1932 tevellütlü Hasan Pulur, Türkiye’nin en tecrübeli kalemlerinden… Fakat 80’e dayanmış yaşı ve 50’yi aşmış yazı hayatı, onu bazen dil hataları yapmaktan kurtarmıyor. Milliyet’in 02 Temmuz 2010 tarihli sayısında onun “Daha kırkları bile dolmadı...” başlıklı yazısından iktibas ettiğimiz şu paragrafı bir zahmet okuyun ve Türkçe hatalarını görün:
"Bir deyim: ‘Hiçbir şey, gerçeğin kendisi kadar gerçek değildir.’
Nedir gerçek?
Gazze'ye insani yardım götüren ‘Mavi Marmara’ gemisine baskın yapan İsrailli askerlerin 9 Türk’ü öldürmesi...
Bu gerçeğe kimin itirazı var?”
İfade Hatası
Önce ifade yanlışını izah edelim, yani sondan başlayalım:
Hasan Pulur “Bu gerçeğe kimin itirazı var?” diye soruyor. Ben de bu yazıyı okurken kendi kendime soruyorum:
- Hangi gerçeğe?..
Biraz yukarıdaki satırları tekrar okuyorum, ama net bir cevap yok… Aslında Hasan Pulur’un sormak istediği şeyi, onun yalnızca ifadelerine bakarak anlamaya çalışırsak varacağımız netice, yani sorduğu şey şu olur:
"Gazze'ye insani yardım götüren ‘Mavi Marmara’ gemisine baskın yapan İsrailli askerlerin 9 Türk’ü öldürmesine kimin itirazı var?..”
(Kimin itirazı yok ki?)
Elbette Hasan Pulur bunu sormak istememiştir. Çünkü Hasan Pulur böyle biri olamaz... Peki ne demek istemiştir, yani neyi sormuştur? Olsa olsa şunu: "Gazze'ye insani yardım götüren ‘Mavi Marmara’ gemisine baskın yapan İsrailli askerlerin 9 Türk’ü öldürmüş olduğu haberine (veya bilgisine) kimin itirazı var?..”
Kelime Hatası
Cümle hatasını böylece bırakıp kelime hatasına gelelim:
“Hiçbir şey, gerçeğin kendisi kadar gerçek değildir. ”
Hasan Pulur bu söze “deyim” diyor…
(Şimdi ben de Hasan Pulur gibi “Buna kimin itirazı var?” dermişim… Siz de bana sorarmışsınız: “Neye itiraz kardeşim? O sözün “deyim” olup olmadığına mı, yoksa Hasan Pulur’un o sözü ‘deyim’ diye adlandırdığına mı?..”)
Peki bu söz bir “deyim / tabir” midir? Elbette değil… Bu söz bir “atasözü” olabilir, bir “vecize / özdeyiş” olabilir. Ama asla “deyim / tabir” olamaz…
Hasan Pulur Bilmiyor mu?
Acaba Hasan Pulur “tabir” ile “vecize” mefhumlarını hep karıştırıyor muydu? Merak ettim ve bunu anlamak için onun 40 - 50 yazısını taradım. Gördüm ki Hasan Pulur “tabir” ile “vecize”yi karıştırmakla kalmıyor, “tabir” ile “kelime”yi de karıştırıyor…
Bakın, 30 Haziran 2010 tarihli Milliyet’te “Gediktepe’de çömelmek mi, yoksa dikelmek mi daha doğru?” münakaşasına temas ettiği yazısında şöyle diyor:
“Haaa bu arada Cüneyt Özdemir'e de bir sözümüz var, bir konuyu iyice araştırmadan, deyimleri bilmeden karşınızdakine soru sormayın, hadi cahilliğiniz demeyelim, bilgisizliğiniz ortaya çıkıyor.
Siz Gediktepe’yi ‘sığınak’ diye isimlendirirken, Pamukoğlu ısrarla hem de bir kere değil ‘sığınak değil, siper’ diye düzeltti. Sığınakla, siperin ne olduğunu bilmeden ahkâm keserseniz, böyle olur...”
Aşağıdaki cümleler de Hasan Pulur’un “tabir” ile “kelime”yi karıştırdığına dair diğer bazı örnekler:
“Elbette tartışılır, ama Ziya Gökalp’ın deyimiyle ‘mukatele’ olmuştur, yani insanlar karşılıklı birbirlerini öldürmüşlerdir.” “Üstelik bu ifade veya iddia ‘taşeron’ gibi yuvarlak bir deyim değil, köşeli, sivri hedefleri belirli bir iddia...”
“Saraka, sözlüklerde bulunan, ama çok kullanılan bir deyim değildir, bugünün argosuyla, inceden inceye, kırmadan, incitmeden dalga geçmektir.”
"Rus subay anlatımlarında ‘soykırım’ deyimini kullanır.”
Görüldüğü gibi, Hasan Pulur bu cümlelerde “sığınak, siper, mukatele, taşeron, saraka, soykırım” kelimelerinin de birer “deyim” olduklarını belirtmiş.
Hasan Pulur’un Türkçesi Kötü mü?
Elbette hayır… Onun Türkçesine “kötü” dersem büyük bir haksızlık yapmış olurum. Çünkü medyadaki kalem erbabının kahir ekseriyeti ondan daha kötü yazar. Bir başka ifadeyle, Hasan Pulur en iyilerden…
Mefhumlarıyla Oynanan Türkçe
Hasan Pulur’un (ve onun gibi ustaların) bile arada bir böyle kelime hataları yapmasını tabii karşılamak lazım. Zira Türkiye’de 75 yıldan beri mefhumlarla resmen oynanmıştır. Kelimeler atılıp yerlerine türedi kelimeler konmuş, yeni çıkarılanlardan bir kısmı 10 - 15 sene içerisinde tekrar değiştirilmiş veya terk edilmiş, eskiden beri mevcut olan kelimelere birdenbire yeni manalar verilmiş, verilen manalar sonra değiştirilmiş… Hâsılı mefhumların çoğu yerinden oynatılmış ve mana - kelime bağı zedelenip koparılmıştır.
Hasan Pulur’un, atasözüyle, vecizeyle ve kelimeyle karıştırdığı “deyim” sözü de yerinden oynatılan, dümeni kırdırılan, başka yere oturtulan, mana - kelime bağı zedelenip koparılan kelimelerden…
Ben de Şaştım N’ideyim, TDK’ye Ne Deyim?
1935’ten önceki kültür dilimizde “deyim” diye bir kelime kullanılmıyor olmalı. Çünkü ne Kamus-ı Türkî’de mevcut ne de 1928’in İmla Lûgati’nde…
TDK’nin Derleme Sözlüğü’ne göre “deyim” kelimesi Türkiye Türkçesi ağızlarında şu manalarda kullanılmış:
1. Diyeyim: Efendime deyim... 2. Cümle: İki deyim söz. 3. Söz, kelime 4. Mâni, destan, ağıt, şiir, mısra, şarkı, türkü, gazel.
İşte bu manalara gelen “deyim”e 1935’teki Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’nda “tabir = Terme, expression” manası yüklenmiştir. Niçin? Niye olacak, “tabir”i öldürmek için…
Aynı Kılavuz “demek” fiiline bağlı şu sözleri de ihtiva ediyor:
Deyiş = Tarz-ı telâffuz = Prononciation
Diyem = 1. İfade 2. Mantık
Diyev = Beyanat = Déclaration
Bunlardan “deyiş” de “deyim” gibi yerinden oynatılan, dümeni kırdırılan ve başka yere oturtulan sözlerden; “diyem” ve “diyev” ise önce doğurulan, sonra da bir yerlerde ölüme terk edilen zavallı “söz yaratıkları”ndan…
Haa, affedersiniz, unutuyordum: TDK “diyem”i1935’te yapıştırıp yakıştırdığı mana (1. İfade 2. Mantık) ile yaşatamamış; 1974’te çıkardığı “Yazın Terimleri Sözlüğü”nde ise “meal” karşısında canlandırmaya çalışmış ve ona şöyle bir mana vermiş:
“Bir dizeyi, bir koşayı, bir konuyu yazıldığı sözcükleriyle değil; kavrandığı gibi kısaca anlatma.”
Peki, canlandırabilmiş mi?
Buna bir başka sualle cevap verelim: Bu kelimeyi anlayan, kullanan var mı?..
Yoksa daha ne diyem?.. (Bakın ben "diyem" dedim.)
Aynı TDK 1974’te diriltmek için uğraştığı kelimeyi 1978’teki Özleştirme Kılavuzu’na almamış bile… Yani tekrar gömmüş…
Arapça asıllı “meal”i kovmaktan vazgeçmiş mi peki? Hayır, bu sefer de onun yerine “anlam, kavram” kelimelerini getirmiş.
Hasan Pulur Ne Yapsın?
Şu kelimeleri kaldır, yerine bunları koy; olmadı, onları şöyle bir kenara bırak, diğerlerini getir… Bir dilin kelimeleri böylesine değiştirilirse o dil yazboz tahtasına döner. Bu hâle gelen bir dili konuşanların mantığı alt üst olur. İnsanlar birbirleriyle anlaşmakta zorlanır. Anlatma ve anlama yolları sarpa sarar…
Bu zincirleme sebep-netice bağını sürdürürsek işin hangi tehlikeli sınırlara varacağını aklı başında olan herkes tahmin edebilir: Sosyal hayat felç olur.
Refik Erduran'ın bir tespitini hatırladım: "Kavramları birbirine doluyoruz. Dolayınca da her şey, ama her şey karışıyor."
1932’de doğan Hasan Pulur şanslı…
Kimden mi?
1942'de, 1952'de veya - benim gibi - 1962’de filan doğanlardan…
Çünkü onun yetiştiği yıllarda Türkçemiz, dil bahçemiz, çok az bozulmuştu.
Şimdiki Türkçe mi?..
Mihnet-Keşân'ın sahibi, meşhur şair İzzet Molla - ki Hasan Pulur muhtemelen ona atfedilen fıkraları bilir - iki asır önceki Keşan yolculuğu sırasında, atlı arabasının aynasında perişan olmuş yüzünü seyrederken bugünkü Türkçeyi de görmüş gibidir:
"Bir mevsim-i bahârına geldik ki âlemin
Bülbül hamûş, havz tehî, gül-sitân harâb..."
- İstanbul 12 °C
- Ankara 12 °C
- İzmir 16 °C
- Konya 12 °C
- Sakarya 14 °C
- Şanlıurfa 19 °C
- Trabzon 19 °C
- Gaziantep 14 °C
- Bolu 9 °C
- Bursa 12 °C
- Ahmet Tâlib Çelen: Sizce bunlar hangi partilidir?
- Çin’in Kuşak-Yol İnisiyatifinin Psiko-Ekopolitik Analizi ve Kuşak-Yol’un Türkiye’nin Orta Koridoru ile Entegrasyonu
- Nurettin Topçu, Vefatının 50. Yılında Anıldı
- Topçu: Düşünceyle ibadeti, bilgiyle irfanı, eğitimle ahlâkı birleştirmiştir
- Hüseyin Öztürk: Bin yıllık bir devleti yüz yıldan ibaret saymak
- Abdullah Muradoğlu: Nihayet Hakeem Jeffries de pes etti!
- Mehmet Şeker: Ezanı beklerken
- Hüseyin Öztürk: Yeryüzü Eşiği
- Ahmet Tâlib Çelen: Sizce bunlar hangi partilidir?
- Tarkan Zengin: Nurettin Topçu: Ruh cephesinin maden işçisi
- Aydın Ünal: Bir nesil “yaratmak”
- Süleyman Seyfi Öğün: Rusya için bir kırılma mı?
- Yusuf Kaplan: MTO ve Fâtiha: Yeni bir başlangıç
- Ömer Türker: Ehl-i sünnet kimdir?
- Abdullah Muradoğlu: Trump Netanyahu’yu köşeye mi sıkıştırdı?
Hasan Pulur'un Dil Hataları - 1

C.Yakup ŞİMŞEK
Bu yazı toplam 1670 defa okunmuştur.
- Yorumlar 0
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
- “Arap İsyanı” elebaşısının Atatürk’ün yanında ne işi var?11 Ekim 2023 Çarşamba 14:20
- İdeolojik prangalar kırılmadan Türkiye yüzyılı hayaldir!28 Ekim 2022 Cuma 12:27
- 'Öğretmen' Doğru da 'Uçman' Eğri mi?24 Kasım 2020 Salı 09:00
- Çekirdek Kütleri, Türkçenin Küskütleri16 Kasım 2020 Pazartesi 09:00
- Elde atom var ise bizde de 'öğecik' var06 Kasım 2020 Cuma 08:00
- 'İlkokul' Bile Eskimiş, TDK Öyle Diyor13 Ekim 2020 Salı 09:00
- Mart Dokuzu Hangi Gün?05 Ekim 2020 Pazartesi 09:00
- Dilde Bayram mı Dram mı?26 Eylül 2020 Cumartesi 09:00
- O Meşhur ‘İlbay’ Şimdi Yalova Kaymakamı19 Eylül 2020 Cumartesi 08:00
- TDK ve 'İçtenliksizlik'14 Eylül 2020 Pazartesi 08:00
- Böyle zor bir maçı kimse görmedi11 Eylül 2020 Cuma 09:00
SON EKLENEN GALERİLER
“İrade-İsyan-Ahlak Nurettin Topçu” kitabı çıktı
Mehmet Kurtoğlu’nun yeni şiir kitabı: Kara Dehlizlerde Ben
Spinoza Felsefesi İçin ❝El Kitabı❞
TYB İstanbul’dan D. Mehmet Doğan Anısına Kitap
“Dostlarının Dilinden D. Mehmet Doğan”
“Dil Çöktü”
Özbahçe’nin yeni eseri: “Zarifoğlu İns’teki Yabancı” çıktı
Uluçay’ın yeni kitabı “İnsanlık Tarihinde Erdem Arayışı” çıktı
Kala’nın “İnsanı Aramak” kitabı çıktı
“Spinoza’nın Tanrı Anlayışı” kitabının 4. Baskısı çıktı
- 15:24 - Ahmet Tâlib Çelen: Sizce bunlar hangi partilidir?
- 14:01 - Çin’in Kuşak-Yol İnisiyatifinin Psiko-Ekopolitik Analizi ve Kuşak-Yol’un Türkiye’nin Orta Koridoru ile Entegrasyonu
- 13:55 - Nurettin Topçu, Vefatının 50. Yılında Anıldı
- 13:49 - Topçu: Düşünceyle ibadeti, bilgiyle irfanı, eğitimle ahlâkı birleştirmiştir
- 10:31 - Hüseyin Öztürk: Bin yıllık bir devleti yüz yıldan ibaret saymak
- 10:29 - Abdullah Muradoğlu: Nihayet Hakeem Jeffries de pes etti!
- 10:24 - Mehmet Şeker: Ezanı beklerken
- 13:11 - Hüseyin Öztürk: Yeryüzü Eşiği
- 12:49 - Ahmet Tâlib Çelen: Sizce bunlar hangi partilidir?
- 12:47 - Tarkan Zengin: Nurettin Topçu: Ruh cephesinin maden işçisi
- 12:44 - Aydın Ünal: Bir nesil “yaratmak”
- 12:42 - Süleyman Seyfi Öğün: Rusya için bir kırılma mı?
- 12:39 - Yusuf Kaplan: MTO ve Fâtiha: Yeni bir başlangıç
- 12:04 - Ömer Türker: Ehl-i sünnet kimdir?
- 10:35 - Abdullah Muradoğlu: Trump Netanyahu’yu köşeye mi sıkıştırdı?
TYB BÜLTEN
TYB 2024 Aralık Bülteni yayınlandıTürkiye Yazarlar Birliği Kültür ve Sanat Bülteni'nin 2024 yılı Aralık ayı sayısı çıktı.
TYB Bülteni D. Mehmet Doğan Özel Sayısı YayınlandıTürkiye Yazarlar Birliği Kültür ve Sanat Bülteni'nin 2024 yılı Eylül ayı D. Mehmet Doğan özel sayısı çıktı.
TYB 2024 Haziran Bülteni yayınlandıTürkiye Yazarlar Birliği Kültür ve Sanat Bülteni'nin 2024 yılı Haziran ayı sayısı çıktı.
TYB 2024 Şubat-Mart Bülteni YayınlandıTürkiye Yazarlar Birliği Kültür ve Sanat Bülteni 2024 Şubat-Mart sayısı çıktı.
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim






















Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.