• İstanbul 14 °C
  • Ankara 16 °C

Ozandan Şair Olmaz-2

C.Yakup ŞİMŞEK


Kasap”lara “cerrah” diyebilecek bir işleyişe sahip olan TDK mantığı “ozan”ları da pekâlâ “şair” sayabilirdi...

Nitekim 1935’te karar verdi: “Şair”lerin adı bundan böyle “ozan” olacaktı. İlk çıkardığı lügatlerden itibaren “şair” kelimesinin manasını “ozan”a yükledi. (Hâlâ bu zihniyetinden vazgeçmedi.)

Acaba “şair”in adı niçin değiştirilip “ozan” yapıldı?

Şair” Arapçaymış da “ozan” Türkçeymiş...

Peki, bin yıllık sapasağlam bir kelime olan “şair”i öldürmek için beş asırlık bir cesedi (ozan) diriltmeye çalışanlar nasıl bir cibilliyet, irsiyet, keyfiyet, hüviyet, zihniyet ve art niyetin sahibiydiler?

TDK dilde ırkçılık yaptığını ne zaman itiraf edecek?

Bu “ozan”ın aslen Türkçe olduğu üzerinde bir ittifak da görülmüyor. (Nereden geldiğinin benim için pek bir ehemmiyeti yok fakat TDK için çok...) Dîvânü Lügaati’t-Türk’te bulunmayan kelimenin Moğolca veya Farsçadan geldiğine dair rivayetler de var.

Yapılan tespitlere göre dilimizde 1400’lü yıllardan itibaren görülen bu kelime 1500’lerde vazifesini “âşık”lara bırakmaya, kendisi başka bir yöne akmaya başlamış.

Esasen “ozan” kelimesi daha başlangıçta iki farklı mecrada yol alıyordu. Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü bu iki mecra(mana)yı bize şöyle aktarıyor:
“1. Halk şairi, saz şairi, toplantılarda saz ile şiir söyleyen kimse. 2. Çok sözlü, çenesi düşük, durmadan söyler, hikâyeci.

İşte bunlardan birincisi zaman içinde sazıyla sözüyle tamamen “âşık”ların omzuna yüklenmiş ve “ozan”ın üstünde yalnızca ikincisi kalmış: “Çok sözlü, çenesi düşük, durmadan söyler, hikâyeci. Nitekim Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinden Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü’ne nakledilen bir beyit, 14. asır başlarında bile “ozan”ın bu manada kullanıldığını açıkça gösteriyor:

İzzetin âlimlerin oldur bozan
Âlim iken adını eyler ozan

Ozan” denince Türk edebiyatında akla ilk gelen isimlerden biri Karacaoğlan'dır. Hakikaten de o tam bir “ozan”dır. Peki, “hem ozan hem şair” denirse kim hatırlanır? Evet, Âşık Ömer… Kendisi hem ozanlığın hem şairliğin hakkını vermiştir. Böyle biri “Şâir-nâme” yazmışsa acaba “şiir-şair-ozan” üstüne ne demiştir? Cevap: Ömer'in gönlü ozanların en meşhuru olan Karacaoğlan'ın bile şiirlerine kaymaz, öyle ozanları da katiyen şair saymaz:

Öksüz Âşık deyişleri aseldir
Karac’oğlan ise eski meseldir
Ezgisi çığrulur keyfe keseldir
Biz şair saymayız öyle ozanı

Kaamûs-ı Türkîde de “ozan” kelimesi “lâfzen, herze-vekîl” diye izah edilmiş. Bu “lâfzen” kelimesi “lafazan” diye telaffuz ettiğimiz kelime olup “geveze” demek. “Herzevekil” daha kötü: Hem “kendisini alakadar etmeyen işlere karışan” hem de “saçma sapan, gereksiz konuşan” kimselerin sıfatı.

(TDK bu “ozan” kelimesini aslında “şair”in karşısında değil “herzevekil” yerine diriltmek için teşebbüs edip uğraşsaydı herhâlde daha küçük bir “herze” yemiş olurdu. Çünkü “ozan” zaten “herzevekil” demekti. Ayrıca TDK'nin 1935 senesinde boynuna Osmanlıca yaftası asıp idama yolladığı kelimeler arasında “herzegû” varsa da “herzevekil” yoktu. Yani TDK “herzevekil” kelimesini o hengâmede listeye almayı unutmuştu.)

TDK tarafından hazırlanan Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’ne göre ülkemizin muhtelif yerlerinde “ozan” kelimesi “geveze; sersem, aptal; şakacı, güzel ve tatlı konuşan; dedikodu, dırıltı” manalarında kullanılmaktadır. Dolayısıyla, halkımızın “ozan” ile kastettiği mefhum, Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü’nde ve bilhassa Kaamûs-ı Türkîde verilen izahlara uygundur.

Dolayısıyla bu kelimenin “halk şairi, saz şairi, toplantılarda saz ile şiir söyleyen kimse” şeklinde ifade edilen manası asırlar öncesinde kaybolmuş, daha doğrusu “âşık” kelimesine geçmiştir.

İşte TDK sırf “şair” ölsün diye “ozan”ın ölü bir manasını diriltmek, üstelik genleriyle oynayıp değiştirmek gibi bir operasyona imza atmıştır. (Şu anlattığımın dünyada bir benzeri var mı acaba?) Aslında TDK’nin kendi hazırladığı lügatler karıştırılsa ve kelimelerin hayat hikâyeleri o kitaplardan araştırılsa şunu tespit etmek mümkün: TDK binlerce kelimeye yeni ve suni manalar yüklemiştir.


Canlıdan Ölüye Yüz Nakli

Ozan”ı ne yapıp edip diriltmeye kararlı olan TDK bu cesedi ameliyat masasında evirip çevirmiş ve dipdiri olan “şair”in yüzünü zorla kesip ona dikmiştir. (Yüz nakli yaptım diye fiyaka satan doktorlar bunu duysalar yüzleri düşer... Ey cerrahlar! Ölüden diriye yüz nakli yapmak artık ayağa düştü. Şimdi TDK Usta'mızın önünde diz çökün de yeni kesip biçmeler öğrenin...)

Bunu yaptığını da gizlememiştir. Nitekim 1948'de çıkardığı Edebiyat ve Söz Sanatı Terimleri Sözlüğü'nde ozan” kelimesinin asıl manasını “Eski Oğuzlarda Oğuz destanlarını okuyan saz şairi. Ozanların on beşinci yüzyıla kadar Doğu Anadolu'da yaşadıkları sanılıyor.” cümleleriyle ifade ettikten sonra uydurma “fetâvâ-yı mânâ”larından birini verir. Şehirli “şair”e ait mülkün tapusunu köylü “ozan”a teslim edercesine der ki: “Şimdi şair karşılığı olarak kullanılabilir.” Demek ki “ozan” o zamana kadar “şair”in karşılığı değilmiş...  Aynı lügatinde “ozan” maddesi için “bk. şair” diyen TDK “ozan”ların yeni mevkiini gösterir.

(Eliniz değmişken “cerrah”lara da “kasap” önlüğü giydirseydiniz bari... Yakışırdı, değil mi? Necip Fâzıl, eline tutuşturulmuş kocaman bir bağlamayı tıngırdatarak “Sakarya Türküsü”nü çığırıyor... “Şair” yerine “ozan” demek, işte böyle bir şey...)

Lafı “ozan”lar gibi uzatmaya lüzum yok.

TDK’ye diyeceğim, kısaca şu:

Kendi elinle müdahale edip birbirine karıştırdığın şu “ozan” ile “şair”i nasıl birleştirdiysen o şekilde ayıkla. Fakat bu, yapacağın işlerin sadece binde biri… Bir an önce bu işlere başlasan iyi edersin. “Nereden başlasam?..” diye kara kara düşünüyorsun, değil mi?

Ah, senin böyle bir düşünce taşıdığını görebilsek, duyabilsek!..

Düşünmene bile razıyız…

11.08.2012
Bu yazı toplam 1902 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim