• İstanbul 15 °C
  • Ankara 20 °C

Eczâcıbaşı’nın Uydurukçası 1

C.Yakup ŞİMŞEK

Türkiye'de "uydurukça" kelimesinden anlaşılan mefhum ile körlerin "fil" târifinin benzeştiğini yazmıştım geçenlerde. Bülent Eczâcıbaşı -sağ olsun- bu iddiâmı isbât edercesine bir "uydurukça" târifi yapmış. İyisi mi, hikâyeyi baştan alayım:

Efendim, geçenlerde internette gezinirken 20 Mayıs 2013 târihli Milliyet'in bir haberi dikkatimi çekti.  "Eczacıbaşı ‘plaza dili’ne savaş açtı" serlevhasıyla ve Songül Hatisaru imzâsıyla çıkan haberde şöyle deniyordu: "Plazalarda Türkçe-İngilizce sözcüklerden oluşan bir dil konuşulmasından rahatsız olan Bülent Eczacıbaşı doğru Türkçe kampanyası başlattı. Eczacıbaşı’nda ‘uydurukça’ konuşan 5 lira ‘ceza’yı kumbaraya atıyor."
Haberde "Hard copy’leri set etme işini taşere ettikten sonra yazımın wording’ini düzeltmeye focuslanıyor olacağım.” misâli cümleler için "Metropollerde beyaz yakalıların çalıştığı plazalarda bir gün geçirseniz bunun gibi yüzlerce cümle duyabilirsiniz." deniyor ve şöyle bir tahlil yapılıyor: "Yalnızca ‘plaza insanlarının’ anladığı bir dil bu!.. Kimi zaman aynı anlama gelen sözcüklerden oluşan bir tamlama: Nüans farkı! Bazen de İngilizce zaman kalıplarıyla düşünülüp Türkçe söylenmiş sözler: Yapıyor olacağım! Biraz Türkçe, biraz İngilizce... Ama bu dil için en iyi tanımlama: Uydurukça!"

Haberin devâmına göre "Bu tanımlama Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’na ait. Plazalarda konuşulan bu tuhaf dilden son derece rahatsız olan Bülent Eczacıbaşı, bu dile karşı adeta savaş açtı. Katıldığı çeşitli iş toplantılarında, şirket çalışanlarının kendi aralarındaki sohbetlerde, e-posta mesajlarında kullanılan dilin her geçen gün değiştiğini fark eden Bülent Eczacıbaşı’nın önderliğinde, bu gidişe dur demek için Eczacıbaşı Topluluğu bünyesindeki şirketlerde 'Uydurukça konuşuyor olmayalım!' adlı bir kampanya başlatıldı."
Evet, Bülent Eczâcıbaşı'nın -veyâ şirketlerinin- kafasındaki "uydurukça" nasıl bir şeymiş, herhâlde anlaşıldı: Türkçesi varken kullanılan İngilizce kelimeler veyâ Türkçe-İngilizce melezi olan birtakım sözler... (Türkçenin bu hâline Türkilizce diye bir isim takanlar var.) Nitekim şirketlerinde en çok karşılaşılan "uydurukça"  kelimeleri ve bunların doğru karşılıklarını şöyle saymışlar: "Yapıyor olacağım → Yapacağım / Confirm etmek → Teyit etmek / Third party → İş ortakları / Assing etmek → Görevlendirmek / Soft copy → Elektronik kopya / Focuslanma → Odaklanma / Wording → Yazım-ifade / Layout → Yerleşim / Hard copy → Çıktı /Check etmek → Kontrol etmek / Yapılabilite → Yapılma ihtimali / Taşere etmek → Taşeronla çalışmak / Kontekst → Bağlam / Kontent → İçerik / Refere etmek → Gönderme yapmak / Deadline → Bitiş tarihi / Value chain → Değer zinciri / Lay out → Tasarım."
***
İşte Eczâcıbaşı'nın "uydurukça"dan anladığı... (Hor gördüğüm yok, dalga da geçmiyorum.) Gelgelelim bu "uydurukça" bizim bildiğimiz "uydurukça"dan farklı: Peyâmî Safâ'nın, Nihad Sâmi Banarlı'nın, Necmettin Hacıeminoğlu'nun, Fâruk Kadri Timurtaş'ın ve daha nice meşhur ilim-fikir adamının, üzerine kitaplar yazdığı "uydurukça" bu değil ki... Onların ve yakın zamâna kadar hemen herkesin "uydurukça"dan kasdı şuydu: Dil Devrimi mahsûlü, TDK mâmûlü; ilk bakışta öz Türkçe foyalı fakat aslında kara boyalı (=sülfürik asitli) birtakım zıpçıktı kelimeler: aşama, sorun, süreç, önemli, zorunluluk, bağımsızlık, uygarlık, imge, koşul, yaşantı, yanıt, ilginç, örneğin" ve bunlar gibi yüzlercesi... Türkiye’de 80 yıldır süren, Türkçeyi ayağa düşüren, dünü bugüne küstüren, mantığın defterini düren "ikaame" kelimeler...
***
Eczâcıbaşı'nın "uydurukça" dediği ve konuşulmasından rahatsız olduğu kelimelerin doğmasına ve Türkçeyi boğmasına sebep olan bataklıktan haberi var mı acabâ? (Yaşı îtibâriyle olması lâzım.) Genleriyle Oynanan Dil (GOD), her türlü hastalığa mâruz kalır; zayıf taraflarına her gün isâbet alır... "Mihrak-muhtevâ-siyak sibak" kelimelerini yabancı sayıp kovarsan, yerlerine "odak-içerik-bağlam" benzeri türedileri koyarsan böyle olur: Önce dilin lâfız-mânâ bağları tek tek çürüyüp kopmaya başlar ve ardından bir mefhum anarşisi doğar. Derken bu keşmekeşi gören Avrupa’dan "focus-kontent-kontekst" gibileri gelip dilinize yerleşir. Sonra siz onları dilinizden atmak için uğraşırsınız. Geçmişler olsun...
Eczâcıbaşı’nın bunları da bilmesi veyâ hatırlaması lâzım. Sâdece Eczâcıbaşı değil, bunları herkes bilmeli. Boy başından şamdancı başına kadar...

Fakat uydurmacılar bandosunun borazancıbaşı (TDK) bilmiyorsa kime ne diyelim?..
Bu yazı toplam 2419 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim