Geçen gün kütüphanemin raflarını düzenlerken, elime üzerinde "kitap kulübü toplantı notları" yazan eski bir defter geçti. Şöyle kabaca bir hesap yaptım, üzerinden yaklaşık olarak on yıl geçmiş. Eskiden bir grup arkadaşımla beraber böyle toplantılar yapardık. Bazen haftada bir bazen de iki haftada bir toplanır, daha önceden üzerinde anlaştığımız bir kitabı incelerdik. Hepsini inceleme şansım olmadı ama ayaküstü şöyle kısaca aldığım notlara bir göz attım. O dönem epeyce bir kitap okumuşuz. Defterin sayfalarını karıştırdıkça karşıma neler çıktı neler. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sından tutun da Kafka’nın Dönüşüm’üne kadar, dünya klasiklerini, Kemal Tahir’in Devlet Ana’sından Yakup Kadri’nin Yaban’ına kadar bir kaç Türk klasiğini okumuşuz.
Ama defterin ortalarında Fuzulî’nin bir beyti gözüme çarptı “Gezme ey gönlüm kuşı gafil fezâ-yı ışkda / Kim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var”. Durdum, sayfayı yukarıdan aşağıya bir daha kontrol ettim. O dönemde Eşik Yayınları’ndan çıkan ve Nusret Özcan’ın kaleme aldığı Leyla ile Mecnun’u okumuşuz. Defterin sonuna da şöyle bir not düşmüşüm. “Müsait olunca bir daha oku.” Hemen raftan kitabı buldum ve içini epeyce çizdiğimi gördüm.
Devamı: http://www.dunyabizim.com/kitap/24116/madde-leminden-mana-lemine-bir-yolculuk-leyla-ile-mecnun
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.