• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Meşru zeminde çocuk istismarı

Önder SAATÇİ

Son yıllarda en sık duyduğumuz kavramlardan biri çocuk istismarı. Bundan birkaç hafta evvel de terör örgütünün 1000 kadar çocuğu dağa çıkardığını ve silâhlı eğitime tabi tuttuğunu işittik. Eline taş verilip polise atması sağlanan, teröre kaynak sağlamak için uyuşturucu satıcılığına, dilenciliğe veya hırsızlığa sevk edilen çocukların varlığı da cabası. Bütün bu manzaralar çocuk istismarının terörle birleşerek toplum hayatımızda nasıl kat kat sancıya dönüştüğünün acı manzaraları. Terör can almaya devam ederken yeni nesilleri de tahrip ediyor.

 

Bütün bunları basın yayından okurken insanın ürpermemesi mümkün değil. Ancak basının, gündem oluşturayım dereken günlük hayatımızın çerezi haline gelen daha “masum” istismarları haber konusu yapmaması da Türkiye’nin kaderi!

 

Her şeyden önce, çocuk istismarı televizyonlar vasıtasıyla evlerimizin ta içine kadar girmiş durumda. Bir kere, çocuklara yönelik televizyon kanallarının günün her saatinde yayında olması hiçbir şekilde akılla, mantıkla izah edilemez. Çocukların seyrettiği filmlerin başına “genel izleyici” sembolünün yapıştırılması da çizgi film içeriklerinin çocuklara uygun olduğunun garantisi değil. Hele bir de çizgi film aralarında çocuklara yönelik ürünlerin reklâm edilmesi tam bir tüketim kışkırtıcılığı. Kapitalizm, varlığını devam ettirmek için kendi ticaret ahlâkını da bize bu yolla dayatmış olmuyor mu?..

   

Çocuk istismarı marketlerin de en önemli satış taktiği. Küçüklere yönelik şekerleme, gofret, çikolata, vb. gıdalar alt raflara veya kasaların tam önüne konarak çocukların ilgisi çekiliyor. Bu ürünlere rahatça ulaşıp sepete veya arabaya atmaları, böylelikle ailelerine emrivaki edebilmeleri için zemin hazırlanıyor. Bir de bu tür gıdaların içine konan bazı kimya maddelerinin, çocuklarda alışkanlığa yol açtığına dair duyumlarımız var… 

 

Çocuk istismarı öylesine sinsi bir şekilde ilerliyor ki nerede karşınıza çıkacağı belli olmuyor. Okullar bile bu uğursuzluğun faaliyet sahası. Yıllarca tümden gelim(cümleden harfe) metoduyla okuma yazma öğretilen çocuklara birkaç yıldır tüme varım metoduyla, yani harflerden başlayarak okuma yazma öğretiliyor. Bu yöntemin ötekine göre daha verimsiz olduğunu bir başka yazıda ele alırız ama asıl üzerinde durulması icap eden husus, bu tür sistem değişikliklerinde yazılan yeni kitapların Talim ve Terbiye Kurulundan geçirilip piyasaya sürülmesi. Bütün bunlar kitap basımı ve satışına yönelik büyük bir rantın varlığını sorgulamamızı icap ettiriyor.    

  

Bir de okullarda zarf dağıtılarak yardım toplanması söz konusu. Yıllarca şaibe haberleriyle manşetlerden inmeyen ünlü bir “Kurum” geçenlerde okullara giderek her yıl olduğu gibi zarflarını dağıttı ve parsayı yine topladı. Bu faaliyetinin hukukî dayanakları da var, yok değil. Ama Türkiye Cumhuriyeti içinde milyonlarca okul çocuğunun varlığı düşünüldüğünde dağıtılan zarflara konan küçük paraların toplamda ne kadar yüklü bir meblağa dönüştüğü ortada.

 

Yıllardır bu Kurum’un imtiyazlarının budanmasını hükûmetten bekliyoruz. Ama nedense her geçen gün istismara dönüşen bu haksız rekabete bir çözüm üretilmiş değil.  

Bu yazı toplam 1381 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim