• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Medya Pazarında Defolu Türkçe - 33

C.Yakup ŞİMŞEK

(Doğan HIZLAN Yalçın BAYER)


Doğan HIZLAN
(Hürriyet – 20 Nisan 2011)


“Özellikle, çok bulunduğum, daha doğrusu çeşitli nedenlerle sık ziyaret ettiğim kentlerin tarihini daha çok merak ederim.”


Aynı manaya gelen (müteradif / sinonim) kelimelerle cümle şişirilmiş. Nitekim cümleye Özellikle…” diye başladıktan sonra bir de “daha çok” kaydını düşmenin kazandırdığı bir şey yok…
Ama bir şeyler kaybettirebilir: HIZLAN’ın “Özellikle…” kelimesini “çok bulunduğum” ve “çeşitli nedenlerle sık ziyaret ettiğim” sözlerindeki fiillerin zarfı olarak kullandığını sanmak gibi…
***

“Zaten Rauf Beyru’nun kitabı fotoğraflarıyla da zengin bir görsellik kazandırmaktadır.”

Doğan HIZLAN
’ın bu cümlesinde bahsini ettiği kitap kime veya neye “zengin bir görsellik kazandırmaktadır?”
Olsa olsa o kitabı okuyanlara…
Bir kitaba, gazeteye, İnternet sitesine falan “görsellik kazandırmak” neyse de bir insana “görsellik kazandırmak” nasıl olur acaba?
Herhâlde bol boyalı bir makyajla, dikkat çeken acayip bir kılık kıyafetle… Palyaçolarda olduğu gibi…  
HIZLAN belki şöyle bir cümle kuracaktı:

“Zaten Rauf Beyru’nun kitabı fotoğraflarıyla da zengin bir görsellik kazanmaktadır.”
***
Gelelim şu “görsel, görsellik” sözlerine…

Maarif Vekâletinin 1941 yılında çıkardığı Türkçe Terimler Cep Kılavuzu’nda “basarî” kelimesinin yerine dilimize soktuğu bir acayip kelime…

Türkçe tiyatromuzun birçok meşhur ve güçlü aktörünü (resim, şekil, tablo, manzara, görünüş, görüntü, suret, seyir, temaşa; resimli, şekilli, seyirlik, görüntülü; zahirî, şeklen, zahiren…) taciz edip kovarak hepsinin yerine geçmeye yeltenen ve zırt pırt sahneye çıkan şu arsız “görsel, görsellik” zıpçıktıları ne demek istiyor?
(Bu maymuncukları kullananlar, bilhassa muharrirler, yukarıda bahsettiğim tehlikenin farkındalar mı?)

***

Yalçın BAYER (Hürriyet – 20 Nisan 2011)


“BEDRİ Baykam’ın bıçaklanmasından sonra çevrede duyarsız insanların tutumu ciddi olarak tartışılması gereken bir sorun... Zorda kalan kişiyi görüp yardımdan kaçmak Alman, Avusturya ve İsviçre yasalarına göre suç sayılıyor.Örneğin Alman Ceza Yasasına göre, her kim ki zorda kalan birine (kendini tehlikeye atmadan) yardımdan kaçınırsa suç işlemiş oluyor.”


Almanların ceza kanununda Yalçın BAYER’in ifade ettiği gibi bir madde varsa vay onların hâline!.. Zorda kalan birine yardım etmeye mecbur olduğun yetmiyor, bir de kendini o esnada tehlikeye atmak zorundasın… Alevler içinde kalan evinden çıkamadığı için pencereden “Hilfe! Feuer!” diye feryat eden birini kurtarırken ille de ateşin içine doğru koşacaksın mesela… Diyelim ki henüz ateşin sarmadığı bir merdiven veya koridor gördüysen – şeytan dürtse bile – zinhar oradan geçmeyeceksin.
N’aparsın, kanun bu… Yani “Gesetz, gezwungen!” falan…
Aksi hâlde – Yalçın BAYER’in dediğine göre – “1 yıla kadar hapis veya yüksek para cezası...”

BAYER’in anlattığı bu kâbus neyse ki birkaç satır aşağıda sona eriyor. (Gott sei Dank!) Almanları kurtaran açıklama Almanya’daki Türk avukat Macit Karaahmetoğlu’ndan geliyor:

“Can, mal kaybı ile karşı karşıya kalan birini gören, kendini tehlikeye atmadan yardım etmek zorundadır.”

Demek ki işin doğrusu ve doğru Türkçesi buymuş…
Macit Bey beni de BAYER’in cümlesini tamir etme zahmetinden kurtardı, sağ olsun…

 

Bu yazı toplam 1306 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim