• İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C

Düşün Düşün, Yoktur İşin

C.Yakup ŞİMŞEK

Nutuk’ta -yanlış saymadıysam- 33 kere geçen "mülâhaza" kelimesi dilden atılsın diye onun yerine TDK tarafından 1935'te yapılıp çatılan ve lügatimize katılan bir "düşün" lakırtısı var. 

Peki, bu "düşün" bugünkü TDK tarafından neye lâyık düşünülmüş?
"Güncel Türkçe Sözlük"te yer alan "düşün" târifinden ne anladıysanız ona: “Duyularla değil, zihinsel olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne veya olay.”  

*** 

Gördüğünüz gibi, "düşün" kelimesi bugünkü TDK kafasında "mülâhaza" ile eşleşmiyor.  

"Mülâhaza" kelimesini TDK bugün "düşün" lakırtısıyla değil, "düşünce" kelimesiyle karşılıyor. 1935'in TDK kafasında "mülâhaza-düşün" eşleşiyordu; fakat bugünkü TDK'nın kafasında "mülâhaza-düşünce" eşleşmesi var.  

Yâni "düşün" olsun "düşünce" olsun, ikisi de TDK'ya göre "mülâhaza"yı pekâlâ karşılıyormuş, demek ki.  

*** 

Peki, "düşün" kelimesi îmâl edilmeden, yâni 1935'ten önceki dilimizde "düşünce" kelimesi yok muydu? Vardı. Nitekim Kaamûs-ı Türkî başta olmak üzere birçok lügatte bu kelimeyi görmek mümkün. Yahya Kemal'in, Mehmed Âkif'in şiirlerinde de var.
*** 

İmdi, bütün bunlar masaya yatırıldığında aşağıdakilerden hangisi sorulmaz?  

A) "Mülâhaza" kelimesinin mânâsı mâdemki "düşünce"de mevcuttu, o zaman neden "düşün" diye bir lakırtı îcâd edildi?  

B) Yoksa "düşün" kelimesi Türkçeye "düşünce"den daha mı uygun? Daha uygunsa TDK bugün "mülâhaza"yı niçin "düşün"le değil, "düşünce" ile karşılıyor?  

C) "Duyularla değil, zihinsel olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne veya olay" biçimindeki bir târifin "düşünce"den başka bir mefhumu anlattığını kim, nasıl iddiâ ve isbât etmiştir, edebilir?  

D) "Düşün" kelimesini kullanan herhangi biri "düşünce"den farklı bir şeyi kasdettiğini iddiâ edebilmiş midir? Kim, nerede, nasıl?  

E) Eğer "düşün" kelimesi "düşünce"den farklı bir şey ifâde etmiyorsa -lügat şişirmek dışında- bunun Türkçeye ne faydası olmuştur?  

***  

NOT: "Yav, ne diyon sen, Dil Devrimi'ne karşı mısın arkadaş!" gibi nakaratları şakıyacak bülbüller cevap vermekten muaftır.  

Çünkü onlar yukarıda sorduklarıma cevap veremezler.  

Düşünmekten de muaf sayabilirler kendilerini.  

Bu da bir hak...
Rahatına bak.

Bu yazı toplam 434 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim