• İstanbul 11 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 19 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 12 °C

Hüseyin Movit´in Türkçesi – 3

C.Yakup ŞİMŞEK

HÜSEYİN MOVİT'İN TÜRKÇESİ – 3

(Der-Beyân-ı Tashîh-i Ertuğrul Özkök
ve Hurâfe-i Müessese-i Lisân-ı Türk)

 

Hüseyin Movit hakkında değişik tarihlerde yazdığım iki yazıda, “Medya dilini tarayıp dil (imla, ifade ve bilhassa telaffuz) yanlışlarını tespit eden Hüseyin Movit, bazen büyük hataların farkına varamıyor; fındık kabuğunu doldurmayan yanlışları görüyor.” demiştim.
Bu hükmüm, maalesef, yine değişmedi. Hüseyin Movit yine teferruatla uğraşıyor ve büyük hataları – belki bu sebepten –  göremiyor.
Ne var ki bu sefer düştüğü yanlış TDK yüzünden… Çünkü Hüseyin Movit’in kılavuzu olan TDK’nin Türkçesinde de büyük hatalar ve bariz noksanlar görülüyor.
TDK sözlüğü “hurafe” kelimesini iyi açıklayamamış; Hüseyin Movit de bu “kifayetsiz izah”tan dolayı hataya düşmüş.
Hürriyet’teki bir yazısında Ertuğrul Özkök, Düşmanımın düşmanı dostumdur.” sözünün bir “hurafe” olduğunu söylemiş. Hüseyin Movit ise “hurafe”yi Güncel Türkçe Sözlük’ten naklen Dine sonradan girmiş yanlış inanç.diye tarif ediyor ve Ertuğrul Özkök’ün bu kelimenin manasını bilmediği hükmüne varıyor.
Biri doğru, öbürü yanlış…
Doğru olan, Ertuğrul Özkök… (Sık sık yanlış cümleler kursa da…) Yanlış olansa Hüseyin Movit (Sık sık doğru tashihler yapsa da…)
İşte, Hüseyin Movit’in yanıldığı nokta:

Hüseyin Movit’e göre “hurafe”nin manası, TDK’nin izah ettiği gibi, “Dine sonradan girmiş yanlış inanç.”tan ibaret…
Peki bu açıklama doğru ve yeterli mi?..

 

TDK’miz “Hurafe”yi İyi Açıklayamamış
Güncel Türkçe Sözlük’ün “hurafe” açıklaması kâfi değil… (Doğru olduğundan da emin değiliz.)
Bunu anlamak için “hurafe”nin halk ve yazarlar tarafından hangi manalarda kullanıldığına dikkat etmek lazım… Tabii ki diğer bazı lügatlerin “hurafe” ve onun çokluk biçimi olan “hurafat” hakkındaki izahlarına bakmak da yetebilir:
hurâfât: Edyân-ı kâzibe-i kadîme i’tikaadât-ı bâtılasından kalma hâriku’l-‘âde hikâyât-ı garîbe, esâtîr: Eski müverrihler ahbâr-ı sahîhayı birçok hurâfâtla karışdırarak böyle şeylere tab’an mâil olan avâma kabûl etdirmişlerdir. (Şemseddin Sâmi, KAMÛS-I TÜRKÎ)
hurafe: inanılmaz, uydurma, yalan hikâye ve rivâyetler. [Arap kabîlelerinden Uzle (veyâ Ozre) kabîlesine mensup bir şahsın ismi olup anlattığı inanılmayacak şeylere de “hadîs-i hurâfe” denir.] (bkz: üstûre). (Ferit Devellioğlu, “üstûre”yi de şöyle izah ediyor: Üstûre: 1. efsâne, yalan, bâtıl söz. 2. uydurma, masal, söz. (Ferit Devellioğlu, OSMANLICA – TÜRKÇE ANSİKLOPEDİK LÛGAT)
hurâfât: aslı, esâsı olmayan saçma-sapan sözler ve rivâyetler. (Ferit Devellioğlu, OSMANLICA – TÜRKÇE ANSİKLOPEDİK LÛGAT)
hurâfe: Eski dinlerin bâtıl inançlarından kalma garip hikâyeler; asılsız boş inanç; inanılmaz, uydurma, yalan hikâye ve rivâyet. (Millî Eğitim Bakanlığı, ÖRNEKLERİYLE TÜRKÇE SÖZLÜK)
hurâfât: Gerçeğe uymayan, masal gibi şeyler; hurâfeler, bâtıl inanışlar. (Millî Eğitim Bakanlığı, ÖRNEKLERİYLE TÜRKÇE SÖZLÜK)
hurâfe: Dinî bilgiler ve kaideler arasına karışmış yanlış, bâtıl inanç. 2. [mec.] Mânasız söz. (D. Mehmet DOĞAN, BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK)
Şimdi TDK’nin tarifini verelim:
hurafe:
Dine sonradan girmiş yanlış inanç. (Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük)

 

TDK Sözlüğü ile Diğerlerinin “Hurafe”si Farklı

TDK’nin “hurafe” açıklamasıyla diğer sözlüklerinki arasında bir kıyaslama yaparsak şunu tespit edebiliriz: “Hurafe” denen şey yalnızca “dine sonradan girmiş yanlış inanç” değildir; başka manalar da kazanmıştır.
Diğer sözlüklerin, “dine sonradan girmiş yanlış inanç” manası haricinde, “hurafe”ye ve “hurâfât”a verdikleri manaları toparlayalım:
“inanılmaz, uydurma, yalan hikâye ve rivâyetler”

“aslı, esâsı olmayan, saçma-sapan sözler ve rivâyetler”

“asılsız boş inanç; inanılmaz, uydurma, yalan hikâye ve rivâyet”

“gerçeğe uymayan, masal gibi şeyler; hurâfeler, bâtıl inanışlar”

“mânasız söz”

Bütün bu manalara baktığımızda “hurafe” kelimesinin, temel manası dışında, fakat onunla az çok alakalı başka manalara da geldiğini görüyoruz. Bu manayı kısaca şöyle ifade etmek mümkün: “Asılsız, uydurma, gerçek dışı, yanlış, boş, abes ve manasız inanç ve fikirler.


Ertuğrul Özkök

’ün “Hurafe”si Doğru

Mademki Ertuğrul ÖzkökDüşmanımın düşmanı dostumdur.” sözünün gerçek dışı, yanlış, boş, abes ve manasız bir inanç veya fikir olduğunu düşünüyor; öyleyse elbette bu söze “hurafe” diyebilir. Kelime, yerinde ve doğru kullanılmıştır.
O hâlde Ertuğrul Özkök hakkında “Hurafenin manasını bilmiyor.” diye düşünen Hüseyin Movit yanılmıştır.
Ne var ki Hüseyin Movit’in yanılmasına – yukarıda belirttiğim gibi – TDK Türkçe Sözlük yol açmıştır. Bu sebeple Movit’i bu meselede hoş görebiliriz.
Fakat Hüseyin Movit, Ertuğrul Özkök’e ait yazıdaki büyük hataları gözden kaçırmıştır.
Mesela Ertuğrul Özkök’ün o yazıdaki ilk cümlesinde bile – bırakın bir dilciyi – herhangi bir okur tarafından kolayca fark edilecek ifade bozukluklarını görmemiştir.

Ertuğrul Özkök’ün Bozuk Cümleleri

Meşhur köşe yazarımız demiş ki:

“10 yıldan fazla bir süreden sonra yine, başkaları tarafından kanunsuz bir şekilde dinlenip, kaydedilmiş sesimi dinledim.
Unsurları dikkatsiz sıralanmış olan bu cümleyi doğru anlamak imkânsızdır. Çünkü aşağıdaki sualin cevabını bulamazsınız:
10 yıldan fazla bir süreden sonra yine” ne olmuş?
A) Ertuğrul Özkök, başkaları tarafından kanunsuz bir şekilde dinlenmiş.
B) Ertuğrul Özkök, en az on sene evvel kaydedilmiş olan sesini dinlemiş.
(İstediğiniz kadar tekrar okuyun, düşünüp taşının; iki şık da doğru olabilir. Metnin bir başka yerinde de cevap olabilecek bir bilgi yok; doğrusunu ancak Ertuğrul Özkök bilir.)
Aynı yazıdan, bir başka özürlü cümle:   
O yüzden sizin ideolojinize hizmet ettiği, sevmediklerinizi zor duruma düşürdüğü için kanunsuz yollardan elde edilmiş telefon konuşmalarına müsamahalı davranmayın.”

(Cümlede “unsurların yanlış sıralanması” kusuru var: Cümle başından “için” edatına kadar olan ibare aslında “müsamahalı davranmamak” fiilinin sebebini bildirmesine rağmen burada “elde edilmek” fiilinin sebebi olarak yer almıştır. Yani cümledeki sebep – netice bağı yanlış kurulmuştur. Bunu, yazının diğer kısımlarından anlıyoruz.)
Kıssamızı üç ayrı hisse ile bağlayalım:

1. Hüseyin Movit’e:
- Değerli hocam, lütfen biraz daha derin bakın, düşünün.

TDK’nin de hatalı ve eksikli olabileceğini hatırınızdan çıkarmayın. “TDK ne diyorsa doğrudur.” şeklinde bir hurafeye inanmayın. Daha vahim ve mühim Türkçe hataları üstünde kafa yormanızı – üçüncü kez – diliyorum.

 
2. Ertuğrul Özkök’e:
- “Hurafe”nize bir şey demiyorum… Ama büyük yanlışlarınız var. Siz, yüz binlere – belki milyonlara – hitaben yazıyorsunuz. Konuşur gibi yazmayın. Cümlelerinizi tekrar tekrar düşünerek kurun. Kendinize “Ben bunu kastediyorum, ama onu okuyan insanlar benim kastettiğim gibi anlayacak mı?” diye sorun. “Aman, bana ne!.. Diğerleri sanki benim kadar dikkatli mi?” demeyin sakın. Bakın, hiç ummadığınız insanlar, farkında olmadığınız büyük hatalarınızı görebiliyor. (Benim gibi…) Ayrıca, yazınızda en az on beş tane imla ve noktalama hatanız var. Birileri de onların farkına varabilir. (Hüseyin Movit gibi…)

3. TDK’ye:
- (Sırana bakıp da “Ben niye en sondayım?” deme. Çünkü “Âdet budur: En sonra gelir bezme ekâbir…”)

Şu sözlüklerini tekrar ele al,
Noksanların için tefekküre dal.

Hurafe”nin eksiğini tamamla;
Manayı verirken sakın bakma fal…
Bu yazı toplam 1928 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim