Çalışmak için Almanya’ya giden anne ve babasının ardı sıra işçi göçlerine katılan, gurbete göçlerin yakın tanığı olan ve bu süreci bizzat gözlemleyen Göksu, Avrupa’ya işçi olarak giden Türk vatandaşlarının yolculuk maceralarını, yaşadıkları zorlukları, kültür çatışmalarını ve iç dünyalarında yaşadıkları hasreti akıcı bir dille anlatarak işgücü göçüne de ışık tutuyor.
A. Erol Göksu’nun son eserinin adı: Anlamsızlığını Anladım
Felsefi denemelerin yer aldığı kitapta, hayat, hayatın anlamı, din, hayır - şer, insan ilişkilerine dair önemli metinler yer alıyor.
O metinlerden iki paragraf şöyle:
“Yaşadığımız bu hayatta bizi hayal kırıklığına uğratan, şaşırtan, önceden öngörülmeyen bazı olaylar başımıza gelebilir. Birçoğu, sonunda hüsran ve hüzne yol açabilir. Bu durumlar karşısında, biranda kendimizi güçsüz, takatsiz hissedebiliriz. O ana kadar anlamı olduğuna inandığımız, bizim için çok şey ifade eden birçok şeyi bir anda anlamsız görebiliriz. İşte tam bu noktada insanın iradeli ve dirayetli olup olmadığı ortaya çıkar. Hayır ve şerrin Allahtan geldiğini, alın yazısı ve kader duygularını üstümüzde bir giysi gibi hissettiğimizde, nihai hedefe giden amaç yolundan sapmamış oluruz, dolayısıyla tüm bu aslında gerçekten de insan olan herkesi içten yaralayan, yüreğini adeta kanatan durumlar karşısında ki metanetimizle hayatımıza da anlam vermiş oluruz. Ama feryatlarla sızlanıp da günlerimizi harap edip, isyan bayraklarını açtığımızda hayatın bu yönünün anlamsızlığına bürünüp perişan olma yolunu seçmiş oluruz.”
***
Hepimiz bu dünyada misafiriz; Âşık Veysel’ in de dediği gibi, ‘iki kapılı bir handa, gidiyorum gündüz gece.’ Evet, hayata başlangıcımız doğum ve bu hayattan geçip gidişimiz ölüm. Sadece herkesin anlında yazılı olan ömür süresince bu dünyada kalıyoruz. Bu ‘iki kapılı han’, hayatın amacını ve yaptığımız şeyleri sorgulamamıza neden olabilecek felsefi bir kavram olabilir. Hayatın geçici olduğu büyük bir emek ve çabayla yaptığımız bazı şeylerin, kalıcı olmayacağı düşüncesiyle kendimizi bunalmış ve bir boş vermişlik için de hissetmek; kolaya kaçmak, tembelliğe düşmek, kaderciliğe soyunmak ve inançsızlığa sapmak olur. Bilinen bu gerçeklerin ışığında, hayatın geçici olduğunu anlamak, aslında daha bilinçli ve daha büyük bir amaç için yaşamamıza yardımcı olabilir. Bazı türkülere bile yansıyan ‘yalan dünya’, ‘yalancı dünya’ kavramlarının ritminden de hareketle eğer bu dünyanın geçici olduğundan eminsek, ebedi olduğuna inandığımız öbür dünyamız, yani ahiret âlemi için çalışmak çok daha anlam kazanır.”
Eserin arka kapak tanıtım yazısında ise şu ifadeler yer verilmiş:
“Anlam ve anlamsızlık üzerine filozoflar da çeşitli fikirler yürüterek, çelişkiler yaşayarak bunu sorgulamış ve üzerinde duragelmişlerdir. Din öğretilerine ve özellikle de İslam inancına göre Allah’ı anan, hatırlatan her şey anlamlı; Allah’ı anmayan, hatırlatmayan her şey ise anlamsızdır. Anlamsızlık, değişik ifadelerle saçmalıktır, boştur, zaman kaybıdır.
İnsan, en başta kendisi olmak üzere hayatı, dünyayı, son kez nefes vereceği anı düşünerek sorgular. ‘Nereden geldim, nereye gidiyorum?‘ soruları, insanın en çok sorduğu ve insanı en çok zorlayan soruların başında gelir. Ölümün tüm canlılar için bir son nokta olması, ömrümüz boyunca gerçekleştirdiğimiz ve her anımızı dolduran eylemlerimizin anlamı üzerinde bizi düşünmeye zorlar. Bu, pek çok kişide vuku bulur. Ancak insanların çoğu, özellikle dine inanan kişiler, ölümü anlamsız değil, bir bitiş değil, bir son değil, yaşam döngüsünün mutlak bir parçası olarak görürler. Bu görüşteki kişiler için ölüm, yeni bir hayatın başlangıcıdır. İşte bu kişiler, o yeni hayatın gerekliliklerinin bilinciyle, bu dünyadaki yaşantısını düzenler ve buna göre yaşamaya çalışır.”
“Dünya fani, ölüm ani…’’
Anlamsızlığını Anladım / A. Erol Göksu / Az Kitap Yayınları/ Yayın Tarihi: 23.06.2023/ Sayfa Sayısı:160 / ISBN: 9786256468054
Mahmut Erdemir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.