• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Medya Pazarında Defolu Türkçe - 83

C.Yakup ŞİMŞEK

İskender PALA

(Fatih projesi – 21 Şubat 2012 – ZAMAN)

“Modern eğitim sistemleri öğretmenlere ve öğrencilere sayısız hak ve sorumluluklar tanıyabilir, davranış biçimleri önerebilir, tavsiyeler sunup yaptırımlar önerebilir; ancak bunların hiçbiri geleneksel ahlak kuralları kadar önemli ve etkili olmayacaktır.”

İskender PALA bu cümlesinde iki kere geçen “önerebilir” sözünü aşağıdakilerden hangisine karşılık olarak kullanmış?

A) Teklif edebilir
B) Tavsiye edebilir

PALA’nın “davranış biçimleri önerebilir” sözüyle kastı “davranış biçimleri teklif edebilir” olabileceği gibi “davranış biçimleri tavsiye edebilir” de olabilir.

İkinci kullanışında “tavsiyeler sunup yaptırımlar önerebilir” dediğine göre herhâlde “teklif edebilir” demek istiyor.

 

Ama bundan da emin olamıyoruz.

 

Aslında “önermek” kelimesini her kullanışımızda ister istemez bu karışıklığın içine giriyoruz belki...

Önermek de Nerden Çıktı?

Öñön” kökünden gelen ve eski Türkçede “geçmek, ileri geçmek” demek olan kelimeye TDK tarafından hangi mantıkla “teklif etmek” manası yüklendi?..

Ondan önce şunu sormak lazım:

Ölmüş olan bir kelimeyi yüz yıllar sonra mezarından çıkarıp canlandırmaya çalışmanın âlemi var mı?

Üstelik onu kendi ruhuyla değil başka bir ruhla diriltiyorsunuz... Nitekim “geçmek, ileri geçmek” ile “teklif etmek” arasında ne alaka var?..

TDK tarafından mezarından çıkarılarak devlet gücüyle ihya edilen “önermek” hortlağı şimdi TDK ve devletin de kontrolünden çıktı: Yıllardan beri nerdeyse her “teklif”i yiyen bu zombi son zamanlarda azdı ve menüsüne “tavsiye”yi de kattı.
TDK baktı ki olmuyor, lügatindeki “önermek” maddesinin açıklamasını genişletti: 1945’ten bugüne kadar yalnızca “teklif etmek” diye açıkladığı kelimeye şimdi “tavsiye etmek” manasını da ekledi.
(Yakın bir zamanda orada “telkin” diye üçüncü bir karşılığı da görebiliriz...)
Üstelik bu mana “teklif etmek” karşılığına da “öñerdi.”
(Ben de bu kelimeyi beş yüz sene önceki şekil ve manasıyla kullanmış oldum. Tuhaf bir şey yapmış olabilirim fakat katiyen TDK kadar tuhaf olamam...)

***
(Günlük müstehcen sırlar – 14 Şubat 2012 – ZAMAN)

“Elbette müstehcenlik diz boyu, ama içinde seyirciyi ilgilendirecek ne bir hayat dersi, ne bir erdem, ne de tiyatronun genel amacına yönelik bir toplum eleştirisi var.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından bu günlerde sahneye konan Günlük Müstehcen Sırlar adlı oyuna dair tenkitlerini yazan İskender PALA, o yazısında yukarıdaki cümleyi kurmuş.
Ama cümlede fahiş yanlışlar var:  
Bu cümlede “ama” niçin kullanılmış, anlamak mümkün değil: Bir eserde “müstehcenlik diz boyu” ise onda mutlaka birtakım faydalı unsurlar da (hayat dersi, fazilet filan) mı bulunmalı?

İskender PALA’ya göre Günlük Müstehcen Sırlar’da bulunmayan fakat olması gereken tenkidi kim (ne), kime (neye) yöneltmeliymiş?
A) Günlük Müstehcen Sırlar, insanlara
B) İnsanlar, tiyatronun gayesine

Cümlenin kuruluşuna bakarsak B şıkkı doğru olur, bakmazsak A şıkkı...

İskender PALA cümleyi şöyle kursaydı yukarıdaki düğümler olmazdı: 

“Elbette müstehcenlik diz boyu ve içinde seyirciyi ilgilendirecek ne bir hayat dersi, ne bir erdem, ne de tiyatronun genel amacına uygun bir toplum eleştirisi var.”

Ama eğer şöyle yazsaydı yalnızca ifade kusurlarından değil kendisine yakışmayan kelimelerden de kurtulurdu:

“Müstehcenliğin diz boyu olduğu oyunda ne seyirci için bir hayat dersi ne bir fazilet ne de tiyatronun gayesine uygun bir sosyal tenkit var...”

***
“Bu dediğimin sanatın özgürlüğü (ki ben böyle inanır ve savunurum) ilkesiyle bir alakası yok.”

Bu cümleye göre İskender PALA’nın inanıp müdafaa ettiği neymiş?
A) Sanatın hür olması
B) Bir önceki cümlede dediğinin, sanatın hür olması prensibine aykırı olmadığı

Doğru cevabı cümleye bakarak bulmak mümkün değil...

Burada “savunmak” kelimesinin hangi manada (müdafaa / iddia) kullanıldığı da belirsiz. 
“Müdafaa etmek” sözünü dumura uğratmak, kocatmak ve dilden atmak için TDK tarafından 1945’te imal edilip Türkçeye sokulan “savunmak” kelimesi artık hem “müdafaa” hem “iddia” yerine geçer oldu.
(Uydurma kelimelerin birçoğunda bu başıbozukluk görülmekte.)
1945’ten önce “iddia etmek” yerine “müdafaa etmek” diyen, yazan bir muharrir var mıydı?

Bu yazı toplam 1577 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim