• İstanbul 18 °C
  • Ankara 28 °C

Üstadların müşterek noktası

Üstadların müşterek noktası
D. Mehmet Doğan’ın hazırladığı Nureddin Topçu yazı dizisinde Kısakürek ve Topçu’nun ortak yönlerine dair çarpıcı ayrıntılar ortaya çıktı.

HAZIRLAYAN: D.MEHMET DOĞAN

AVRUPA’DAN NAKŞI DERGÂHINA...

"Dikkati çeken nokta, her ikisinin de felsefe tahsillerini Avrupa’da tamamlamış veya sürdürmüş olmalarıdır. Topçu ile Necip Fazıl’ın müşterek noktaları arasında, her ikisinin de 1930’larda tanıştıkları nakşî şeyhleriyle ilişkilerinden sonra böyle bir mecraya girmeleri dikkat çekicidir."

GÖSTERİŞSİZ NÜMAYİŞSİZ YERLİ VE MİLLİ DURUŞ

Nureddin Topçu Hareket dergisindeki ilk yazılarından itibaren, yerli-millî muhtevasını ortaya koymuş ve o sıralar bütün dokunulmazlığına rağmen, Avrupa’nın ve batının eleştirisini yapmaktan da geri kalmamıştır. 

İLK SÖZ: AVRUPA RÖNESANS YAPAMAZ!​

Topçu, batıda yetişmiş, Fransız filozofu Maurice Blondel’in sistemleştirdiği “hareket felsefesi”ni benimsemiş olmakla beraber, Hareket dergisindeki ilk yazılarından itibaren, yerli-millî muhtevasını ortaya koymuş ve o sıralar bütün dokunulmazlığına rağmen, Avrupa’nın ve batının eleştirisini yapmaktan da geri kalmamıştır. Nitekim, derginin ilk sayısındaki “Rönesans hareketleri” başlıklı ilk yazı, batı sisteminin güçlü bir kavrayışla değerlendirilmesi ve sağlam bir tenkidi mahiyetindedir. 

“XX. Asrın milliyet Avrupasını yaşatıcı kuvvetlerin başında büyük sanayi bulunmaktadır ve büyük sanayiin XX. asırda kazandığ rakipsiz hâkimliği, zümre istibdadını hazırlayan, gayesi her şeyi tanımaktan ibaret olan XIX. asrın idealsiz müsbet ilimciliği olmuştur. Müsbet ilim, ruhî ve ahlâkî kıymetlerle insanlık içinde bir rönesans yaratacak yerde Avrupa milletlerinin insanlığı gittikçe daha mükemmel ve teminatlı bir şekilde istismar edebilmeleri için arzın hammaddeleri üzerindeki sarsılmaz saltanatını temin etti…XIX. asrın büyük sanayi eliyle yaptığı madde istibdadı yüzünden, zarurî olarak XX. asrın imparatorluk zihniyetini doğurdu. Avrupa milletlerinin hepsi de XIX. Ve XX. asırların büyük harpleri sonunda müstemlekeciliğe dayanan imparatorluk kuvvetlerini yaşattılar. Avrupa bütün kıymetlerini kazanmadan önce Avrupa’da bir rönesans meydana gelebilirdi. Avrupalılık zihniyetinin bugün bütün insanlığa bütün bir kıymet hâlinde yayılmış olması bu kıt’ada rönesansı imkânsız bırakmaktadır. Çünkü Avrupa içinde doğacak bir rönesansın ilk önce bu üstünlüğü ortadan kaldırması, sade Avrupalılığa mahsus olmayan, belki insanî olan kıymetler yaratması lâzımdır. Halbuki Avrupa’da böyle bir rönesansa, yani milliyetin üstünde yaşayıp, ona hakikat kıymeti verdirecek insanî kıymetler yaratmaya doğru bir hareket göze çarpmıyor.”

BATININ DEĞERLERİ TEMELDEN ÇÜRÜK

Topçu’nun bu yazıda ortaya koyduğu batı sistemi eleştirisi, içeride aşırı ölçüde yüceltilmiş olan batılı değerlerin eleştirisidir aynı zamanda. “Müsbet ilim”i tek gerçek “mürşit” olarak ilan eden  pozitivist yöneticilere, bel bağladıkları zihniyetin idealsizliği, temelden çürük olduğu ve sömürgeciliğe hizmet ettiği bildirilmektedir. “En hakiki mürşit” olarak bağlanmamız emredilen “müsbet ilim”in rol ve fonksiyonu hakkında en azından tereddüt uyandıran bu sözlerden sonra, Topçu, Avrupa’nın yapamayacağı rönesansı, bizim yapabileceğimizi şöyle ifade ediyor: 
“Avrupa medeniyetinin içine girmiş olan ve Avrupa haritasının dışında bulunan bizim gibi bir millet asrımızın rönesansını kendinden bekleyebilir. Bu rönesansı yapmamızı mümkün kılan en esaslı şart Avrupa haritası dışında, avrupalılık hırsına ve hodgâmlığına bürünmekten uzak kalmamızdır. Yaratılacak kıymetleri şu veya bu milletin tarihinden değil, hakikatin hazinesinden alabilmek hürriyetini kazanabiliriz.”

TEK ŞEF REJİMİNE TEPKİ

Hareket dergisi daha başlangıçtaki muhtevasıyla, Cumhuriyet devrinin hâkim fikir çerçevesinin dışında bir yayın olarak dikkati çeker. Dinin ve dinî muhtevalı düşüncenin dışlandığı bir dönemde, dinî bir yayın olmayan Hareket mecmuasının muhteva olarak manevî-ruhî-dinî bir arkaplana sahip olduğu hissedilmektedir. 
Topçu’nun “Nizam Ahmed” müstearıyla yazdığı “Çalgıcılar” yazısı, tek şef rejimine yöneltilmiş kuvvetli bir hicvî tenkiddir. Nitekim Nureddin Topçu, bu yazıdan ötürü takibata uğrar ve sürülmüş olduğu İzmir’den İstanbul’a gelmişken bu sefer de Denizli’ye sürülür. Bu zor şartlarda yayımını ancak 7 sayı kesintisiz sürdürebilen Hareket, üç yıl inkıtadan sonra 1942-43’de 5 sayı daha yayınlanarak 1. cildi tamamlar. Böylece şeflik devrinin en katı yıllarında fikrî muhalefetin tek sesi hareket olmaktadır (Başlangıçta politik davranarak muhalefetini doğrudan ortaya koymamakla beraber sonradan tutumunu netleştiren Büyük Doğu, 1943 eylülünde yayınlanmaya başlamıştır).

(*) “..Bir kaç nesil birbirine en samimi miras halinde siyasî hırslar ve siyasi kinlerden başka bir şey bırakmamıştır.” 
“Bu nesiller bazan samimi idiler. Fakat bağlandıkları fikir ve kanaat hep siyasi iktidarın bir elden başka ele geçmesiyle vatanın kurtulacağı idi. Halbuki bunların hiç biri örflerin, sanatların, iktisat ve hukukun bu vatanın hayatı içinde ve bir ahlâkî iman içerisinde değişmesiyle ancak hakiki inkılâbın yapılabileceğini anlıyamamıştı.” (“Neslimizin tarihi”-Hareket sayı 6, 1939).

BiN YILLIK MiLLiYETÇiLiĞiN SAVUNUCUSU

 Kırk yıl önce vefat eden Nureddin Topçu, 20. yüzyılımızın en büyük düşünürüdür. Cumhuriyet döneminde ilk muhalif fikir dergisi Hareket’i 1939’da yayınlamış, bu dergideki yazılarıyla tek parti ideolojisinin pozitivist ve pragmatist yaklaşımlarına karşı çıkmış, sentetik etnik milliyetçiliğini reddederek bin yıllık tarihten kaynaklanan tabii/organik bir milliyetçiliği savunmuştur. 

Hareket dergisinin ilk sayısı “fikir-sanat” alt başlığı ile 1939 yılının şubat ayında İstanbul’da yayınlanmıştır. Sahibi ve umumî neşriyat müdürü Nureddin Topçu’dur. 2. Sayı İstanbul’da basılmış olmakla beraber, idare yeri olarak İzmir’de bir adres gösterilmektedir. Bu durumda, 2-5. sayıların yayın yeri olarak İzmir’i kabul etmek gerekir. 6. sayıda idare yeri olarak derginin basıldığı İstanbul’daki Burhaneddin Matbaası gösterilmiştir. Bundan sonra, Hareket dergisi, 1952’de Ankara’da yayınlanan 7 sayı dışında İstanbul’da neşredilmiştir. 

YENi AYDIN MÜSLÜMAN TiPi​

 Batıda eğitimini tamamlamış bir müslüman düşünür olarak Nureddin Topçu, Hareket dergisi ile Türkiye’nin yakın tarihinde batı tarzı eğitimden geçmiş aydın müslüman tipinin oluşumunda dikkatten kaçırılan bir rol oynamıştır. Bu alanda diğer müessir ve popüler isim daha önce şair ve edip olarak büyük şöhret kazanmış olan Necip Fâzıl’dır. 1943’den itibaren aralıklarla yayımladığı Büyük Doğu mecmuasında daha vülger ve tahrikkâr tarzda bir neşriyat yürütmüştür. Topçu, politik yaklaşımlardan neredeyse tamamen uzak dururken(*) Necip Fazıl, her zaman siyasî tavırlar ortaya koymaya, geliştirmeye ve siyasî ilişkiler kurmaya yönelmiştir. Dikkati çeken nokta, her ikisinin de felsefe tahsillerini Avrupa’da tamamlamış veya sürdürmüş olmalarıdır. Topçu ile Necip Fazıl’ın müşterek noktaları arasında, her ikisinin de 1930’larda tanıştıkları nakşî şeyhleriyle ilişkilerinden sonra böyle bir mecraya girmeleri dikkat çekicidir.

HAREKET: MATBUAT KANUNA iSYAN!

 1931 tarihli Matbuat Kanunu’nda 28 Haziran 1938’de yapılan değişiklikle, gazete ve dergi yayınlamak için, gazete ve derginin çıkacağı yerin en büyük mülkî amirinden ruhsatname alınması şartı getirildi. Yeni bir yayına izin verip vermemek tamamen idarenin tasarrufuna bırakılmıştı. 
 

YAYIN SAHİBİNE ÖMÜR BOYU YASAK

Süreli yayın çıkarmak için, gazete ve derginin çıkacağı yerin nüfusuna göre, 1.000 ila 5.000 TL arasında bir garanti mektubu verme mecburiyeti vardı. “Sui şöhret” (kötü ün) sahibi olanlara yayın hakkı verilmiyordu. İç ve dış siyasetle ilgili konularda, ancak belirli sınırlar içinde yazılabilirdi. Matbuat Kanunu’nun 50. maddesine göre, memleketin umumî siyasetine dokunacak neşriyattan dolayı, İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) kararı ile süreli yayınlar geçici olarak tatil olunabilirdi. Bu  şekilde kapatılan bir gazetenin sorumluları, kapatılma müddetince, başka bir isimle gazete-dergi çıkaramazlardı. 

Nureddin Topçu’nun derginin 1952’de Ankara’da yayınlanan nüshalarına kadar, sahibi ve umumî neşriyat (veya yazı işleri) müdürü olarak göründüğünü biliyoruz. 1952-53’de yayınlanan sayılarda, müessisi (kurucusu) Nureddin Topçu’dur. 1966’dan sonra yayınlanan sayılarda (Fikir ve San’atta Hareket) Nureddin Topçu derginin “kurucusu” olarak zikredilmektedir. Bu uzun süreli, istikrarlı ve açılımlı dönemde, dergi, çeşitli isimler görünmekle beraber, esas olarak Ezel Erverdi tarafından yayınlanmıştır. 

VEFATININ 40. YILINDA YAD EDiLDi

Türkiye’nin son yıllarda yetiştirdiği en donanımlı mütefekkirlerden olan ve 10 Temmuz 1975’te vefat eden Nureddin Topçu, ölümünün 40. yılında çeşitli etkinliklerle yad edildi. Hayatı boyunca aktif, üretken bir düşünce adamı profili sergileyen Nureddin Topçu, Türkiye Yazarlar Birliği ve Türk Ocakları’ında düzenlenen çeşitli etkinliklerle anıldı.

Vahdet

Bu haber toplam 817 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim