[6] eşitlik esasına göre yapılan son antlaşmadır ve Kizzuwatna bundan kısa bir süre sonra Hitit vassalı haline gelmiştir (Ünal, 2006: 29). I. Šuppiluliuma ve ikinci eşi Henti, oğulları Tepelinu'yu Kizzuwatna'ya rahip-kral olarak atamışlardır. (Bryce, 2005: 160; Ünal, 2006: 29; Beal, 1986: 435). İlgili kararname metni şu şekildedir:

KUB XIX 25 (CTH 44)

Vs. I

1 [Hatti ülkesi kralı, Büyük kral Ma]jeste Šuppiluliuma,

2 [Büyük Kraliçe Hen]ti, [Prens] Arnu(w)an[da ve Baş muhafız Zida şöyle

(söyler)]:

______________________________________________________

3 [Biz Kiz]zuwatna şehrinde, onun oğlu Telipinu'yu [Tešup, Hepat]

4 ve Šarrumaya [köle olarak verdik.]

5 Ve seni rahip yaptık.

__________________________________________________________

6 Ve ben [Büyük Kral] Šuppiluliuma, [Büyük Kraliçe Hinti], Prens

7 Arnu(w)anda ve [saray muhafızlarının başı [Zida, rahip

8 Telipinu için [oğlu (ve) torunu için de geçerli]

9 şöyle bir antlaşma [yaptık]:

__________________________________________________________

10-11 Aynı şekilde ben, Majeste ve de kraliçe, Telipinu'yu nasıl [tanrıların rahibi] ve de kölesi olarak tanıdıysak. O, [prens Arnu[w)anda'yı da aynı şekilde

12 [bey] olarak tanısın ve onu

13 ve (aynı şekilde) biz onu koruyacağız. Ve ona [iyi bir şekilde davranacağız. Ve o, bey olarak]

14 Hatti Ülkesinde başka bir insanı istemesin. (Goetze, 2008: 12-17; Karauğuz, 2018: 63-64)

__________________________________________________________

Metinden de anlaşıldığı üzere I. Šuppiluliuma ve eşi Henti, coğrafi ve stratejik açıdan son derece önemli olan Kizzuwatna'ya tanrıların yardımı ile kendi oğlunu rahip-kral olarak atamışlardır. Dönemin önemli dinî merkezlerinden olan Kizzuwatna, bu tarihten sonra adeta Hititlerin "arka bahçesi" olmuş, sayısız bayram ve ayin burada kutlanmıştır (Ünal, 2006: 29). Kizzuwatna, Hitit İmparatorluğu yıkılana kadar vassal bir krallık olarak varlığını sürdürmüştür (Beal, 1986: 441).

Hititlerin diğer bir vassalı Hurri-Mitanni Krallığı'dır.[7] Hititler, Anadolu'da siyasi bir birlik kurduklarında halkın çoğu Hurrilerden oluşmaktaydı. Hurri halkı, çeşitli prenslikler halinde siyasi bir birlikten yoksun olarak yaşarken, muhtemelen M.Ö. 16. yüzyılın sonlarına doğru Yukarı Mezopotamya ve Kuzey Suriye bölgesine gelen İndo-Ari kökenli olan savaşçı ve yönetici bir sınıf tarafından tek bir çatı altında toplanmışlardır. Kurulan bu siyasi birlik Mitanni Krallığı'dır ve halkının büyük çoğunluğunun Hurri kökenli olmasından dolayı Hurri-Mitanni Krallığı olarak anılmaktadırlar (Dinçol, 1982: 34; Bryce, 2005: 55). Tek bir çatı altında toplanan Hurri prenslikleri, daha sonraki iki yüzyıl boyunca askerî ve politik olarak Hititleri zorlamışlardır.

Hititlerin güney-doğu sınırında bulunan Hurri-Mitanni Krallığı, Anadolu'nun Kuzey Suriye'ye açılan kapısı olduğu için muhakkak kontrol altında tutulması gereken tampon bir bölge konumundadır. Hurri-Mitanni Krallığı'nın aynı zamanda ekonomik açıdan zengin oluşu ve verimliliği, bu krallığın Hititler açısından neden önemli olduğunu da açıklamaktadır. Öte yandan Hurri-Mitanni Krallığı, I. Šuppiluliuma zamanda Hitit vassalı olana kadar siyasi çıkarlarını korumak için diğer devletlerle diplomatik ilişkiler kurmayı ihmal etmemiştir.  Krallık tarihi boyunca Mısır ile dostane politik ilişkiler içerisinde bulunmaları bunun en iyi örneğidir. Mısır kralı, Mitanni krallığından gelen yardım taleplerini reddetmeyerek her zaman yardıma gelmiştir (Goetze, 2008: 3).

I. Šuppiluliuma dönemine kadar Hurri-Mitanni Krallığı ile her ne kadar antlaşmalar imzalanmış siyasi ilişkiler kurulmuş da olsa iki bölge arasında kesin bir uzlaşıdan söz etmek mümkün değildir. I. Šuppiluliuma’nın güneye doğru yaptığı ve başarısız olduğu ilk seferi bunun bir fetih seferinden ziyade coğrafyayı ve düşmanı test etmeye yönelik bir saldırı olarak değerlendirilmektedir (Goetze, 2008: 4). I. Šuppiluliuma daha sonra Hurri-Mitanni Krallığı'nda baş gösteren taht kavgasını fırsat bilerek bölgeyi ele geçirmek üzere sefere çıkmış ve başkent Wašukanni'yi ele geçirmiştir (Bryce, 2005: 161). Bu hızlı fetih karşısında hazırlıksız yakalanan kral Tušratta, başkenti terk etme şansı dahi bulamadan Hitit ordusu tarafından yakalanmıştır. I. Šuppiluliuma, daha sonra tekrar Fırat Nehri’ni geçerek batıya yönelmiş ve Kargamıš dışında Fırat nehrinden Akdeniz kıyısına kadar uzanan bölgedeki yerel krallıkları Hitit hâkimiyeti altına alarak bu krallıklarla vassallık antlaşması imzalamıştır.

Hitit İmparatorluğu'nun Kuzey Suriye'de bulunan vassal krallıklarından ilki Kargamıš'tır.[8] Kargamıš Krallığı, Fırat Nehri ile Akdeniz arasında hâkimiyet kurmuş olmakla beraber merkezi Orta Fırat’ın batı kıyısında yer alan Kargamıš (Cerablus) Kenti’dir (Şeyhoğlu, 2007: 94). Bryce'ın I. Hantili'nin kendinden önce gelen I. Hattušili ve I. Muršili gibi Kargamıš bölgesine askerî seferler düzenlediğini ifade etmesi, Kargamıš Krallığı'nın Hitit İmparatorluğu'nun ilk zamanlarından itibaren Hitit etki alanında olduğunu gösterir niteliktedir (Bryce, 2005: 100). Diğer taraftan I. Muršili'nin suikaste uğraması sonucunda Hitit İmparatorluğu güç kaybetmiş ve çekirdek alanına çekilmek zorunda kalarak Kuzey Suriye ile ilgilenilememiştir. Bu dönemde Kuzey Suriye'de bulunan kentler Mısır hâkimiyetine girerek Mısır'a vergi vermeye başlamışlardır.  Mısır'ın Kuzey Suriye'ye olan ilgisini kaybetmesi sonucunda ise Kargamıš Krallığı, bölgenin yükselen gücü Hurri-Mitanni Krallığı'nın hâkimiyeti altına girmiştir. Kargamıš Krallığı için herhangi bir yerel kral ismine şu ana kadar rastlanmamış olması bu krallığın, Hurri-Mitanni Krallığı'nın vassali olduğunu destekler niteliktedir (Kınal,1958: 70)

Amarna Çağı'na gelindiği zaman ise I. Šuppiluliuma, Kuzey Suriye seferlerini başlatmıştır. Kargamıš Krallığı, bu istila seferlerine en fazla direnen krallıktır. I.Šuppiluliuma, Kargamıš'ı ancak 8 gün süren bir kuşatmanın ardından ele geçirebilmiştir (Kınal, 1958: 71). Kral, buradan ganimet elde etmenin yanı sıra bölgenin tanrılarına da sahip çıkmış, Kargamıš tahtına ise oğlu Piyaššili'yi getirmiştir (Bryce, 2005: 179). Piyaššili buradaki konumunu babası ile yaptığı bir mutabakat[9] ile sağlamlaştırmıştır.  Geniş yetkilerle donatılan Piyaššili, bu konumunu II. Arnuwanda ve II. Muršili dönemlerinde de korumuştur. Piyaššili ve kendinden sonra gelen 4 kuşak, Kargamıš Krallığı'nı yönetmiştir.

Piyaššili önderliğinde Kuzey Suriye'de oluşturulan sistem, Hitit tarihi açısından son derece önemlidir. Öncelikli olarak Kargamıš’ın coğrafi anlamda önemi büyüktür. Kargamış güneyden gelebilecek Mısır ve Asur tehlikesine karşı tampon bölge konumundadır. IV. Tudhaliya zamanından sonra Kargamıš kralının "Büyük Kral" olarak anılması, Kargamıš'ın adeta Hititlerin Kuzey Suriye'deki temsilciliği olduğunu göstermektedir. Bu tarihten sonra Kargamıš'a bölgede bulunan devletlerin idaresi ve savunması verilmiştir.  Kargamıš kralı, Hitit kralı ve prensinden sonra devletin en büyük üçüncü adamıdır hatta bazı vassal krallar Kargamıš kralını ziyarete gelmiştir. Son olarak Kargamıš kralının siyasi antlaşmalarda şahit olarak bulunması, Hitit devleti için ne kadar önemli bir pozisyonda olduğunu göstermektedir (Dinçol, 1988: 35).

Kuzey Suriye'de bulunan diğer önemli bir vassallık Ugarit'tir.[10] Ugarit Krallığı, günümüzde Lazkiye kentinin kuzeyi ve güneyi boyunca uzanan dar bir ovayı ve Cebel Ansariye Dağı’nın yamaçlarını içerisine almaktadır (Drower, 2008: 130). Ugarit, kara ve deniz ulaşımının kesişme noktasında yer almakta, Kıbrıs ve Kilikia sahillerine olan yakınlığı sayesinde Akdeniz ve Ege sahillerini Lübnan, Filistin ve Mısır'a bağlamaktadır. Bölgede yapılan deniz ticaretinde mal yükleme-indirme Ugarit'te yapılmaktadır. Bunun dışında kara yolları ile kuzey-güney yönünde bağlantı sağlamaktadır. Ticaret açısından bu denli önemli olmasının yanı sıra, kendi içerisinde geniş bir üretim potansiyeline sahiptir ve ürünlerini uzak bölgelere yüklü miktarlarda gönderebilmektedir. Metal işçileri çok sayıda dökümhaneye sahip olup kaliteli silahlar ve tekneler yapmaktadırlar. Küçükbaş hayvancılığın gelişmiş olması keten ve yün kumaş üretiminin fazla olmasına yardımcı olmaktadır. Zeytin ve şarap önemli ihraç mallarındandır (Drower, 2008: 131-132; Beckman, 1992: 44). Ugarit'in söz konusu avantajlarının yanı sıra, coğrafi olarak kara ve deniz ticaretinin kavşağında bulunması, bölgenin eski çağlardan beri hedef haline gelmesindeki en önemli faktördür.

Günümüzde Ras Şamra olarak bilinen Ugarit, 14. yüzyılın ilk yarısında Mısır etkisinde bulunmaktadır. Bu dönemde tahtta bulunan I. Ammištamru'dan sonra yerine II. Niqmaddu geçmiştir, bu esnada Ugarit, komsuları Mısır, Amurru ve Mitanni Devleti ile sorunlar yaşamaktadır. Bu durumda II. Niqmaddu, Hitit kralı I. Šuppiluliuma'dan yardım istemiştir, yardıma konu olan mektup bulunamamış ise sonrasına iki ülke arasında imzalanan antlaşmada yer alan “Efendim, Büyük Kral, Majeste beni düşmanımın elinden kurtar!” ifadelerinden Ugarit kralının yardım çağrısı net bir biçimde anlaşılmaktadır. Hitit kralı, akıllıca bir siyaset izleyerek Ugarit'in yardım talebine olumlu yanıt vermiş ve iki ülke arasında bir antlaşma imzalanmıştır.

RS 17.340 (+) 369 A (CTH 46)

Vs

Hatti ülkesi kralı, kahraman Büyük Kral Majeste Šuppiluliuma söyle (söyler): Mukiš kralı Itur –Addu, Nuhašše kralı Addu –Nerari ve Niya kralı Aki Tešup ve onların beyleri, Büyük Kral Majestesinin yönetimine düşman idiler. Ve askerlerini topladılar, Ugarit ülkesinin içindeki şehirleri ele geçirdiler. Ugarit ülkesini sıkıştırdılar. Ugarit ülkesi kralı Niqmaddu’nun kölelerini sivil tutsaklar olarak alıp götürdüler. Ve Ugarit ülkesini yakıp yıktılar.’ Ugarit ülkesi kralı Niqmaddu, Büyük kralı Šuppiluliuma’ya dönüp (müracaat edip), ve ‘Beyim büyük kral, Majesteniz, düşmanımın elinden beni kurtar. Ben beyim büyük kral majestenizin kölesiyim. Beyimin düşmanına düşmanım. Beyimin dostu ile barış içindeyim. Krallar beni sıkıştırıyor.’ Büyük kral Niqmaddu’nun bu sözlerini işitti. Ve büyük kral Šuppiluliuma Ugarit
ülkesine yaya ve arabalı savaşçılar ile prens ve soyluları sevk etti.
Ve onlar düşman askerlerini, Ugarit ülkesinin dışına kovdu. Ve onlar düşmandan aldıkları sivil tutsakların tamamını, Niqmaddu’ya verdi. Ve Ugarit ülkesi kralı Niqmaddu çok sayıda soylu ve prensi şereflendirdi. O, onlara altın, gümüş, bronz verdi. O, beyi büyük kral Majestesinin huzuruna, Alalaḫ şehrine geldi. [………] ve Büyük Kral Šuppiluliuma, Niqmaddu’nun sadakatine tanık oldu.

Şimdi Ḫatti ülkesi kralı büyük kral Šuppiuliuma, Ugarit ülkesi kralı Niqmaddu ile şöyle bir antlaşma yaptı: ‘Eğer gelecekte Nuhašše ve Mukiš ülkesinin ve diğer ülkelerin kaçakları bu ülkelerden ayrılırsa ve Ugarit ülkesine giderse ve Ugarit ülkesi kralının hizmetine girerse, başka ülkelerin diğer kralları, Ugarit kralı Niqmaddu’nun kontrolünden onları almasın. Ne de oğullarının ve torunlarının kontrolünden de sonsuza kadar almasın.’ Büyük kral majestem (uzun süre yürürlükte kalsın diye) bu antlaşmayı yaptı.

Şimdi Hatti ülkesi kralı kahraman büyük kral bu sınır bölgelerini ve dağları, Ugarit ülkesi kralı Niqmaddu’ya ve oğullarına ve torunlarına sonsuza kadar onlarda kalması için mühürlediği bir belge ile verdi. Şimdi Niqmaddu benim düşmanıma düşmandır. Ve benim dostumla barış içindedir. O, beyi majestem büyük krala bizzat kendi, büyükçe bir zahmete girdi ve antlaşmaya uydu. Ve Hatti ile barış şartlarına uydu. Şimdi Majestem Büyük Kral, Niqmaddu’nun sadakatine tanık ol   (Beckman, 1999: 34-35, Karauğuz, 2018: 130-131).

Anlaşıldığı üzere Hitit İmparatorluğu ile Ugarit arasında yapılan bu vassallık antlaşması, mevcut siyasi durumu özetlemekle birlikte I. Šuppiluliuma'nın Ugarit'e yardıma gittiğinden ve bunun neticesinde de Niqmadu'nun ona sadakatini sunduğundan bahsetmektedir. Ayrıca Ugarit tahtında ülkenin kendi yöneticisi olan Niqmaddu bırakılmış ve “Ugarit kralı Niqmaddu’nun kontrolünden onları almasın. Ne de oğullarının ve torunlarının kontrolünden de sonsuza kadar almasın” ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla bu antlaşma uzun dönemler yürürlükte kalacaktır. Bu vassallık antlaşmasının imzalandığı tarihten itibaren iki ülkenin dostu-düşmanı birdir. Diğer vassalık antlaşmalarında dikkat çeken askerî yarım meselesinin bu antlaşmaya konu olmaması ilginçtir. Ugarit'in Hitit kralına olan sadakatinin ilerleyen zamanlarda da devam ettiği, Mısır ile yapılan Kadeš savaşında Ugarit’in Hitit İmparatorluğu’na zorunlu tutulmamış olmasına rağmen asker yardımında bulunuşundan da açıkça anlaşılmaktadır (Drower, 2008: 140). Öte yandan bu dostluk ilişkileri IV. Tudhaliya zamanında bozulmaya başlamış, daha sonraki dönemlerde Ugarit’in vassallık durumu son bulmuştur.

Hititlerin Kuzey Suriye'deki diğer bir vassalı Amurru Krallığı'dır.[11] M.Ö. 2. bin yılın başında belgelerde yer alan "Amurru Ülkesi" tabiri ile Mezopotamya topraklarının batısında bulunan Suriye toprakları ve bu bölge sakinleri kastedilmektedir. Amurru Krallığı’nın sınırları, günümüzdeki Kuzey Lübnan’ın Akdeniz kıyılarından Suriye iç kesimindeki Humus Ovası’na dek uzanmaktadır. Amarna çağında ise bu terim ile Orta Asi Irmağı Havzası ile Orta Doğu kıyıları arasında uzanan coğrafi bir alan kastedilmektedir (Singer, 1991: 69).

Amurru Krallığı’nın bilinen ilk hükümdarı Abdi-Aširta’dır (Singer, 1991: 70). İlk krallarından beri güçlü olanın safında yer alma politikası güden Amurrulu yöneticiler, bu dönemde Mısır'a yakın olmak için büyük çaba harcamışlardır. Abdi-Aširta'nın oğlu Kral Aziru zamanında Hitit-Amurru ilişkilerinin iyi olduğu anlaşılmaktadır. Amurru Krallığı, Kral Aziru zamanında I. Šuppiluliuma ile yapılan antlaşma (CTH 49) ile Hitit vassalı olmuştur (Beckman, 1999: 36-41). Kral Aziru'dan bir vassal olarak beklentiler bu antlaşma ile belirlenmiş ve bu antlaşma II. Muršili zamanında yenilenmiştir.

Vassal kralların imzalanan antlaşma çerçevesinde yerine getirmesi gereken bazı yükümlülükleri vardır. Bunlardan ilki belki de en önemlisi askerî destektir. "Büyük Hitit Kralı" herhangi bir sebeple vassal kraldan asker desteği istemişse bu koşulsuz şartsız yerine getirilmelidir. I. Šuppiluliuma ile Nuhašše kralı Tette arasında yapılan bir antlaşma buna örnek teşkil etmektedir. Söz konusu antlaşma metninde vassal kraldan savaş zamanlarında beklenen askerî destek açık bir biçimde kayıt altına alınmıştır, ayrıca I. Šuppiluliuma, Tette’den kendi dostu ile dost, düşmanı ile düşman olmasını da beklemekte ve kralın haberi olmadan başkaları ile diplomatik ilişkiler içerisine girmesi de kesin olarak yasaklanmaktadır:

KBo I 4 + KUB III 10 (CTH 53)

öy. II 6-32

“O, benim dostumla barış halinde olsun. Ve düşmanıma düşman olsun. Ḫatti Ülkesi kralı, Hurri, Mısır, Babil, Aštata ve Alši ülkesine karşı giderse, senin sınırının yakınındaki hangi yabancı ülke ve Ḫatti Ülkesi kralına düşman olan hangi ülke olursa olsun ya da Ḫatti Ülkesi kralı ile barış halinde olan sınırının yakınındaki Mukiš, Halep, Kinza Ülkesi olursa olsun ya da dönen ve Ḫatti Ülkesi kralına düşman olan hangi ülke olursa olsun, ben Ḫatti Ülkesi kralı, saldırmak için ileri gittiğimde, Tette, tam bir samimiyetle hareket etmezse ya da tam bir samimiyetle dövüşmezse, o, tanrı yeminini bozacak. Ya da ben, bir prens veya yüksek rütbeli bir memuru, yaya ve arabalı savaşçılarla birlikte, Tette’nin yardımına ya da başka bir ülkeye saldırmak için gönderirsem, Tette, samimi bir şekilde yaya ve arabalı savaşçılarıyla hareket etmezse ve düşman ile dövüşmezse, o, tanrı yeminini bozacak. Ya da eğer o, günah işlerse ve “her ne kadar yemin altında isem ve antlaşmaya konu isem de ya düşman onu yensin ya da o, düşmanı yensin. Ben onun hakkında herhangi bir şey bilmek istemiyorum” derse, o, tanrı yeminini bozacak. Ya da o, düşmana “Ḫatti Ülkesinin askerleri şimdi saldırmaya geliyor. Tetikte ol!” diye yazarsa o, tanrı yeminini bozacak” (Beckman, 1999: 55-56; Karauğuz, 2018: 181-182).

Diğer bir örnek ise Kizzuwatna kralı Šunaššura ile II. Tudhaliya arasında yapılan antlaşmadır:

KBo I 5 (CTH 131)

Ay. 22-55

Eğer bir ülke, Majestesine karşı savaşa başlarsa, Šunaššura onu işitir işitmez Majestesine bildirsin. Eğer herhangi bir ülke, Šunaššura’ya karşı savaşa başlarsa, Majestesi onu işitir işitmez Šunaššura’ya bildirsin. Eğer Majestesinin ülkesinde herhangi bir şehir, savaşa başlarsa, o, Majestesinin düşmanı olduğu gibi, aynı şekilde, Šunaššura’nın da düşmanı olsun. Šunaššura ele geçirdiği bir şehrin askerlerini, sivil tutsaklarını ve malını alsın. Hiç kimse ona itiraz etmesin. Ve Majestesi ele geçirdiği bir şehrin askerlerini, sivil tutsaklarını ve malını alsın. Hiç kimse ona itiraz etmesin. Ancak şehir Majestesinin bölgesinde kalsın. Ve eğer Šunaššura’nın ülkesindeki herhangi bir şehir, savaşa başlarsa, o, Šunaššura’nın düşmanı olduğu gibi, aynı şekilde, Majestesin de düşmanı olsun. Onlar birlikte savaşsın. Šunaššura ele geçirdiği bir şehrin askerlerini, sivil tutsaklarını ve malını alsın. Hiç kimse ona itiraz etmesin. Ve Majestesi ele geçirdiği bir şehrin askerlerini, sivil tutsaklarını ve malını alsın. Hiç kimse ona itiraz etmesin. Ancak şehir Šunaššura’nın bölgesinde kalsın. Eğer herhangi bir ülke, Majestesine karşı savaşa başlarsa, o ülke Šunaššura’nın yemini altına alınmıştır. Majestesi, Šunaššura’dan askerî yardım istediğinde, Šunaššura onu sağlasın. Eğer Šunaššura askerî temin eder ve ‘düşmana karşı savaşa başla!’ derse, Majestesi savaşa başlasın. Eğer böyle söylemezse, onlar ülkesinde nöbette kalsın. Eğer o, düşmana karşı askerleri sürerse, Majestesinin askerleri ele geçirdikleri sivil tutsakları alsın. Šunaššura’nın askerleri ele geçirdikleri sivil tutsakları alsın. Eğer herhangi bir ülke, Šunaššura’ya karşı savaşa başlarsa, o ülke Majestesinin yemini altına alınmıştır. Šunaššura, Šunaššu Majestesinden askerî yardım istesin ve Majestesi ona, onu sağlasın. Ve eğer Majestesi askerleri temin eder ve ‘düşmana karşı savaşa başla!’derse, Šunaššura savaşa başlasın. Eğer o, böyle söylemezse, onlar ülkesinde nöbette kalsın” (Beckman, 1999: 21; Karauğuz, 2018: 52-53).

Šaušgamuwa Antlaşmasının da bu konu ile ilgili kısmı şu şekildedir:

KUB XXIII 1

Ay. III

42 Nasıl [Mısır Ülkesi kralı,

43 Majestemin [dostu ise, o, senin de dostun

44 olsun. [Fakat] eğer [o, Majestemin

45 düşmanı ise, o, se[nin de düşmanın olsun.

Ay. IV

1 Ve benimle eşit olan krallar

2 Mısır ‹Ülkesi› Kralı, Babil Ülkesi Kralı,

3 Asur Ülkesi Kralı ve

4 Eğer Mısır Ülkesi Kralı, Majesteme dost ise,

5 o senin de dostun olsun!

6 Fakat eğer o majesteme düşmansa,

7 senin de düşmanın olsun!

8 Eğer Babil Kralı,

9 Majesteme dost ise, o senin de

10 dostun olsun. Fakat eğer o majesteme

11 düşmansa, o senin de düşmanın olsun!

12 Asur Ülkesi Kralı nasıl Majesteme düşmansa,

13 o senin de aynı şekilde düşmanın olsun! (Beckman, 1999: 103-107; Karauğuz, 2018: 157).

Bu antlaşmalarda da açıkça görüldüğü gibi Hitit kralı kendisine vassal olarak bağlanan krallardan askerî destek beklemektedir. Bunun yanında vassal kraldan kendi dostuna dost düşmanına düşman olması da istenmektedir. Dikkat çekici olan ise bu yardımın tek taraflı olmayışıdır. Yani vassal kralın Hitit kralının yardımına ihtiyacı halinde "Büyük Kral" da gerekli desteği verecektir. Vassal kralın savaşta elde ettiği askerleri, sivil tutsakları ve halkın malını alabilmesi ve kimsenin bu duruma itiraz edemeyecek olması da dikkate değerdir. Šaušgamuwa Antlaşması ise Hitit kralının kendine eşit gördüğü krallıkları sayması bakımından ayrıca önem arz etmektedir. Vassal antlaşmalarda belirlenen bir diğer husus vassal kralın vereceği haraçtır. Bunun en güzel örneği, I. Šuppiluliuma ile Ugarit kralı Niqmadu arasında yapılan antlaşmadır:

RS 17.227 (CTH 47)

14 Majeste

15 Büyük Kral

16 Niqmadu’nun sadakatini gördü.

17 Şimdi Hatti Ülkesi’nin Kralı Büyük Kral Šuppiluliuma

18-19 Şu sözlerle Ugarit Kralı Niqmadu ile söyle bir antlaşma yaptı:

20 Efendin Majestem Büyük Krala (ödeyeceğin) haraç (olarak) bü(yük şeqel ölçüsünde)

21 12 Mana 20 şeqel altın,

22 1 Mana ağırlığında bir altın kupa başlıca haraçtır.

23 4 keten giysi, bir büyük keten giysi, 500 şeqel mavi erguvan yün,

24 500 şeqel kırmızı erguvan yün efendisi Büyük Kral Majestem için.

___________________________________________________________________

25 30 (şeqel) ağırlığında bir altın kupa, bir keten giysi, 100 (şeqel) mavi erguvan yün,

26 100 (şeqel) kırmızı erguvan yün kraliçe için.

___________________________________________________________________

27 30 (şeqel) ağırlığında (bir) altın kupa, bir keten giysi, 100 (şeqel) mavi erguvan yün,

28 100 (şeqel) kırmızı erguvan yün veliaht için.

___________________________________________________________________

29 30 (şeqel) ağırlığında (bir) gümüş kupa, bir keten giysi, 100 (şeqel) mavi erguvan yün,

30 100 (şeqel) kırmızı erguvan yün başyazıcı için. ___________________________________________________________________

31 30 (şeqel) ağırlığında (bir) gümüş kupa, bir keten giysi, 100 (şeqel) mavi erguvan yün,

32 100 (şeqel) kırmızı erguvan yün büyük binici için.

___________________________________________________________________

33 ve ikinci büyük biniciye aynı şekilde

___________________________________________________________________

34 Bir keten giysi 100 (şeqel) mavi erguvan yün,

35 100 (şeqel) kırmızı erguvan yün vezir için

___________________________________________________________________

36 Bir gümüş kupa, bir keten giysi, 100 (şeqel) mavi erguvan yün,

37 100 (şeqel) kırmızı erguvan yün……için.

___________________________________________________________________

38 efendisi kralın, Majestemin büyükleri arasında

39 (başka haraç kabul edecek) kimse yoktur.

40 Niqmadu haracını

41 getirdiği gün (başka) bir

42 hediye getirmekle yükümlü değildir (Alp, 2000: 91).

___________________________________________________________________

Antlaşmada ayrıntılı bir biçimde kime ne kadar "hediye" verileceğinin rengine varana kadar belirlenmiş olması dikkate değerdir.  Sir Gavaz, Ugarit kralının Hitit kralı, kraliçesi, veliaht prensi, baş yazıcısı, büyük binicisi ve veziri gibi devletin ileri gelenlerine vermekle yükümlü olduğu bu haraç sebebiyle zor durumda kalmış olabileceğini ve Ugarit’in zengin bir ticaret kenti olarak sahip olduğu zenginliklerin Ugarit aleyhinde kullanıldığı yorumunu yapmaktadır.(Sir Gavaz, 2012: 30).

Bunların dışında Hitit kralları kaçakların iadesi konusunda da hassas davranmışlardır.  Vassal krallarını bu konuda uyarmışlar ve kaçakların kesin olarak iade edilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir. Buna örnek ise Kizzuwatnalı Paddatiššu ile bir Hitit kralı arasında yapılan antlaşmadır. Metnin ilgili kısmı şu şekildedir:

KUB XXXIV 1 +(1815/c + 1818/c (akk.) (CTH 26)

1 [Eğer Büyük Kral'ın bir kölesi (tebaası)- beyine karşı komplo kurarsa ve sonra Kizzuwatna Ülkesi’ne giderse]

2 ve Büyük Kral] kaçağın arkasından birini [gönderir ve şöyle söylerse: "o bana karşı isyan etti. Ben onu geri döndüreceğim!"]

3 Eğer söz [doğru ise kaçağı geri döndürecekler. Fakat kaçak (sözü) reddeder (ve şöyle) iddia ederse]

4 "Ben [bizzat kendim] ona karşı isyan etmedim."söz(ü) [doğru değildir. Hangi güvenilir Hattili olursa olsun]

5 [Pad]datiššu tanrının yeminini isteyecek. (ve) bu konu ha[kkında o tanrıların huzurunda da yemin etmiş olduğundan] kaç[ağı geri döndürecekler.]

6 Eğer Paddatiššu'nun bir kölesi (tebaası) beyine karşı komplo kurar ve sonra Hatti ülkesine gi[derse]

7 [ve Pa]ddatiššu kaçağın arkasından birini gönderir (ve) şöyle söylerse: "O bana karşı isyan etti. Ben onu geri döndüreceğim!"

8 [Eğer] söz doğru ise, kaçağı geri döndürecekler. Fakat kaçak (sözü) reddeder (ve şöyle) iddia ederse.

9 "[Ben bizzat kendim] ona karşı isyan etmedim."Söz(ü) doğru değildir. Hangi güvenilir Kizzuwatnalı olursa olsun]

10 [Büyük Kral] (tanrının) yemin isteyecek. (Ve) bu konu hakkında o tanrıların huzurunda da yemin etmiş olduğundan kaçağı geri döndürecekler (Karauğuz, 2018: 46; Beckman, 1999: 12).

Askerî yardımda söz konusu olduğu gibi vassal krallık ile Hitit İmparatorluğu arasında karşılıklı kaçakların iadesi söz konusudur. Vassallık antlaşmalarında dikkat çekilen bir diğer husus ise krala karşı yapılması muhtemele suikast, saldırı ve isyanın Hitit kralına bildirilmesidir. Vassal kraldan bu bağlamda aldığı duyumları derhal Büyük Krala bildirmesi beklenmektedir. Kizzuwatna’lı İšputahšu ile Hitit Kralı Telipinu arasında yapılan antlaşma buna güzel bir örnektir:

 

KUB XXXI 82 (CTH 21)

12 [Büyük kralın birlikleri, atlı arabaları ve piyade erleri kadar pay]alacaklar. Ve büyük kral içinde [aynı şekilde]

__________________________________________________

13 [a]lacaklar ve büyük kral için aynı şekilde

_________________________________________________

14 [ver]ilir. Büyük kral böyle söylemeyecek (söylemiyor.)

15 [ ]aynı ş]ekilde

___________________________________________________

16 [ver]ilir. Hatti Ülkesi iyidir.

17 [ ]büyük kral yakalayacak ve İšp[utahšu]’ya (iade edecek)

18 [aynı şekil]de

_____________________________________________________

19 [ ]verilirse nereye giderse x [

20 [ ] ve büyük kral için aynı şekilde

____________________________________________________

21 [Eğer İsputahšu ‘nun kölesi (tebaası) beyi]nin şahsına yönelik [suikast girişiminde bulunursa] (daha sonra) Hatti Ülkesine [ayak basarsa]

22 [Büyük kral kaçağı yakalayacak ve İsputahšu’ya] verecek. Ve büyük kral için aynı şekilde (Del Monte, 1981: 203).

_____________________________________________________

Kizzuwatna’lı Šunaššura ile II. Tudhaliya arasında yapılan antlaşmanın çok kısa bir bölümü bu konuya değinmektedir. Söz konusu kısım şu şekildedir:

KUB XXXVI 127 (CTH 131)

[Eğer] Mitanni [Ülkesinin kralı], Ḫatti ülkesi kralına karşı savaşa başlarsa, Šunaššura ona [] vermesin. O, ona ülkesinden geçmesine izin vermesin. Fakat ülkesini savunsun. O, yaya ve arabalı savaşçılarıyla birlikte, (Ḫatti ülkesine karşı) düşmanca bir tavır içinde girmesin. Eğer Šunaššura için durum elverişliyse, Majestesinin [yardımına gelsin]. Fakat eğer onun için durum elverişli değilse, o, gelmesin. [Eğer] Mitanni [Ülkesinin kralı], Kizzuwatna ülkesine karşı savaşa başlarsa, eğer Majestesi için [durum elverişli ise], o, Šunaššura’ya yardıma gelsin.  Fakat eğer onun için durum elverişli değilse, o, gelmesin. [Eğer herhangi biri], Ḫatti, Mitanni ya da [başka bir ülkenin] kralına karşı kötü bir işe girişirse ve Šunaššura, bunu işitirse, bu (durum) [Majestesinin] haberi olması gereken bir meseledir” (Karauğuz, 2018: 59-60; Beckman, 1999: 26).

Bu satırlardan anlaşıldığı üzere Mitanni Ülkesi, Hitit kralı için bir tehlike arz etmektedir ve kral, Mitanni’den gelebilecek herhangi bir tehdide karşı vassal kralının dikkatli olmasını, askerî yardım talep edilmesi halinde ise müsait olma durumuna bağlı olarak kralın gerekli desteği vermesini istemektedir.

Sonuç

M.Ö. 1650-1200 yılları arasında Anadolu’da ilk siyasi birliği sağlamış olan Hititler, elbette bu güce ulaşmak için çeşitli siyasi enstrümanlar kullanmıştır.  Bir taraftan askerî fetihlerle ülkenin sınırları genişletilmiş, diğer taraftan dostluk ilişkileri kurulmuş ve siyasi evliliklerin uluslararası diplomasideki gücünden faydalanılmıştır. Hitit tarihi boyunca Hitit krallarının öncelikli hedefi Kuzey Suriye olmuştur, bu coğrafyada yürütülen yoğun askerî seferler ve diplomatik ilişkilerin yanı sıra Hitit kralları Batı Anadolu’da bulunan ülkelerle ilgilenmeyi, bu coğrafyaya seferler düzenlemeyi ve siyasi ilişkiler kurmayı da ihmal etmemiştir. Merkezde sağlanan siyasi iktidar neticesinde ülke sınırlarını genişletmek amacı ile fetih hareketleri hızlandırılmış, mesafelerin uzaklığı, iletişimin yavaşlığı gibi dönemin şartları göz önünde bulundurularak merkezden uzak bölgeler vassal krallıklar haline getirilmiştir. Bu sistem, yeni krallık döneminin askerî girişimlerinin sonucu olarak ortaya çıkarak son gelişim aşamasını I. Šuppiluliuma ve II. Muršili 'nin askeri başarıları ile tamamlamıştır. Arzawa Memleketleri, Kizzuwatna ve Hurri-Mitanni Krallığı, Kargamıš, Ugarit ve Amurru Hititlerin vassal krallıklarıdır.

Vassallık sisteminde askerî olarak ele geçirilen bölgelerde, çeşitli olasılıklar göz önünde bulundurularak bölgenin yerel beyi yönetici olarak bırakılmış veya kraliyet ailesinden bir üyesi buraya yönetici olarak atanmıştır. Vassallık statüsü ise imzalanan antlaşmalar ile teminat altına alınmaktadır. Bu antlaşmalarda vassal kraldan neler beklendiği ve bunun karşılığında vassal krala verilen teminatlar belirtilmektedir. I. Šuppiluliuma ile Nuhašše kralı Tette arasında yapılan KBo I 4 + KUB III 10 (CTH 53), Kizzuwatna kralı Šunaššura ile II. Tudhaliya arasında yapılan

KBo I 5 (CTH 131) numaralı antlaşma ile KUB XXIII 1 numaralı Šaušgamuwa Antlaşmasından da vassal kraldan beklenen askerî destek ve Hitit kralının dostuyla dost, düşmanıyla düşman olma ilkesi açıkça anlaşılmaktadır. Bazı vassal kralların Hitit kralı tarafından haraca bağlandığı anlaşılmaktadır, I. Šuppiluliuma ile Ugarit kralı Niqmadu arasında imzalanan RS 17.227 (CTH 47)  numaralı antlaşma metni bu duruma örnek teşkil etmektedir. Bu metinde Ugarit kralının ağır haraca bağlandığı anlaşılmakla beraber diğer antlaşma olduğu gibi askerî destekten bahsedilmemiş olması ilginçtir. Bu antlaşma vasıtasıyla zengin bir liman kenti olan Ugarit’in sadece ekonomik kaynaklarından istifade edilmek istenmiş olması muhtemeldir.

Bu yükümlülüklerin yanında Hitit krallarının kaçakların iadesi konusunda da hassas davrandıkları, vassal krallarca ülkelerinde yakalanan kaçakların iadesi konusunda uyarıldıkları anlaşılmaktadır.  Kizzuwatnalı Paddatiššu ile imzalanan KUB XXXIV 1 +(1815/c + 1818/c (akk.) (CTH 26) numaralı metin, bu konuya örnek sunmaktadır. Hitit kralına karşı yapılması muhtemel suikast, saldırı ve isyanın bildirilmesi, vassallık antlaşmalarının diğer önemli bir maddesidir. Vassal kraldan bu bağlamda aldığı duyumları derhal Büyük Krala bildirmesi beklenmektedir. Kizzuwatna’lı İšputahšu ile Hitit Kralı Telipinu arasında yapılan KUB XXXI 82 (CTH 21) numaralı antlaşma metni bu konuya örnek sunmaktadır.

Örnek antlaşma metinlerinden anlaşıldığı üzere “Büyük Kral”, üzerinde hâkimiyet kurulmuş olan vassal kraldan yıllık haraç, askerî destek, dostu ile dost- düşmanı ile düşman olunmasını, kendisine karşı yapılması muhtemel ittifakların haber verilmesini, kaçakların iadesini beklemektedir. Bunların karşılığında ise vassal krala sınır güvenliği ve özerklik vaat etmektedir. Anadolu'da 500 yıl hüküm süren Hititlerin merkezden uzak yerlerde otorite kurarak uzun dönemler varlık göstermesinde vassallık sisteminin rolü büyüktür.

TYB Akademi 36. Sayı / Eylül 2022

Kaynakça

Alp, S. (2000). Hitit Çağında Anadolu. Çivi Yazılı ve Hiyeroglif Yazılı Kaynaklar. İstanbul: TÜBİTAK Popüler                Bilim Kitapları 140.

Altman, A. (2003). Rethinking the Hittite System of Subordinate Countries from the Legal Point of View,

             Journal of the American Oriental Society, Vol. 123, No. 4, 741-756.     

Altman, A. (2004). The Historical Prologue of the Hittite Vassal Treaties, Ramat-Gan.

Beal, R. H. (1986). The History of Kizzuwatna and Date of the Šunaššura Treaty, Orientalia Nova Series, Vol.     

         55, No. 4, 424-445.

Beckman, G. & Gunkel. D. (Ed). (2016). The Role of Vassal Treaties in Maintenance of Hittite Empire Sahasram

                Ati Srajas. Indo-Iranian and Indo-European Studies in Honor of Stephanie W. Jamison, 1-7.

Beckman, G. (2016). The Role of Vassal Treaties in the Maintenance of the Hittite Empire, Sahasram Ati Srajas. 

               Indo-Iranian and Indo-European Studies in Honor of Stephanie W. Jamison, Beech Stave Press, 1-7.

Beckman, G. & Hoffner, A. (Ed). (1999) Hittite Diplomatic Textes, Atlanta.

Beckman, G.& Chavalas, M. W.& Hayes, J. L. (Ed). (1992). Hittite Administration in Syria in the Light of The

                Texts From Hattusa, Ugarit and Emar. New Horizons in the Study of Ancient Syria. Bibliotheca 

                Mesopotamica, 25, 41-49.

Beckman, G. (1995). Hittite Provincial Administration in Anatolia and Syria, the View from Maşat and Emar,

               Atti del II. Congresso Internationale di Hittitologia, 19-37.

Beckman, G. (1996).  New Joins to Hittite Treaties, ZA 86, 96-100.

Bryce, T. (2005). The Kingdom of Hittites, Oxford.

Carruba, O. (1977). Beiträge zur mittelhethitischen Geschichte, I. Die Tuthalijas und die Arnuwandas

              II. Die Sogenannten ‘Protocoles de Succession Dynastique’ I.-II., SMEA 18, 137-17.                   

Collins, B. J. (2007). The Hittites and Their World, SBL Press.

Del Monte, G. &Tischler, J. (1978).  Die Orts und Gewässernamen der Hethitischen Texte, Reichert.

Del Monte, G (1981). Note Sui Trattati fra Hattuša e Kizuwatna, OA XX, Roma, 203-221.

Del Monte, G. &Tischler, J. (1992). Die Orts und Gewässernamen der Hethitischen Texte, Reichert.

Dinçol, A.  (1988). Hititlerin Devletler Arası Antlaşmaları. Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri,

            İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 35-46.

Dinçol, A. (1982).  Anadolu Uygarlıkları I. Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedisi, Görsel Yayınları, İstanbul.

Drower, M. S. (2008).   Ugarit. The Cambridge Ancient History, Vol. 2, Part II, 130-148.

Fensham, C. (1963).  Clauses of Protection in Hittite Vassal-Treaties and the Old Testament, Vetus Testamentum,

               Vol. 13, Fasc. 2, 133-143.

Goetze, A. (1940). Kizzuwatna and the Problem of Hittites Geography, Cambridge University Press.

Goetze, A. (2008). The Struggle for the Domination Of Syria (1400-1300 B.C.). The Cambridge Ancient History,

            Vol. 2, Part II, 1-16.

Gurney, O.R. & Arpaçay, P. (Ed). (2001).  Hititler, Dost Kitabevi, Ankara.

Imparati, F. & Saporetti, C. (1965). ‘L’AutobiograWa di Hattusili I’, Studi Classici e Orientali 14: 44 –85.

Karauğuz, G. (2005). MÖ. II. Binde Orta Anadolu’nun Güney Kesimi, Çizgi Kitabevi, Konya.

Karauğuz, G. (2018) Boğazköy ve Ugarit Çivi Yazılı Belgelerine Göre Hitit Devletinin Siyasi Antlaşma

                 Metinleri, Çizgi Kitabevi, İstanbul.

Karauğuz, G. (2019). Hititlerde Haberleşme Diplomatik Muhaberat ve Diğer Kil Mektuplar, Çizgi Kitabevi,

                 İstanbul.

Kınal, F.  (1958). Kargamış Şehri Tarihi Hakkında. AÜDTCF Dergisi XVI, 3-4, 69-77.

Kınal, F.  (1947). Suppiluliuma’nın Suriye Seferleri, Belleten, 11/41, 1-13.

Luckenbill, D. D. (1921). Hittite Treaties and Letters, The American Journal of Semitic Languages and Literatures, Vol.

                    37, No. 3, 161-211.     

Özdemir, C. (2018). Hitit Devleti ile Vassalları Arasında Yapılan Antlaşmalarda Vassallara Getirilen

               Yükümlülükler, Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 40, 267-282.

Singer, I. (1991). The 'Land of Amurru' and the 'Lands of Amurru' in the Šaušgamuwa Treaty. Iraqs, Vol. 53, 69-

            74.

Sir Gavaz, Ö. (2007). I. Šuppiluliuma Döneminde Suriye ve Mezopotamya ile İlişkiler, Ankara Üniversitesi

                Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Sir Gavaz, Ö. (2012). M. Ö. 14. Yüzyılda Hitit Vassali Ugarit, Mısır ve Doğu Akdeniz. Arkeoloji ve Sanat, Sayı

                 140, 25-34.

Şeyhoğlu, İ. (2007). IV. Tudhaliya’nın Asur Devleti ve Suriye’deki Vassal Krallıklar’a Yönelik Politikası, Ankara

               Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara.

Soldt, W. H. (2010). Ugarit as a Hittite Vassal State, Altorientalische Forschungen, Vol. 37, No. 2, 198-207.

Ünal, A. (2003). Hititler Devrinde Anadolu- II, Arkeoloji ve Sanat Yayınları.

Ünal, A. (2005). Hititler Devrinde Anadolu- III, Arkeoloji ve Sanat Yayınları.

Ünal, A. (2006).  Eski Çağlarda Çukurova’nın Tarihi Coğrafyası ve Kizzuwatna Adana Krallığı’nın Siyasi Tarihi, 

 


[1]     Hititçe çivi yazılı metin yerleri ve literatürde Arzawa’nın geçtiği yerler için bak. (del Monte-Tischler, 1978: 42; del Monte, 1992: 14).

[2]     “Sonraki yıl, Arzawa’ya karşı yürüdüm ve ondan sığır ve koyun aldım” (CTH 4/KBo X I 22-3) Bkz. (Imparati & Saporetti, 1965: 44-85).

[3]     Bkz. Ḫapalla Kralı Targašnalli ve II. Muršili arasındaki antlaşma (CTH 67), Mira Kuwaliya Kralı Kupanta- Kurunta ve II. Muršili arasındaki antlaşma (CTH 68), Šêha Nehri Ülkesi Manapa-Tarhunta ve II. Muršili arasındaki antlaşma, Wiluša Kralı Alakšanduš ve II. Muwatalli arasındaki antlaşma (CTH 76) (Karauğuz, 2018: 87-118); Arzawa Ülkesi Kralının (?) III. Hattušili’ye bir kil mektubu, Šêha Nehri Ülkesi Kralı Manapa-Tarhunta’nın II. Muwatalli’ye bir kil mektubu, Mira Kuwaliya Kralı Mašḫuiluwa’nın II. Muršili’ye bir kil mektubu (Karauğuz, 2019: 119-121).

[4]     Hititçe çivi yazılı metin yerleri ve literatürde Kizzuwatna’nın geçtiği yerler için bkz. (del Monte-Tischler, 1978: 211; del Monte, 1992: 81).

[5]     Ünal, birçok tarihçinin Kral Telepinu'nun fermanında Kral Ammuna zamanına dair geçen bu “isyan etmek"ten hareketle Kizzuwatna'nın Eski Hitit Çağı'nda Hititlere bağlı bulunduğunu düşündüklerini ifade etmektedir. Fakat ona göre Kizzuwatna bu dönemde bağımsız bir krallıktır ve metinde geçen ifade Hitit metinlerinin bir klişesidir. 

[6]     Bkz. (Karauğuz, 2018: 48-60). CTH 41, 131 numaralandırılan bu antlaşmanın I. Šuppiluliuma döneminde mi ondan önceki dönemde mi imzalandığına dair tartışmalar devam etmektedir. Karauğuz ve Beal, antlaşmayı II. Muwatalli dönemine tarihlemektedir; ayrıntılı bilgi için bkz. Beal, 1986: 435.

[7]     Hititçe çivi yazılı metin yerleri ve literatürde Hurri-Mitanni’nin geçtiği yerler için bkz. (del Monte -Tischer, 1978: 272; del Monte, 1992: 105).

[8]     Hititçe çivi yazılı metin ve literatürde Kargamıš’ın geçtiği yerler için bkz. (del Monte-Tischler, 1978: 181; del Monte, 1992: 67).

[9]     KUB XIX 27 (CTH 50) (Beckman, 1999: 169; Karauğuz, 2019: 108-109).

[10]    Hititçe çivi yazılı metin ve literatürde Ugarit’in geçtiği yerler için bkz. (del Monte-Tischler, 1978: 451; del Monte, 1992: 177).

[11]    Hititçe çivi yazılı metin ve literatürde Amurru’nun geçtiği yerler için bkz. (del Monte- Tischler, 1978: 14; del Monte, 1992: 5).

Bu haber toplam 1926 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim