• İstanbul 20 °C
  • Ankara 26 °C

TDK’nin Atasözleri - 4

C.Yakup ŞİMŞEK

TDK’nin Yanlış Anlayıp Açıkladığı Atasözleri
TDK’nin atasözü hatalarının en vahimi: atasözlerini yanlış anlamak ve millete yanlış açıklamak.
İmla, noktalama ve ifade yanlışları atasözlerine belli ölçüde zarar verir. Fakat atasözlerini ters ve yanlış anlayıp anlatmak onların pöstekisini çıkarmak veya postuna saman doldurmak olur... 
TDK’nin İnternet’ten hizmete sunduğu – keşke sunmasaydı – Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’ndeki atasözlerinin bir kısmı yeni TDK’nin kendi anlayışıyla açıklanmış. Gelgelelim çoğunda Ö. Asım Aksoy’un (eski TDK’nin) açıklamaları biraz değiştirilip bozularak nakledilmiş. Oldu olacak Ö. Asım Aksoy’un Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nü olduğu gibi aktarsalardı... (Şimdi gece gündüz bilgisayar karşısında oturan ve klavyesi güçlü öyle delikanlılar var ki onlardan biri o lügati düşük bir ücretle aktarır, bu işi de pekâlâ kotarırdı.) Böylece o değerli eserden milyonlarca kişi yararlanmış olurdu.

İşte TDK’nin anlayamadığı ve açıklayamadığı atasözlerinden sadece birkaçı:

“sarımsak da acı ama evde lazım bir dişi” atasözünü, TDK’nin İnternet sitesinden sunduğu Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü şöyle açıklamış:
“gerekli olanın niceliğinden çok niteliği önemlidir.”
Bu atasözünün şimdiki TDK tarafından ne kadar eksik ve yanlış anlaşılıp anlatıldığını ortaya koymak için eski TDK’nin açıklamasını nakletmek yeter: 
“1) Sorumlulukları olmakla birlikte her eve bir kadın gerektir. 2) Bir evde ara sıra kullanılacak şeyden – insanı rahatsız da etse – bir parça bulunmalıdır.”
Ayrıca, şimdiki TDK “dişi” kelimesini yalnızca “sarımsak dişi” diye anlayıp anlatmış, buradaki nükte(tevriye)nin üstünü kapatmıştır. Nitekim atalarımız “dişi” derken aynı zamanda “evin hanımı”nı da düşünmüştür.

***
Aynı lügatte “tatlı söz can azığı, acı söz baş kazığı” atasözünün izahı şöyle yapılmış:
“gönül alıcı, okşayıcı sözlerle karşımızdakinin inadı yenilebilir.”
TDK bu atasözünü de hem yanlış hem yarım anlayıp açıklamış. Dikkat edilirse bu atasözü iki cümleden meydana geliyor: 1. tatlı söz can azığı 2. acı söz baş kazığı. TDK’nin açıklaması ise sözün yalnızca birinci kısmı(tatlı söz can azığı)na dair olup ikinci unsuru (acı söz baş kazığı) hakkında hiçbir şey demiyor. Ayrıca, birinci kısımdaki ifade inceliği (tatlı sözün can azığı olması) teraziye vurulmamış, üzerinde hiç kafa yorulmamış. Bu atasözünü duyan veya okuyanlar şu “can azığı” sözünü merak edecek olsalar nerden ve nasıl öğrenecekler? TDK’nin hiçbir lügatinde böyle bir söz geçmiyor ki... İkinci kısımdaki “baş kazığı”nın ne olduğunu da kimse boşuna merak etmesin. Çünkü o da TDK’nin lügatinde yok... Bu söz bir başka atasözünde “başkazık” şeklinde geçiyor: “Tokmağı başkazık yer.” Gelgelelim TDK lügatlerinde bu atasözüne ve “başkazık” kelimesine de rast gelmek mümkün değil.
TDK’liler diyebilirler ki: “Her söz lügatte olacak diye bir kaide yok. Bizim lügatlerimizde ‘can azığı’ veya ‘baş kazığı’ sözleri madde başı olarak geçmeyebilir. Fakat ‘can, azık, baş, kazık’ kelimeleri var, vatandaşlarımız onlara ayrı ayrı bakarak ‘can azığı’ veya ‘baş kazığı’ sözlerini çözebilir...”
Ben de derim ki: “Ey kurumlular! Mademki ‘can azığı’ ve ‘baş kazığı’ sözlerini madde başı yapıp açıklamadınız, hiç olmazsa ‘tatlı söz can azığı, acı söz baş kazığı’ atasözünün izahını adamakıllı yapsanız da vatandaşlar güzelce öğrense... Hem atasözünü hem de o kelimeleri...”
(Bendeniz “baş kazığı” hakkında Eskişehir-Sarıcakayalı sulama dolabı ustası Fehmi Ulu Bey’den telefonla bir bilgi aldım. Kendisinin anlattığına göre şöyle bir tarif yapılabilir: bir sulama dolabı inşasında suya çakılan büyük kazık. Bu bilgi için Fehmi Usta’ya teşekkürler...)

***
TDK’miz “tatlı söz can azığı, acı söz baş kazığı” atasözü için yaptığı açıklama(?)yı “acı (kötü) söz insanı (adamı) dinden çıkarır, tatlı söz yılanı inden çıkarır” atasözü hakkında da aynen kullanmış: “gönül alıcı, okşayıcı sözlerle karşımızdakinin inadı yenilebilir.”
Bu atasözü de “tatlı söz can azığı, acı söz baş kazığı” gibi iki hüküm taşıyor: 1. Acı (kötü) söz insanı (adamı) dinden çıkarır. 2. Tatlı söz yılanı inden çıkarır.
TDK bu sözün yalnızca ikinci (Tatlı söz yılanı inden çıkarır.) kısmını açıklamış, ilk cümle (Acı söz insanı dinden çıkarır.) için bir şey yazmamış. Böylece yarım asır önceki TDK adına Ömer Asım Aksoy tarafından yapılan açıklamanın gerisine düşmüş. Bakın, o zamanki Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü ne olgun bir açıklama yapmış:
“Kötü söz bir kimseyi çileden çıkarır, fena davranışlara sürükler. Tatlı dil, azgın düşmanı bile yola getirir.”

*** 
Yukarıdakilerden daha vahim bir anlama ve anlatma yanlışı “aç kurt yavrusunu yer” atasözü hakkında yapılmış. Evet, TDK’miz bu atasözünü aynen şöyle açıklamış:
açın gözü kararmıştır, karnını doyurmak için ölümü bile göze alarak kendisinden kat kat güçlü olan yaratıklarla boğuşur.”
Vay vay vay! Vah vah vah! Eyvah eyvah!
Yiyen kim, yenen ne? TDK’ye göre  (olan insan) kurt yavrusunu yermiş. Çok acıktığından gözleri kararan insan gidip bir kurt yavrusunu bile yemeye kalkarmış... (Yenebilecek bunca şey varken neden kurt yavrusu? Bu anlayışa güleyim mi, ağlayayım mı?)
Hâlbuki bu atasözü aç olan insanların kurt yavrularını yiyebileceklerini değil aç olan kurtların kendi yavrularını bile yiyebileceğini anlatır.
Bunu da – yine – yarım asır önceki TDK doğru anlamış ve şöyle açıklamıştır:
“Aç olan, karnını doyurmak için canavarlığın en korkuncunu yapar.”

***

Bir atasözümüz var ki eşeğin düğüne çağrılması gibi eğlenceli ve fantastik bir hikâyeciği müthiş bir icazla anlatıverir:
“eşeği düğüne çağırmışlar, ya odun eksik ya su demiş”
Alın size dünyanın en güzel “fabl”lerinden biri... (Yahu bu kelimeye gelen ek ince mi olmalı yoksa kalın mı, yani fabllerinden” diye mi, yoksa fabllarından” şeklinde mi yazacağız? Aradım taradım, bunun cevabını ancak TDK’nin 2005’ten önceki İmlâ Kılavuzu’nda buldum: Orada bu kelime “fabl, -li” şeklinde geçiyor. Demek ki inceymiş. Ama ya şimdiki TDK değiştirdiyse?.. Ee, huyudur; değiştirmeden rahat edemez. Koca “İmlâ Kılavuzu”nun adını 2005’te değiştirip “Yazım Kılavuzu” yapan TDK, bir “fabl” kelimesinin sonundaki l” harfini mi değiştiremeyecekti? Gelgelelim böyle bir değişiklik yaptı mı, yapmadı mı; anlamak mümkün değil. Çünkü bugünkü TDK buna dair bir kayıt düşmemiş. Ne Yazım Kılavuzu’nda ne lügatlerinde... Dil Derneği – bunlar TDK muhalifleri – tarafından hazırlanan Yazım Kılavuzu ve Türkçe Sözlük de öyle... D.Mehmet Doğan Bey ise Büyük Türkçe Sözlük’te kelimenin“fabl, -li” şeklinde olduğunu, yani ince ek aldığını kaydetmiş.)
İşte bu güzeller güzeli atasözümüzü TDK şöyle açıklamış:
“bir işi yapmamak için bahane bulmayı anlatan bir söz.”
Evet, aynen böyle, yani “Gördüğün ayniyle vâkî...”
Bu izah karşısında da isterseniz “vah vah” deyin isterseniz “eyvah” çekin...
Bu atasözü aslında “bir işi yapmamak için bahane bulmayı” falan anlatmıyor. Hiç alakası yok...
“Özleştirme durdurulamaz...” diyen fakat yanılan Ömer Asım Aksoy (ve eski TDK) bu atasözünü de doğru anlamış ve açıklamış:
“İşi, gücü başkasına hizmet etmek olan bir kişi, kendisinin ağırlanacağı anlamını taşıyan bir çağrı alsa şöyle düşünür: ‘Bu çağrı, beni ağırlamak için değil, kendilerine hizmet ettirmek içindir.’ Böyle düşünmekte haklıdır da.”

***
Şimdiki TDK’liler üzülmesinler, kendi hazırladıkları Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nün eski TDK’lilerinkinden bir üstünlüğü var: Şinasi’nin Durûb-ı Emsâl-i Osmânî’sinde geçen “Ardında yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz...” atasözünü eski TDK’ninAtasözleri ve Deyimler Sözlüğü almamış fakat yeni TDK almış...
Hakkını yemeyelim...

03.12.2011
Bu yazı toplam 2678 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim