• İstanbul 15 °C
  • Ankara 14 °C

Ozandan Şair Olmaz-1

C.Yakup ŞİMŞEK

Türkçenin bin yıllık “şiir”i TDK tarafından bitirilirken ve yerine 1935’ten itibaren “koşuk” getirilirken “şair”e dokunulmayacak mıydı?

Şiir” gibi  “şair” kelimesi de Arapçadan dilimize gelmişti (Aslında bunlar milletçe Kur’an dilinden hoşlanıp tattığımız; ondan alıp lisanımıza, irfanımıza, ümranımıza, devranımıza kattığımız kelimelerdi ). O hâlde han kapısından teğelti atar gibi kovulmalıydı. Dokuz asırdan beri zarafet, letafet ve marifetle oturduğu tahtından insin diye oraya TDK tarafından iki yaban oturtuldu: “ozan” ve “koşukçu.” (Ataç Ağa “İki tane az…” dedi fakat “Bir koltuğa üç karpuz sığmaz…”demedi: Şiir ikliminin sultanı “şair”i alaşağı edecek olan ekibe üçüncü elemanı kattı: “bahşı.” Ne gedder yahşı!..)

Bu üç kişiden “koşukçu” yine TDK kararıyla o koltuktan kaldırılıp daha aşağıdaki “nâzım”ın ve “manzume”nin minderine indirildi. Evet, TDK’nin 1974 tarihli Yazın Terimleri Sözlüğü’nde “nâzım” ve “manzume” kelimeleri “Osmanlıca” sayılmış, her ikisinin yerine de bir “koşukçu” geçip yayılmış… Şu “şair” rütbesinden keçe külah olan “koşukçu…

Böylece bu zavallı kelimenin “şair”e rakip olamayacağı bizzat TDK tarafından ilan edilmiş oldu.

Ataç’ın “bahşı”sını da kendisinden başka kullanan olmamıştır sanırım. (Bu zavallı adamın önce karaciğer ve böbrek, sonra da şeker illetine tutulmasında, yazarken illa öz Türkçe kullanacağım diye sürekli ıkınması da bir amil olmasın… Gerekli tıbbi tetkikler, 1950’lerde ne kadar sağlıklı yapıldı acaba?)

Ozandan Şair Olur mu?

Kasaptan cerrah olur mu? “Olmaz, olmaz deme; olmaz olmaz…”

Gelgelelim olmanın şartını bileceksin, yerine getireceksin; ilmini okuyup icazet (diploma) alacaksın. Bunu yaparsan çobanlıktan dekanlığa, boksörlükten profesörlüğe geçebilirsin. Geçerken eski mesleğini hepten terk etmeye mecbur da değilsin: Kışın dekan, yazın çoban; gündüz profesör, gece boksör olabilirsin.

Ozan da isterse ve şartını yerine getirirse pekâlâ şair olabilir... Tıpkı şairin de – şartını yerine getirmek şartıyla – ozan olabileceği gibi.

Ne var ki illaki önce “şair” ile “ozan” arasındaki farkları bilecek, bilmiyorsa öğrenecek. Öğrenmesi kolay mı? Aslında kolay fakat TDK, işi zorlaştırmış. Daha doğrusu, bu iki mefhumu (şair-ozan) birbirine karıştırmış. (Kelimeleri karıştırmak, çatıştırmak, kapıştırmak TDK’nin belli başlı işlerindendir.) “Ozan nedir, ne değildir?” diye merak edip TDK lügatine bakarsanız yanlış bir şey öğrenirsiniz. Çünkü TDK’ye göre “şair” ile “ozan” aynı şey...

Şair” yerine “ozan” demek ne kadar doğru? “Cerrah” için “kasap” demek kadar… Her iki eşleştirmede hem ortak hem farklı yönler var. Ortak yönlere misal verelim:

Ozan-şair: Her ikisi de şiir söyler. Fakat birincisi, gönlündeki sazla elindeki sazı beraber çalar; ikincisi yalnızca gönül sazını…

Kasap-cerrah: Her ikisi de et keser. Gelgelelim biri hayvanların, diğeri insanların etini…

Aslında her iki kıyaslamada daha nice farklar söylenebilir: Birinci gruptakilerin şiirleri tarz ve şekil bakımından birbirinden ayrılır. Mesela Karacaoğlan ile Yahya Kemal şiirleri arasında bu ayrılık kolayca görülür. “Kasap”larla “cerrah”ların et kesme biçimleri ve niyetleri de elbette aynı değildir. (Buna misal isteyen varsa Kasap Kâzım’la Operatör Dr. Kâzım Bilmemne’yi karşılaştırsın.)

TDK’den önce bu iki mefhum (ozan-şair) arasındaki farkı anlatmak kolaydı. Aslında böyle bir mesele yoktu. Niçin yoktu? Çünkü ikisi birbirinden zaten ayrıydı, yolları da farklıydı.  Dolayısıyla kimse “şair”lere “ozan” demiyordu ve “ozan”lar da “şair” olmadıklarını biliyordu. Kısaca, “ozan”lar ozanlıklarını biliyordu, “şair”ler de şairliklerini…

Ta ki TDK gelip bu ikisini aynı kefeye koyana kadar…

(İşte TDK’nin diğer bazı marifetleri: Apayrı mefhumları aynı kefeye koymak, bin yıllık sözlerin altını oymak, Nurullah Ataçların aklına uymak, kelime uydurmaya ihtiyaç duymak, uydurup uydurup milleti baymak, kendi çıkardığı sözlerden bile sık sık caymak, bir yığın işi varken dalga saymak, başaramadığını söylerken ağız yaymak…)

30.07.2012
Bu yazı toplam 1494 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim