• İstanbul 11 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 19 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 12 °C

TDK’nin Komisyonu ( TDK'dan Bir Düzine Hata - 23-24 )

C.Yakup ŞİMŞEK

(TDK’den Bir Düzine Hata – 23-24)

Komisyon Türkçe mi?

"Sapına kadar Avrupalı" olan “komisyon” kelimesini 1930’ların TDK’si "sapına kadar Türkçe" saymış!.. TDK’nin Cep Kılavuzları “encümen” kelimesini “Osmanlıca ve yabancı” olarak yaftalamış,  “komisyon” lafını da Türkçe diye markalamış... (İnanmayan varsa o kılavuzlara baksın. Ayrıca, “Hangisi doğru, neye inanacağız; yani şimdi bu kelime Türkçe mi, Fransızca mı?” diye sual eden varsa bana değil TDK’ye sorsun.)
Sevan Nişanyan’ın tespitlerine göre “komisyon” 19. Asır’dan, “encümen” ise 17. Asır’dan beri Türkçede mevcut. Aslen Farsça olan ve Türkçeye en az 300 sene önce giren “encümen” yabancıymış ama aslen Fransızca olan ve Türkçeye gireli henüz 150 yıl bile geçmeyen “komisyon” yerliymiş!..

Şaşıracak Bir Şey Yok
Siz buna şaşar mısınız, bilmem. Ben hiç şaşırmıyorum. Çünkü aynı kılavuzlarda Arapça ve Farsçadan gelerek birçoğu bin yıldır Türkçenin malı olmuş binlerce kelime de “Osmanlıca ve yabancı” sayılmış: meclis, heyet, murahhas, şûrâ, cemiyet, içtimai gibi... Mesela “heyet” kelimesinin dilden atılması için bütün manalarına karşılıklar bulunmuş; bunlar Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’nda aynen şu imla ile yer almış:
1. Şekil = Forme;
2. Kur = Corps;
3. (Murahhas heyet anlamına) Salkur = Délégation;  
4. Salgıt = Mission;
5. (Meclis anlamına) Kurul = Assemblée, conseil
(Görüldüğü gibi, “heyet” imizi bütün azalarıyla mezara gömmek istemişler. "Heyet" henüz ölmedi fakat onun karşısına çıkarılan "kur, salkur, salgıt" isimli elemanlar cenin-i sakıt olarak TDK çöplüğüne atıldılar.)

Buna karşılık, Avrupa dillerinden Türkçeye yeni gelmiş binlerce kelime yabancı görülmemiş; hatta bunlardan yüzlercesi “Osmanlıca ve yabancı” sayılan kelimelerin yerine “Türkçe ve yerli” etiketiyle dil piyasasına sürülmüş: komisyon, delege, grup, klüp, klas, sosyete, sosyal gibi…

Komisyon ve Encümenin Bugünü

Köprülerin altından çok sular akmış, TDK nispeten ilerleme kesbetmiş; önceleri Türkçe sandığı – veya saydığı – “komisyon” un Fransızlığını nihayet keşfetmiş... "Encümen Farsçaysa komisyon da Fransızca; ona da bir karşılık bulayım..." diyerek “komisyon” yerine “yarkurul” sözünü doğurmuş. Fakat zavallı "yarkurul" birkaç sene yaşamadan ölmüş… Daha önce vefat eden "kur, salkur, salgıt" isimli kardeşlerinin yanına gömülmüş... (Bu maceralar için de 1978'in Özleştirme Kılavuzu'na bakılabilir. O kitapta “encümen” in esamisi dahi okunmuyor; yabancı sayılan kelimeler arasında bile yok... Herhâlde artık tamamen öldü diye dışarıda bıraktılar… Hâlbuki asıl ölü “yarkurul” ucubesiydi.)

“Encümen” hâlâ ölmedi. Kültür ve siyaset tarihimizde Encümen-i Dâniş, Encümen-i Muallimîn, Muhafaza-i Âsâr-ı Atika Encümeni, Encümen-i Emânet gibi köklü teşkilatların ismi onunla kurulmuştu. Elbette o isimler - biri hariç - bugün yaşamıyor... Ama hâlâ “encümen” diye bir kelime var; hâlâ “belediye encümeni” bütün gücüyle yaşıyor. Günümüz TDK’sinin İnternet sitesinde “Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü” ismiyle hizmete sunduğu Derleme Sözlüğü’ne bakarsak “encümen” halk diline kadar yayılmış bir kelime. Bugün köylerde bile “encümen” deyince herkes anlar ama ne yazık ki yalnızca “belediye encümeni” olarak: Mana ve mazisinden koparılıp ayrılmış; vurulmuş, kırılmış, kırpılmış, çarpılmış vaziyette…

TDK’nin yeni çıkan Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu’nda “komisyon” yok. 1970’lerde “komisyon” u yabancılar listesine alan TDK bugün listeden çıkarmış.  Artık “komisyon” un sırtı yere gelmez. Devlet gücünü arkasına almış; encümenin, heyetin, simsarın ve simsariyenin mülküne dalmış, sömürüp semiriyor. Elbette dalacaktı, her yeri alacaktı…

Fazla uzatmaya lüzum yok: Belli ki TDK’miz "komisyon" u seviyor... “Mademki seviyor, bize laf düşmez…” derdim ama beni şüpheye düşüren hâlleri var. TDK lügatlerindeki “komisyon” perişan… İnsan sevdiğine böyle mi yapar? Doğrusu, TDK'ye hiç yakıştıramadım!..

TDK’nin Komisyon Perişanlığı

Kör değneğini beller gibi “TDK’den Bir Düzine Hata” diye başlık atmaya alışmışım bir kere; iyi mi oldu, kötü mü, bilmiyorum. Ama serinin yirmi üçüncüsü için şu “düzine” kelimesi bana çok dar geldi. En iyisi, yirmi dördüncüyü de "komisyon" a vermek... Çünkü TDK’nin Büyük Türkçe Sözlük’ü ile Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü’nün “komisyon” maddesinde en az 25 hata var. İki düzineden fazla…

Büyük Türkçe Sözlük’
te Komisyon Hataları

Nazım Hikmet Ran’ın “Kan Konuşmaz” kitabından:
“Bir ermeni komisyoncu vardır:Artın Efendi.”
İmla Hataları (2 adet): “Ermeni” ismi büyük harfle başlatılmamış; iki noktadan sonra ise boşluk bırakılmamış.
***
Attila İlhan
’ın “Batının Deli Gömleği” nden:
“Akdenizdeki Amerikan üsleriyle…”
İmla Hatası: “Akdenizdeki” kelimesinde kesme () işareti kullanılacaktı: Akdeniz’deki.
***
Peyami Safa’nın “Şimşek” eserinden:
“Beyoğlu tarafındaki numara Galatada Ömer Abid Hanında bir komisyoncu yazıhanesini gösteriyordu.”
İmla Hatası:
“Galatada” kelimesinde kesme () işareti kullanılacaktı: Galata’da.
***
Buket Uzuner
’in “Şairler Şehri” nden:
Nevbahar Hanımın evine yabancılar taşındılar.”
İmla Hatası:
“Nevbahar Hanımın” isminde kesme () işareti olacaktı: Nevbahar Hanım’ın.

Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü’nde Komisyon Hataları
Sami Paşazade Sezai
’nin “Bütün Eserleri III” adlı eserinden alınan cümle:
Ve aynı sene de Pirene şimendiferleri beynelmilel komisyonuna reis intihap olunmuştur.”
İmla Hataları (3 adet): “Pirene şimendiferleri beynelmilel komisyonu” sözü has isim sayılır; dolayısıyla “Pirene Şimendiferleri Beynelmilel Komisyonu” şeklinde yazılmalıdır.
***
Ahmet Rasim’in “Muharrir Bu Ya” adlı eserinden nakledilmiş cümle:
“Askeri komisyona ek görev olmak üzere, iki bin beş yüz kuruş maaş zammı ile reis tayin kılınmış olduğum...”
İmla Hatası: TDK Yazım Kılavuzu’na göre düzeltme (^) işareti “Nispet i'sinin belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için” de kullanılır. “ A s k e r i ” kelimesinin sonundaki harf aslında nispet i’sidir ve bu kelime “ A s k e r î ” şeklinde yazılmalıdır.
Orijinal Olmayan Örnek Kullanmak: Yukarıdaki cümlede geçen “görev” kelimesini Ahmet Rasim kullanmış olamaz; o kendi “vazife” sini bilirdi ama TDK’nin “görev” ini asla bilemezdi. Çünkü TDK’nin kurulduğu yıl (1932) ölmüştü. “Muharrir Bu Ya” kitabı da 1926’da piyasaya çıkmış. Bu “görev” kelimesi büyük muharririn ölümünden on yıl sonra, 1942’de  – Türkçenin “vazife” sine son vermek için – TDK tarafından üretildi.
Dolayısıyla, TDK örnek cümle bulmak için “Muharrir Bu Ya” adlı kitabın aslına değil, sahtesine müracaat etmiş. Tabii ki oradan naklettiği cümle de orijinal değil…
TDK lügatlerine böyle örnekler nasıl giriyor? Anlamak mümkün değil…
***
Sevinç Çokum’un “Ağustos Başağı” ndan iktibas edilen cümle:
“Şimdi o da tekalif-i milliye komisyonunda ya.”
İmla Hatası: TDK burada “tekâlif” yazacak yerde “tekalif” yazmış. Yani şapkayı yerine koymamış, kendi Yazım Kılavuzu’na yine uymamış…
***
Tomris Uyar’ın “Gündökümü” nden seçilmiş cümle:
“Hah şimdi önemli bir sorun tartışılacak: hangi komisyonlarda kimler görev alacak?

Noktalama Hatası: “Hah” kelimesinden sonra virgül (,) konmalıydı.
İmla Hatası:
TDK bir yandan Yazım Kılavuzu’nda “İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle başlar.” diyor, bir yandan da kendisi  – yukarıdaki cümlede olduğu gibi – bu dediğine uymuyor. Nitekim Tomris Uyar’ın bu cümlesinde iki nokta (:) işaretinden sonraki kısım da bir cümledir fakat küçük harfle başlamıştır.
***
Haldun Taner’in “Ölür İse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil” kitabından bir cümle:
“Ahmet Kutsi Tecer’le birçok uluslar arası tiyatro kongresinde İTİ Milli Komisyonu temsilcisi olarak birlikte katıldık.”
İmla Hataları (2 adet): TDK burada “ M i l l î ” yazacak yerde “ M i l l i ” yazmış. Yani şapkayı yerine koymamış, kendi Yazım Kılavuzu’na yine uymamış… Ne yazık ki o kelime – resmî metinlerin çoğunda olduğu gibi – burada da“ M i l l î ” olamamış.
Burada “uluslar arası” diye (ayrı) yazılan kelime ise TDK’'nin Yazım Kılavuzu’na göre “uluslararası” şeklinde (bitişik) yazılmalıdır.
İfade Kusuru: Cümlede “… kongresinde … katıldık.” ifadesi “… kongresine … katıldık.” şeklinde kullanılmış olmalı.
***
Ahmet Midhat Efendi’nin “Müşahedat” ından bir cümle:
Sağ tarafı Havyar hanı, sol tarafı Komisyon hanı ile mahdut olan Karaköy caddesine müntehî bulunan o kısa, güzel sokağa girildi.
İmla Hataları (5 adet):
TDK’nin Yazım Kılavuzu’na göre “Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb. yapı adlarının bütün ke­limeleri büyük harfle başlar.” O hâlde yukarıdaki örnek cümlede geçen “Havyar hanı” ile “Komisyon hanı” sözleri “Havyar Hanı” ile “Komisyon Hanı” imlasıyla yazılmalıydı.
“Karaköy caddesine” değil “Karaköy Caddesi’ne” olacak.
Ayrıca TDK lügatlerinde ve Yazım Kılavuzunda bulunmayan müntehî” kelimesi TDK’ye göre bugün şapkasız ( m ü n t e h i ) olarak yazılmalı. Düzeltme (^) işaretini kendi kıstaslarına göre lüzumlu yerlerde bazen kullanmayan TDK’miz bazen de – yukarıdaki kelimede olduğu gibi – lüzumsuz, hatta yanlış yerlerde kullanıyor.
***
Peyami Safa
’nın “Şimşek” inden bir cümle:
“Beyoğlu tarafındaki numara Galata’da Ömer Abid Hanında bir komisyoncu yazıhanesini gösteriyordu.”
İmla Hatası:
“Ömer Abid Hanı” sözü bir çeşit has isim sayıldığından kendisinden sonra gelen ek, kesme (’) işaretiyle ayrılmalıydı: Ömer Abid Hanı’nda.
***
Reşat Nuri Güntekin’in “Damga” sından:
“Becerebilirsen, bol komisyon alır, iyi para kazanırsın, diyordu.”
Noktalama Hatası:
Şart ekinden sonra virgül konmayacağını söyleyen TDK “Becerebilirsen” kelimesinde kendi dediğine uymamış.
TDK kendi dediğine uymuyorsa kim uysun? Becerebiliyorsa önce kendisi...
***
Aziz Nesin’in “Adamı Zorla Deli Ederler” inden bir cümle:
Kazançtan yüzdeyirmibeş komisyon üzerine anlaştık.”
İmla Hataları (2 adet): TDK’nin kendine aykırı hâlleri yalnız şapkasında değil hemen her şeyinde görülüyor. İşte onun “Ayırsam mı, yoksa birleştirsem mi?” kararsızlığına bir örnek: yüzdeyirmibeş… Bir üst satırında “yüzde bir” diyen TDK, bu sefer “yüzdeyirmibeş” diyor. Hâlbuki Yazım Kılavuzu’na göre “yüzde yirmi beş” olmalı.
“Bu TDK’nin aklı karışık…” demeyeyim de ne diyeyim?..
***
Necip Fazıl Kısakürek’in “İhtilal” inden bir cümle:
“Milyonluk resmi rüşvet veya komisyonu da şiddet ve infial ile reddetti.”

İmla Hatası:
Aynı zamanda cümlede manayı da değiştiren bir imla hatası: "Milyonluk resim" den mi söz ediliyor, yoksa "resmî rüşvet" ten mi? Bunun cevabı "resmi" kelimesinin imlasına bağlı: " r e s m i " mi, yoksa " r e s m î " mi?..
TDK’nin şapkayı kullanıp kullanmama hususundaki şaşkınlığına sık sık şahit oluyorum. TDK'miz Ahmet Rasim’in “ A s k e r î ” sinden ve Sevinç Çokum'un “ t e k â l i f ” inden şapkayı aşırmış, A. Midhat Efendi’nin “ m ü n t e h i ” sinin başına üşürmüş; Necip Fazıl Kısakürek’in “ r e s m î ” sinde yine şaşırmış; şapkayı düşürmüş.
“Biz şapkayı hiçbir zaman kaldırmadık...”
diyen TDK’lilere ben başka bir şey soruyorum:
“Siz bu şapkayı doğru kullanabiliyor musunuz?”
Cevabınızı ister komisyonda ister encümende verin…

23.01.2011

Bu yazı toplam 4321 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim